Fransa'da kademe kademe artan ve toplumdaki ayrımcılıkla karşılıklı beslenen göçmen karşıtı politikalar yabancı düşmanlığına doğru ilerliyor.Fransa'da Nicolas Sarkozy'nin 2003'te İçişleri Bakanı olduğu zaman ilmek ilmek örmeye başladığı göçmen karşıtı (hatta yabancı düşmanı) politikalar, içinde bulunduğumuz 2010 yılı itibariyle Romanların (Çingenelerin) ülkeden topluca sınırdışı edilmesi merhalesine ulaştı.
Bulgaristan ve Romanya'nın 2007'de AB'ye katılmasıyla, bu iki ülkede zorlu koşullar altında yaşayan Romanlar AB içinde serbest dolaşım hakkı kazandılar ve aralarında Fransa'nın da bulunduğu pek çok ülkeye hareket ettiler. AB'nin yeni üyelerinin yurttaşlarına yönelik eski üye devletler 7 yılı aşmamak koşuluyla yerleşme ve çalışma sınırlamaları koymuş durumda. Ancak seyahat konusunda herhangi bir kısıt bulunmuyor. Bu da, son bir aydır Fransa'dan gruplar hâlinde sınırdışı edilen Romanların daha önceden bu ülkeye serbestçe girebilmesini sağlamıştı.
Fransa aslında bu kısıtlamaları 2008'de, Bulgaristan ve Romanya vatandaşları da dahil olmak üzere, tüm yeni üye ülkelerin yurttaşları için ya kaldırmış ya çok hafifletmişti. Ancak bugün Fransız hükümeti ülkedeki 300 "yasadışı" Roman kampını kapatacağını açıklıyor, buraların suç merkezi hâline geldiğini öne sürüyor. Ağustos ayında bin civarında Çingene ülkelerine, yani Romanya veya Bulgaristan'a geri gönderildi. 2009 boyunca sınırdışı edilen Romanların sayısı ise 11 bin civarındaydı.
AB uzmanı Dr. Cengiz Aktar, 2008'de yerleşme kısıtlamaları kaldırıldığı hâlde bir yıl sonra yapılan bu radikal politika değişikliğini ntvmsnbc'ye şöyle yorumluyor:
"Son zamanlarda hava yine döndü. 2009 krizi işleri iyice zorlaştırdı. Keza Sarkozy idaresinin icraatlarında büyük zaaflar ortaya çıktı. Sarkozy 2012'deki Cumhurbaşkanlığı seçimini düşünmeye başladı. Yakın zamana kadar yaşlı Fransızları Türkiye'nin üyeliğini kullanarak korkutan Sarkozy ortalıkta Türkiye'nin üyeliği pek görünmediği için başka bir günah keçisi aramaya başladı. Çingenelerin işin içinde olduğu bir kaç vaka-ı adiyeyi bahane ederek konuyu kaşımaya başladı".
HALK, SARKOZY'Yİ DESTEKLİYOR
Hükümet Romanlar'a yönelik, BM'nin dahi tepkisini çeken toplu sınırdışı uygulamalarının AB mevzuatına uygun olduğunu öne sürüyor. Muhalefetteki Sosyalist Parti ve ülkenin en büyük ikinci sendika konfederasyonu CGT geçen Cumartesi düzenlenen hükümetin uygulamalarını protesto gösterilerine destek verdi. Bu gösterilerde ülke genelinde 100 bine yakın kişi yürüdü.
Ancak araştırmalara göre Fransız halkının yüzde 65'inin hükümetin göçmen karşıtı politikalarını desteklemesi bu tür tepkilerin Sarkozy'ye işlememesi sonucunu doğuruyor.
Aslında Fransa'da göçmenlerin ve göçmen kökenlilerin yaşadığı sorunlar çok daha derin. Fransa, eşit yurttaşlık ve ayrımcılık gibi konu başlıklarında modern tarih boyunca çelişkilerin ülkesi olmuş. Merve Özdemirkıran'ın Bianet'te yazdığı gibi Fransa bir yandan 1789'da "özgürlük, eşitlik ve kardeşliği" düstur edinmiş, 1848'e, Paris Komünü'ne ve 1968 Baharı'na ev sahipliği etmiş, her dönemde insan hakları ve demokrasiye dair söz söylemiş, bünyesinden "anıt aydınlar" çıkarmış bir ülke.
Ama bir yandan da sömürgelerinde milyonlarca insanın kanına girmiş, kurtuluş savaşı veren Cezayir halkına kan kusturmuş, 1961'de 30 bin Cezayirlinin Paris'teki yasadışı ama barışçıl gösterisini kana bulamış (Fransız devleti, bu olayda ölümler olduğunu ancak 37 yıl sonra, 1998'de kabul etti) ve bugün de sınırları dahilindeki siyahi ve Kuzey Afrikalıların kendilerini ikinci sınıf insan gibi hissettikleri bir ülke.
