Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Masona göre Vatan sevgisi ya da Milliyetçilik  (Okunma sayısı 14026 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 27, 2014, 12:00:58 ös
Yanıtla #10
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay

Yazıyı buraya alıntı yaparak kopyalama gereği doğdu;

15 Mart 2008
Sevgili Kardeşlerim,
Sitemize gönderdiğiniz iletilerin sayısı yılda 1000-1500 arasında değişiyor. Her gün yaklaşık 5 iletiye yanıt veriyoruz ve bundan büyük zevk alıyoruz. Gelenler arasında bize hakaretler hatta tehditler yağdıranlar da var ama onların sayısı son derece az ve yansıttıkları düzey sadece toleransımızı gerektiriyor. Sitemize ilgi duyan ve görüş paylaşan ya da sorular soran tüm değerli kardeşlerimizi, Masonluğun özündeki yaşamı sorgulama dinamiğiyle uyumlu görmekle mutlu oluyoruz. “Hiç bir kişi ya da kurum önemli bir işte tek başına başarılı olamaz”. Masonluk ciddi ve önemli bir iştir ve aydınlanmanın yolu, ortak aklın ürünü olan, emek taşlarıyla döşenmiştir. İlginizin devamını bekliyoruz.
Bize ulaşan iletilerden biri de Aydın’dan geliyor ve “Sözlerime öncelikle bir Mason olmadığımı belirterek başlamak istiyorum.” dedikten sonra bakın nasıl devam ediyor : ” Büyük Üstadın 15 Şubat 2008 tarihli bildirgesinde ‘bazı gazetelerin’ 2 Şubat tarihindeki haberleri ile ilgili konulara açıklık getirmek istediğini hep beraber gördük. Lakin ellerinde olsa ve ufak bir dayanak bulabilseler Endonezyada yaşanan Tsunami felaketinin ve 17 Ağustos depreminin dahi sorumluluğunu Masonların üzerine yükleyecek zihniyette olan, ayrıca bir basın bildirisi değil binlerce ciltlik doktrinlerle dahi fikirlerini değiştirmeyeceklerine inandığım bu gibi yayın kuruluşlarına Büyük Üstad”ın verdiği cevabı … vaktini boşa harcaması olarak görmekteyim. Bu sebeple Masonların birlikteliğini ve ülkeye hizmet için oluşturdukları özgürlükçü kardeşlik halkasını heves ile takip etmekte olan bir seyirci olarak Büyük Üstad”dan , daha öncede olduğu gibi Türkiye ve Dünya ile ilgili ; Sosyal , Kültürel ve Siyasi Konularda aydınlanmamızı sağlayacak konulara daha fazla temas etmesini … talep ve rica ederim. “
Şimdi bu değerli kardeşimizin dileğine yanıt vermemek mümkün mü?…
Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin mason kuruluşları, her yıl bir başka ülkede toplanarak görüşlerini ve önerilerini paylaşıyorlar. Geçen yıl bu toplantı Antalya’da yapılmıştı. Bu yıl Marsilya’da yaşanacak olan sekizinci buluşmaya, Özgür Masonlar Büyük Locası da bir tebliğ ile katılıyor. Çok yakın bir zaman sonra, yasal süremi doldurarak görevimi seçilecek olan kardeşime devredeceğim için, Fransa’da sunulacak olan metin, benim Türk Masonluğu adına kurumsal olarak yazdığım son çalışma olacak. Türçe hazırladığım bu sunu, kardeşlerim tarafından aynen Fransızca’ya çevriliyor. Akdeniz Mason Birliği çalışmalarına konuk kimliğiyle, mason olmayan bilim adamları, sanatçılar ve politikacılar da davet ediliyor ve kimi zaman sunu veriyorlar. Bu yönüyle mason olmayanlarla paylaşılmasını mümkün gördüğüm bu çalışmayı aşağıda sizlere sunuyorum. Marsilya buluşmasında çeşitli ülkelerden yüzlerce mason ve seçkin düşünür yer alacak. Orada Özgür Türk Masonluğu’nun sesi, her zaman olduğu gibi, gür çıkacak ve bakın neler söyleyeceğiz:
AKDENİZ MASON BİRLİĞİ 8. BULUŞMASI-MARSİLYA, FRANSA
Özgür Masonlar Büyük Locası Sunusu:
Akdeniz’de mimari, estetik ve düşünce üretimine çok özgün katkılarda bulunanlardan biri de ünlü İspanyol sanatçı Antoni Gaudi’dir. Bakın Gaudi, esin aldığı ortamı nasıl tanımlamaktadır ; ” Akdeniz ‘Dünyanın Ortası’ demektir. Erdem orta noktadadır. Akdeniz’e ışık 45 derecelik bir açıyla düşer ve bu, bedenleri, şekilleri en iyi ortaya koyan ışıktır. Bu dengeden dolayı bu enlemde büyük plastik sanatlar yeşermiştir. ‘Biz Akdenizliler, görüntüye sahibiz oysa fantezi hayalden türer. Fantezi Kuzey insanınındır, biz somutuz, görüntü Akdeniz’dedir. Orestes nereye gittiğini bilir. Hamlet ümitsiz bir avaredir.” /Antoni Gaudi 1852-1926/
