Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ  (Okunma sayısı 20342 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 18, 2009, 03:10:11 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Arkadaşlar elimde bulunan ve okuduğum protokolleri e kitap olarak burdan vermek istedim dilerimki içeriğini bilerek tartışalım illa doğrudur diyede bir dayatmam yoktur.
Yazar kimliği ile tarışmalıda olabilir yanlıda düşünebilir terside zaten tersten anlatmıyormu konuyu benim için önemli olanı içeriğinin günümüzdeki yaşadıklarımızla örtüşüp örtüşmediği.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ekim 18, 2009, 07:30:15 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karahan,

Yazar : Fransız Politika eleştirmeni Maurice Joly 1864  (yıla dikkat)
Kitabın orjinal adı Dialogue aux enfers entre Machiavel et Montesquieu
Machiavelli ile Montesquieu arasında Cehennemde Diyaloglar

Kitap, Napolyon un iktidarına yöneltilen eleştiridir.Yahudiler ile hiçbir alakası yoktur.

Ama bu kitap daha sonra değiştirilerek yahudiler aleyhine 'acımasızca' kullanılan bir metin haline getirilmiştir.

Tarafınızdan; protokoller 100 yılda gerçek oldu, 1900 den günümüzü işaret etti, orjinalliğine kanıttır deniliyor; bu kitap protokollerden 50 yıl önce, aynı cümleler kullanılarak ama Napolyon yönetimine ithaf edilmiştir.

Çevirmek için yeterli vaktim yok. Hatalı çeviriden de oldukça çekiniyorum..

Ama şimdilik protokoller ile görsel benzerliği kursanız bile protokollerin bu kitaptan  'aşırma' metinler olduğunu farkedersiniz. 

Evet bazı yerlerde kelimeleri bile değiştirmeye üşenmişler, intihal yapılmış hem de kopyala yapıştır derecesinde.

Tabi tamamı kopyalama değil,  'amacına'hizmet edecek şekilde bazı değişiklikler yapılmış.

Ben kısa iki bölümü vereceğim.

Siz araştırmanıza devam ederseniz bazı cümleler birebir aynıdır, intihaldir gibi 89 yıl önce defalarca ispatlanmış bir sonuca ulaşırsınız. 
--------------------------------------
MONTESQUIEU,-- "How are loans made?
By the issue of bonds entailing on the Government the obligation to pay interest proportionate to the capital it has been paid.

Thus, if a loan is at 5 per cent., the State, after 20 years, has paid out a sum equal to the borrowed capital. When 40 years have expired it has paid double, after 60 years triple: yet ir remains debtor for the entire capital sum." - "
Geneva Dialogues

A loan is an issue of Government paper which entails an obligation to pay interest amounting to a percentage of the total sum of the borrowed money.

If a loan is at 5 per cent., then in 20 years the Government will have unnecessarily paid out a sum equal to that of the loan in order to cover the percentage. In 40 years it will have paid twice, and in 60 thrice that amount, but the loan will still remain an unpaid debt. -
Protocols
------------------

'you do not know the unfathomable cowardice of humanity'servile in the face of force,
pitiless in the face of weakness,
implacable before blunders, indulgent before crimes,
incapable of supporting the contrariness of a liberal regime, and patient to the point of

martyrdom before all the violence of bold despotism, breaking thrones in its moments of anger, and giving itself masters whom it pardons for violations the least of which would have caused it to decapitate
twenty constitutional kings. Geneva Dialogues

The unfathomable meanness of the Goyim (non-Jewish) peoples, crawling before force,
merciless to weakness,
without pity for mistakes and indulgent toward crimes,
not willing to endure the contradictions of a free order, enduring to

martyrdom before the violence of a bold despotism-this is what aids our independence. From contemporary premier-dictators they tolerate and endure abuses, for the least of which they would have beheaded
twenty kings.
Protocols
----------------------

Görsel olarak birşey ifade etmeyecek ama anlam olarak neredeyse aynı olan kısımları  şu anda burada vermeye gerek yok.
Acı da olsa gerçeği bulmak isteyen araştırır.
Onun için alıntılarımı burada kesmeliyim.

