Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Konuyu başlatan: MASON - Ekim 18, 2006, 02:18:58 öö

Başlık: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: MASON - Ekim 18, 2006, 02:18:58 öö
Mason ve Masonluk üzerine

Kurulduğu günden bu yana Masonluk, "insanlık" meselesi ile uğraşır. İnsanlık ile, eski "insaniyet" sözündeki gibi, bir taraftan merhametli, müsamahalı, anlayışlı, bilgili, olgun insan tanımlanmakta; diğer taraftan insanlık, bütün insanlardan kurulu büyük cemiyeti, yahut bütün insanların tümünü insan etmektedir.

Masonluk, insanlığı, her iki manasıyle göz önünde tutar; yani hem, fert olarak insanın ne olduğunu ve nasıl olgunlaşabileceğini araştırır; hem de insan topluluğunun hangi prensiplere uyarak, nasıl yaşaması gerektiğini tayin etmeğe çalışır. Bu ikili faaliyetin tabiî bir neticesi olarak, insanın, o cemiyet içindeki tutumunu ve görevini tesbit etmek ister.

Yaşayan insanın etrafında yeni yeni dostluk veya düşmanlık ilişkileri, politik akımlar, hadiseler, fikirler belirir. Adetler, kanaatler, zihniyetler değişir. Önlenmesi imkânsız hadiseler, birbirlerine zincirlenerek, yeni durumlar yaratır. Bunlar, kâh iyi, kâh kötü diye vasıflandırılır; fakat insan, bunlardan hiç birisinin dışında kalmaz.

Büyük bir hareket, hatta keşmekeş halindeki dünyanın üstünde -veya içinde- insan, daima yalnız, daima tek başına, hakikati yahut hakikat zannettiği şeyi: adaleti ve sevgiyi arar.

İnsan "yalnız", daha doğrusu "eksik"tir. Bazı kimselerin, Masonluk teşkilâtı içinde biraraya gelmek istemelerinin sebeplerinden bir tanesi de, bu yalnızlık ve eksiklikten kurtulmak arzusu olsa gerektir: Sanki hepsi eksik ve eksikliklerini bilen kişiler, biraraya toplanmak suretiyle, birbirlerini tamamlamak, "tam ve mükemmel" bir insan olmak hevesindedirler. Masonluğu her türlü itikat ve inançların, her türlü ihtirasların, siyasî veya dinî cereyanların üstünde tutmalarının sebebi de budur. Bu sayede sübjektif teferruattan kurtularak, sadece insan olmanın zevkine varırlar. Kendilerini "tam ve mükemmel bir tek insan" olarak gördükleri için, bütün insanları biraraya toplayan cemiyetten, konuşmak, onun istikametlerini tayin etmeğe çalışmak cesaretini bulurlar.

Yalnız, bu teşkilâtın içine girecek olan insanın dengeli bir hayat sürmesi lâzımdır: Tek yönlü hayat, dengeli değildir.

İnsanın evvelâ, geçimini sağlayan bir meslek hayatı vardır. Zamanının büyük bir kısmını çoluk çocuğunun bakımına sarf eder. Bazı insanlar hayatın yalnız bu yolunda yürürler ve yine de yaşadıklarını zannederler: Bilmezler ki, maddî manada yaşamayı temin etmek için asıl hayatı ihmal etmektedirler.

Dengeli bir hayat için

İnsan işinden baş kaldırdığı zaman, yorgunluklarını giderecek bazı şeylerle meşgul olabilir: Resim yapar, balık tutar; uyur veya bir kulübe aza olarak, işinin dışındaki meselelerle uğraşmak isteyebilir. Bunlar onun hakkı, fakat dengeli bir hayat için kâfi değildir.

Hakikî insanın hayatını, ne maddî geçim için çalışması, ne de bu çalışmanın dinlenmesi demek olan bir takım "hobi"ler, kaplamalıdır: Olgunlaşmak, "kendi kendisini inşa etmek" için de bir zaman ayırmalıdır. İnsan problemlerini düşünmek; kanaatlere sahip olmak, fakat taassup ve batıl fikirlere itibar etmemek; arzularını keskinleştirmek, fakat ihtiraslarını yenmek; çok şey istemek, fakat başkalarına zarar vermemek; hayatına bir gaye tayin edebilmek ve ona doğru yürüyebilecek enerjiyi kendi içinde yaratmak... Bunlar zor işler olacaktır. Kendi bilgi derecesine, kabiliyetlerine, aklının gücüne, içinde yaşadığı muhitin şartlarına, ve hele, tesadüflere göre bu yolda insan, yavaş yol alır. bazen tökezler, bazan de yerinde sayar, hatta geri gittiği bile olur. Masonluk bu yolda yürümeyi kolaylaştırır.

