Sayın Attis diyor ki;
"Masonluğu masonluk yapan unsurların mebzul kısmı antik misterlere istinat eden kadim irfan gelenekleridir."
Bu sözün anlamını çıkarmak için önce Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü'nü açıp "mebzul" ne demekmiş diye baktım. Bol anlamına gieliyormuş. İstinat eden, dayanan demektir, onu biliyoruz. Kadim irfan ise herhalde eski kültürel bilgi demek olsa gerek.
Hayır efendim, değildir. Masonluğu Masonluk yapan etkenler çok daha başkadır. Üstelik bunlar çağdaş etkenlerdir; öyle binlerce yıl öncesinden kalma falan değildir. Bunlar öncelikle özgürlük, eşitlik, kardeşlik, laiklik, bilimsellik ve insancılık (hümanizm) gibi temel ilkelerdir. Bunlara bir de töresel ilkeler eklenir.
Sanırım tüm sorun şu Antik Misterler'in Masonluktaki yerinden kaynaklanıyor.
Bu misterler, adı üstünde "antik" yani artık modası geçmiş anılar.
Ancak öyle olsa da, içerdikleri birçok öğe, özellikle alegorik nitelikli anlatımları, günümüzde bile simgesel bakımdan değerlendirilesi... Sadece simgesel... Yoksa Zeus'un Attis'i menekşe çiçeklerine dönüştürmesi anlatımını gerçek bir olay diye mi almalıyız?
Bu nedenle de işte o Antik Misterlerdeki bazı öğeleri, Masonluğun çeşitli (özellikle yüksek) derecelerindeki ritüellerin kapsamlarında esinlenmeler olarak görebiliriz. (Forum kuralları bu bağlamdaki ayrıntıları irdelememize engel. Öyle olmasaydı, örnekler gösterilebilirdi.)
Hepsi de bu kadardır zaten. Masonlukta binlerce yıl önceki ezoterik kurumların öğretilerinin verilmekte olduğu sanılmasın.
Sayın Attis'in değindikleri arasında Serapis Misterleri'nin kapsamı bilinmiyor ama hepsini birden Hermetik Gelenek çerçevesinde toplamak olanaklıdır. (Hermetik Gelenek konusunda bu Forumda ayrıntılı bilgiler vermiştik bir zamanlar.)
Ancak Masonluğun öğretileri bir tek bunlardan oluşmamıştır. Bu nedenle de tüm bunların hepsinin kaldırılması, Masonluğun öğretisine pek bir şey kaybettirmez. Nitekim çağın gerekleri uyarınca bu yapılmaktadır da... Aksi takdirde Masonluk çağın gerisinde kalır ve birçok başka kurum gibi varlığını yitirme durumuna düşer. Kendini yenilediği sürece varlığını korumaktadır. (Bunu yapmayan mason kuruluşları var ve yavaş yavaş tarih sayfaları arasında yer almaya hazırlanıyorlar.)
Aklileştirme eğiliminin zevahire dönüklüğü de ne demek oluyor?
Zevahirin ne olduğuna da baktım; bir şeyin dışarıdan görünüşü demekmiş.
Masonlukta elbette akıl verileri önceliklidir. Bu bir eğilim falan değildir. Masonluğun dışarıdan görünüşü bakımından birtakım farklı çabalar göstermesi de söz konusu değildir. Sayın Attis'in bu konudaki görüşü pek bir değer taşımaz; bu konuda bildiği bir şely varsa, örnek gösterebiliyorsa, ancak o göz önüne alınabilir. Görüş oluşturmak için önce bilmek gerekir. Bu bilgi çerçevesinde de birtakım Batı ülkelerindeki (hele Amerika'daki) Kasonluk ile Türkiye'deki Masonluğun farkını da ortaya koymak gerekir.
Genel olaraük Masonlukta elbette okultizme , majiye yer yoktur. Çünkü bunlar varsayımsaldır. Masonluk ise bilimselliğe yer verir. Okült ve majiyle bağlantılı hatta astrolojik ve parapsikolojik nitelikli billgiler bir gün bilimsel yönteme gelip kendilerini tanıtladıklarında, Masonluk için değerlendirilir nitelik taşıyacaklardır. (Bu arada, 18. ve 19.yüzyıllarda böyle bir öğreti üzerinde yoğunlaşmış mason ritlerinin bulunduğunu göz ardı etmeyelim. Şimdi onlardan kala kala Mizraim-Memfis Riti kaldı.)
