Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: SÜLEYMAN TAPINAĞI – YAHUDİLİK - MASONLUK  (Okunma sayısı 8405 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 07, 2010, 02:01:20 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay






“Süleyman Tapınağı” konusuna başka yazılarımda da değinmişimdir, değinmekteyim, daha da değineceğim ama “Yeni Siyonizme Doğru” başlıklı yazımın hemen ardından burada da biraz söz etme gereğini duydum. Diyeceklerim yer yer örtüşse bile, bir bütünlenme bakımından buna gerek görüyorum.




Masonluğun geleneksel öğretisinde, Yahudi, Grek ve Hıristiyan karışımı olarak nitelenebilecek birtakım öğeler, alıntılar, esinlenmeler vardır. Masonluktaki bu öğelerin belirlenip ritüellere yerleştirilmesinde, 18. yüzyıl başlarında Stuartistler ile iş birliği eden Prieuré de Sion’un parmağının olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye’deki masonlar, öteden beri bunlardan ötürü rahatsızdır. Hele Masonluğun “Yahudi yandaşlığının politik ülküsü” gibi bir anlamda düşünülen Siyonizm ile bağdaştırılmasından ötürü keyifleri kaçar.

Ancak Masonluktaki Batı’dan gelme ve öncelikle Hıristiyan etkisi altındaki öğelerin yerine, Müslüman ve Türk karışımı ya da salt ulusal nitelikli öğeler koymak olanağını bulamamışlardır. Çünkü öyle yaparlarsa, bambaşka nitelikler taşıyan bir Masonluk oluşturacakları kanısındadırlar. O zaman da buna “Masonluk” demenin bile ne bir anlamı ne de bir gereği kalacağından çekinmektedirler. Öyle yaparlarsa, ortaya olsa olsa ezoterik nitelikli bir diğer örgüt çıkacağını düşünmektedirler. Bunun yerine, dünya yüzündeki diğer mason örgütleriyle de ilişki içinde olmak istediklerinden, Masonluğun “evrensel” nitelikli öğelerine ağırlık vermişlerdir. Her neresinden bakarsanız bakın, evrensel bir nitelik taşıması zor öğeleri de, birer simge olarak düşünüp, yorumlamaya girişmişlerdir.

Buraya kadar iyi de, özellikle Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin ABD’ndeki uygulamalarına bakıldığında, bazı derecelerde ulusal nitelikli öykülerin anlatıldığını, o derecelerin öğretisinin bunun üzerine kurulduğunu görüyoruz. Demek ki aslında Türkiye’de de ulusal nitelikli öyküler (destanlar) seçilebilir ve ritüellere yerleştirilebilir. Üstelik Türkiye’nin bu bağlamdaki kaynakçası ABD’nden hiç karşılaştırılamayacak ölçüde çok daha zengindir. Ancak işte onlar Amerikalı; yapabiliyorlar; kimse de gıkını bile çıkaramıyor; Türkiye’deki masonlar bu yürekliliği henüz gösterebilmiş değil.

Bu Yahudi-Grek-Hıristiyan karışımından rahatsızlık, çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’deki masonların sorunu ve tutumudur; başka ülkelerdeki ve çoğunluğu Hıristiyan olan masonların değil. Gerçi onların arasında da aynı konudan ötürü rahatsız olanlar yok değil ama çok daha az. [Ancak Fransa’daki kimi masonlar buna dayanamayıp, 19. yüzyılın ikinci yarısında bu bağlamda esaslı bir değişiklik yapmış.]

Süleyman Tapınağı, Masonluğun öğretisinin kapsamında yer alan önemli öğelerden biridir. Hatta belki en önemli öğe olduğu bile söylenebilir. Bu öyle önemlidir ki, kimilerine göre «Süleyman Tapınağı olmazsa Masonluk başka bir şey olur; Masonluk sayılmaz.»

Türkiye’deki masonlardan bir bölümü, çağımızda Masonluğun evrensel nitelikli amaç ya da ülküsünü, tüzük ve ritüellerinde aşağı yukarı şöyle dile getiriyor: “Tüm insanların ve tüm toplumların barış ve mutluluk içinde yaşayacağı bir ülkü mabedinin yapımı.»

Buradaki “ülkü mabedi” bir kilit terimdir... Süleyman Tapınağı, bu soyut kavramın simgesidir. Türkiye’deki masonlar bu bağlamda özellikle “mabet” sözcüğünü kullanıyor; “tapınak” sözcüğünü kullanmaktan özenle sakınıyor.

Masonlar, loca toplantılarını yaptıkları yere de Türkçede “mabet” diyor.

Bana göre; ha öz Türkçe “tapınak” ha Arapça kökenli “mabet”... İkisi de aynı şey!