Masonluğa intisap edenlerin kendi kendilerine sorduğu vakidir:

"Acaba Masonluk bana bir şey verdi mi? Verebiliyor mu? Verebilir mi?"

Bunun cevabı daima müspet olmalıdır. Masonluk, kendi kendisini inşa etmek isteyenin bu çabasının yolunu çizer, ana prensipleri vererek zemini hazırlar. Şunu öğretir: "Her hadise hakkında verilecek hüküm, mutlak değil, izafî olmalıdır". Bu düşünce tarzı, kendi kendini öğrenmenin, belki de en mühim şartı olan "müsamaha"ya götürür.

Şunu da öğretir: Etrafımızı saran insanlar, bir taraftan, hepsi birbirinin aynı; diğer taraftan!birbirinden farklı mahlûklardır. Hepsinin meziyetleri var; fakat hiç birisinin kusursuz olduğu söylenemez. Her birinin kusur ve meziyetleri başka başka... Biz, insanların, kusurları ve meziyetleri ile birlikte kardeşlerimiz olduklarını öğrenir ve biliriz. Haklarında verdiğimiz hükümler, en derin saygı, sevgi ve şefkatle doludur."

Bunları öğrenmek için Masonluğun içinde olmak lâzımdır; dışarıdan işitmek yetmez.

Kendi kendini inşa etmek yolunu çizen Masonluk hayatında da sonsuz zorluklarla karşılaşılır. Herkes, kendi ölçüsünde, bir filozof olduğu için, kendisine esaslı görünen bazı değerleri kabul eder ve onları muhafaza etmeğe çalışır. Fakat, felsefenin getirdiği değerlerde, cemiyet hayatının gürültülü patırtılı gelişmelerinden müteessir olur. Müsbet ilimlerin ve tabiat ilimlerinin gelişmesi süratli; insan ilmi olan felsefenin gelişmesi yavaş olmaktadır. Bu dengesizlik insanların aklında krizler yaratır; sağlam bilinen prensiplere ve değerlere olan itimat sarsılıp, yok olabilir. Bir insanın, "hak bellediği yolda", yalnız başına bir ömür çürüttükten sonra, o yolun "hak yolu" olmadığını görmesi kadar acı, küçültücü, korkunç bir şey tasavvur edilemez.

Nerden gelip nereye gidiyoruz?

Felsefe, hele "tradisyonel felsefe" niçin yavaş ilerler? Herhalde kendisine gaye edindiği problemlere ulaşmanın insan aklını aşmasından, fakat belki de bu problemlerin eksik kalmasından.

Felsefenin cevap vermeğe çalıştığı sualler bilhassa şunlardır:

İnsan nedir? Nereden gelip nereye gidiyor?

Bu suallere insanlar hiç bir zaman tam ve mutlak cevap veremediler. Verilen cevaplar devirlerin şartlarına göre değişebildi. Binlerce seneden beri aynı fikirlerin münakaşası yapıla yapıla nihayet öyle bir hale geldi ki, hayatlarını bu problemlere vakfetmemiş olan insanların, bunlarla uğraşması imkânsız oldu. Halbuki bizim, cevabını aradığımız, başka bazı sualler de var: İnsan nasıl yaşıyor? Nasıl yaşaması lâzımdır?

Bu suallere, dinler, koymuş oldukları ahlâk prensipleri ile cevap vermeğe çalışırlar. Fakat prensiplerini, Allah, cennet, cehennem, ibadet gibi, metafizik kavramlara bağlarlar. İnsanların ise, anlamadan inanmalarını gerektiren metafizik problemlere gitmeden, hayat prensiplerini bulabilmeleri lâzımdır. Masonluk bu prensipleri, hürriyet, eşitlik, kardeşlik, çalışma ve barış sevgisi, demokrasi v.b. olarak, asırlardan beri beyan etmektedir. Bunlar, insanı, dinî akidelerinde tamamen serbest bırakmakta fakat, yine de bir hayat felsefesi verebilmektedir. Temellerini ise, metafizik kavramlarda değil, bu dünya üzerinde yaşayan olgun insanın kendisinde aramaktadır.

Tek taraflı bilgi eksik ve hamdır

Masonluğun koyduğu "insan temeline dayanan bu prensiplere ulaşmanın zorlukları var. Bir insan kendisini nasıl bulacak? İnsanı nasıl anlayacak?

Masonik manada olgunluk, insan kültürü, insan bilgisidir. Bu bilginin üniversel, yani dört taraflı olması lâzımdır. Tek taraflı kültür ve bilgi, ne kadar derin olursa olsun, diğer taraflarından mahrum olacağı için, eksik ve ham kalacaktır.

