Masonlar.org - Harici Forumu

Kütüphane => Kitap Özetleri => Genel => Adam Olmak => Konuyu başlatan: ADAM - Eylül 22, 2009, 08:57:36 öö

Başlık: ADAM OLMAK - 9
Gönderen: ADAM - Eylül 22, 2009, 08:57:36 öö


BENDEN BİZE

Yazar önceki bölümde dileklerin bireyselliği aşarak toplumsallığa yansımasını irdelemeye başlayınca, toplumcu bir yaklaşıma yönelip bu bölümde özetle şunları söylüyor:

Çoğu insan kendini bencillikten, yararlanmacılıktan, çıkarcılıktan sıyıramaz. Bu dünyada bir tek kendisinin ve yalnız başına yaşadığı gibi aptalca bir düşünüye kapılmasa bile, her şeyi, özellikle dünya nimetlerini salt kendisi için var sanır. Bu nedenle istem ve beklentileri bireyseldir. Toplumsal istem ve beklentileri olanlar öteden beri hep azınlıkta kalmıştır

Nasıl insan yaşayan bir varlık ise, toplum da yaşayan bir olgudur. Bir toplumun yaşam süresi, insanın yaşam süresiyle karşılaştırılamayacak kadar uzundur. Bu nedenle de bir insanın topluma yönelik istem ve beklentilerinin gerçekleşmesi bakımından, kendisinin değil, toplumun olası yaşam süresini göz önünde tutması gerekir.



Yazarın bu bölümde “diyalektik” konusuna da özenle değindiğini görüyoruz.

Her şey karşıtıyla birlikte vardır. O karşıt zamanı gelince ya da ortam gerektirince öncekini değiştirerek yerini alır.

Bir de Herakleitos’un ünlü sözünü anımsatıyor:

“Aynı dereye iki kere giremezsiniz. Çünkü her keresinde üzerinizden akan su aynı değildir.”

Başlık: Ynt: ADAM OLMAK - 9
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 22, 2009, 12:12:16 ös
Benli anlayışından Bizlik anlayışına doğru bir yönelim, tahmin edilebileceği gibi çok zor olmakla birlikte bir hayli çalışmanın ve gayretin bir ürünüdür. Kişinin benlik ihtiyaçlarından, zevklerinden, tutkularından bir defada kopması düşünülemez. Kendisine çok ağır bir yük verileceği için çoğunlukla bunun kaldırılamayacağı düşünüldüğünden, hani bir deyim vardır; '' taşıyabildiğin kadar sana yük verilir '' , yine bir ampule 1000 walt elektrik verilemez patlar, bir bebeğe katı yiyecekler verilemez midesi patlar ölür.. Demekki burada bize taşıyayacağımız kadar yük verilmiyorsa ve bundan da anlaşılacağı üzere bizim her halimiz en ince ayrıntısına dek düşünülüyor ve ona ögre karar veriliyorsa o zaman yine kendi yararımıza olduğu düşünüldüğünde herşeyden önce bizlerin buradan karla çıktığı yargısına varıyorum. Bazı insanlar kendi yaşam programlarında taşıdıkları yükün ağır olduğunu ve artık dayanamayacaklarını ileri sürerler oysaki bir karınca misali onun hangi durumlarda güçsüzleştiği en derin noktasına kadar hesap edildiği için bence bize verilenle yükümlü kalabilsek kendimiz için faydalı olur, diye düşünüyorum. Çünkü malum önümüze sunulan iki seçenek karşısında genelde bir diğeri tercih edenlerin düştükleri durum gereği çok daha ağır bir durumla sonuçlanabildikleri için yine de kendi irademiz dışında bize sunulanı kabul etmemiz her zaman için kişilerin kendi yararınadır. Çünkü bir hak kaybı olmaması için bizlere sunulan şansı bizler de kendi ölçü ve ebadımızla en derin noktasına kadar değerlendirmek zorundayız. Bunu yapabilirsek sürdürdüğümüz bu yaşam modunda olayların seyrinin zamanla kendi lehimize çevrildiğini de anlarız. Bu da bizi zamanla daha da ileriye götürebilme şansını da elde etmeye yöneltir.