Sadece bu değil, protokollerin sahteliği üstüne yazılmış kitaplar vardır.
Sadece bu 'aşırma' değil, sahteliği konusunda daha birçok delil belge ve çürütme
söz konusudur.
Tek taraflı olmamak adına diğer taraftan da bir araştırın artık.
Gerçi neden bilinmez Türkiye'de protokoller ve kavgam iş yapıyor, neyse..

Ben bu protokollerin peşinden gitmem hatta kimsenin kalbini bile kırmam.
Bunlar amaçlı yazılmış hatta çoğu aşırılmış sahte metinlerdir.

Sahte olduğunu bildiğin halde bu yazıları kullanarak yahudi kışkırtıcılığı yapmak da işte bu yüzden suçtur.
İşte bu yüzden bazı modern ülkelerde yasaklanmıştır. Bazılarında serbesttir.
Onun için yayınlanması yasaktır.
İzin verenlerde aşırma ve sahte olduğunu belirtmek suretiyle protokolleri kullanmana izin verirler.
Gördüğünüz gibi yasaklanması yahudilerin bir oyunu değil, yazılanlar sahte olduğu, aşırma olduğu, insanlar araştırmadan, ilk okuduğuna(bazen kaynaksızlıktan) inanıp kışkırdığı antisemitizm yaptığı içindir.
Yasaklanması gayet yerindedir.

Sevgi ve Saygılarımla

http://en.wikipedia.org/wiki/The_Protocols_of_the_Elders_of_Zion

http://www.history.ucsb.edu/faculty/marcuse/classes/33d/projects/protzion/DelaCruzProtocolsMain.htm

http://www.rense.com/general45/proto.htm

http://www.ushmm.org/wlc/tr/media_da.php?ModuleId=10007058&MediaId=29


Ekim 18, 2009, 08:01:53 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

sn özkann


Sanırım inanmakla inanma arasındaki fark okuyucunun ruh haline ve nelerle ilgilenip neler okuduğu ile ilgili olduğundan göreceli olarak değişecektir.Verdiğiniz örnekleri yabancı dilim olmadığı için okuyamıyorum ayrıca özür dilerim ve teşekkür ederim o kadar uğraşmışsınız.Yalnız yerli yabancı bir çok kaynaktan okuduğum bilgiler hep aynı yöde seyahat edince üstüne birde böyle bir kitap okuyunca insan paralelinde kaldığı bir şeyinde ceyranına kapılıyor üstelik.Aşırma işine gelince bu dünyada en çok yapılan şey bence mesela Kabala adlı kitap yahudiler kendilerine aitmiş gibi davrenırlar hep oysa kökenler antik mısır dönemi hatta daha öncesi uygarlıklara dayanır ama şu anda bir yahudi öğretisi gibi pazarlanıyor .Zaten henry ford bu kitapla ilgili yazdırdığı kitapla ilgili başınada gelmeyen kalmadı hatta bir belgeselde seyrettim kitabı okuduktan sonra  inanılmaz olaylar yaşamış baskılar sonucu.Kitabın aşırma olması yalanlanması yada yasaklanmaı işin özüne etki etmez düşünen için.Önemli olan burada  benim için izafi şeyler değil kitapla ilgili yazılanalr olsun atıflar olsun dünyanın şekillenişi ile ilgili ortak noktaları varmı oradan bakmakta fayda var bence.En kolay yoldan reddedip açmamak üzere kapamak değil bir çok insan bir çok şey yazıyor artık işin cılkı çıktı komplo teorileri adını verip ortalığı bilgi çöplüğüne çeviriyorlar sorunum bu benim.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ekim 18, 2009, 08:06:15 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Size artık bu konuda söyleyebilecek bir cümlem kalmamıştır..