Bu olgunluğun belli başlı mümeyyiz vasfı "zerafetle yumuşatılmış bir kuvvet"e sahip olmaktır. Yalnız başına veya henüz gelişme halinde olan kuvvet hamdır, çiğdir; hırslı ve saldırgandır; sağa sola çarpar; "aşk ve sevgi tanımaz; hayatın saf neşesini tahrip, ihtirasları tahrik, zulüm ve cinayetleri teşvik eder". Faydadan çok zarar verir. Sahibini sevimsiz, hatta tehlikeli hale getirir.

Fakat, kuvvet olmadan hiç bir şey yapılamaz; yalnız onun olgunlaşması icap eder ve bu da "kuvvetin kendisine inanması" ile olur. Her tuttuğunu yapabileceğine inandıktan sonra kuvvet, aklın aydınlığına, kalbin dürüstlüğüne sığınmaktan çekinmez; saldırganlığı, aceleciliği kalmaz; "kuvvet, aklı hikmetle, irfan ve dirayetle birleşince, hakkı, hakikati ve adaleti muzaffer kılmak suretiyle, pek faydalı bir unsur olur". İşte o zaman "güzellik," kuvvetin ve bizim hikmet dediğimiz "aklın verdiği bilgi"nin birleşmelerinden doğan bir netice olarak, ortaya çıkar. Akıl ve kuvvet birleştikleri vakit, yaptıkları herşey güzel olur.

Kimdir o mükemmel insan"?

Aklın ışığı altında kuvvetini kullanıp güzellikler yaratan insana "mükemmel insan" demek yerindedir. Bu insanı tarif etmeğe imkân yoksa da, bazı vasıfları söylenebilir:

Aklı tamamen aydınlık, her türlü peşin hükümlerden ve taassuplardan kurtulmuş; görüş zaviyesi, insanlık hakikatini en geniş nispette kavrayacak kadar açık. Onun nazarında "hakikat" birdir, bölünmez bir bütünün tamamıdır. Herkesin bir felsefe anlayışına ve telakkisine sahip olmaya hakkı vardır; fakat hiç bir felsefî veya başka türlü formül, "hakikat"in tamamı değildir Her felsefî veya dinî inanç, kendi içinde bir bütün, fakat her birisi, aynı "hakikate başka başka zaviyelerden baktığı için, büyük bir piramidin birer köşesidir. Piramidin tamamı, tek bir insanın kavramaktan âciz olduğu "hakikat"in kendisidir.

Bu itibarla, ne kadar geniş olursa olsun, kendi kültürü ile iktifa etmeği düşünmez. Fakat ondan vaz geçmeği de aklından geçirmez, çonkü bu sahada, ne kadar çok kimsenin kendisinden geride olduğunu, lüzumsuz bir tevazu duygusuna kapılmadan, görür. Ancak bunu görmek, ona kibir ve azamet vermez, çünkü kendisinin başkalarından ileride olmasının, ne kadar büyük ölçüde tesadüflere ve şansa bağlı olduğunu çok iyi bilir. Kendisindeki "nur"u başkalarına zorla vermeği asla düşünmez; halbuki o, kendi iktidarı dahilinde ve en uygun şekilde, arzu eden herkese bütün bilgisini vermeğe hazırdır. Bunu hiç kimse istemese bile, kendi kendine memnun olmasını, huzur duymasını, kendi insanlığı ile, için için, iftihar etmesini bilir.

Tamamen, bütünü ile, su katılmamacasına baş başa kaldığı vakit dürüst, vicdanının sesine her an sadık, kendi içinde kendisine karşı kuvvetli; fakat kendi faziletine en ufak bir ehemmiyet verdiğini göstermez; kendi şerefliliğini başkalarının görmesine yarayacak bir beyanda asla bulunmaz; gösterişli fedakârlıklara veya kendisine ehemmiyet verici tezahürlere tenezzül etmez. Fazileti de bilgisi kadar, sunîilikten uzak, âdeta utangaç ve mahçuptur. Başkalarının zaaflarına karşı ona hâkim olan his, hiddetli bir küçümseme değil, iyimser bir acımadır.

İmanlıdır ama, onu zorla aşılamaz

Dünyanın üzerinde, daha iyi bir dünyaya olan imanı ile yaşar ve onun nazarında, şu dünya üzerindeki hayatına mânâ, güzellik ve değer veren, sırf bu imanıdır. Bununla beraber o, gizli bir hazine gibi kendi derinliklerinde taşıdığı imanı, hiç kimseye zorla aşılamaya kalkmaz.