Sayın Attis'in şu dediği doğru: Tarihte tek bir ekolde birçok bilgi ve uygulama toplanıyordu. Fakat sonra bunlar giderek branşlaştı. Düşünün ki Masonlukta simgesel bakımdan değerlendirilen Mimarlık ve Bina İnşaatçılığı meslekleri bile çeşitli alt branşlara bölünmüş durumda. (Geçmişte de öyleydi: Taşçılık başkaydı, duvarcılık başka, köprücülük başka) Böyle olunca, günümüzde Masonluk de kendi ilgi ve uğraşı alanını tanımlamış, bunun dışındakileri genelde parmasonik olarak anılan başka kurumlara bırakmıştır.
Şunu da eklemeli: O eski antik kurumlar, felsefe ile olduğu kadar bilimlerle ve dinlerle de doğrudan ilgilenirdi. Masonluk ise ne bilimlerle ne dinlerle doğrudan ilgilenir; onların sadece öğelerini kendi ilkeleri kapsamında yoğurarak düşünsel öğretisi kapsamında değerlendirlmektedir.
Anlamadığım bir şekilde sayın ADAM'ın kullandığım kelime ve kavramlarla bir sıkıntısı var. Öncelikle belirtmek isterim ki, kendisi yadırgasa da ben farklı bir dili konuşmuyorum; kendisinin sözlüğe bakmak zorunda kaldığını belirttiği her sözcük türk dilinin hazinesindendir. Gelgelelim, ben kendisinin üslubunu ve sözcük seçimini tartışma konusu yapmak istemem, o yüzden geçelim ve konuya dönelim.
Ben bu forumdaki genel eğilimin aksine kendisini "masonluk" ile ilgili bir otorite kabul etme eğilimi taşımıyorum, o yüzden her cümlesini de adeta bir hüküm ifade edermişcesine böyle kesin kurmasını yanlış buluyorum. Rasyonalist kişi kendi bildiklerine dair de daimi bir şüphe içinde olandır; hüküm bildiren ifadelerden kaçınır. Düşünce etiğinin bir gereğidir bu. Bu konuda da illa ki bir otorite kabul edeceksem o otorite kendisi değil, Manly Palmer Hall olur, ki herhalde merhum yaşasaydı ve kendisinin masonluk ile ilgili bu ifadelerini okusaydı acı acı tebessüm ederdi.
Sayın ADAM'ın masonluğu yorumlamasındaki farklılık bizatihi masonluğun özgün doğasından ileri geliyor. Zira benim bildiğim kadarıyla evrensel masonluk, mensuplarına bir grup kimliği dayatmaktan çok onlar arasında bireysel bağımsızlığı özendirir.
Bir diğer nokta da şu ki, ben masonluğun kapsamında majisyenlik vardır gibi bir ifade kullanmadım. Yalnız şurası bir gerçek ki, yakın tarihimizde majisyenlikle ve diğer okült pratiklerle ilgili çalışmalar yapan önemli kimseler arasında hatırı sayılır derecede mason olanlar da vardır (William Wyn Westcott, Arthur E. Waite, Theodor Reuss, William Robert Woodman vs) Bu durumda sayın ADAM'ın bu ilginin nereden geldiğini açıklaması gerekiyor. Ve lütfen "kişilerin ilgileri masonluğu bağlamaz" klişesine başvurulmasın. Zira bu durumun masonik kültürle mutlaka bir ilgisi olmalı; kişilerin pratikleri evrensel masonluğu bağlamasa da, onları birbirlerinden yalıtarak ele alamayız, aradaki etkileşimi es geçemeyiz.
Ayrıca antik misterlere yönelik "modası geçmiş" ifadesini de uygunsuz bulduğumu belirtmek isterim. Tarih kendisinin zannettiği gibi hep ileriye doğru seyreden bir çizgi olmamıştır; insanlık bilgi, bilim, irfan, teknoloji ve uygarlıkta zaman zaman büyük sıçramalara şahit olmuş, zaman zaman da devasa kopuşlar ve yıkımlar yaşayarak karanlığa gömülmüştür. Bu açıdan bizim, modern çağın mensupları olarak sahip olduğumuz bu "gelişmişlik" kibrini oldukça yersiz ve ahmakça buluyorum. Modası geçmiş olan bu düşüncenin kendisidir.
Ve son olarak, her fırsatta adeta bir tür "meşruiyet sopası" olarak kafamıza kafamıza vurduğunuz şu bilimsellik mevzuu... Sayın ADAM nasıl bir bilim okurudur bilmiyorum ama, kendisine bilimsel paradigmaların kökünden sarsıldığı bir eşik çağında yaşadığımızı belirtmek isterim. Pek çok alan bir yana, kapsamı itibariyle bilhassa bilinç araştırmalarıyla ilgili gelişen literatüre bir göz atmasını salık veririm. Bakalım tartışması yapılanlar kendisine ne ölçüde "bilimsel" gelecek.
Hatta isterse kendisine birkaç kaynak sunmaktan büyük memnuniyet duyarım.
Saygılar.