Sanırım bu konu üzerinde diyeceklerimi bir an önce bitirsem yararlı olacak.
Genellikle dinsel ya da politik alanda belli bir kanıya saplantı ve tutku derecesinde bağlılık olarak tanımlayabileceğimiz bağnazlık, geçmiş dönemlerdeki hemen tüm din savaşlarının öncelikli nedeni olmuştur. Günümüzde de toplumları ideolojik savaşlara sürükleyen bağnazlığın temelinde sınıfsal çekişmeler, ırk ya da soy ayırımcılığı ile sosyoekonomik nedenler ve sömürü vardır.
Bunun karşıtı toleranstır. Bu çatışmayı ortadan kaldıracak olan uzlaşmanın en önemli öğesidir. Kuşkusuz tek başına ekonomik çatışmaları ortadan kaldırmaya yetmez. Ancak, toleranslı davranarak karşılıklı anlayış sergilemek, bir çözüm yolu bulunmasını sağlayabilir.
Gerçi “tolerans” konusunu ayrıca ele almalı ama sırası geldiği için burada belirtmeliyim. Toleransın temelinde bilgi ve sevgi, bağnazlığın temelinde bilgisizlik ve sevgisizlik vardır.
Doğanın gerçeklerinin bulunmasındaki güçlükler insanı yıldırabilir. Bu yüzden de insanın “değişmez” olarak nitelenen birtakım dogmalara sarılmasına neden olabilir. Ancak insanın bu yanılma hakkının karşıtı olarak düşünme hakkı da vardır. Bunu kullanarak, yanılgılar elenebilir; özgür düşünceye doğru yol alınabilir.
Toplumda genel bilgi düzeyi az oldukça bağnazlık artar. Bilgisizlik, bir yandan eğitim noksanlığından diğer yandan ekonomik zorluklardan ileri gelir. Ekonomik bakımdan güçsüz insanları bilgisizliğe yönlendiren ve kutsal kitapları bir kalkan olarak kullanan, onların içeriğini açıklamak istemeyen din bağnazları, her şeyin insanın mutluluğu ve kendini geliştirmesi için yapılması gerektiğini bilmezden gelir.
Faşizm, emperyalizm, kapitalizm, demokrasi, komünizm gibi sosyoekonomik ve politik kökenli devlet anlayışları da temellerinde bağnazlığı barındırabilir. Her nerede çıkara dayalı iktidar mücadelesi ve bu mücadelenin araçları olarak aşırı dincilik, milliyetçilik, ırkçılık varsa, orada bağnazlık ve doğal bir sonucu olarak yıkıcılık da vardır.
Gerçekten aydın olan düşünür, politikacı, bilim adamı ve sanatçılar, daha güzel yarınları hazırlamak için sorgulayıcı ve eleştirici bir tutum takınır. Her türlü bağnazlığın karşısına dikilen bu aydınlar, egemen olan yanlış değerleri eleştirerek yarının doğru değerlerini yaratmayı amaç edinirler. Bu doğal sürtüşme nedeniyledir ki, tarih boyunca yönetim gücünü elinde bulunduran tutucular ile aydın kesim, hemen her zaman uyumsuzluk içinde olmuştur. Bu uyumsuzluk ise yapay değil, toplumun gelişmesi için gerekli olan nesnel bir olgudur.
Önemli olan, toleransın bağnazlığa üstün gelebilmesindedir.
Benim açımdan bağnazlık konusunda bu kadar lâf etmek yeter. Kuşkusuz forum katılımcıları bu konuyu daha açacaktır. Durağanlığa düştüğümüzde söz bitmiş demektir diye düşünerek tolerans konusuna geçebilirim.