Mükemmel insanın, Mason idealinin ve ideal Masonun manzarası, biraz böyle olsa gerektir. Esasen hiç kimse, fani bir insanın ulaşabileceği mükemmelikten daha fazlasını elde etmek vehmine kapılmamalı, hele böyle bir şey öğünmeğe kalkmamalıdır. Arkasından koşulan mükemmelik, insan ölçüsünü geçmez ve, insan kusurlu olduğuna göre, bu gaye elde edilemeyecektir. Herkes, birer fert olarak, ona gittikçe daha fazla ve gittikçe daha emin bir şekilde yaklaşmaya çalışacak, ideal, daima gözümüzün önünde ve kalbimizin içinde bulunacaktır. Esasen bir idealin iyiliği, fertlerin ondan fiilen gerçekleştirebildikleri şeyle ölçülmez. Teker teker insanların varamayacakları ideal gayeyi, birbirlerinin eksikliklerini tamamlayan kimselerin yekûnundan kurulu Masonluk temsil eder ve herkese, toplu hayatta takip etmeleri gereken yolu gösterir.

Bu yol dikenlerle doludur.

Bir kimsenin kendi binasını inşa etmesi güzel bir şey olmakla beraber, yeterli de değildir. Mason olsun veya olmasın, her dürüst insanın, başkalarına karşı vazifeleri vardır. Herkes, kendi ölçüsünden, kimisi maddî yardımları ile, kimisi düşünce ve fikirleriyle, insanların adalet ve sevgi prensiplerine uyarak, huzur içinde yaşamalarına yardımcı olmalıdır.

Hayatının muvazeneli olmasını isteyen Mason, evvelâ kendi binasını inşa etmekle kendi kendisine karşı olan birinci vazifesini yerine getirir. Bunun arkasından, öğrenip benimsediği, hürriyet, musavat, adalet, barış sevgisi vazifesine başlar. Masonlar, kendilerine hayatlarını verircesine bağlı binlerce kardeşin arasına girerek, maddi bakımdan gemilerini selâmete çıkarmak; insanlık prensiplerini kendileri hesabına benimseyerek, manevî huzura kavuşmak ve bu rahatlıkların üzerinde uyuklamak için bu mesleğe girmiş değildirler.

Şüphe yok ki bir Mason, evvelâ kendisini kurtaracak, yani, aklın gösterdiği prensiplere sadık, dürüst, kâmil, olgun bir insan olmağa gayret edecek; fakat sonra, daha öteye giderek, insanlık binasının temeline, aklın hizmetindeki kuvvetiyle yontulmuş güzel taşlar, koyacaktır. Edindiği kültür kendisinde kalmayacak, olmayanlara verilecektir.

Seçkin, kabiliyetli ve yetiştirilmiş kimselerden kurulu Masonluk teşkilâtının, dünyanın gidişi ve düzeni üzerinde büyük bir rolü olması gerektiği muhakkaktır. Fakat Masonluk, bir dernek, bir siyasî parti, veya herhangi bir hükmî şahsiyet gibi, teşkilâtı namına faaliyette bulunmaz. Kendi içinde yetiştirdiği azaların her birisi, kendi adına ve kendi mesuliyeti altında hareket eder. Hiç bir Mason, Masonluk namına iş görmez. Yalnız, her birisi, tek bir vücut olduğunu söylediğimiz Masonluğun bir cüz'ü olduğu için, kendi meslek sahasındaki faaliyeti de, Masonluk ruhunun her yere yayılmasına sebep olur.

Bir kimse, Mason olmakla, eski şahsiyetini kaybetmiş değildir. Yine ailesinin reisi, yine işinin sahibidir; içtimaî şartlarında değişen bir şey yoktur. Fakat Masonluk kültürünü o kadar kendisine mal etmiş, Masonluk prensiplerini o kadar kendisinin bir parçası haline getirmiştir ki, istese de istemese de, faaliyeti, bu sağlam prensiplerin yayılmasına vesile olacaktır.

"Kendi kendini inşa etme"

Bu faaliyet, bilhassa iki yönde kendisini gösterir:

1. - Mason, öğrendiği prensipleri herkese öğretmeye, yaymağa çalışır. Yalnız, öğretmek nispetten kolaydır. Ama bu da kâfi değil: çünkü öğrenmek, yapmak ve tatbik etmek değildir. İnsanları bu yola sevk etmek için eldeki tek vasıta, zorlamağa baş vurulmayacağına göre, insanın kendi bildiklerini harfi harfine uyguladığını göstermekten, yani iyi bir "model" olmaktan ibarettir. Masonların kendi aralarında söyledikleriyle, faaliyet sahalarındaki temas ve hareketleri, tutarlı olmalıdır.

