Gönderen: ceycet - Mart 14, 2013, 08:58:46 öö
Dün önemli bir gündü,yeni Papa seçildi.
Bu konunun İslam bölümünde açılması sizi şaşırtmasın;çünkü,konuyu İslamiyet'e ve Hilafet'e taşıyacağım.
Papa seçimleri nedeniyle,dünyanın dörtbir yanından binlerce Katolik,seçimi yakından takip etmek için Vatikan'daydı.İzleyebildiğim kadarıyla,kalabalığa büyük bir coşku hakimdi.Seçim bitince,yer yerinden oynadı.
Papa,Katolik dünyasının ruhani lideri.Ürettiği dogmaların uygulanması konusunda yaptığı dayatmalar itaatle karşılanıyor.Tanrı'nın temsilcisi olarak kabul görmüş bu paye,hırıstiyan alemini yüzyıllardır herkonuda rahatlıkla yönlendirebiliyor.
Bilindiği gibi,Papalığa eşdeğer olan İslam hukundaki Hilafet otoritesi Cumhuriyet döneminde tamamen ortadan kaldırıldı.Yanlış anlaşılmasın,bu konuda taraf değilim;sadece sorguluyorum.Hılafet,İslam dünyası için faydalımıdır,değilmidir onada değinmeyeceğim;ama,Hılafetin kaldırılması talebi kimden gelmiştir ve Hılafetin kaldırılması kimin işine yaramıştır;onu irdelemeye çalışacağım.
Bize öğretilen, yakın tarihimizle ilgili Hılafetin kaldırılmasının gerekçesinin genel olarak çağdaşlıkla bağdaşamadığı ve gereksiz görüldüğü doğrultusundadır.Ancak Hırıstiyan alemi bilindiği gibi çağdaş ülkelerin coğrafyasında yer almaktadır.Onlar niye Papalığı kaldırma gereği duymamıştır.Çünkü Papalık otoritesi,inanç anlayışından çok siyasi alanda işe yaramaktadır.
I.dünya savaşı sonrası ülkemizi işgal eden ülkelerden sadece Yunanistan'la savaştığımızı görüyoruz.İstiklal savaşı,yerleşik algıya göre bütün işgal kuvvetlerine karşı yapılmış olsa da,realitede savaştığımız ülke sadece Yunanistan'dır.Peki işgal kuvvetleri neden geldiler,neden savaşmadan veya sevr hükümlerini yerine getirmeden gittiler.Çünkü istediklerini savaşmadan aldılar.En önemli aktör olan İngiltere bir cephe açmış olsaydı,ogünün şartlarında halimiz harap olurdu.Dolayısıyla,istediklerinin savaşmadan verilmesi en rasyonel olanıydı.
O dönemde İngiltere'nin doğrudan kontrol ettiği hint bölgesi coğrafyası,başta Hindistan olmak üzere,Afganistan'dan Malezya'ya kadar uzanıyordu.Ortadoğu ülkelerinde de petrol kaynaklı hesapları olan İngiltere,kurulmasına vesile olduğu İsral'inde güvenliğini sağlamak zorundaydı.Menfaatlerinin önünde ileride başına bela olabilecek,İslam toplumunu yönlendirme olasılığına sahip,o dönemde cılız gibi görünse de
varlığından rahatsız olduğu Hılafet otoritesi vardı.
lozan'da,umduğunu aldı;ama,Hılafet kaldırılana kadar Lozan antlaşmasını imzalamak için bir yıl daha bekledi.
Netice de,Hılafetin kaldırılmasının İslam alemine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hiçbir faydası olmadı.
Kaldırılmasaydı ne olurdu?
Yorum sizin...
Saygılarımla
Gönderen: karahan - Mart 14, 2013, 10:12:06 öö
Son cümlesine kadar katılırım,Bizde tarih biraz farklı yazılıp dolayısı ile farklı algılanıyor.