Cebelitarık ile Atlantik Okyanusu’na, Süveyş kanalı ile Kızıldeniz yoluyla Hint Okyanusu’na açılan Akdeniz, kuzeyinde farklı adlarla anılan ve tamamlayıcısı olan denizleri barındırır: Tiran Denizi, Adriyatik Denizi, İyon Denizi, Ege Denizi, Marmara Denizi, Karadeniz ve Azak Denizi’nden oluşan, ana bütünlükle iç içe geçmiş ve birlikte var olmayı sürdüren bir zenginliktir Akdeniz. 3 milyon kilometre kare alanı Afrika, Asya ve Avrupa tarafından kucaklanır. Aslında göründüğü kadar sakin değildir, 4400 metreye kadar inen derinliklerinde görünmeyen bir gizilgücün desteğini barındırır.
Akdeniz’in çeşitliliği bir bütün olarak sunan coğrafyası ve görünenin altında büyük bir derinlik içeren suları çevresinde yaşanması gereken gerçeğin simgesidir. Farklılıkları iç içe barındıran Akdeniz, incelendikçe derinleşen ve katkıda bulunmuş tüm kültürlerden izler taşıyan bir senteze sahiptir. Akdeniz yaşlı denizdir. Buradaki yaş sadece çok yoğun yaşamış olmaktan kaynak bulmaktadır. İnsanlık tarihinde en çok kullanılmış; çalkantılarla, paylaşımlarla, savaşlarla ve yeniliklerle üst üste zenginleşmiş coğrafya Akdeniz’dir.
Biz Akdenizlilere düşen gerçekçi olmak, gerçeğin peşinde koşmaktır. Baktığımızı göremiyorsak hata ışıkta değil, bizdedir. İçinde yaşadığımız ortamın somut görüntülerini bireysel, kurumsal ya da ulusal fantezilerimiz uğruna gerçeğin dışında algıladığımız sürece Akdeniz çanağında barış ve kardeşlik çok güçtür.
Akdeniz tek bir deniz değil, bir denizler toplamıdır. Bir ana deniz ve yedi çocuğu. Çevresinde en az 25 ülke ve yüzlerce dil, onlarca ırk, farklı dinler, farklı renkler, farklı siyasal yapılar ve çok farklı ekonomik düzeyler vardır. Ama Akdeniz bütün bunların toplamından oluşan bir kültür zenginliğine sahiptir. Akdenizli denince akla gelen; gücü daha fazla olan ya da güç birliği edenler değil, Akdeniz’de yaşamış olan ve yaşayan tüm insanlardan geride canlı kalan kültür birikimleri ve onların doğrultusundaki insan kimliğidir. Akdeniz’in çevresinde yaşayanların hepsi Akdenizlidir. Günümüzün dünyasında kimi ülkeler ya da kişiler kendini daha çok Akdenizli sayıyorsa, aslında yanılgı buradadır.
Akdeniz tüm Akdenizliler için yaşam alanıdır, hiç bir ulusun değil Akdenizliler’in malıdır. Bin yıllar boyu Akdeniz’e sahip çıkmaya çalışan çok olmuştur. Kara yoluyla birbirine ulaşmadaki tehlikeleri doğayla barışan teknikler geliştirerek aşmaya çalışan Akdeniz insanı, bu denizi bir ulaşım yolu olarak kullanmıştır. Fenike gemilerinden bu yana denizcilik bu bölgede gelişmiş ve kültürler kaynaşmıştır. İster savaş, ister ticaret, ister aşk ya da politika nedeniyle olsun, Akdeniz’deki her ulaşım bir limanda sona ermiş, limana giren her gemi oradaki yaşamı bir ölçüde etkilemiştir. Akdeniz iç içe geçmiş farklılıkların üretken bir verimliliğe dönüştüğü dünyanın ortasıdır.
Neden Mısır, Yunan ve Roma uygarlıkları Akdeniz’de oluşmuştur, neden üç büyük göksel din Akdeniz çanağından kaynak bulmuştur ve neden Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında bu kadar çok ekonomik ve sosyo-politik farklılık vardır? Bunlar modern zamanlarda azalmakta mı yoksa çoğalmakta mıdır?
Akdeniz kaynayan bir kazan gibi sürekli karşıtlıkların çelişkisiyle gelişim üretmiştir. Gerekçesi ne olursa olsun, zaman içinde hep birbirine üstünlük sağlamaya çalışan inanışlar, politikalar, liderler ve halklar Akdeniz’deki dinamizmi canlı tutmuştur. Akdeniz tüm organlar sessiz göründüğü zaman bile durmadan atan insan kalbi gibi, her an alıp veren, soluyan ve canlılık pompalayan bir büyük iç deniz olmuştur. Akdeniz’in zenginliği bu dinamizmde, bu diyalektik olarak kendini sürekli yenileyebilen canlılıktadır. Akdeniz’in çevresi sakin ve durağan bir ortam olsaydı; orada ne bu kadar uygarlık, din, dil ve farklılık olurdu, ne de bu kadar savaş ve problem…