İşte her zaman için söylenilen, başkalarına kendin gibi davran, kendi çıkarların uğruna başkalarını kullanma, ezme ya da onların yaşamlarına engel olma diye boşuna söylenilmemiştir. Insanoğlu bunu birazcık derinine düşünmüş olsaydı şimdiye kadar dünya sürecinde bulunulan ortam gereği senaryonun farkına varır ve herşeyin de bir amaç uğruna yapıldığını farkeder ve şimdiye dek bu beklenilen uyanış dönemi şuandaki gibi geç kalınmaz Insanlığın Uyanış süreci çok ağır şartlar altında gerçekleştiriliyor, çünkü şartlar ve koşullar giderek daha güçleştiği için kendini bilinçlendirebilenlerin en azından bu yönden süreci daha hafif bir şekilde atlatmalarını da sağlasa da genel anlamda çok ağır gerçekleştirildiği de yine kendimizin kaybı olduğunu söylemeliyim, açıkça farkedilebilinmektedir.

      
Her şey karşıtıyla birlikte vardır. O karşıt zamanı gelince ya da ortam gerektirince öncekini değiştirerek yerini alır.

Şuandaki süreci dikkatle irdelediğimde gördüğüm şey de bunun tam bir benzeri oldu. Çünkü dengeler değişmiş, süreç tam anlamıyla bir yer değiştirme misali değişik bir hal almıştır. Bunu farkedebilenlerin genelde böyle olacağı çok daha önceden bilindiği için sadece olayı izlemekle yetinip kaldıklarını ama bu yönde de gene kişisel olarak Bütünün Hayrına bir Hizmet yürüttüklerine inanarak Dünyanın Değişim Sürecini Uyanış ve Bilinçlenme Çağı olarak nitelendirildiği gibi gelecekte olası ihtimallerin de gözönüne alındığında bizlerin nerleri beklediğini, nelerle karşılaşabileceğimizi ama bir diğer taraftan da umut dolu bir yaşam boyutunun bizleri beklediğini sezinleyebiliyorum.


“Aynı dereye iki kere giremezsiniz. Çünkü her keresinde üzerinizden akan su aynı değildir.”


Değişim ve Dönüşüm' e en güzel örnek:) Bunun için başta kendi yaşam alanımda gözlemleyebildiğim kadarıyla şu tecrübeye de aynı zamanda vakıf olabildiğimi düşünüyorum;

Kişinin her zaman için ne yaparsa kendine yaptığı için her ne kadar başkaları da bundan belki olumsuzluklarından dolayı zarar görse de sonuç itibariyle toplamını teşekkül eden bir ödemeyi yine kendisi yapacağı için mutheşem bir duyguya kapıldığımdan dolayı hayatın hiçbir alanında bir durağanlık olmadığı gibi dengelerin de ner zaman yer değiştireceği bilinmediğinden hiç kimsenin kendi hakimiyetini ya da başka türlü olsun olaylaırn kendi lehindeymiş gibi görerek serbest hareketlerine devam etmesi mümkün olmadığı için bu yönden hep bir rahatlamayla karşı karşıya kalmışımdır ve hep sürekli söylerim, dünyada iyilik yapmak yerine neden birbirimize kötü davranıyoruz ki... Hala anlaşılmadı mı belirli bir süre içersinde yetki sana veriliyorsa bundan eğer beklenildiği gibi davranılmazsa bu işten çok zararlı çıkabileceği hiç akla geliniyor mu acaba? Bunları düşünemeden edemiyorum bir türlü ve maalesef bunlar sadece Sistemin bir oyuncağı, kuklası durumuna düşmekten kendilerini alıkoyamayanlardır genellikle..

O zaman geriye bir tek şey kalıyor, birey olarak kendi benlik ihtiyaçları için yaşayanların toplum içersinde eriyip gittikleri ama buna karşın kendi yaşam alanını bütünsel anlamda Toplum >Bilinciyle hareket edenlerin de uzun dönemli yaşadıklaır ve varlıklarını en güzel şekilde sergiledikleri açıkça görülebilinmektedir.

Saygılar, Sevgiler..