Konuyu birbirine bağlayışınada katılıyorum,bize laikliği bu hali ile dayatan batı ,papanın bu otoritesi ve dinin yönetsel gücü ile nederece laiktir orası başka konu.
Bu soruyu bende yıllarca sordum durdum biz kurtuluş savaşını yunana karşı verdik birde doğuda fransız ve italyanlarla yapılan bölgesel savunma savaşları vardı.
İngiliz işini garantileyince çekti gitti hatta son ana kadar yunan kralına öyle bir oyun oynadıkı kral satıuldığını ingiliz giderken anladı.
Hilafet işe yarar yaramaz iyidir yada kötüdür o tarafa girmeyeceğim,sadece kıyısından şunu düşünmek gerek yüzyıllarca bu hali ile yönetilen hilafete bir reform yapılamazmı idi.
İslam dünyasını tek bayrak altında tutan tek güç lozanın son dakikasına kadar masada durdu ve bonus olarakta ayasofyanın müzeye çevrilmesi ile bitti.
Peki neden ısrarla ve ön bir koşulla ayasuofyanın müze olması istenir?
Hilafet kaldırılmasaydı ne olurdu?
Cevap çok basit papanın karşısında daha biyiük bir güç olurdu,amerika libyayı bombalayamaz,ırakta katliam yapamaz,arap ülkelerinde bu oytunları oynayamazdı.
Nedenmi çünkü halifenin bu olaylar yaşanırken yapabileceği fazla bir şey yoktur cihat ilan etmekten başka.
Hilafet islam dünyasını bir tutan bir güç bu güç parçalandı.
Gönderen: ADAM - Mart 14, 2013, 10:57:09 öö
Yeni papanın seçilmesi, medyatik bir oyunla çok büyük bir olaymış gibi gösteriliyor. Sanki papa tüm Hıristiyan dünyasının lideriymiş gibi...
Hayır efendim, papa sadece Katolik mezhebinin lideridir. Ortodokslar var; o kilisenin merkezi İstanbul'dadır ve Katolik Kilisesi'ne oranla önceliklidir. Protestanlar var; birkaç ayrı tür. Başka Hıristiyanlar da var. Katolikler bunların tümü arasında bir azınlık. Fakat etkili olmayı biliyor tarih boyunca çevirdiği entrikalarla. Beceri burada.
Sayın ceycet'in konuyu çektiği İslâm'da öyle değil mi?... Hilâfetin var olduğu dönemde halife İslâm'ın hangi mezhebinin liderliğini yürütüyordu? Sünnilerin ötesinde Aleviler, Şiiler, Şafiler ve -ben hepsini pek bilmem- diğerleri üzerinde de egemen miydi? Nasıl oluyordu da tarihin bir döneminde biri doğuda diğeri Endülüs'te olmak üzere aynı anda iki halife birden vardı? Sultan Selim Mısır'dan bunlardan hangisini getirmişti? Öteki ne oldu?
Beriki halifelik devam etmiş olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti'nde gerçek varlığının umut ışığı hâlâ cılızlamış bile olsa süren lâiklik tümüyle konu dışı olur, bu ülke çoktan teokratik düzen içine oturtulurdu. Ututmayalım ki, Vatikan Roma'nın bir bölümünde konuçlanmıştır ama aynıı zamanda bir devlettir; hem de Türkiye'nin AB'ye girmesine şiddetle karşı çıkan ve bu karşı çıkışında etkili olabilen bir devlet.
Dolayısıyla bu olay dnsel bir konu değildir aslında; uluslararası politikanın bir parçasıdır.
Yeni papa seçilse ne olur, seçilmese ne olur artık bu dönemde... Şu kendilerini Tanrı'nın elçisi gibi görenlerin hiçbiri olmasa, din ve inanç bunların etkisinden ve baskısından sıyrılıp kendi haline kalabilse, herkes vicdanına özgürce sahip çıkabilse çok daha iyi olacak insanlığın geleceği açısından.
