"Doğuda en çok cinayetler neden işlenir? töreler nerden çıkmıştır? kan davaları toplumsal hoşnutsuzluklar gibi bir çok sosyolojik konuya bakmak yeterli.Hepsinin en temel özelliği cinsellik. "
Sayın Karahan'ın bu tespitine katılıyorum.
Bundan evvel "aile terbiyesi" bölümünde de kafamdaki karman çorman, ama düzenlenmesi gereken bilgi yığını hakkında bir şeyler söylemiştim. Kısaca, seküler düzene alışamamış doğu toplumlarında daha iyi görülebilir bir şeye işaret etmiştim.
Sayın Adam'ın "kötü din adamları"nda işaret ettiği kötülükler üzerine bir şeydi bu. Ben, açıkçası "kötü din adamları"nın, böyle bir proje üretip, insanları bu şekilde sinik, tabucu, yasakçı yapabileceklerine pek ihtimal vermiyorum.
Ama şuna inancım büyük; insan yeteneklerle birlikte birazda "zaaf"larıdır da. Her insan, yetenek ve zaaf gösterir. Onda bu potansiyel vardır.
Şu son dönemde Dark Knight filminde Joker'in bir sözü vardı. Joker, yıllardır başarılı bir avukat olmuş, ve organize suç örgütlerinin, mafyanın başına bela olmuş bir savcıyı, bir cani yapmıştı. Buna şaşıran Batman'a şöyle bir söz söylemişti;
"Bir insanı kötü yapmak çok kolaydır. O yer çekimi gibi bir şeydir. Ben sadece iterim, o kötülük de onu çeker"
Şuna gelmek istiyorum; insan yetenek ve zaaftır dedik, ama insanın bu ikisinden zaaflara yönelmesi çok basittir. Neden? Yetenek, herşeyden evvel "çalışma, sebat" ister. Fakat zaafların "zaaf" olarak kalması için insanın enerji sarfetmesi gerekmez. O hep vardır. Biraz tembellik, o zaafı hemen ortaya çıkarır.
Kötü din adamları bahsine gelince... Bence insanlar kendi zaaflarını, kendi yeteneksizliklerini dinin "ahlak" buyruklarını YANLIŞ YORUMLAYARAK rasyonelleştirmişlerdir. Yanlış yorumlamak işine gelir; çünkü zaafı, artık onun "zaaf"ı değil, yeteneği olmuş olur. Kendi tembelliğine "yetenek" diyen bir şey bulmuştur; dinin ahlak yorumu.
Evet bu noktada zaafa eğilimli din adamları da katalizör etkisi görür. Bir din adamı çıkar (Örn. Gazali) ve insandaki tüm rekabetçi duyguları, tüm çalışma şevkini, "siz uzun süreli amaç belirleyemezsiniz, eğer uzun vadeli amaçlarınız varsa, Allah faktörünü ortadan kaldırmışsınız gibi algılanır. İnsan her an bir belaya uğrayacağını bilmeli, ve mütevazi hedefler peşinde, ihtirassız yürümelidir" der, ve o noktada insan, kendi zaafıyla gurur duymaya başlar.
Cinsellik!
Ne büyük bir motivasyon.
İnsanın penisi ve vajinası vardır, ve her insan bu organların sadece dışkılamak için yaratılmadığını bilir. İnsan, eşini bulmak ister. Ona, Allah, hormonlarıyla bunu her an hissettirir. Bu, insanın doğasıdır.
Ama erkek ile kadının iletişimi bizim toplumuzca her zaman kötü görülmüştür.
Neden? Çünkü erkek ile kadının iletişimi yetenek ister. Bir insanın beğendiği bir karşı cinsiyle evlenmek istemesi ve o karşı cinsiyle iletişime geçmek istemesi, bizim toplumumuzca kötülenir.