Alıntı
Kitabın aşırma olması yalanlanması yada yasaklanmaı işin özüne etki etmez


Ekim 22, 2009, 02:15:30 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



İzninizle şu “Siyon Protokolleri” konusu üzerinde ben de bir şeyler yazayım.

Daha önce bu konuyla bağlantılı birtakım sözler etmiştim; onları yinelemek istemiyorum.

Bu anlaşmanın genel ve özgün başlığı “Protocoles des Sages de Sion” biçimindedir yani "liderlerin" değil "bilgelerin" protokolü.

Şunu özenle ve üzerine basa basa yinelemek isterim ki, bu adla anılan belgeler, Victor Hugo ile Adolphe Crémieux tarafından imzalanmış bir anlaşmadır. Başka bir şey değil. Her ne kadar Sayın amerbach karşı çıkacak olsa da, dolayısıyla bu belgeler Priéure de Sion ile Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Fransa Yüksek Konseyi arasındaki bir anlaşma metni olmaktadır.

Bundan ötürü Masonluğun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti yüksek konseyleri 1875 yılında İsviçre’nin Lausanne kentinde bir toplantıya çağrılmış ve bu toplantıda o tarihte Fransa Yüksek Konseyi’nin başındaki Adolphe Crémieux sert eleştirilerle karşılaşmıştır. Nitekim bundan ötürü bu toplantıda ritin 1786 tarihli olduğu benimsenen anayasası üzerinde birtakım değişiklikler yapılarak, 33. derecedeki masonların daha önce çok geniş olan yetkileri kısıtlanmıştır.

Buna neden olan da bu protokollerin en sonundaki şu cümledir:

“Siyonun 33. derece temsilcilerince imzalanmıştır.”

Bu belgeler 1897 yılında kurulmuş olup 20. yüzyıl başlarında gelişme gösteren Dünya Siyonist Organizasyonu Antisemitist cephelerde endişe uyandırmaya başlayınca, kapsamı tam olarak anlaşılamadığından “Dünya yüzünde Yahudilerin hain emellerini açıkça ortaya seren kanıtlar” olarak nitelendirilmiştir ama bir tek şu yukarıdaki tümce bile bunun Yahudilik ile değil, Masonluk ile bağlantısının bulunduğunu ortaya koyar.

Bu protokollerin bütününü okuyacaksak, bunu Fransızca yapmamız gerekir. Üstelik bu okuma Fransız dilini filoloji düzeyinde çok iyi bilen bir kişi tarafından yapılmalıdır. Sıradan bir Früansız bile bu bağlamda yetersiz kalabilir. Bu nedenle de herhangi bir çevirmen tarafından başka bir dile çevrilince yanlışlık söz konusu olabilmektedir. Hele Fransızcadan İngilizceye çevrilmiş olup sonra biz bunu İngilizceden Türkçeye çevirmeye girişirsek, bu yanlışlığın katlanması kaçınılmazdır.

Bu nedenle de protokollerin bütünü üzerinde değil de can alıcı bazı noktaları üzerinde durmak istiyorum.

Bu protokollerin bir yerinde şöyle bir anlatım geçiyor:

“Yeni bir dünya düzeni kurmak üzere belli bir grup insan seçilecektir. Bu grup her şeye egemen olacaktır. Yürürlükteki politik rejimlerin bir bölümünün yıkılması için karışıklık ve anarşi çıkarılacaktır. Masonluk ve benzeri kuruluşlar, Batı dünyasının ekonomik, politik ve sosyal kurumlarını ele geçirmek için kullanılacaktır.”

İşte bu bile bu belgelerin bir Yahudi yazımı olmadığını kanıtlar. Çünkü Yahudiler zaten kendilerini “seçilmiş insanlar” olarak görür. Bu onlara Tanrı tarafından verilmiş bir niteliktir. Hiçbir zaman yeni bir dünya düzeni kurmak gibi bir düşünceleri de olmamıştır. Yürürlükteki politik rejimleri yıkmaya kalkışmak gibi bir eylemsel planları da söz konusu olmamıştır. Burada hedef Fransa’daki imparatorluk rejimidir.