Gönderen: asimov - Mart 14, 2013, 11:45:00 öö
Gönderen: Spock - Mart 14, 2013, 01:50:13 ös
Hilafet kaldırılmasaydı ne olurdu?
Cevap çok basit papanın karşısında daha biyiük bir güç olurdu,amerika libyayı bombalayamaz,ırakta katliam yapamaz,arap ülkelerinde bu oytunları oynayamazdı.
Nedenmi çünkü halifenin bu olaylar yaşanırken yapabileceği fazla bir şey yoktur cihat ilan etmekten başka.
Hilafet islam dünyasını bir tutan bir güç bu güç parçalandı.
Atatürk bunu Nutuk'da gayet iyi cevaplamış...
Hilafet halen yürürlükte olsaydı, teorik olarak halifenin ve hilâfetin otoritesinin (en azından Sünni halifenin otoritesinin) bütün dünya Sünni Müslümanları üzerinde geçerli olması gerekirdi. Halife adını taşıyan hükümdar; Çin, Hint, Afgan, İran, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen, Asir, Mısır, Trablus, Tunus, Cezayir, Fas, Sudan, kısacası dünyanın dört köşesindeki Sünni Müslümanların memleketlerinin işlerinde yetki sahibi olacaktı. Bu hayalin hiçbir zaman gerçekleşmemiş olduğu bilinmektedir. İsIâm topluluklarının başka başka maksatlarla birbirlerinden ayrıldıkları; Emevîlerin Endülüs'te, Alevilerin Kuzey Afrika'da, Fatımîlerin Mısır'da,Abbasî'lerin Bağdat'ta birer hilâfet yani saltanat kurdukları; hattâ Endülüs'te her bin kişilik bir topluluğun bir halifesi ile bir minberi olduğu, Hoca Şükrü imzalı broşürde de yer almıştır.
Bu tarihî gerçeği bilmezlikten gelerek, hemen hepsi yabancı devletlerin idaresi altında bulunan veya bağımsız olan Müslüman milletlere ve devletlere Halife adı altında bir hükümdar tayin etmek akıl ve gerçek ile bağdaştırılabilir miydi? Hele, böyle bir hükümdarın mevkini korumak için, bir avuç Türkiye halkını o hükümdarın emrine vermek, onu yok etmek için uygulanagelen tedbirlerin en etkilisi olmaz mıydı? Halifenin görevi ruhani değildir, hilâfetin temeli maddî iktidar ve hükûmet kuvvetidir diyenlerin, hilâfetin devlet, halifenin devlet başkanı olduğunu ifade ve ispat ettikleri ve maksatlarının halife ünvanını taşıyan bir zatı Türkiye Devleti'nin başkanlığına geçirmek olduğu kolaylıkla anlaşılabiliyordu.
---------------------------
Bunlar Atatürk'ün sözleri... Ne de güzel anlatmış... Ben de şunu eklemek isterim... Düşünüyorum da Osmanlı Sultanı'nın Halife kabul edilmesinin sebebi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Mekke ve Medine gibi şehirleri fethetmiş olmasıydı. Çünkü kim ki Mekke'yi veya Medine'yi (hangisi tam hatırlamıyorum) elinde bulundurur, Halife de odur mantığı mevcuttu. Türkiye Cumhuriyeti bu şehirlerin sahibi olmadığına göre, Hilafet nasıl işleyecekti? Hele hele Suudi Arabistan Krallığı acaba Türkiye'deki Hilafet müessesesini tanıyacak mıydı? Hiç sanmıyorum...
Gönderen: asimov - Mart 14, 2013, 01:58:13 ös
İşte bu nedenle Atatürk gibi bir adama hayran olmamak elde değil.
Birey olamamış,kul olanların Atatürk'ü anlamaları çok zor.
Gönderen: ceycet - Mart 14, 2013, 03:12:12 ös
Benim tam olarak yanıtını bulmaya çalıştığım detay;Hılafetin kaldırılması Lozan'da şart koşulmuşmudur,İngiltere bunun neresindedir.