2. - Mason, bunun yanı sıra, Masonluk prensiplerini, Mason olsun veya olmasın, bütün insanların rehberi haline getirmek için, elinden geleni yapmalıdır. Yine Masonluk namına değil, kendi namına ve kendi mesuliyeti altında, kedi mesleği içindeki dar veya geniş selâhiyet sahasından faydalanmalıdır. Orada Mason veya Mason ruhlu insanların, yollarını açar; lâyık görmediği kimselerin faaliyetlerini, diğerleri menfaatine kösteklemeğe çalışır. Masonluğa teklif etmeğe utanacağı bir kimseye, imkân bulursa, mesuliyetli işler vermez; bazan bir tek reyin bile büyük rolü olabilir. Bu, Masondan Masona bir dayanışma değildir; karakterine inanılan bir insanın, öyle olmayana tercih edilmesi demektir.

"Kendi kendini inşa etme" ve "Mason prensiplerini öğretip hâkim kılma"ya biz, Masonun vazifeleri diyoruz. Masonluğun prensiplerini benimsemiş olan bir adamın, vazifenin kendisine emrettiği şeyden başkasını istemek içinden gelmez; vazifesini yapacağım diye, kendisini zorlamağa ihtiyacı yoktur, onu nefes alır gibi yapar.

Bilenle bilmeyenin, hakikî değerle sahte değerin birbirine karıştığı bugünlerde, büyük bir sosyal ve politik çalkalanma içinde kaynaşan dünyanın her yerinde, ve hele Türkiye'de, Masonluk prensiplerine çok ihtiyaç vardır. Hiç kimse mükemmel insan değil, ancak insanın olabileceği kadar mükemmeldir. Mükemmel olan Mason değil, Masonluktur.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: hewal73 - Mart 12, 2009, 05:25:03 ös
sayın mason degerli bilgilerinizden dolayı teşekkürler.

Aslında masonluk hakkında herşey burda anlatılmış, ama üzerinde tartışılacak çok şeyden de bahsedilmiş bu yazıdan örnek olarak (1. - Mason, öğrendiği prensipleri herkese öğretmeye, yaymağa çalışır.) masonluk yaymaya çalışıyor ama herkese değil neden?
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: MASON - Mart 13, 2009, 02:24:35 öö
Cunku Masonluk, iyi insani daha iyi insan yapmayi amaclar. Kotu insanlari terbiye ederek egitmek bizlerin amaclarindan degildir.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: hewal73 - Mart 13, 2009, 10:42:50 öö
Neden sayın mason kötü insanlar eğitilip iyi insanlara dönüştürülebilir bunun pek çok örneği günümüzde yaşanmaktadır.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: spinoza - Mart 13, 2009, 12:03:53 ös
Sayın hewal73,
Niye diye bir soruyu bana göre Muntazam Masonluk kuralları için soramassınız. Bunu Masonlar daha iyi cevaplayacaktır ancak Muntazam Masonlar gelenekselci oldukları için herhalde kuruluş amaçlarını bu saatten sonra sorgulayacak değillerdir.
Değişik bir örnek vereyim; Geometride de aksiyom vardır, doğruluğu ispatlanamamış ancak kabul edilen kurallar için söylenir. Kabul edersiniz yani, değiştirmeye çalışmassınız.
Umarım yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemişimdir.

Saygılarımla,
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Genius Loci - Mart 13, 2009, 12:55:51 ös
Neden sayın mason kötü insanlar eğitilip iyi insanlara dönüştürülebilir bunun pek çok örneği günümüzde yaşanmaktadır.

taş vardır alır yontarsın ondan güzel eserler yaparsın, elması alırsın işlersin pırlanta yaparsın, memeri alırsın yontarsın pürüzlerini düzeltirsin binyıllarca ayakta duracak bir eser varedersin.

taş vardır alırsın küskü değer değmez paramparça olur.

bir eser varetmek isteyen alçı taşıyla uğraşmaz, o mermeri ister. özünde güzel olanın bu güzelliğini ortaya dökmek ister.

insanoğlu taş misali, elması var mermeri var ama alçı taşı olanı da bol...
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Universal - Mart 13, 2009, 03:05:25 ös
Sn. skullg çok güzel açıklamışsınız.

Elinize sağlık.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: hewal73 - Mart 13, 2009, 06:56:02 ös
sayın skullg bilgilerinizden dolayı teşekürler
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Prenses Isabella - Mart 13, 2009, 07:49:37 ös
Cunku Masonluk, iyi insani daha iyi insan yapmayi amaclar. Kotu insanlari terbiye ederek egitmek bizlerin amaclarindan degildir.