Neden? Çünkü bu iş yetenek ister. Hangi birimiz doğuştan çapkın doğdu? Ben kendi adıma söyleyeyim; kesinlikle bu konuda acemiyim. Toplumumuzda, benim gibi bir çok insanın olduğunu biliyorum. Dünyada benim gibi bir çok insanın olduğunu biliyorum. Sosyal yetenekler, insan mutluluğu için vazgeçilmezdirler. Sadece akademik başarı, sadece kariyer başarısı insanı mutlu etmez. İnsan bunlara sosyal başarıyı da eklemeli; yani istediği kişilerle iletişim kurmakta (cinsel anlamda değil, tüm başarılı kişilerle iletişim kurmayı kastediyorum) yetenekli olmalıdır.
Çoğunluk bunu yapamayınca, bunu yapabilenlere bir kin doğar; Kıskançlık.
Bir din yorumu çıkar ve der ki "karşı cinsle iletişiminizde dikkat edin". Kötü din adamı bunu "karşı cinsle iletişimde bulunmayın" olarak algılar, ve topluma böyle yansıtır.
Artık o "beceriksiz" yığının, becerikli kitleye karşı olan kıskançlığı MEŞRUlaşmış olur. Artık çekilemeyen kişiye kaba kuvvet uygulanımı meşrulaşmış olur. Birinin yeteneği zaaf görülmeye başlanmış, ve diğerinin yeteneksizliği sözümona "ahlakilik" "iyi ahlaklılık" "hanım hanımcıklılık" "efendi adamlık" olarak görülmeye başlanır.
Yetenek öldürülürken, zaaf "efendi" olmakla yüceltilir. Ve karşı cinsine düşman nesiller yetişmeye başlar.
GÖRÜCÜ USULÜ EVLİLİK zulmü başlar. İnsanlar, artık eşini sadece evlendikleri gün görmeye başlar. Uyuşamazlar; ama beceriksiz yığınlar onları uyuşmaya zorlar. Onlar da bu durumu kanıksar, ve çocuklarına aynı "ahlaki" ilkeleri dayatır.
Ama insan duyguları hala sağlıklıdır; o, içinde her zaman bir rahatsızlık hisseder. Ve ortaya kompleksler, alınmalar, öfke nöbetleri çıkar.
Doğu'daki kan davaları, böyle patolojik bir zihniyetin en somut örnekleridirler.
Ve Zina!
Her zaman hayret etmişimdir; nedense "zina" günahı, İnsanların öfkesini, Allah'ın öfkesinden daha çok çeker.
Allah kitabında zina yapana sopa atın der, o altına not düşer "bunu Allah bekar olanlara uygun görmüştür. Evliler recm edilmelidir" der.
Gıybet gibi fitne bir günahı herkes yapar. Gıybet gibi bir çirkeflikte kimse zina kadar kötü bir şey göremez. Ama zina, insanların öfkesini daha çok çeker. Çünkü zina yapmış biri, "haksızca mutlu olmuş"tur ?! Halbuki o yapamıyor! O böyle mutlu olamıyor! Nasıl olur da o adam bunu yapar! Bu engellenmeli! diye düşünür.
Bu olayın sadece cinsellik boyutu.
Bir dinin anlamı, insan zaaflarını "başarı" olarak "iyi ahlaklılık" olarak yorumlanmaya başladıkça, o toplumda çöküş de başlar.
İş yaşamında da girişimcilik kötülenir. Okul sıralarında çalışkan çocuk "inek" olur. Maç seyretmeye gitmeyip, kitap okumayı tercih eden bir delikanlı "efemine" görünür.
İşte doğu budur. Bu durumu ben kabullenemem. Bu durum "doğu'nun kültürü böyle, batınınki öyle, hepimizin kendi güzellikleri var" diye de geçiştirilemez. "Aile terbiyesi" başlığında birkaç kişiden böyle açıklamalar okudum.
Çalışma nerede kötülenirse, orada kompleksler ve kıskançlıklar, yani kötülük baş gösterir. Başarılı insan kendi toplumundan illallah der.
Duygusal gelişim oturmadıktan sonra, bilişsel gelişim bir işe yaramaz.
Bunun politikaya da yansımaları var, ama onu da ilgili bir başka başlığa bırakıyorum şimdilik. Zaten konu bütünlüğünden epey uzaklaştığımı hissediyorum.