Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASONLUKTA TÖRE ya da MASON TÖRESİ - 12  (Okunma sayısı 2737 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 10, 2010, 11:08:33 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Geçen bölümde bırakmış olduğum yerden devam edince bu aşamada Masonluktaki törenin önemli öğelerinden biri olan “bağlılık” kavramını incelemem gerekiyordu. Ancak baktım bu kavram, mason töresi kapsamında yer alan birtakım diğer kavramların üzerine oturuyor; onlar olmazsa olmuyor. Onun için önce diğer konulara bakmak ve bağlılık kavramını ertelemenin hatta belki en sona bırakmanın daha uygun  olacağı görüşüne vardım.

Şimdi…



Konu: Tolerans ve Hoşgörü

Bu konu forumda çok işlenmiştir. Ancak ben burada başlık ile bağlantılı bir irdeleme yapmak istiyorum.

Şunu iyi bilmeliyiz ki Masonlukta peşin yargıların hiçbiri geçerli ve doğru sayılmaz. Kaynağı ve türü her ne olursa olsun, peşin yargılardan kaçınmak gerektiği benimsenir.

Batı dillerinden alınma, ne yazık ki dilimizde tam karşılığı zor verilen “tolerans”, bir bakıma işte o “peşin yargı”nın karşıtıdır. Güncel dilde “sabırlı olma”, “dayanma”, “katlanma”, “aldırmama”, “boş verme” gibi anlamlara çekildiği görülebilir. Fakat bir kavram olarak “tolerans” bunların hiçbiri ile eş anlamlı değildir. Hoşgörü ya da hoş görme, toleransa daha yakındır ama o da tam karşılığı değildir. Zaten hoşgörü kavramının da etimoloji bakımından Türkçe olduğu tartışmalı. Eğer o kullanılıyorsa tolerans niçin kullanılmasın.

Hoşgörü biraz duygusal bir tutumun sonucudur; bağışlamayı içerir ama insanın karşısındakini anlamasını ve onu onun açısından haklı bulmasını gerektirmez.

Tolerans ise, bilimsel ve akılcı bir tutumdan kaynaklanır ve insanın diğerini anlamaya çalışmasını, ona hak vermesini de gerektirir.

Toleransı şöyle de tanımlayabiliriz: “Başkalarının yanlış bulunan ya da olması gerekene aykırı sayılan inanç, duygu, düşünü, görüş, anlayış, benimseyiş, eğilim, töre, ilke, tutum, yaklaşım ve davranışlarının, hemen ya da ön yargılı olarak yadsınmayıp, tepkiyle de karşılanmayarak, göreli bir doğruluk ya da haklılığının bulunabileceğini ya da bunların birtakım noksanlık ve yanılgılardan ileri gelmekte olabileceğinin düşünülmesi.”

İnsanlar arasındaki çoğu tartışma ve uzlaşmazlıkların bir sonuca bağlanamaz biçimde uzayıp gitmesi hatta çıkmaza sürüklenmesi, herkesin kendi görüş, düşünü ve kanılarında direterek bunları diğerlerine zorla kabul ettirmeye çalışmasından ileri gelir. Kişinin, karşısındakinin görüş, düşünü ve kanılarına yeterince değer vermemesi de bunu pekiştirir.

Oysa her insanın gerek yaşam gerekse evrensel gerçeklere ilişkin edinmiş olduğu bilgiler ile bunların üzerine oluşturduğu öznel (sübjektif) görüş ve kanıları başkalarınınkilere uymayabilir. Fakat bu uymazlık, birinin benimseyişinin en iyi ve en doğru, diğerlerinin bunlarla çelişkili olan benimseyişlerinin ise ille de kötü ve yanlış olduğunu göstermez.

Bir kişinin kendi bilgi, düşünü ve kanılarının “kesinlikle doğru” ya da “en iyi” olduğunu ileri sürmesi, düşebileceği en büyük yanılgıdır.

İnsanın kendisini böyle bir yanılgıdan kurtarabilmesinin yolu, her zaman ve her konuda yanılabileceğini de benimsemesidir.

Karşısındakine tolerans göstererek dinleyen, onu anlamaya çalışan, böylece kendi noksanlarını ve yanlışlarını da gidermeyi öngören kişiler, aralarında kolayca anlaşmaya varır. Böylece birlik ve bütünlük oluşturma yolunda önemli bir aşama sağlarlar.