Nitekim Maurice Joly’nin 1864 tarihli hicivleri de doğrudan sonradan 3. Napoléon adını almış olan Louis Bonaparte’ı  hedeflemektedir. Ancak bu arada Maurice Joly ile Victor Hugo’nun çok yakın dost olduklarını belirtmek de gerek. Burada hedefi gösteren asıl kişi Victor Hugo’dur. Nitekim, sıkı bir Fransız edebiyatçısı Maurice Joly’nin hicivlerini karşılaştırmalı olarak incelerse, burada Victor Hugo’nun kendine özgü üslubunu çıkarmakta güçlük çekmez.

Baştan sona sosyal ve politik bir nitelik taşımakta olan bu protokollerin hiçbir yerinde “cumhuriyet” ya da “imparatorluk” sözcüklerinin geçmemekte oluşu da pek dikkate değer. Çünkü amaç Fransa'daki yeni rejimi yıkıp, eskiden olduğu gibi krallık yani monarşi düzenine geri dönülmesini sağlamaktır.

Bu arada “masonik krallık”, “Siyon kanının kralı” gibi birtakım ilginç terimler de geçer. Açıkça gelecekteki kralın Hz. Davut’un soyundan olacağı belirtilmiştir. Ardından gelen cümle ise belki de en ilginç olanıdır:

“Gerçek papa, Yahudilerin kralıdır.”

Kimdir bu Yahudilerin kralı?...

Gerçek papanın Yahudilerin kralı olduğu söylenir ama bir de şu eklenir:

“Gerçek papa, uluslararası bir kilisenin babası olacaktır.”

Yuhudilikte böyle bir şey var mı?

Dikkat edilmesi gereken nokta “İsrail kralı” ile “Yahudilerin kralı” terimlerinin aynı şey olmadığıdır. .

“Yahudilerin kralı” denilen kişi, öncelikle İsa’dır. Bu bağlamda lütfen Yuhanna İncili’nin 18., Matta İncili’nin 27., Markos İncili’nin 15. ve Luka İncili’nin 23. baplarını okuyun. Özeti şu: Pontius Pilatus, İsa’ya “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye sormuş. İsa da ona “Öyle diyorsan öyledir.” tarzında bir yanıt vermiş.

İsa’nın İsrailoğullarının kral ailesinden gelme olduğu biliniyor. Bakire Meryem öyküsü sadece bir alegoridir; gerçek bir olay değil. Ardından İsa’nın bir de “Balıkçı Kral” niteliğini taşıyışı var ki, o da apayrı bir konu…

Siyon Protokolleri “Kapitalist Yahudilerin kötü niyetini sergileyen belgeler” olarak da nitelendirilmiştir ama kapsamları dikkatle incelenecek olursa ekonomik eğilimi bakımından Marksizm ile bağdaştığı görülür. Çünkü Adolphe Crémieux sıkı bir Karl Marx yandaşıdır. Her ne kadar 1860 yılında Fransa’da kurulmuş olan Alliance Israélite Universelle (Evrensel İsrail Birliği) adlı örgütün başkanlığını yapmışsa da, aslında hiç de iyi bir Yahudi değildir. Nitekim Karl Marx da Yahudi asıllıdır; ne olmuş yani!

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Yüksek Konseylerinin 1875 yılında Lausanne’de yapmış oldukları toplantıda bu işin foyası ortaya çıkınca, Victor Hugo ister istemez Masonluğun bu kanadından caydı ve arkadaşı Maurice Joly’nin de üyelerinden olduğu Mizraim Riti’ne yöneldi. Ancak gerek bu mason ritinin Fransa’da zaten çok zor koşullar altında oluşu nedeniyle bu girişiminden bir sonuç alamadı ve bir kez de genelde “Martinizm” olarak anılan mistik nitelikli Masonluğa benzer ezoterik örgütleri denedi. Belki bundan ve sonrasından da söz edilebilir ama konu artık Masonlukz dışında kalmış olduğu gibi Siyon Protokolleri başlığının da dışına çıkar.