Akdeniz tarih sürecinde hep üreten ve kendisini aşındıran bir mekanizma olmuştur ama güç dengeleri de hep değişmiştir. Güney Doğu Akdeniz’in tartışılmaz üstünlüğü, zamanla Kuzey Doğu Akdeniz’e geçmiş ve sonra Kuzey Akdeniz’in ortasında kendisine yer bulmuştur. Bir süre Doğu’sunun egemenliğine giren Akdeniz, günümüzde de Kuzey’in belirgin gücü karşısında yeni arayışlar içindedir. Mısır’da bilimsel kıvılcımları tutuşturan, Ege’nin iki yakasında felsefeyle güç bulan ve Roma’da teknik gelişimi yaşayan Akdeniz; günümüzde ise Kuzey’inde yer alan bazı ülkelerin ezici ekonomik, bilimsel ve politik ağırlığı altındadır.
Akdeniz’in alışılageldik ortamında egemenlik arayışı hep savaşlar doğurmuştur. Bütün güçlü devletler savaşla kurulmuş, varlığını savaşlarla korumuş ve savaşlarla yıkılmıştır. Akdeniz’in tarihi kan ve gözyaşıyla oluşmuştur. Egemenler güçlerini sürdürmek için cahil halk kitlelerinin bağnazlığa açık saflığından ve çıkarlarını koruma arayışındaki ödün vermez baskıdan yararlanmışlardır. Ezen ve ezilen arasındaki diyalektik ilişki, günümüze kadar uzanan karmaşanın ve önlenemeyen savaşların nedenidir.
Akdeniz’de sadece ezenler ve ezilenler olsaydı, savaş çoktan bitmiş, kesin kamplar ayrılmış olurdu. Oysa siyah ve beyazın kavgasında kazanan hep gri renktir. Bin yıllar süren gelişimin ve devinimin temel nedeni; sorgulayan ve bulduğuyla yetinmeyen bazı Akdenizlilerin egemene boyun eğmemiş ve ezilene de tekme atmamış olmalarıdır. Akdeniz özgürce sorgulayan, onuruyla paylaşan ve kardeşçe özveriyi benimsemiş insanların da vatanıdır.
Şu ana kadar anlattıklarımızla, ” Masonluk neden tarihsel köklerini Akdeniz çanağında bulur ? ” sorusuna da yanıt verdiğimizi sanıyorum. Akdeniz, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik düşüncesinin evrimsel bir gelişim süreci sonrasında oluşup kaçınılmaz olarak benimsendiği kültür paylaşımı ortamıdır.
Akdeniz dışından gelen yayılmacı politikaları göz ardı edeceğimiz bu çalışmada, Akdeniz çanağının içsel sorunlarına değineceğiz. Modern zamanların Akdeniz’i Kuzey ve Güney’inde oldukça farklı sorunlar yaşamaktadır. Kuzey’de, Avrupa ülkelerine göçün getirdiği sorunların yanında, Güney’den ithal edilen aşırı dinci akımların ve olası terör kuşkularının gölgesi vardır. Bu ülkelerde büyük halk yığınları kendilerine benzemeyenleri aşağılamakta ve onlardan korkmaktadır. Zaman zaman paranoya düzeyine gelen bu korku tepki doğurmakta ve toplumsal barış bundan kötü etkilenmektedir.
Akdeniz’in Doğu’sunda, gerekçeleri gölgelenirken acımasızlığı belirginleşen kıyımlar yaşanmakta, iki farklı dinin ve ırkın uzlaşısız savaşı bağnazlığın, fanatizmin ve bencilliğin örneklerini sergilemektedir.
Güney’de ise Afrika ve Ortadoğu’da tırmanan aşırı dinci akımlar, yakın çevrelerini de tohumlamakta ve modern zamanlara karşın, tutucu bir yapı giderek daha çok kabul görmektedir. Akdeniz’in Güney ve Doğu’sunda, bağnazlık kendi yeşerebileceği ortamı kendisi yeniden üretmeye başlamıştır. Ülkeleri bölmeye, böylelikle olanaklarından daha kolay yararlanmaya yönelik dış siyasal arayışlar, iç ayrışmaların ve aşırı tutuculuğun kolay yayılmasına uygun bir zemine katkı sağlamaktadır. İnsanlar; Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik kavramlarını istedikleri gibi yorumlayarak, liberal düşünceler adına tutuculuğa ve çağ dışılığa ortam hazırlamaktadır. Liberal düşüncenin ne olması gerektiği toplumlarca anlaşılamadığı için kötüye kullanılabilmektedir.
Özgürlük her istediğini yapabilme özgürlüğü olarak ele alınmakta ve sınırsız özgürlüğün hem ülkelerin üzerinde yapılandığı asal temelleri hem de başka bireylerin özgürlüğünü zedelemekte olduğu, hatta evrimsel doğrultuda modern zamanların gelişimine direnme özgürlüğünün bizi çözümsüzlüğe taşıyacağı unutulmaktadır.
Eşitlik güçlülerin kendi aralarındaki eşitliği olarak duyumsanmakta, tüm ülkelerin aynı saygınlık düzleminde yer alması bir yana, eşitlik ilkesini ağzından düşürmeyen ülkelerin yönetimleri tarafından hep kazanan, tek egemen ve tek güçlü olmaya yönelik eylemler açıkça uygulanmaktadır. Hatta çıkar için bağnazlık kurgulanmakta ve desteklenmektedir.