Çok güzel ve Takdire değer bir Görüş.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ceycet - Nisan 06, 2009, 01:16:15 ös
Çürük sebzeden yemek olmaz;olursa da tadı olmaz...
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Lux_e_Tenebris - Nisan 06, 2009, 05:52:52 ös
Faydali bir baslik olmus. Katilimcilari tebrik ediyorum.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ADAM - Eylül 06, 2009, 04:28:07 ös

Sayın MASON'un bu başlık altındaki anlatısına bayıldım.

Ancak bir noktaya takıldım. (Zaten hep takıldığımı söyleyeceksiniz belki ama sırf eleştirmiş olmak için edecek değilim izleyecek sözlerimi.)

Yazının sonuna doğru geldiğimizde 2. maddenin ikinci tümcesinde Sayın MASON, "öğretmek nispeten kolaydır." diyor. Neye nispeten olduğunu bırakalım, bence öğretmek hiç de kolay değil. Anlatmak kolay belki ama anlatılanın öğrenilmesini sağlamak... İşte orada bir zorluk var. Öğretmek için öğretmeyi bilmek gerekiyor. Bu bağlamda öğrenecek olanın düzeyi de çok önemli. Onun düzeyine, anlama ve sindirme yeteneğine göre anlatmalı ki, öğrensin ve yapılmış olan işlem de "öğretme" olarak nitelenebilsin. Kendi alanlarında çok bilgili öğretim üyeleri tanıdım ve derslerini izledim. Bilgili oldukları belliydi ama bildiklerini öğretemiyorlardı. Öğretmeyi beceremiyorlardı. Bunun bana göre nedenleri vardı ama ayrıntılara girmek istemem. Kendim de denedim öğretmeyi. Öyle sıkıntı çektim ki!... En büyük derdim anlattıklarımın anlaşılıp anlaşılamadığını, öğrenilip öğrenilmediğini belirlemekti.

Her ne ortamda, her ne bakımdan olursa olsun, öğretmeye girişecek kimsenin önce bu bağlamdaki becerisini bir ölçmesi, daha iyisi ve doğrusu bir bilene ölçtürmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yanılıyor muyum?

Sevgilerle,
ADAM
 
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ceycet - Eylül 06, 2009, 06:25:07 ös

Sayın MASON'un bu başlık altındaki anlatısına bayıldım.

Ancak bir noktaya takıldım. (Zaten hep takıldığımı söyleyeceksiniz belki ama sırf eleştirmiş olmak için edecek değilim izleyecek sözlerimi.)

Yazının sonuna doğru geldiğimizde 2. maddenin ikinci tümcesinde Sayın MASON, "öğretmek nispeten kolaydır." diyor. Neye nispeten olduğunu bırakalım, bence öğretmek hiç de kolay değil. Anlatmak kolay belki ama anlatılanın öğrenilmesini sağlamak... İşte orada bir zorluk var. Öğretmek için öğretmeyi bilmek gerekiyor. Bu bağlamda öğrenecek olanın düzeyi de çok önemli. Onun düzeyine, anlama ve sindirme yeteneğine göre anlatmalı ki, öğrensin ve yapılmış olan işlem de "öğretme" olarak nitelenebilsin. Kendi alanlarında çok bilgili öğretim üyeleri tanıdım ve derslerini izledim. Bilgili oldukları belliydi ama bildiklerini öğretemiyorlardı. Öğretmeyi beceremiyorlardı. Bunun bana göre nedenleri vardı ama ayrıntılara girmek istemem. Kendim de denedim öğretmeyi. Öyle sıkıntı çektim ki!... En büyük derdim anlattıklarımın anlaşılıp anlaşılamadığını, öğrenilip öğrenilmediğini belirlemekti.

Her ne ortamda, her ne bakımdan olursa olsun, öğretmeye girişecek kimsenin önce bu bağlamdaki becerisini bir ölçmesi, daha iyisi ve doğrusu bir bilene ölçtürmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yanılıyor muyum?

Sevgilerle,
ADAM
 


Sayın Adam;

Kanımca,artık öğretmeyi öğrenmişsiniz.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ADAM - Eylül 07, 2009, 10:41:20 öö
Sayın Ceycet,

Bana çok iltifatta bulunuyorsunuz. Teşekkür ederim. Ben bu foruma bu gibi konuları uygar bir düzeyde irdeleyebilmek için katıldım. Kendimce üzerine düşenleri yapmaya çalışıyorum.