Siyon Protokolleri üzerinde bilimsel nitelikli araştırmalar yapmış olan dil bilimcilerin şöyle bir görüşü var: “Bu protokoller bir özgün yazılım değildir. Birtakım başka yazılılardan yararlanılarak düzenlenmiştir. Bunların bir bölümü de Masonluğun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin bazı derecelerinin ritüelleridir.”

Eğer bu doğruysa, Siyon Protokolleri’nin Yahudilik ile hiç değil ama Masonluk ile bağlantılı olduğunu söylemek yanlış sayılmaz. Ancak burada söz konusu olan Masonluk genel ya da evrensel değil, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Fransız Masonluğudur.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 27, 2010, 02:34:47 ös
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM

Bugün sayın shemuel bir başka başlıkta siyonizm konusuna değinince, tekrar protokoller ile ilgili olarak bu başlıktan düşüncelerimi ifade etmek isterim.

Hurafe olduğu söylenilen Priory of Sion a ait bu protokollerin M.Joly'nin kitabından aşırma olduğu konusunda bir düşünceye sahipken kendimi çok farklı bir noktada buldum.

Şunu anlamıyorum.
Maurice Joly nin kitabında cümle cümle ne işi var bu protokollerin. Mizraim locasında görülmesinden 20 yıl önce.
Her ikiside rozkruacı olan V.Hugo ve M.Joly kitabı protokolleri taşıma aracı olarak mı kullanmıştır? Kitap protokollerin içine gömülü olduğu bir şifre midir?
Hem de öyle olmasının hiç gereği yokken, M.Joly'nin başını ileri ki tarihlerde belaya sokacak bir niteliğe büründürülmüş halde.

Çünkü eğer protokoller, taraflarca kitaptan önce kabul edilmiş ise bu kitabın bir amacı olması lazım.

Yine 'eğer' öyle ise protokoller ilk defa Joly'nin kitabında 3. Napolyon hükümeti hakkında imiş gibi eğilip bükülmüş. İkinci defa da Protokoller Yahudiler ile ilgili imiş gibi eğilip bükülmüş.

3. Napolyon polisi, anonim yazılan kitabın sahibi Maurice Joly'i bulup içeri tıkmakla uğraşırken asıl hedefi kaçırdı ve kitapta  gömülü protokoller ilk hedefine ulaştı.
Kitabın asıl amacı olan protokoller hem göz önündeydi hem de ortaya çıkmadı, M.Joly iki sene yattı, kitap yasaklandı ve bitti.

Baktılar ki, yazılanların içeriğine karşı  durmakla görevli 3. napolyon hükümetini yazar M.Joly e yönlendirirken protokoller  kendi görevini yaptı ve 'hedef şaşırtma' oldukça başarılı yürüyor; ikinci defa hedef değişti.

Bu defa yazar Yahudi halkıydı, M.Joly gibi hapise atılacak olan.
Bu defa yazara tepki göstermesi gereken dünya halkıydı, 3. napolyon hükümeti gibi.
Aynı plan ikinci defa yürüyordu..
Dünya(napolyon) bu defa yahudilerle(M.Joly) uğraşırken plan(protokoller) görevini yapacaktı.

Bu hedef şaşırtmasını yapan kim; Priory of Sion?
O halde antisemitizmin kışkırtıcılarının arkasında Priory of Sion vardır diyebilir miyiz?