Kardeşlik sağ, esen ve mutlu bir yaşamı paylaşmak olarak değil, kendi düşüncesini paylaşanlarla çıkar ortaklıkları kurmak olarak ele alınmaktadır. Din kardeşliği, ırk kardeşliği, dil kardeşliği, renk kardeşliği, cinsiyet kardeşliği, ekonomik çıkar kardeşliği, politik güç kardeşliği gibi uygulamalar tüm insanların barış ve mutluluğuna giden yolda farklılıkları zenginlik sayan Masonluğun temel benimsemeleriyle çelişmektedir. Bu çelişkide kıyıcılığı, acımasızlığı, her boyuttaki fanatizmi bulmak Masonca ilkeleri benimseyenler için üzücüdür.
Biz Masonlar, modern zamanların gerçeklerini çözmek için değil, o gerçeklere ulaşmak zorunda olan Akdeniz insanına, kendi kendisine yol haritası çizeceği desteği sağlamak için çalışmalıyız. Bizim işimiz ülkeler arası ekonomik sorunları, savaşları, terörü ve bağnazlığı çözümlemek değil, bunların altını çizmek ve onlara karşı modern toplumun üreteceği çözümlemelere masonik ilkelerle destek sağlamak olmalı. Masonca aydınlığımızı çevremize yansıtmalı, örnek olmalı ve toplumu kemiren çıkarcılığa, bağnazlığa karşı durabilmek için, benimsemekte olduğumuz kavramların anlaşılmasını sağlamalıyız.
Göç konusunda ortak politikalar, göç edilen ülkeden çok göçün kaynağı olan ülkelerin kendini sorgulamasıyla başlamalı. Organize suçlar için tüm ülkeler tam bir yansızlıkla el ele vermeli, sözde destek verir görünerek çıkar peşindeki suçlular kullanılmamalı. Terör bir insanlık suçu olarak lanetlenmeli ve hiçbir şekilde teröre ödün verilmemeli. Ülkelerin birlik ve bütünlüğüne saygı duyulmalı, bunların korunması için ayrılıkçı oluşumlara destek verilmemeli. Ekonomik olanakların paylaşımı için tüm ülkelerin katkısıyla bir Akdeniz Yatırım Destek Bankası neden kurulmasın? Tüm ülkelerin destek ve katılımıyla, bir Akdeniz Kültürü Araştırma Merkezi hatta üniversitesi neden olmasın? Akdenizlinin; Akdeniz’in tarihinde, coğrafyasında, ekonomisinde, sosyo-politik gerçeğinde ve var oluş sürecinde bulunmuş olmakla tanımlanacağı ve tüm Akdenizlilerin birlikte var olma hakkında özgür, eşit ve kardeş olduğu görüşü neden desteklenmesin ? Ülkelerin geçmişe dönük düşmanlıkları kaşıyarak kanatmaları yerine, günün dostluk sınırlarını kabul etmeleri ama bu sınırlar içinde yabancı etkilerden arınmış bir ortak yaşam bilinciyle birbirlerine el uzatmalarından neden korkulsun? Neden Akdeniz’de birlikte var oluşun yönünü modern zamanların uygar çizgisi belirlemesin ? Neden bağnazlığın karanlık bulutları ve çıkarcılığın acımasızlığı insanları ve ülkeleri birbirine düşürsün? Neden var olana yeni değerler katıp yarınları hep birlikte paylaşmak yerine, kazanımları kurutup sığ bir çöle dönüştürelim? Neden “Akdeniz’in ışığında gerçekler somut olarak görülür” diyen Gaudi’nin sesine kulak tıkayalım?
Akdeniz bir sevgi denizi olmalıdır. Akdeniz tek sesli ezgilerin değil, farklı seslerdeki uyum ve güzelliğin senfonisini yaşatmalıdır. Akdeniz bir yanına sevgiyi diğer yanına toleransı alan ve el ele birlikte var oluşa yürüyen Masonların ülküsel özlemini duymalı, o özlemin gerçekleşebileceği bir barış denizi olmalıdır. Ama barış ve mutluluğa özlem duyan sesinin algılanır olması için, önce bizim bir şeyler yapmamız gerekir. Akdeniz’in yansıtmasını istediğimiz sesin öncelikle bizim tarafımızdan üretilmesi, haklı, güçlü ve paylaşımcı olarak topluma sunulması gerekir.
Geçmişi geri getiremeyiz ama yarınları yapılandırabiliriz. Biz masonlar, birlikte yaşama bilincini yaymak için neden çalışmayalım? Çağdışı tüm beklenti ve düşüncelere doğrudan direnemesek de, katılımcı demokrasi ve laikliğe dayalı sosyal hukuk devletinin tüm Akdeniz ülkelerine devlet modeli olması için neden yayınlar yapmayalım, araştırma merkezleri kurmayalım. Gerekirse adımızı da kullanmadan, neden bazı girişimlerde bulunmayalım?…
…Yapılacak işler çoktur ama önce söylemi canlı tutmaya devam ederek bir yerden de eyleme başlamak gerekir.
Hepinize saygılar sunuyoruz.
Özgür Masonlar Büyük Locası


