Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İ.A.M.  (Okunma sayısı 72272 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 14, 2007, 05:56:16 ös
Yanıtla #120
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

İyi de bu adamın kendi cemaatinden başkasına hayrı yok ki (hoş kendi cemaatine varmı bilmyorum ama) şimdi ben bu adamı hiç tanımadım foruma girmeseydim tanımayacaktım ben cehenneme gidince bana soracaklar mı ?ben benden eminim ve sadece Muhammed (SAV) ötürü sorguya çekilebilirim, hadi bakalım mehdiyse çıkar kokusu...
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ağustos 14, 2007, 05:58:43 ös
Yanıtla #121
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Risalet nurları bi sohbet kitabıdır. Şer- i  hükümleri içermez.  Yazan İskender Ali Mihr dir . Tıpkı Said Nursi nin yazdığı Risalet nurları gibi düşünün. İkisinede Allah ilham etti.

kitabında kendine o kadar methiyeler düzen bir adam resul öylemi ilginç geldi Sn. Alaaddiin  O'nlar birazda tevazu sahibi olmazlar mı?
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ağustos 14, 2007, 06:01:46 ös
Yanıtla #122
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

O kitabı Allah yazdırdı. O yüzden Allah dostları kendilerinde bir şey yazmazlar onlara yazdırılır.
''Kızıl elmada buluşalım''


Ağustos 14, 2007, 06:02:03 ös
Yanıtla #123
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Bu sahte peygamberin birkac dümenini ve şeytani oyunlarını aşagıda maddeler halinde belirtiyoruz;

"Kuranda 3 bin ayet vardır"
"Allah ile konuşuyorum"
"Benimle birlikte Allah ile konuşan 20 arkadaşımız var"
"Ben Resulüm"
"65 milyon insanda, 5 milyonu cennete gidecek"
"Alnındaki şeytani beni göstererek, bunun bir işaret olduğunu belirtme".
İslam'ın nurlu esaslarını; güya "Allah Üniversitesi" (University Of Allah) adı altında, yer altına çekmek suretiyle, karanlık fikirlerini insanlara enjekte etmeye çalışıyorlar. MİHR vakfı adı altında, islamî akideye uymayan birçok işi yapan bu sahte peygamber yandaşlarına karşı,
SİZLERİ DAHA DİKKATLİ OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ..


Bu İslami bir siteden alıntıdır benim fikirlerim değildir

(Resmi bazı arkadaşların değer yargılarına zarar verdiği kanaatine kapılarak kaldırdım)
« Son Düzenleme: Ağustos 14, 2007, 06:14:37 ös Gönderen: LuckyEye2 »
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ağustos 14, 2007, 06:11:29 ös
Yanıtla #124
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

Sahte peygamber demişler. İşte ben de o kavramı açıklamaya çalıştım. Peygamber olmadığını söylemeye çalışıyorum. Eğer kötü niyetli olsaydık birilerine bir kötülük yapmış olurduk. Ne kötülüğümüz olmuş. Ve hangi elçileri yalanlamamışlarki ama Allah herşeye kadirdir. Heyşey gün yüzüne çıkacaktır. Yunus Emre nin Şiirlerini Molla Kasım ( ünlü fıkıhçı 200 yıl sonra) şiirlerini okuyup yırtıp atmıyormuş ve en sonun da bir şiir okumu ve '' seni sigaya( hesaba çeken) çeken bir Molla Kasım gelir. Yani her Allah dostuna karşı gelinmiştir.
''Kızıl elmada buluşalım''


Ağustos 14, 2007, 06:11:33 ös
Yanıtla #125
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Ben bu başlığın İslam dan diğer inançlar topicine taşınmasını istiyorum çünkü çok çok çok azınlıkta kalan bir görüşten bahsediyoruz.
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ağustos 14, 2007, 06:17:15 ös
Yanıtla #126
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

Diğer inançlara koyalım ne diyeyim.
''Kızıl elmada buluşalım''


Ağustos 14, 2007, 06:22:43 ös
Yanıtla #127
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 581
  • Cinsiyet: Bay

söz uzadıgı için bende gereksizler kısımına kaldırılmasını akıllaıca buluyorum :o...diyemeden edemedim okuyunca yukardakileri ;D
Vi VERİ VENİVERSUM VENUS VİCİ..