Onun dışındaki görüşler tamamen öngörüdür.Nitekim,teokratik düzenden kaçtık ama, yıllarca Cumhuriyet ve demokrasi adına oligarşik devletin faşist yönetimine maruz kaldık.
İngilizler,neden işgal ettikleri İstanbul'dan savaşmadan geri çekilmiştir.
Niye geldiler,neden gittiler.
Lozan'da, dörtmilyon sekizyüzbin kilometrekare olduğu iddia edilen vatan toprağı,nasıl oldu da yediyüzbinkilometrekareye düşürüldü.
Hazırlanan antlaşma metninin tamamı gereğince irdelenmiş ve pazarlık yapılmışmıdır,bunların birçoğu muamma...Sadece bize öğretilen veya okutulanlarla yetinirsek,bu anlamda dogmaların tutsağı olmazmıyız.
Ben Mustafa Kemal ATATÜRK'ü enaz ATATÜRKÇÜ olduğunu savunanlar kadar severim.Ancak,bir liderin söylem ve uygulamalarını kayıtsız şartsız sorgulamadan onaylamak,O insana yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.
Saygılarımla
Gönderen: asimov - Mart 14, 2013, 03:19:50 ös
Sayın Ceycet'in ifade ettiği Lozan ve Misak'ı Milli boyutu ayrı bir başlık altında tartışılabilir..
Gönderen: ceycet - Mart 14, 2013, 03:25:22 ös
Sayın asimov doğru söyler;ama,Hılafetin kaldırılmasının Lozan antlaşmasıyla ilgisi olup,olmadığını da tartışmalıyız isterim.Nitekim,iddialar bu doğrultuda...
Gönderen: Tij - Mart 14, 2013, 05:44:38 ös
Saygilar
Gönderen: Tij - Mart 14, 2013, 05:46:53 ös
Alıntı
Netice de,Hılafetin kaldırılmasının İslam alemine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hiçbir faydası olmadı.
Tabi sayin ceycet yukardaki cümlesini biraz acarsa sevinirim, kendisi nasil bir fayda veya faydasizliktan bahsediyor.
Saygilar
Gönderen: karahan - Mart 14, 2013, 07:45:30 ös
Sn.ceycet'in soruları basit aynı sorular benimde sorularımdır,bu hilafet biz istediğimiz içinmi ingiliz istediği içinmi yahutta haham naum efendinin tezgahı ilemi kaldırıldı.
Bu haham aynı zamanda koç holdingteki ceo bernard nahumunda yanılmıyorsam babası.
Sn.ceycet halifeliğin kaldırılmasının ne islam dünyasına nede türkiyeye bir faydasının dokanmadığını iddia ediyorki bende katılırım hatta sırf n uzak durmuştur.
Hilafet bir güçtür kullanır yada kullanmazssaın ve bu güçte islam coğrafyasında en iyi bizim elimizde dururdu.
Bu gücü küçümsemeyin yada başka mecralara almayın çüğnkü bugün devletler en ufak bir detaydan faydalanıp güçlenmek için fırsat kollarken böyle bir kozu biz gözardı ettik.
Nedenleri olabilir,hemde mantıklı nedenlerde ama bunu anlamanın en kolay yolu bu hilafet kaldırılırken nahum efendinin söylediği sözlere dikkat etmek gerek islam aleminin başını kestiğinden ve başsız bıraktığından söz ediyor.
Gönderen: NOSAM33 - Mart 14, 2013, 10:16:59 ös
Saygılar
Gönderen: Melina - Mart 14, 2013, 10:28:00 ös
Yeni Papa siyahi olsaydı eğer, ' Hristiyanlık beyaz dinidir. ' diyenler ne yaparlardı acaba, çoluğu çocuğu neyle kandırırlardı ? ( Tabi herkes değil, pek çok ön yargılı insanın bu şekilde düşünüp düşünmeyeceği ve ' Yeni Papa'nın siyahi olması bu önyargıyı kırar mı ? ' Diye düşünenlerin ayrı bir tartışma konusu olurdu)
Yeni Papa'nın kesinlik kazanması ile bu sefer de Papa'nın Avrupalı olmaması, ' Hristiyanlık Avrupa dinidir. ' masalını da çürütmüş oldu.Yeni Papa Arjantinli artık..