Haziran 27, 2014, 12:25:53 ös
Yanıtla #11
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Böylece konu biraz daha belirginleşmiş oldu.

Özgür Masonlar Büyük Locası, sürekli olduğu üzere, Akdeniz'e kıyısı olan büyük locaların bir araya geldikleri bir Akdeniz mason obediyansları birleşiminde sunulmak üzere bir metin hazırlamış. O tarihteki Büyük Üstat, bu metni kendi örgütünün üyeleriyle paylaşmış. (Sayın Ersin Baltalı bu metni nereden aldığını belirtmemiş. Bu nedenle paylaştığı metnin yerinin neresi ve nasıl olduğu belli değil.) Dolayısıyla bu metnin bütünü, ilgili Büyük Üstadın kendi büyük locasının üyelerine ilettiği bir dahili mesaj, bir iç yazışma gibi görünüyor. (Bu bağlamdaki sorumluluk, getirenindir.)

Şimdi...

Bunun kapsamının vatan sevgisi ya da milliyetçilik ile ne ilgisi ya da aykırılığı var? (Başka bağlantılar kurulabilir ama başlık ile bağlantısı nerede?)

Bu yazı nerede, ne zaman, hangi basın ya da medyada nasıl bir tepkiyle karşılanmış? Kim, bunun üzerine ne demiş? Onun da buradaki başlık ile bağlantısı var mı?

Konu başlığıyla sınırlı kalmaya özen gösterdiğim için, yazının bütünü ya da doğrudan bağlantısı olmayan ayrıntıları üzerinde herhangi bir yorum yapmıyorum.  Ancak gerekirse o da bir başka başlık altında yapılabilir.

 

   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 27, 2014, 01:00:32 ös
Yanıtla #12
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay

        Ben bu yazıyı okuduğumda bir Masonun Mason olarak ülke adına kaygılandığını ve yine bir Mason olarak bir şeyler yapma niyetini hissediyorum ve bunu olumlu görüyorum.

        Tabi ki hepimiz bir birey olarak vatanımızı severiz, gerektiğinde de koruruz. Ancak bir Mason Mabedden dışarı çıktığında bir birey olarak sormuyorum, Mabed içinde nasıl korur? Ya da bu konular konuşulur mu? 17. Madde gereği bu kadar açık soramıyordum. Cevap verilmesi de biraz zorlaştı artık.

       
Niçin tepki çekmiş? Kim tepki göstermiş?