Ne de olsa yahudi siyonistler, merovenjlerin 'yeruşalimin kralı' kültüne karşılardı ve
Prior of Sion antisiyonistti..
(scarlet and the beast 13)

Hatta kitabın Mizraim Locasında, 20 yıl sonra protokol şeklini alarak görülüşünün sebebi,
protokolleri imzalayan taraflardan birisi olarak yahudilere doğru hedef şaşırtmanın bu locada planlanmasıdır; diyebilirmiyiz?

İşte kendimi bir anda bulduğum noktayı izah etmek için böyle bir kurguya yöneldim, ancak sanırım şu an için ben eskiden olduğu gibi düşünmeye devam edeceğim; protokoller Maurice Joly'nin kitabından alınmış ve antisemitistler tarafından yahudilere mal edilmiştir.

Sizin sahip olduğunuz kaynak ve bilgi dağarcığına sahip değilim ve şimdilik ulaşabildiğim en mantıklı sonuç budur. 
Gerisi bana şu an için bir Dan Brown romanı gibi geliyor dersem, umarım haddini aşar bir tavıra girmiş olmadan okuduklarımın -bilgi ve kurgu olarak- bana hissetirdiklerini aktarabilmiş olabilirim.

Yazımda, anlatımda, hitapta hatam varsa af etmenizi rica ederim.

Saygılarımla


Temmuz 27, 2010, 02:55:10 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Ozkann'ın bu konuda anlattıklarına benim bilgi dağarcığım çerçevesinde katılmayacağım bir noktası yok.

Bu işi yaratan, Victor Hugo ile Adolphe Crémieux.

Ancak proıtokollerin düzenlenmiş olması yetmiyor; uygulamaya konması da gerekiyor.

Bir yandan bazı mason localarında bir girişim başlatılıyor, ki sözü geçen Mizraim Riti'nde çalışan loca bunlardan bri, olası ki başkaları da vardı, diğer yandan da Maurice Joly kullanılıyor bir hiciv tarzıyla 3. Napoleon'a yüklenmek üzere.

İlk başı ağrıyan kişi Joly çünkü o ayan beyan ortada. Crémieux neden sonra keşfediliyor masonlarca ve o da hayli sıkıntıya düşüyor Eski ve Kabul Edilmiş İskoç riti'nin 1875 tarihinde Lozan'da toplanan konvanında.

Victor Hugo'ya dokunabilen yok çünkü onun adı bile yok ortalıkta. Ona Rozkruacı demek ne denli doğru olur bilemem çünkü o tarihlerde Rozkrua Tarikatı uykuda ama sonradan ortaya çıkan belgelerde adı Prieuré de Sion'un büyük üstadı olarak geçiyor, Claude Debussy öncesinde.

Kimilerine göre tüm bunlar birer kurgudan başka bir şey değil. Bu açıdan bakılınca Dan Brown da kurgu üzerine kurmuş kendi kurgularını. Dan Brown çok ünlenmiş bir kişi, çok satan kitaplarıyla. İşin edebiyat yönünü bir yana bırakacak olursak, Prieuré de Sion üzerine bir dünya bilgi var internet sitelerinde; bunların da doğruluğu elbette sorgulanabilir.

Neyin ne olduğu pek belli değilse belli olan şu: Siyon Protokolleri'nin 1897 sonrasında ortaya çıkmış olan Yahudi Siyonistlerle bağlantısı yok.

Sevgiler.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 05, 2013, 08:45:48 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.evvah

Ben daha önce açmıştım bu başlığı buradan devam edebilirz.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mart 06, 2013, 08:26:14 öö
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu başlık altında ve bu konu üzerinde daha önce Forum’da birçok şey yazmışım:

Birinin linki şöyle:

http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,8759.msg61369.html#msg61369

Buradaki yazı başlığı:  “SİYON PROTOKOLLERİ OLAYI - (EKEİR – 40)

İşte şimdi can alıcı bir noktaya daha geldik. Gerçi bu konuyu forumda bir başka başlık altında anlatmıştım ama burada Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bağlantılı olmak üzere yinelemek gereğini duyuyorum.