Gönderen: ADAM - Mart 15, 2013, 09:22:15 öö
Kusura bakmayın...
Gönderen: alfoxil - Mart 15, 2013, 03:20:15 ös
Cizvit Rahip Francisco, 1867 yılında Costa Rica' da ilk Büyük Loca' yı kurdu. Francisco Calvo, Büyük Üstat ve İskoç Riti' nin Hâkim Büyük Âmiri idi.(Kaynak :http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,37.0.html )
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yeni secilen Papa ile ilgili basina yansiyan hayat hikayesi ;)
266. Papa seçilen Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’nun Katolik Kilisesi’ndeki kariyeri,12 Şubat 2001’de 2. Jean Paul’ün kendisini kardinal yapmasıyla başladı. Aynı 2. Jean Paul, onu 1998’de Buenos Aires Başpsikoposluğu’na getirmişti. Bu hızlı yükselişin arkasında ise çok sade bir özel hayat var.
Son papalık seçimlerinde ne favori adaylar ne de şans tanınmayanlar arasında olan Bergoglio, 16. Benedikt’in seçildiği 2005’teki seçimlerde sandıktan ikinci isim olarak çıkmıştı.
Gençliğinden beri sağlığı yerinde olmayan Papa Francis, 20 yaşından beri yarım bir akciğerle yaşıyor. Göçmen bir İtalyan ailenin çocuğu olarak Buenos Aires’te doğan Bergoglio, 21 yaşında ‘İsa Kumpanyası’ adlı oluşuma katıldı.
Lisans diploması felsefe üzerine olan yeni papanın Cizvit olması ise kilisede bir devrim olarak nitelendiriliyor. Aslında bu tarikat, Katolik Kilisesi’nin en fazla nüfusa sahip üç kolundan birini oluşturuyor. 69 yaşında papaz olan Bergoglio, 73 ile 76 yaşları arasında Arjantinli Cizvitler’in milli temsilcisi olarak görev aldı.
Bergoglio, Arjantin’deki 1976 darbesine gizli destek vermek ve iki papazın işkence edilip, öldürülmesinde rol almakla suçlanıyor. Yeni Papa’nın kiliseye sığınma talebini reddettiği iki rahip, cunta tarafından gözaltına alındıktan beş ay sonra hayatını kaybetmişti. Bergoglio ise bu iddiaları hep reddetti.
Yeni Papa, her iki Başkan Kirchner ile arasının açık olmasıyla biliniyor. 2010 yılında, Cristina Kirchner döneminde, senatonun Katolik Kilisesi’nin karşı çıkmasına rağmen eşcinsel evliliğe onay vermesiyle bu tansiyon zirveye çıktı.
Papa Francis’in önünde kürtaj, papaz eviliği, Vatileaks ve çocuk tacizleri gibi birçok çetrefilli konu var. Tüm bunların yanında geçtiğimiz sene bir evlilik bağında dünyaya gelmemiş çocukları vaftiz etmeyi reddeden papazları ikiyüzlü olmakla suçlamıştı.
Görünen o ki başı birçok skandalla derde giren Katolik Kilisesi’nin itibarını kurtarmak Jose Mario Bergoglio’nun en önemli görevi olacak.
Ilginc bir benzerlik .....
Gönderen: Tij - Mart 15, 2013, 03:45:15 ös
sizin ömrünüz uzun olsun emi. Harika bir karikatür, adamlarin soyunu tükettikleri yetmiyormus gibi birde papa diktiler baslarina.
Gönderen: Tij - Mart 15, 2013, 08:36:20 ös