       2008 yılında Özgür Büyük Mason Locası Büyük Üstad'ı tarafından verilen bu bildirgeye malum çevreler( kim olduklarını biliyorsunuz) kendilerine yakıştığı gibi tepkiler verdi ve Masonları şuursuzca suçladı

       Kendi adıma küçük bir anekdot ile hislerimi paylaşmak isterim. Talat Paşa benim için vatan uğruna göğsünü siper etmiş bir vatan evladı ve bir Masondur. Ruhu şad olsun...



Haziran 27, 2014, 01:12:32 ös
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay

     Bahsi geçen bu yazı ÖBML'nın resmi websitesi nde Büyük Üstad Bildirileri linkinde 15 Mart 2008 tarihli bildiride kamuoyu ile paylaşılmış. Benim paylaşmamın bir sakıncası olacağı kaygısını taşımayarak paylaşmış bulundum.

     Şimdi size altta bir link paylaşıyorum. Bu makaleyi de okuyunuz. Burada bu yazı üzerinden bazı taraflı ve araştırmasız yazılar paylaşılmış. http://www.timeturk.com/tr/makale/omur-celikdonmez/17-aralik-kuresel-saldirisinda-mason-localari-rol-aldi-mi.html#.U61BwPl_vz4

     Muhterem daha da ileri giderek Gezi olaylarını ve 17 Aralık sürecini Masonların organize ettiğin iddia etmiş. Biraz daha geç yazsa Soma faciasını da bu bildireye bağlarmıymış bilemeyiz  :)

     Konuyu dağıtmadan bağlantıya geçmekte fayda var. Ben daha öncede belirttim. Ben bu yazıyı bir Masonun vatansever duygularla kaleme aldığını ve kamuoyu ile paylaştığını düşünüyorum ve bunu görmek beni memnun ediyor.
 


Haziran 27, 2014, 02:24:33 ös
Yanıtla #14
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Benim bu konudaki algım çoğu kişininkinden farklı. Bunu da hiçbir zaman saklamadım. Bu foruma üye olduğumda yazdığım ilk mesajlarda bile bu konu hakkındaki hislerimi açığa vurdum.

Sn. Ersin Baltalı'nın foruma taşıdığı yazıda da buna dair dolaylı olarak ifade edilmiş bir özlem hissettim. Şöyle ki:


"Akdenizli denince akla gelen; gücü daha fazla olan ya da güç birliği edenler değil, Akdeniz’de yaşamış olan ve yaşayan tüm insanlardan geride canlı kalan kültür birikimleri ve onların doğrultusundaki insan kimliğidir. Akdeniz’in çevresinde yaşayanların hepsi Akdenizlidir. Akdeniz tüm Akdenizliler için yaşam alanıdır, hiç bir ulusun değil Akdenizliler’in malıdır."

veya;

"Ekonomik olanakların paylaşımı için tüm ülkelerin katkısıyla bir Akdeniz Yatırım Destek Bankası neden kurulmasın? Tüm ülkelerin destek ve katılımıyla, bir Akdeniz Kültürü Araştırma Merkezi hatta üniversitesi neden olmasın? Akdenizlinin; Akdeniz’in tarihinde, coğrafyasında, ekonomisinde, sosyo-politik gerçeğinde ve var oluş sürecinde bulunmuş olmakla tanımlanacağı ve tüm Akdenizlilerin birlikte var olma hakkında özgür, eşit ve kardeş olduğu görüşü neden desteklenmesin ? Ülkelerin geçmişe dönük düşmanlıkları kaşıyarak kanatmaları yerine, günün dostluk sınırlarını kabul etmeleri ama bu sınırlar içinde yabancı etkilerden arınmış bir ortak yaşam bilinciyle birbirlerine el uzatmalarından neden korkulsun? Neden Akdeniz’de birlikte var oluşun yönünü modern zamanların uygar çizgisi belirlemesin?"


Şimdi buradaki Akdeniz kelimesini Dünya ve/veya Gezegen kelimesi ile değiştirelim...

---------------------------

"Dünyalı denince akla gelen; gücü daha fazla olan ya da güç birliği edenler değil, gezegenimizde yaşamış olan ve yaşayan tüm insanlardan geride canlı kalan kültür birikimleri ve onların doğrultusundaki insan kimliğidir. Dünyanın dört bir tarafında yaşayanların hepsi Dünaylıdır. Dünya tüm Dünyalılar için yaşam alanıdır, hiç bir ulusun değil Dünyalıların malıdır."