Bunları böyle dedikten sonra Masonluğa gelelim.

Masonluktaki tolerans anlayışı, belli bir ilke ya da görüşe inanmaya ve onu savunmaya engel değildir. Fakat karşı görüşü savunanları da sonuna kadar dinleyerek, akılcı bir yöntemle bu savunuların değerlendirilmesini gerektirir.

Bu nedenle tolerans, hoş görme (müsamaha) ya da dayanıklılık gösterme (tahammül) ile kalmaz. Daha da ileri giderek, bilgi ve düşüncenin gelişme ve olgunlaşmasının bir öğesi haline gelir.

Masonlukta tolerans, bu kurumun en başta gelen ilkesi olan özgürlüğün zorunlu ve kaçınılmaz temeli, insanlığın birlik ve bütünlüğünü gerçekleştirecek bir töresel öğe olarak da nitelenir.

Ancak Masonlukta tolerans kadar “toleransın sınırı” da önemlidir. Nasıl özgürlük sınırsız olamazsa, tolerans da sınırsız değildir. Eşitliği bozabilecek, bireyin onur ve saygınlığından özveride bulunmasını gerektirecek, zorunlu bir kabullenişe yol açacak, bir yanlışın kabullenilmesine yönelecek ya da sonsuzca belirsizlikler yaratabilecek bir düzeye vardırılamaz.

Bunu bir mekanik benzeştirmesiyle örneklemek isterim. Birbirine geçmiş iki dişli çark düşünün; Dişler ve aralarındaki boşluklar tıpatıp aynı boyutta. Çarklardan biri döndüğünde ötekini de döndürecek. Eğer bu çarkların birbirine geçmiş dişleri arasında hiç boşluk yoksa; sıkışma oluşur ve dönme işlemi gerçekleşemez. Dönmenin sağlanabilmesi için arada bırakılan boşluğa tolerans denir. Ancak bu boşluk yani tolerans olması gerekenden çok fazla ise, çarklar dönerken dişler birbirini sıyırır ve bozar; bir süre sonra işlevlerini gerçekleştiremez hale gelirler.

Kimileri, toleranslı bir tutumu benimserken, yanlışlık ve kusurların hatta yasalar ya da benimsenmiş kurallar uyarınca “suç” sayılabilecek davranışların bile bağışlanmasından yana çıkar; toleransın bunu gerektirdiğini ileri sürer. Bence bu büyük bir yanılgıdır. Üstelik “tolerans” kavramının yanlış anlaşıldığını gösterir. Çünkü bağışlama duygusal kaynaklı bir olaydır; bu tolerans ile bağdaşmaz ve ancak “hoşgörü” kavramında yer alabilir.

Anca bu durum Masonlukta hoşgörüye önem verilmediği anlamına da gelmez. Toleranslı kişi aynı zamanda hoşgörülü de davranabilmeli, gerektiğinde ya da öylesi daha uygun düştüğünde yanlış yapanların kusurlarını görmezlikten gelebilmelidir.

Ancak hoşgörülü olmak, yanlış ya da kusurların kesinlikle eleştirilmemesi, iyi ve doğru olanın gösterilmemesi, kişinin kendi haline bırakılması anlamına da gelmez. Tolerans gibi koşgörünün de bir ölçüsü, bir sınırı vardır. Öyle olmazsa, yanlış ve kusurların yinelenmesi ya da benzerlerinin yapılması önlenemez.

Bu bakımdan hoşgörülü bir insanın “sevecen” (şefkatli) bir tutum edinmesi gerekir. Bu da Masonluğun töresinin kapsamında yer alır.




Demek ki “sevecenlik” kavramını da incelemeli ama bu bağlamda bir yanılgıya düşmekten sakınmak için önce “sevgi” kavramına bakmalı. O da izleyecek bölümde…


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3737 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 29, 2010, 01:46:54 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4855 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 12, 2012, 06:06:18 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2811 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 07:41:30 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3748 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2012, 07:21:17 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
3710 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 02:46:45 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3052 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 01:52:55 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3930 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 11, 2010, 01:47:45 ös
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
3296 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2010, 08:56:23 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3041 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2010, 10:43:24 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4643 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 15, 2010, 10:28:49 öö
Gönderen: ADAM