Ben bu başlık altındaki tartışmaya hiç katılmadım.
Başlığın sorusunu yineleyelim: "Adalet varmı gerçekten...."
Bana göre, evet, var.
Var ama bu soruyu soran, bana önce "adalet" kavramını bir güzel tanımlamalı.
Neredeki, ne zamandaki, hangi koşullar altındaki ne tür adaletten söz ettiğini açıkça ortaya koymalı.
Kendini bu kadar çok kısıtlamak istemiyorsa, bir kategorileştirme yapmalı.
Çünkü ben adalet var derken, bir başkası buna şiddetle karşı çakabilir. Ben de haklıyım, o da... Bu ne biçim yargı diye itiraz eden de haklıdır Nasrettin Hoca öyküsünde olduğu gibi.
Örneğin kimileri adaleti parayla ölçüyor. Kimileri varlık düzeyi ile ölçer. Kimileri başka yönlere sapıp yaşam hakkırı dile getirir. Kimileri özgürlük üzerinde durur. Kimileri eşitlikten dem vurur. Kimileri sevgi üzerine kurar adaleti.
Masonlar gibi kimileri de vardır ki, bu kavramı bir yandan sorumluluk diğer yandan hakseverlik kavramlarıyla bağdaştırmadıkça ve hepsini bir potada eritmedikçe akıllıca bir yargıda bulunulamayacağını belirtir. Ritüelik ayrıntılarına giremeyiz forum kurallarından ötürü ama şunu bilelim ki Masonluğun birçok derecesinde adalet kavramı açıkça işlenir ve irdelenir.
Zaten benim bu başlığa bulaşmam da bu yüzden oldu. Sayın Tij sormaz mı son iletisinin sonunda Masonluğun bu konuda izlediği bir yol olup olmadığnıı ya da bir çözüm üretip üretmediğini?
Masonluk ortaya bir yol önerisi koyar, onu bir zçözüme yöneltmek masonlara düşer. Yaparlar mı, yapmazlar mı, beceremeden mi kalırlar, becerenleri çıkar mı ara sıra, bunların hepsi onlara bağlı.
İngiltere'de yargı organlarında görevli olanlar ve onlarla çalışan avukat gibi kimselerin, mason olup olmadıklarını açıklamaları zorunlu; yasa gereği... Bu da adaletin Masonluk ile bağlantılı olmak üzere ne denli önemli olduğunu, o ülkedeki masonlardan kimilerinin adalet mekanizmasını ne denli kötü kulanmış ve böyle bir yasa çıkarılmasını zourunlu kılmış olduklarını gösterir. Madalyonun ters yüzü.
Adalet elbette hem doğal hem toplumsal yaşam kapsamında pek önemli bir kavram, ötesi bir öğe, ötesi bir olgu, bir uygulama... Masonlar bunu ritüellerinde ve çalışmalarında nasıl göz ardı edebilir? Etmemişler zaten. Ancak tutumlarının ya da yaklaşımlarının ne olduğunu soracak olursanız, bunu özellikle anlatmaya gerek var mı? Zaten Masonluğun amaçları ve temel ilkeleri bu bağlamdaki tutumunun ne ve nasıl olduğunu ortaya sermiyor mu?
Beri yanda, doğadaki adalet denilince de benim aklıma hemen o kurt ile kuzu masalı gelir. Hep kurt kuzuyu yemesin isteriz, değil mi o masalda. Zaten sonucu öyle de olur sanırım. Ancak ben bu masalı kızım küçükken anlattığımda (defalarca anlatttığımda - küçük çocuklar aynı masalın defalarca anlatılmasını ister) hep gözlerinin dolduğunu ve içine çekerek "Kuyt ağyamış... Aç kaymış... Ağyamış kuyt." dediğini anımsarım.
Adalet kurt kuzuyu yiyince mi gerçekleşiyor, yoksa birileri onu kurtarınca mı?
Bir de tekerleme vardı babamın bana küçüklüğümde anlattığı... Gene bir kurt masalıdır bu ama biraz farklı. Sonunda kendi kendine söylenen bir kurt ile başbaşa kalırız. Bir yerinde şöyle der kurt:
Bulmuştun semiz bir koyun
Nene lazım senin oyun
Köçek miydin behey sersem
Bana layıktır gebersem.