"Ekonomik olanakların paylaşımı için tüm sektörlerin katkısıyla bir Dünya Yatırım Destek Bankası neden kurulmasın? Tüm sektörlerin destek ve katılımıyla, bir Dünya Kültürü Araştırma Merkezi hatta üniversitesi neden olmasın? Dünyalının; Dünya’nın tarihinde, coğrafyasında, ekonomisinde, sosyo-politik gerçeğinde ve var oluş sürecinde bulunmuş olmakla tanımlanacağı ve tüm Dünyalıların birlikte var olma hakkında özgür, eşit ve kardeş olduğu görüşü neden desteklenmesin? Ülkelerin geçmişe dönük düşmanlıkları kaşıyarak kanatmaları yerine, günün dostluk sınırlarını kabul etmeleri ama bu sınırlar içinde yabancı etkilerden arınmış bir ortak yaşam bilinciyle birbirlerine el uzatmalarından neden korkulsun? Neden gezegenimizde birlikte var oluşun yönünü modern zamanların uygar çizgisi belirlemesin?"

---------------------------

Nasıl oldu? Bence güzel oldu...

Bu bağlamda ben Sn. Baltalı'nın getirmiş olduğu yazıyı "milliyetçilik" sevgisinin tam karşıtı olan "Dünyalılık" sevgisi ile bağdaştırmak eğilimi içerisindeyim. Bir başkası benimle aynı görüşte olmayabilir. "Vay efendim, sen milliyetçiliğe laf mı ediyorsun?" veya "sen ne biçim Türksün!" tarzında söylemlerle beni sanal alemde linç etmeye bile kalkışabilir. Kızmam... Benim hür irademle görüşüm bu. Evet ben de ülkemi seviyorum... Vatanseverim... Fakat bana göre "Milliyetçilik" (sadece bizim ülkemiz perspektifinden değil, dünyadaki tüm ülkeler perspektifinden) dünyamızın şu anda bulunduğu hale gelmesindeki en olumsuz faktörlerden birisidir. Hayalim sınırların olmadığı bir Dünya'dır... Bu nedenle ayrılıkçılığa, ülkelerin bölünerek yeni ülkeler yaratılmaya çalışılmasına tümden karşıyım. Zor olan ayrılmak değil, birleşmektir.

"Dünya benim ülkemdir. Tüm insanlık benim kardeşimdir. İyilik yapmak benim dinimdir."
Thomas Paine
Live long and prosper.


Haziran 27, 2014, 02:31:27 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Spock tamda konuya değinmiş. Sayın Proxima nın değimiyle çok ulusla Mason locası dünyayı mı iyileştirmeyi amaç edinmeli yoksa vatanını mı?


Haziran 27, 2014, 02:51:45 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 167
  • Cinsiyet: Bay

Mikro yapıyı iyileştirmeden makro yapıyı iyileştirme nasıl olabilir ? Her coğrafi bölgenin hayatı yorumlayışı farklıdır. Türkiye'de inekleri gayet güzel kesip yiyoruz ancak hindistanda bunu yapmaya kalksanız cezanız ölümdür... Çoğu arap devletinde evli olmayan kadın ve erkeğin yan yana yürümesi yasakken Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde bunu insanlara inandıramazsınız bile... Şimdi böyle aşırı uçlarda ortak hareket etmek veya aynı sistematik yapıyı uygulamak ne kadar faydalı olur ?

Öncelikle mikro yapılar... Ne diyoruz ülkeler yani... Hele bir ülkeler "muhasıra medeniyetler" seviyesine bir gelsin... O zaman o denilen dünya yatırım ve teşvik bankaları da kurulur, asıl önemli olanın insan olduğu da anlaşılır. Unutmayalım ki "muhasıra medeniyetler'in" en önemli yapı taşı devlet veya yönetim kademesi değil gayet o ülkenin vatandaşıdır. Bkz. İsviçre...

Masonların dünyayı iyileştirmeyi amaç ediniyor ise öncelikli olarak kendi sorumluluk sahasını iyileştirmeli... Yani ülkesini... Bunu yapamıyor ise hiç boşuna dünyayı iyileştireceğim diye amaç edinmesin... Boşa hayalden öteye geçmez... Öncelikli olarak ulaşılabilir hedefler konmalı... Belli çıtalar aşıldıktan sonra hedef büyütülmeli...

Saygılarımla,
Concordia Res Parvae Crescunt


Haziran 27, 2014, 03:01:44 ös
Yanıtla #17
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Spock tamda konuya değinmiş. Sayın Proxima nın değimiyle çok ulusla Mason locası dünyayı mı iyileştirmeyi amaç edinmeli yoksa vatanını mı?