Ağustos 14, 2007, 06:24:14 ös
Yanıtla #128
  • Ziyaretçi



Ağustos 14, 2007, 11:40:18 ös
Yanıtla #129
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Risalet nurları bi sohbet kitabıdır. Şer- i  hükümleri içermez.  Yazan İskender Ali Mihr dir . Tıpkı Said Nursi nin yazdığı Risalet nurları gibi düşünün. İkisinede Allah ilham etti.

sn. alaaddin,

bahsettiğiniz iki şey arasında dağlar kadar fark var. öncelikli olarak said-i nursi(kürdi)nin yazdığı eserin ismi risale-i nur'dur. risale küçük kitap veya bugünki tabirle broşür anlamına gelir. ki said-i nursi risalelerin (broşürlerin) hiçbirinde bu broşürleri Tanrı yazdırıyor ben ondan vahiy alıyorum felan dememiştir, hiç birinde de yukarıdaki alıntılara benzer bir durum yoktur.

iskender beyin ise kitabının ismi risalet nurları'dır ki;
risalet, R- S - L kökünden türetilmiş 'fiâle' kalıbında bir masdardır. Kur'an-ı Kerim'de "ersele" kalıbıyla fiil'i mazî olarak kullanımı oldukça fazladır. Bu babta "gönderildi, elçi olarak görevlendirildi" anlamına gelir. Bu elçilik veya gönderiliş, daha çok peygamberlerin gönderilmesi anlamına gelse de, rüzgarın gönderilmesi, azap gönderilmesi gibi anlamlara da gelmektedir. ... "Ersele" kalıbından ism-i meful olarak; "gönderilmiş" "elçi kılınmış" anlamında "mürsel" ve bu kelimenin çoğulu olan"mürselin" ifadesi de "peygamber" ve "peygamberler" anlamında Kuran'da zikredilir. Ayrıca peygamberi mesajı toplumlara ileten davetçi müslümanların da "mürselin" olarak anıldığını biliyoruz. ...
Kelimenin "risalet" ve çoğulu "risâlât" şeklinde kullanıldığı ayetlerde ise "elçilik" "gönderilenler" anlamına gelmektedir. Risalet Kelimesi Allah'a izafe edilerek kullanılmıştır. Buraya kadar verdiğimiz anlamları toparlayacak olursak, temel anlamı "göndermek ve görevlendirmek" olan risaletin bazı istisnalar dışında "Allah'ın elçisi" anlamında Kur'anî bir tabir olduğunu söyleyebiliriz

daha anlaşılır kılmak için Said Nursi'nin Sözler adlı eserinde ye alan 19. Söz. Muhammed'in peygamberlik delillerinden ve İncil ve Tevrat'ta Muhammed'e işaret eden ayetlerden ayrıntılı olarak bahseder ve bu söz Risalet-i Ahmediyye olarak adlandırılır. yani Muhammedin resulluğunun delillerinin incelendiği risale-i nurun sözler eserinin 19. sözünün ismindeki Risalet resul olma durumuyla ilgilidir.

şimdi gelelim resul mevzuuna ki yukarıdaki risalet tanımlamasını aklımızdan çıkarmadan...
özellikleri nedir resul'ün
1. Her Rasul!. Allah'dan baskasina kulluk etmemekle vahyolunmus/emrolunmus ve getirdigi ilk temel Mesaj'da budur!

2. Hicbir Rasul ne kendi nefsi/kendisi icin birsey iddia etmistir nede bir "ücret" talep etmistir!

3. Allah görevlendirdigi bütün Rasulleri'ne beyyine(acik secik belgeler) vermistir. Beyyine olmaksizin hic bir Rasul görevlendirilmez, gelmez!