Masonlara soracak olursanız, “tapınak” sözcüğü doğrudan bir tapınmayı çağrıştırıyor ama “mabet” denince, bu sözcüğün olağan kullanımındaki ibadet ile bağlantısı yok. Bu kuruma özgü çok değişik bir anlam taşıyor.

Bu iş Türk dilinin mantığına sığar gibi değil ama Türkiye’deki masonlar bunu böyle benimsiyor.

Üstelik buna inanıyorlar.

Anlaşılan, batı dillerindeki “temple” sözcüğünün dilimizde tam karşılığını bulamamışlar. Zaten galiba yok. Kim bilir, belki “kutsal yer” demek daha uygun olabilir ama Türk masonlar bunu hiç kullanmamış. Zaten kutsallıktan söz edildiğinde de olay dönüp dolaşıp bir dinsel inanç sistemine bağlanır.

Üstelik ne yaparlarsa yapsınlar, gideremedikleri, ritüellerinden çıkarıp atamadıkları Süleyman Tapınağı orada durdukça, bu sorunun çözümü yok gibi görünüyor.

Bu böyle sürdükçe, Türkiye’deki mason karşıtı Antisemitistlerin bu bağlamda susacağı da yok gibi. Yahudiler birtakım başka ön yargılar ile suçlansa da suçlanmasa da, masonlar, hep Yahudi yandaşı olmakla suçlanacak… Tarihteki varsayımsal Süleyman Tapınağı sanki salt Yahudilere özgüymüş, Hıristiyanlar tarih boyunca o tapınağa Yahudilerden çok daha fazla önem vermemiş gibi...

Genç masonların, özellikle şöyle bir tasayı ikide bir dile getirdikleri hiç de bilinmedik bir şey değil: «Neden Süleyman Mabedi?»

Bu sadece Türkiye’deki genç masonların ortaya attığı bir soru değil. Şöyle bir araştırılınca, dünya çapında birçok yerde aynen görülüyor. Hem Batı ülkelerinde bu sorunun arkasında bir eleştiri, belki bir beğenmezlik, bir hoşnutsuzluk bile seziliyor. Türkiye’deki genç masonlar o bakımdan belki Türk geleneksel yaşam tarzı, küçüğün büyüğe sorgusuz sualsiz saygı göstermesi gereği nedeniyle bu sorularının ardında bir eleştiri yer almıyor; sadece merak ettiklerinden soruyorlar. Batı’da ise durum biraz farklı. Onların bu soruyu yöneltişinde, bu simgenin kaldırılıp yerine daha çağdaş bir simge yerleştirilmesi dileği seziliyor.

Hıristiyanların, varsayımsal Süleyman Tapınağı’nın kendi geleneklerinde Yahudilerden çok daha fazla önemsendiğini söyledim ya!... İşin ilginç yanı onlar bu durumun pek farkında değil. Üstelik bu, günümüzün ya da yakın geçmişimizin bir sorusu da değil. Belki de Masonluğun kurulduğu tarihten bu yana sorulur.

Bu soruya eski masonlarca verilen birtakım klâsik yanıtları var. Örneğin  «Çünkü tarihte ilk kez dinler ve inançlar arasında ayırım gütmeksizin tüm dinlerden ve tüm inançlardan olanlar için yapılmış olan tek tapınak Süleyman Tapınağı’dır. Bundan sonra hiçbir tapınak, evrensel olarak böyle birleştirici bir tutumla yapılmamıştır.»  derler.

Geçiniz!... Bu, minareye kılıf uydurmaya çalışmak gibi bir şey ama o kılıf bu minareye uymaz.

Süleyman Tapınağı’nın, -eğer tarihte gerçekten yapılmışsa- hangi “tüm inançtan olanlar” için olduğunu görmek, anlamak gerek. Ben size söyleyeyim hangisi olduğunu: Musa’nın dini ile Baal tapımı… İşte hepsi bu kadar. Orada düşünülebilesi başka bir din, başka bir inanç söz konusu değil; olamaz.

Üstelik buna bir de Yahuda (Judah) ve Bünyamin (Benjamin) soyları arasındaki uzlaşmazlığın giderilmesi sorununu da eklemeli.

Bu yüzden, o sorunun yanıtı şöyle verilse, belki çok daha doğru: «Mason localarında uygulanan ritüeller, özgün olarak Prieuré de Sion’un amaç ve ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş olduğu için.»