(O bir başka başlık da bu olsa gerek.)

Antisemitistlerin “Yahudi kaynaklı” olduğunu ileri sürdüğü bu belgeler, “Siyon İleri Gelenlerinin Protokolleri” (Protocoles du Vieux de Sion) adını taşıyordu; “Siyon Protokolleri” bunun kısaltılmışıdır.

Bu belgelerin içeriğinde birtakım politik ve sosyal programlar yer alıyordu. Antisemitistler, bunların “Yahudilerin uluslararası boyutta çevirmekte olduğu dalaverelerin bir kanıtı” olduğunu iddia etmiştir. Nitekim bu belgeler, sonraları bu Yahudi karşıtlarınca hemen her yerde kendi iddialarını desteklemek amacıyla kullanılmıştır.

20. yüzyıl başlarında Siyon Protokolleri’nin 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde toplanmış olan Uluslararası Yahudi Kongresi’nde derlenmiş olduğunu ileri sürenler çıkmıştır. Günümüzde ise bu iddia çökmüştür çünkü bu protokollerin özgün olarak Fransızca ve mutlaka 1884 yılından önce düzenlenmiş olduğu dil bilimsel (filolojik) yöntemlerle belirlenmiştir.

İşin ilginç yanlarından biri de, bu protokollerin daha 1884 yılında Fransa’da “Memphis-Mizraim” adını taşıyan bir locada görüldüğünün belgelenerek saptanmış olmasıdır. “Papus” adıyla da anılan Gérard Encausse o locanın üyelerindendi. 1890 yılında Masonluğa benzer (paramasonik) olarak nitelenebilen çağdaş Martinist örgütlerinden birini kurmuştur.

Çağdaş araştırıcılardan kimisi, bu protokollerin en azından bir bölümünün 1864 yılında Cenevre’de yayımlanmış olan birtakım hicivler üzerine kurulu olduğu görüşündedir. Bu hicivler, Maurice Joly adlı bir kişi tarafından, özellikle 3. Napoléon’u hedef alarak yazılmıştır. Maurice Joly’nin bir çağdaş Rozkruacı olduğu bilinmektedir. Dahası, Victor Hugo’nun da yakın dostlarından biridir.

O tarihlerde Victor Hugo’nun Prieuré de Sion’un büyük üstadı olduğu anımsanınca, bu protokoller bambaşka bir anlam kazanır.

Victor Hugo’nun, dünya çapında ünlü bir yazar olarak kalemini kullanmaktaki üstün yeteneği yadsınamaz. Dolayısıyla, bu protokollerin doğrudan onun kaleminden çıkmış olması da göz ardı edilemeyecek bir olasılıktır.

Bu protokollerin ayrıntılarına girildiğinde, çok fantastik nitelikli birtakım tasarımlar içerdikleri görülür. Öylesine ki, Yahudilere karşı herhangi bir ön yargısı olmayan tarafsız tutumlu kişiler, bunların 20. yüzyıl İngiliz yazarlardan Ian Fleming’in birçok sinema filmine konu olan “James Bond” serisi romanlarındaki SPECTRE gibi bir “varsayımsal gizli örgüt” tasarlanarak hazırlanmış olduklarını bile düşünebilir. Hatta bunların aynı dönemin ünlü bilim kurgu yazarı Jules Verne tarafından kaleme alınmış olabileceği de akla gelebilir.

Hiç kuşkusuz, Victor Hugo da yalnızca kalem kullanmaktaki becerisi bakımından değil, imgeleme yeteneği bakımından da Jules Verne’den hiç aşağı kalmaz.

Çok önemli olan nokta şudur:

Bu protokollerin 1897 tarihli Uluslararası Yahudi Kongresi’nde düzenlenmiş olduklarına ilişkin iddia baştan sona tutarsızdır.