Gönderilmiş kimse, elçi, peygamber; bir iş veya vazife için bir kimseyi göndermek veya elçilik anlamına gelen risalet kelimesinden türemiş bir isim; risaleti veya ilâhi sözü taşıyan zat. Resul, "fe'ül" vezninde mübalağa siğası olduğuna göre, çok defa gönderilmiş veya elçilik müddeti uzadığındarı kendisine gönderilen ile göndereni arasında gidip gelen ve görüşmesi defalarca vuku bulmuş; veya göndericisinin haberleri birbiri ardınca (mütevaliyen) kendisine gelen demektir. Bundan dolayı "resul"un lugat bakımından yapılan tarifinde; kendisini gönderenin haberlerini devamlı bekleyen ve alan kimsedir. Veya, "resul" kelimesinin iştikakı; birbirini takib etmek ve birbiri ardı sıra gelmek anlamına gelen "re.se.le" kelimesindendir... Sanki tebliğin tekrarlanması resule lazım kılınmış, yahut ümmetin rasûle tabi olmaları lazım gelmiştir.

Resul kelimesi, açık bir şekilde göndereni (el-mürsili), kendisine gönderilen kimseyi (el-mürselü ileyhi) ve yine kendisine gönderilen kimseye tebliğ edeceği risaleti ifade eder. O halde risalet ve tebliğ, doğrudan doğruya "er-resul" kelimesinden doğan iki mefhumdur. Resul kelimesi, şu açıklamadan anlaşıldığına göre, aslî bünyesinde elçilik ve tebliğ vazifesini de taşır. O halde resul, gönderildiği kimselere tebliğ etmek üzere elçilik vazifesini taşıyan kimsedir.

Resul; Allah'ın seçtiği ve kendisine vahyettiğini tebliğe memur ederek insanlara gönderdiği kimsedir. Nebi de peygamber demek olup, Allah Teâlâ'nın emir ve nehiylerden vahyeylediği ahkâmı tebliğ etmesi için insanlara gönderdiği zattır. Nübüvvet (nebîlik) her resulun zorunlu vasfıdır. Yani her resul nebidir. Taftâzâni gibi ban ehl-i sünnet âlimleri ile Mutezile alimlerinin tümü "resul ile nebi" kelimelerinin mefhumları itibariyle farklı ise de ıstılahta aynı anlama geldiğini ve müteradif olduğunu söylemişlerdir.

Resul, kendisine Allah tarafından şeriat verilen kimse olup bunu tebliğ ederken karşısına çıkana gerektiğinde savaş ilan eden ve Allah'ın ahkâmına dayalı devlet idaresini de elinde bulunduran ve ilahî hükümleri fiilen tatbik eden kimsedir.

Nebi ise, Allah'ın kendisine vahyettiğinden insanları haberdar eden kimsedir ki; kendisine ait müstakil bir şeriatı olmayıp, önce gönderilen peygamberin şeriatı ile hükmeden ve insanlara bunu açıklayan ve bu şeriata uymalarını emretmekle mükellef olandır. Nebi, tebliğ ettiği hususlara karşı koyanlarla harp etmez; sadece tebliğ ve ikaz ile yetinir. Ona belli konularda özel haberlerde vahyedilir. Nebi, bazen karşı koyanlarla harp etmek için bir melik veya kumandan da tayin edebilir (el-Bakara, 2/246-248). İsrâiloğullarına gönderilen nebiler, Hz. Musâ'nın şeriatını takrir ve izah ederler, Tevrât'ın ahkâmına göre bunlârı idâre ederlerdi.

Peygamber bir dinde Tanrı’nın mesajlarını ve buyruklarını insanlara ileten elçi.Farsça'dan gelmiştir. Kökeni olan peyam, haber anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Peygamber, "Haber Getiren" gibi bir anlam taşımaktadır. Tanrı inancına sahip ve dine inanan insanlar, Allah'tan bir mesajla, haberle geldiğine inanırlar. Benzer bir anlama gelen Arapça'daki "Nebi" (نبي) sözcüğü, yine haber demek olan "nebe" kökeninden türemiş bir sözcüktür. "Resul" ise ( رسول: Risalet eden/edici) "Elçi" demektir.
İslam inancı açısından, peygamberlerle diğer insanlar arasında maddi yaşayış bakı­mından bir ayrılık, insan olmak bakımından bir farklılık yoktur. Peygamberi diğer insan­lardan ayıran şey, masum olmak ve günah işlememek, güvenilir olmak, doğru sözlü ve anlayışlı olmak ve mesajları iletmek gibi özelliklere sahip olmak bakımından Tanrı tarafından seçilmiş olma durumu ve vahiy­dir.