Öğretebilmeyi öğrenmiş olup olmadığım ancak bir sınama ortamında anlaşılabilir. Şöyle birkaç kişiye bir konu hakkında bir şeyler anlatırım. Anlatmış olduklarımın da bir yazılı metni olur. Sonra dışarı çıkarım. Bu yazılı metni içeride anlattıklarımı dinlememiş olan biri okumuştur ve benden sonra içeriye girer. Dinlemiş olanlara o konu üzerinde sorular yöneltir. Aldığı yanıtlar üzerine de benim hakkımda olumlu ya da olumsuz bir karar verir. Olumlu ise becerebiliyorum demektir. Olumsuz ise ve ben bir yerlerde birilerine bir şeyler öğretme misyonunu üstlenmişsem, o zaman bir şekilde (okul, kurs, seminer, özel ders vb.) nasıl öğretilmesi gerektiğini öğrenmem gerekmektedir.

Sevgiler,
   
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 10, 2009, 07:59:01 ös

Öğretebilmeyi öğrenmiş olup olmadığım ancak bir sınama ortamında anlaşılabilir.
   

Buna tamamen katıldığımı ifade etmeliyim. Çünkü belirli bir durumda görüşleriniz hususunda birçok ağır durumla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. En azından benim deneyimim bu yönde oluşmuştur. Yazdıklarım hususunda genelde pek de zorlayıcı bir tavır sergilemem yani bana katılımın olması amacıyla paylaşmıyorum ya da destek bulmak amacıyla ama sonuçta sadece görüşlerimi belirtirken gördüğüm bazı tepkilerin de doğrusu nerden kaynaklandığını bazan kestiremesem de sonuçta şuna inandım ki meğersem hayatın her alanında- yönünde olduğu gibi bu gibi hususlarda da bir sınama özelliğini farkedebildim.
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ADAM - Eylül 11, 2009, 09:47:39 öö

Sayın Isabell,

Benim demek istediğim o değildi. Üstelik öyle karmaşık da değil; çok açık ama örneklemediğim için anlatmadım.

Bu forum alanında zaman zaman kendi deneyimlerimden anlatımlar yapacağım. Bunun nedeni de Konfüçyüs’ün bir sözünün beni çok etkilemiş olması: «Akıllı bir adam deneyimlerinden yararlanmasını bilir. Daha akıllı bir adam ise başkalarının deneyimlerinden de yararlanır.» Belki aslı tıpatıp böyle değil ama anlamı bu.

Ben o daha akıllı adamlardan olamadım. Dilerim beni dinleyenler olur.

Bir zamanlar ilkokul öğretmenliği yaptım. Önce 3. sınıf. Çok sıkıntı çektim ama kendimce bir şeyler yaptım. Ertesi yıl 1. sınıfa verdiler beni. Eyvah!... Siz hiç 6-7 yaşındaki çocuklara bir şey öğretmeye, hele de okuma-yazma öğretmeyi kalkıştınız mı? (Bunu size Sayın Isabell olarak söylemiyorum; mesleğinizi bilmiyorum; pek genel bu dediğim.) Ne öğretmenliği biliyorsunuz ne pedagoji öğrenimi almışsınız. Başınız dertte demektir. Benim de öyle oldu. Ancak sınıftaki çocuklara göre değil, bana göre. Olmuyor… Öğretemiyorum. Sınıfta iki cin vardı; adlarını hâlâ anımsarım; biri Muzaffer öteki Abdurrahman. Onlarla sorun yok; hemen her şeyi kapıyorlar. Ya değerleri?... Üç ay oldu; o ikisinin dışında diğerlerinin hiçbiri ne okuyabiliyor ne de doğru dürüst yazabiliyor. Sadece yazılanları resim gibi çiziktiriyorlar. Bunalıma girdim. Ben bu işi yapamıyordum işte, o kadar. Fakat yapmak zorundayım. Deneyimli öğretmen arkadaşlar bana destek çıktı. Yüreklendirdiler. «Sana yakışmaz. Diren. Bak göreceksin, bir ay sonra hepsi pamuk tohumu gibi patlayacak.» dediler. Dedikleri doğru çıktı ama neler çektiğimi gelin bir de bana sorun.

Siz bilgilisiniz. Karşınızdaki kişi bilgisiz. Bilginizi ona aktaracaksınız. Nasıl? Bu bağlamda başarı oranı bilgiyi verenin anlattığı ölçüde değil, alması gerekenin anlayabildiği kadardır. İşte diyesim buydu.

Sevgiler,
ADAM


Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 11, 2009, 01:00:45 ös

Sayın Isabell,

Benim demek istediğim o değildi. Üstelik öyle karmaşık da değil; çok açık ama örneklemediğim için anlatmadım.

Bu forum alanında zaman zaman kendi deneyimlerimden anlatımlar yapacağım. Bunun nedeni de Konfüçyüs’ün bir sözünün beni çok etkilemiş olması: «Akıllı bir adam deneyimlerinden yararlanmasını bilir. Daha akıllı bir adam ise başkalarının deneyimlerinden de yararlanır.» Belki aslı tıpatıp böyle değil ama anlamı bu.