Yahudi karşıtları bu protokollerin “Yahudilerin hain emelleri”ni gösteren belgeler olduklarını ileri sürerken, kimileri de bunun tam tersini savunur. Bunların, Yahudi karşıtlarınca, Yahudilere mal edilerek, fakat “Antisemitist propaganda” amacıyla düzenlenmiş olduklarını söylerler.

İkisi de yanlıştır. Çünkü bu belgelerin içeriğindeki bazı anlatımlar, kesinlikle Yahudilerin dinsel ilkeleri ve ulusal ülküleriyle uyuşmaz; aksine çelişki gösterir.

Bunların Yahudilerin belgeleri olduğuna, ancak Yahudi dini ve toplumunun kendine özgü ilke ve kurallarını bilmeyen, Yahudilere körü körüne karşıt olanlar kanabilir.

Siyon Protokolleri’nin aslında Yahudilik ile hiçbir ilgisi yoktur. Böyle bir bağlantı kurulması sadece “Siyonizm” teriminin “Yahudiler’in politik ülküsü” olarak tanımlanmasından ileri gelmiştir. Oysa ben bir başka başlık altında hatta belki birkaç kez Siyonizmin de aslında Yahudilik ile doğrudan ilgisi olmadığını, bunun “Prieuré de Sion’un ülküsü” olduğunu, asıl Siyonistlerin 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Yahudi örgütlerini âdeta bir maşa gibi kullanmış olduklarını, bunun sonucunda Yahudilerin politik ülküsüne de “Siyonizm” denmiş olduğunu, böylece asıl Siyonistlerin gene perde arkasında kalmayı başardıklarını anlatmıştım.

Peki bütün bunların Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile ne ilgisi var?

Çok ilgisi var. İzleyen bölümde göreceğiz.



Demek oluyor ki, bundan önce yine bu konu üzerine bir başka yazı daha yazmışım.

Demek oluyor ki, bu yazmış olduğumun sonrasını da yazmışım.

Bunları ben bile Forum’da arayınca zor buluyorum. Demek başka katılımcıların bulması daha da zor olabilir.

Fakat bulunmaz da değil.

Arayalım bakalım başka neler yazmışız!... Diğer ilgi duyanlar da araştırabilir, bulduklarını kopyalayıp bu başlık altına (yanlış konulmuş olsa bile) getirebilir.

Daha önce yazılmışları, anlatılmışları yeni baştan yazıp anlatmanın gereği var mı?
« Son Düzenleme: Mart 06, 2013, 08:28:52 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 06, 2013, 10:37:48 öö
Yanıtla #9
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Teşekkürler Sayın ADAM.

Burada ister istemez aklıma şu soru geldi. Bu belgenin Yahudilerle bir ilgisi olmadığına göre, hatta belge içeriği Yahudilerin dinsel ilkeleri ve ulusal ülküleriyle uyuşmadığına göre, fakat "perde arkasında kalmış olan Siyonistlerle" bir alakası olduğuna göre, bu perde arkasında kalmış kesimin günümüzde kimlerden oluştuğunu da irdelemek gerekmez mi? Düşünün bir kesim insan çıkacak, Yahudilik kisvesi altında başka inanışlara ve uygulamalara sapacak ve bunu yaparken Masonlar da dahil her dinden ve ülkeden insanı bir şekilde kullanacak. Aşağıda bir örnek veriyorum:



İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Lord Rothschild'e bir mektup yazıyor ve konuyu Zionist Federasyon'un gündemine getirmesini rica ediyor. Kısaca Balfour Deklarasyonu olarak bilinir. Ve yanlışsam düzeltin, Arthur Balfour masondu diye biliyorum ama tabi ki emin değilim.
Live long and prosper.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3644 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 15, 2009, 11:01:49 öö
Gönderen: karahan
15 Yanıt
15622 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2009, 07:05:30 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5845 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2010, 12:01:23 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3901 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2014, 01:07:46 ös
Gönderen: ADAM