Masonluk müessesesinin sadece düşünsel anlamda faaliyetlerde bulunduğu, fiilen politika yaparak belirlediği ilkeleri toplumda gerçekleştirmek gibi bir amaç ya da yetisinin olmadığı gerçeği ortada. Dolayısıyla bu işi Masonluk yapamaz ama Masonlar bireysel olarak buna katkıda bulunabilirler (çorbada tuz misali). Bu katkının vatan için mi yoksa tüm dünya için mi yararlı olacağı, ilgili katkının ne olduğuna göre değişir. HIV/AIDS veya kanser tedavisini bulursunuz, tüm insanlığa katkı yapmış olursunuz. Ülkede enerji üretimini solar panel ve rüzgarla sağlamaya başlarsınız, vatana katkı yapmış olursunuz.

Fakat Masonluğun "bireyden tüm insanlığa doğru gelişim modeli" anlayışı çerçevesinde, işe kendi vatanınızla başlamak gibi bir durum var. Siz kendi vatanınızı kalkındırın ki, diğer ülkeler de sizi takip etsin ya da en azından takip etmeye çalışsın. Bu ekonomide bile irdelenmiş, adına "uçan kaz paradigması" denilmiş. Bkz. http://www.vezirconsulting.com/ucan-kazlar-paradigmasi
Live long and prosper.


Haziran 27, 2014, 04:18:40 ös
Yanıtla #18
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay

     Atatürk ne güzel söylemiş. Yurtta sulh, Cihanda Sulh! Sulh salt barış anlamında olsa da, Ulu Önder huzuru da bu topraklarda vuku bulmasını, bunun içinde önce yurdumuzda huzuru sağlamayı arzu etmiştir.

     Mason olun olmayın insanlığa yararlı işler yapmak, bunu yaparken öncelikle ülkemizin çıkarlarını gözetmek boynumuzun borcu. Vatanımız tehlikedeyken Cihanı iyileştirmeyi düşünemeyiz elbet. Ancak bencil olmak, iyilikleri paylaşmamak nefreti de beraberinde getirir.

     Bir harici olarak benim Masonlardan beklentim budur.


Haziran 27, 2014, 04:28:34 ös
Yanıtla #19
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu başlık altında güzel katkılar ve paylaşımlar oldu. Bana göre başlık yanlıştı ya da başlık ile doğrudan bağlantılı alanda pek az söz edildi.

Sayhın Ersin Baltalı "malum çevreler" deyince bir ara sorgulayacaktım ama ona da gerek kalmadı. Verdiği linke baktım; güvenilmez buldum. Neden güvenilmez? Çünkü bu bir haber sitesi ve verdiği bilgilerin doğru olması gerek. Yorumlar ayrı. En basitinden rakamlar yanlış. Ancak insanlarımızın çoğu güvenir ve inanır. Çünkü günah keçisi gereklidir; çünkü kendi yandaşı olduğu kurum ya da kişinin her yaptığı ve dediği doğrudur, üstelik iyi ve güzeldir de... Eleiştirilebilecek hiçbir yanı yoktur.

Biz ise, Masonluktan yana çıkmakla birlikte, önce masonları, sonra mason örgütlerini, daha sonra da kurumsal boyutta Masonluğu eleştirmekten geri kalmıyoruz. Nitekim bu başlıkta sözü geçen vatan sevgisi ve milliyetçilik bakımından da eleştirebiliriz. Fakat bunun tutarlı olması bakımından da doğru dürüst, saçmasapan olmalan laflar etmeliyiz.

Atatürk'ün önemli bir uyarısı, bu ülkenin başına her ne gelecekse yarı-münevverlerden geleceğine ilişkindir. Nitekim öyle oluyor.

Sayı Ersin Baltalı'nın beklentisi çok güzel ve yerinde... Masonların bu bakımdan belki noksanlığı vardır. Fakat o "malum çevreler"de olduğu gibi bir aykırılıkları var mı? Ona bakmalı.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
13211 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 26, 2006, 10:26:15 öö
Gönderen: MASON
12 Yanıt
20029 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2014, 02:29:50 ös
Gönderen: boreas
34 Yanıt
23640 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 30, 2012, 01:13:45 ös
Gönderen: NOSAM33
4 Yanıt
3820 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 02, 2010, 03:47:09 ös
Gönderen: baron
3 Yanıt
3335 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2013, 07:40:52 öö
Gönderen: ruzber
5 Yanıt
6590 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 23, 2013, 05:48:33 ös
Gönderen: evvah
33 Yanıt
15474 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2013, 11:16:24 ös
Gönderen: Caliper
11 Yanıt
9120 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2016, 08:35:45 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
3692 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2015, 10:20:32 ös
Gönderen: İNSAN
6 Yanıt
3712 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2017, 02:05:43 öö
Gönderen: Ankara