Ben o daha akıllı adamlardan olamadım. Dilerim beni dinleyenler olur.

Bir zamanlar ilkokul öğretmenliği yaptım. Önce 3. sınıf. Çok sıkıntı çektim ama kendimce bir şeyler yaptım. Ertesi yıl 1. sınıfa verdiler beni. Eyvah!... Siz hiç 6-7 yaşındaki çocuklara bir şey öğretmeye, hele de okuma-yazma öğretmeyi kalkıştınız mı? (Bunu size Sayın Isabell olarak söylemiyorum; mesleğinizi bilmiyorum; pek genel bu dediğim.) Ne öğretmenliği biliyorsunuz ne pedagoji öğrenimi almışsınız. Başınız dertte demektir. Benim de öyle oldu. Ancak sınıftaki çocuklara göre değil, bana göre. Olmuyor… Öğretemiyorum. Sınıfta iki cin vardı; adlarını hâlâ anımsarım; biri Muzaffer öteki Abdurrahman. Onlarla sorun yok; hemen her şeyi kapıyorlar. Ya değerleri?... Üç ay oldu; o ikisinin dışında diğerlerinin hiçbiri ne okuyabiliyor ne de doğru dürüst yazabiliyor. Sadece yazılanları resim gibi çiziktiriyorlar. Bunalıma girdim. Ben bu işi yapamıyordum işte, o kadar. Fakat yapmak zorundayım. Deneyimli öğretmen arkadaşlar bana destek çıktı. Yüreklendirdiler. «Sana yakışmaz. Diren. Bak göreceksin, bir ay sonra hepsi pamuk tohumu gibi patlayacak.» dediler. Dedikleri doğru çıktı ama neler çektiğimi gelin bir de bana sorun.

Siz bilgilisiniz. Karşınızdaki kişi bilgisiz. Bilginizi ona aktaracaksınız. Nasıl? Bu bağlamda başarı oranı bilgiyi verenin anlattığı ölçüde değil, alması gerekenin anlayabildiği kadardır. İşte diyesim buydu.

Sevgiler,
ADAM


Anlıyorum, elbette kastetmek istediğinizi yanlış algılamak mümkündür ancak düzeltmek de gereklidir. İfade etmek istediğinizi şimdi gayet çok iyi anladım. Teşekkür ederim.

O zaman Sözlerinizden aynı zamanda Öğreticiliğin de ne kadar zor ve bir o kadar da uğraş gerektiren - sabır- bir çaba olduğunu anlamış bulundum:)

Saygılar,
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Lux_e_Tenebris - Eylül 11, 2009, 04:27:06 ös

...
Siz bilgilisiniz. Karþýnýzdaki kiþi bilgisiz. Bilginizi ona aktaracaksýnýz. Nasýl? Bu baðlamda baþarý oraný bilgiyi verenin anlattýðý ölçüde deðil, almasý gerekenin anlayabildiði kadardýr. Ýþte diyesim buydu.

Sevgiler,
ADAM



Ne kadar guzel bir sekilde ozetlemissiniz...
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: ADAM - Eylül 11, 2009, 04:37:42 ös
Sayın Isabell'in deyişi üzerine:

Evet çaba ve sabır gerek ama önce yöntem (metot) bilgisi. Sizin dediğiniz sonra geliyor.

Ancak tek başına yöntem bilgisi kesinlikle yetersiz. Pratikte deneyim asıl bunu pişiren.

Yaşamım boyunca hiç unutamadığım bir söz var: «Bir şeyin nasıl yapılacağını bilmek ile onu yapabilmek aynı şey değildir.»

Bu sözü çok kullanırım ama benim değil.

Kaynak: Dr Günter Garbrecht

Sevgiler,
ADAM
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 11, 2009, 06:58:17 ös
Sayın Isabell'in deyişi üzerine:

Evet çaba ve sabır gerek ama önce yöntem (metot) bilgisi. Sizin dediğiniz sonra geliyor.

Ancak tek başına yöntem bilgisi kesinlikle yetersiz. Pratikte deneyim asıl bunu pişiren.

Yaşamım boyunca hiç unutamadığım bir söz var: «Bir şeyin nasıl yapılacağını bilmek ile onu yapabilmek aynı şey değildir.»

Bu sözü çok kullanırım ama benim değil.

Kaynak: Dr Günter Garbrecht

Sevgiler,
ADAM

Açıklama yaptığınız için çok Teşekkürler:) 
Başlık: Ynt: Mason ve Masonluk üzerine
Gönderen: joersmax - Ekim 30, 2009, 09:13:14 ös
TEŞEKKÜR EDERİM SAYIN MASON