Haber getiren kişi. Allahu Teâlâ'nın kullarına emir ve yasaklarını bildirmek ve onlara hakkı, doğruyu ve yanlışı açıklamak üzere seçip görevlendirdiği ilahî elçi. Kur'an-ı Kerim' de; "nebi" veya "enbiya", bazan da "resul" veya "rusul" diye geçer.

"Nebi", arapça bir kelime olup, "nebe' " kökünden türetilmiştir. Muhbir, yani "haber verici" anlamına gelir. Ancak nebe', herhangi bir haber değil; bize bildirilen fevkâlade değerde, çok önemli bir haber, bir tebliğ demektir. Nebe', yalnız, doğruluğunda hiç şüphe olmayan bir haber için kullanılabilir (Rağıb el-Isfahanî el-Müfredât, Nebi maddesi). Nebi'nin manası, Allah'ın, seçtiği kullarına ilâhî haberinin, vahiy yoluyla ulaşması ve vahyine muhatab olmasıdır. Kelime, Allah ile peygamberi arasındaki alâkayı, yani vahyi ve haber vermeyi açıklıyor (Saît Ramazan el-Butî, Kübrâ el- Yakîniyyât el-Kevniyye, s. 172).

Bazı dilciler, "nebi" kelimesinin "yükseltilmiş" manasında olan "nübüvvet" kelimesinden geldiğini ileri sürerler.

Diğer bir kısım dilciler ise, "nebi" kelimesine, Allah (c.c) ile akıl sahibi kulları arasında bir elçi veya, "Biz insanlara, Allah Teâlâ'nın vahy-i ilâhisini bildiren kimse" manası verirler. Nebi'nin çoğulu "enbiya"dır. Peygamberlere, ilâhî emir ve yasakları, hüküm ve haberleri insanlara bildirdikleri için "enbiya" denmiştir (İbn Manzur, Lisanul-Arab, Nebi mad.; et-Taftâzânî, Şerhu'l-Makâsıd, II, 128).

Kur'an-ı Kerim'de "nebi" yerine "resul" de geçmektedir. Arapçada "irsal" kelimesinden alınan "rasul", gönderilen kimse, haberci, elçi anlamına gelmektedir. Allah (c.c) tarafından, insanları irşad edip onları doğru yola yöneltmek için gönderilmiş olduklarından, peygamberlere, "rüsûl-i kirâm, mürselîn" denmiştir (el-Müfredat, Resul mad., Lisanul-Arap, Resul maddesi).

Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, aynı manaya gelen, arapçada iki (müterâdif) eş anlamlı isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldıkları için "nebi"; aldıkları haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onların en önemli görevi, kendilerine indirilen ilâhî vahyi tebliğ etmektir. O halde risaletin manası Allah Teâlâ'nın, seçtiği kullarından birini ilâhî hüküm veya şerîatini başkalarına tebliğ etmekle mükellef tutmasıdır. Bu kelime, peygamber ile diğer insanlar arasındaki alâkayı açıklamaktadır. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramıdır.

Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardır. Bunlardan Allah (c.c) ile özel ilişkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilâhî görev" ilişkisine de "risâlet" denmektedir. Nebî ve resul kelimeleri bu iki ilişkiyi ifade etmektedir (bk. el-Butî, a.g.e., s. 173).

kelimelerle ufak oynamalar yapmanın anlamı yoktur. risaletti resullüktü, nebilikti peygamberlikti vesaire. bundan 15 yıl önce  MİHR'in açılımı Medeniyet İrfan Hakikat Ref idi sonra birden Mehdi İmam Halife Resul oldu... anlaşıldığını ümit ediyorum

saygılarımla...

« Son Düzenleme: Ağustos 14, 2007, 11:54:20 ös Gönderen: skullG »