Bu da bir yorum elbette… Karşı çıkanlar, doğrusunun aslında nasıl olduğunu söyleyenler olabilir.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 05, 2016, 05:10:20 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Bir de olaya normal vatandaş penceresinden bakalım. Değindiğiniz üzere Süleyman Tapınağı'nı tamamen soyut bir kavram olarak kullanmak, mevcut gerçeği değiştirmiyor. Din tarihi üzerine ciddi birikimi olan profesörlerimiz var. Bu profesörlerimize ve diğer pek çok tarihçimize Süleyman Tapınağı kavramını sorsak Yahudilikten ayrı bir fantastik portre çizmeleri beklenemez.

Fakat günümüzde bazı kuruluşlar; çakıl taşını, elmas olarak bellememizi istiyor. İyi de gözlerimle görüyorum, elimle tutuyorum. Bu bir çakıl taşı! Elmas olduğu üzerine ne kadar fikri tartışma yapılsa da gerçek değişmiyor. Birisi gerçeği ifade edince de "Vay efendim, sen buna nasıl çakıl taşı dersin, elmas diyeceksin!" şeklinde tepkiler ortaya çıkıyor. Hatta gerçeği söyleyenler "ön yargılı cahil" olarak damgalanıyor.

Çok aşırı bir örnek vereyim mesela. (Bazı meseleler aşırı örneklerle daha güzel anlatılır.) Evimin her yerini nazi bayrağı ve sembolleriyle donattığımı düşünün. Evime gelen kişiler de bunları gördüler ve doğal olarak tepki gösterdiler. Ben şimdi bu kişilere "Bu bayrak insanlığın birlikteliğini simgeliyor." desem, acaba alacağım tepki ne olur? Benim nazi bayrağı başta olmak üzere kullandığım bir sürü sembolü farklı şekilde yorumladığımı bilmemeleri onların suçu mudur? Bundan dolayı onlara laf söyleme hakkım var mıdır?

Elbette verdiğim örnekle masonluk için geçerli olan durum çok farklı. Zaten bu örneği günümüzden olduğu için verdim. Ama masonluk ile yahudilik arasında bağ kuran birisinin de tamamen nefretle hareket etmediğini görmenizi istedim.
« Son Düzenleme: Şubat 05, 2016, 05:37:49 ös Gönderen: kurt »
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


Şubat 06, 2016, 05:25:22 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Bir de olaya normal vatandaş penceresinden bakalım. Değindiğiniz üzere Süleyman Tapınağı'nı tamamen soyut bir kavram olarak kullanmak, mevcut gerçeği değiştirmiyor. Din tarihi üzerine ciddi birikimi olan profesörlerimiz var. Bu profesörlerimize ve diğer pek çok tarihçimize Süleyman Tapınağı kavramını sorsak Yahudilikten ayrı bir fantastik portre çizmeleri beklenemez.

Fakat günümüzde bazı kuruluşlar; çakıl taşını, elmas olarak bellememizi istiyor. İyi de gözlerimle görüyorum, elimle tutuyorum. Bu bir çakıl taşı! Elmas olduğu üzerine ne kadar fikri tartışma yapılsa da gerçek değişmiyor. Birisi gerçeği ifade edince de "Vay efendim, sen buna nasıl çakıl taşı dersin, elmas diyeceksin!" şeklinde tepkiler ortaya çıkıyor. Hatta gerçeği söyleyenler "ön yargılı cahil" olarak damgalanıyor.

Çok aşırı bir örnek vereyim mesela. (Bazı meseleler aşırı örneklerle daha güzel anlatılır.) Evimin her yerini nazi bayrağı ve sembolleriyle donattığımı düşünün. Evime gelen kişiler de bunları gördüler ve doğal olarak tepki gösterdiler. Ben şimdi bu kişilere "Bu bayrak insanlığın birlikteliğini simgeliyor." desem, acaba alacağım tepki ne olur? Benim nazi bayrağı başta olmak üzere kullandığım bir sürü sembolü farklı şekilde yorumladığımı bilmemeleri onların suçu mudur? Bundan dolayı onlara laf söyleme hakkım var mıdır?

Elbette verdiğim örnekle masonluk için geçerli olan durum çok farklı. Zaten bu örneği günümüzden olduğu için verdim. Ama masonluk ile yahudilik arasında bağ kuran birisinin de tamamen nefretle hareket etmediğini görmenizi istedim.
İmza
Hacamat
Saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
8854 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 16, 2007, 02:18:21 öö
Gönderen: shemuel
8 Yanıt
6009 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2008, 10:37:40 ös
Gönderen: Isis
0 Yanıt
6941 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2009, 06:50:46 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3451 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2009, 08:26:37 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8208 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2010, 11:58:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2972 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 11:57:46 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3651 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 23, 2010, 12:45:03 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
22493 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 24, 2010, 12:41:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3076 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2010, 11:42:29 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1815 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 26, 2015, 12:59:59 ös
Gönderen: burakc