"ONLAR" DAHA ÇOK KONTROL EDİLİYOR
Fransa'da 6.5 milyon Afrika ve Mağrip (Kuzey Afrika) kökenli insan yaşıyor. 1990'dan beri bu ülkede yaşayan bir İngiliz olan Michael Cosgrove, Guardian gazetesinde yayınlanan yazısında her cumartesi sokağa çıktığında mutlaka bir grup Afrikalı ve Mağriplinin polisin "rastgele" kimlik kontrollerine takıldığına tanık olduğunu belirtiyor. İşin ilginci, böylesi bir kontrol Cosgrove'un başına bir kez bile gelmemiş.
"ONLAR" DAHA İŞSİZ
Fransa'da göçmen kökenlilere yönelik örtük ırkçılığı araştırmalar da ortaya koyuyor. Aynen ABD'de cezaevlerindeki siyahilerin oranının toplam nüfustaki siyahi oranını katlaması örneğinde olduğu gibi, Fransız cezaevlerinin sakinlerinin yüzde 65'ini Mağripli ve Afrikalılar oluşturuyor. 2005 rakamlarına göre işsizlik oranı ulusal düzlemde yüzde 10 iken göçmenlerin yaşadığı banliyölerde yüzde 20 civarındaydı. BBC'ye göre üniversite mezunlarının işsizlik oranı beyaz Fransızlar için yüzde 5, Kuzey Afrika kökenliler içinse -sıkı durun- yüzde 26.5...
SOS Racisme adlı ırkçılık karşıtı bir kuruluş da araştırmaları sonucu şu sonuçlara varmış: Birbirinin aynı iki CV'den birinde Afrikalı ismi yer alıyorsa o özgeçmişe olumlu geri dönüş daha az olmakta, gece kulüplerinin girişinde gelenin "tipine" göre ayrımcılık gözlenmekte ve göçmen kökenliler -ilginç bir biçimde- eğitimli iseler eğitimsiz olanlara nazaran ayrımcılığa daha çok uğramakta.
GÖÇ YASASI SIKILAŞTIRILDI
İşte bu zaten elverişsiz toplumsal zeminin üzerine Fransız hükümetleri son yıllarda daha da fazla ayrımcılık tohumu serpiyor. 2006'da, vasıfsız olan ve Fransız dili ile "kültürüne" (tekil bir Fransız kültürünün olduğunu da öğreniyoruz böylece) aşina olmayan göçmenlerin ülkeye göç etmelerini zorlaştıran bir kanun çıkarıldı (İngiltere de benzer bir "sıkılaştırma"ya 2009'da gitti ve aynı yolda daha da ilerlemekte).
Fransa'yı göçmenlerden arındıracağını söyleyerek göreve gelen Sarkozy, "göçmenlik ve ulusal kimlikten sorumlu" bir devlet bakanlığı tesis etti. Ülkedeki göçmen kökenlilerin, söz gelimi 2005'te Paris banliyölerini ateşe bulayan uyum sorunlarını çözmek yerine bir "ulusal kimlik" yaratıp göçmenlere bunu dayatmayı tercih eden bakanlık, internette bir site kurup halka "sizce Fransız olmak ne demektir?" sorusunu yöneltti.
HEDEFİ AŞTILAR!
Bu bakanlığın önüne hedef olarak 2008'de 26 bin göçmenin sınırdışı edilmesi konuldu (ve alınan önlemlerle bu göçmenlerin "gönüllü" olarak ülkeyi terketmesi sağlanıyor). Bakan Brice Hortefeux ise gösterdiği üstün performansla Sarkozy'i bile şaşırttı: Hedef rakam aşılarak 2008'de 30 bine yakın göçmen sınırdışı edildi.
Sarkozy şimdi de ülkedeki sorunların sorumlusu olarak göçmenleri gösteriyor. Grenoble şehrinde göçmenlerle polis arasında yaşanan toplumsal olaylar üzerine (Temmuz 2010) bu şehre giden Cumhurbaşkanı Sarkozy, suça karışan göçmenlerin vatandaşlıklarının ellerinden alınacağını söyledi. 2 Ağustos'ta da tüm dünyayı dehşete düşüren görüntüler geldi Paris'ten: Konutlarını terketmek istemeyen Afrika kökenli, çocuklu ve hamile kadınlar yerlerde sürüklendi.
Fransa'da kademe kademe artan ve toplumdaki ayrımcılıkla karşılıklı beslenen göçmen karşıtı politikalar yabancı düşmanlığına, hatta ırkçılığa doğru ilerliyor.
Kynk:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25129714/