PRENS EUGEN (1663 Paris-1732 Viyana)
Prens Eugen ya da Savoy Prensi Eugen, 18 Ekim 1663 tarihinde Paris'te doğdu,kendisi Avusturya Arşidüklüğü'nün Generali ve Mareşalidir.İtalyan kökenlidir,Fransa'da doğup oranın kültürü ile yetişmiştir,Avusturya-Osmanlı savaşları ile ün salmıştır.
Fransa Kralına hizmet etmek için babası gibi asker oldu. Çok yetenekliydi. Erken yaşta alay komutanlığı talebi küçümsemeyle karşılandı. Hiç tereddüt etmedi, soluğu Fransa’nın düşmanı olan tarafta aldı ve Avusturya’nın hizmetine girdi. 20 yaşındaki genç asker 1683 Viyana Kuşatması’na adeta gönüllü olarak katıldı. Polonya Kralı Sobieski’nin Kahlenberg’ten inerek Kara Mustafa Paşa’nın ordularını arkadan vurmasını, Avusturya-Alman ordularının birbirleriyle olan çatışmalı ananesini ve teknik zaaflarını, Türk ordusunun taktiklerini inceledi. İyi bir stratejist değildi, daha fazlasıydı. İlk devrin Osmanlı sultanlarında ve düzenli bir askeri eğitim görmeyen IV. Murad’da olduğu gibi doğuştan bir askeri dehası vardı. Tarihte bu tip komutanlara az rastlanır ama bunlar tarihi yönlendirir.1663 Girit Savaşı’nın en şiddetli anında, kuşatma ordumuzun Venedikli komutan Morozini’ye kan kusturduğu günlerde, Osmanlı’nın Avrupa’dan çekilmesini hızlandıracak komutanlardan biri hatta birincisi Eugen Savoyen oldu.1697 Zenta Bozgunu’nda büyük ölçüde onun dehası rol oynadı. Tisza nehrini geçmek isteyen orduyu ikiye bölüp imha etmişti. Hemen hemen onun akranı olan Padişah II. Mustafa ordunun başındaydı ve sefere çıkan son Osmanlı padişahıydı. Sadrazam Elmas Mehmet Paşa dahil birçok komutan Zenta’da şehit düştü. Padişahın boynundaki padişah mührü dahi düştü, düşman eline geçti. Padişah artık savaş gücünü ve ananesini kaybeden yeniçerilere güvenilemeyeceğini bir daha anladı.Prens Eugen, Zenta Muharebesinde kazandığı zaferden sonra, müdaafa durumunda kalmasını ısrarla isteyen İmparator'a yazdığı mektubunda şu sözlere yer verdi:"Gâlib geldik haşmetmeâb; düşmanı yendik. Sadrazam’ın mührü bile şimdi elimde. Elmas Mehmet Paşa, muzaffer kılınçlarımızın altında can verirken Bâbıâli’nin satvetinize karşı diz çöktüğünü göstermek ister gibi, padişahın mührünü de bize bıraktı. Şimdi Theiss suyu büyük zaferinizin şanlı hikayesini Tuna’ya götürüyor. Bu hikaye o yolla denizlere ve ebediyete gidecek. Fakat haşmetmeâb, itiraf etmeğe mecburum, Türkler taşıdıkları parlak şöhrete layık bir biçimde dövüştüler. Tam Türk’e yakışır bir ferâgatle ve celâdetle çarpışa çarpışa öldüler. Onların sönüşü, parıltılarla göz kamaştırdıktan sonra sönen şimşekleri andırıyor. Karşımızdan ağır ağır kaybolan bir ziyâ kütlesi gibi, beyaz bir eriyişle çekildiler. Onların mağlubiyetleri de galibiyetleri gibi şanlı ve ibretli." Osmanlı,Avusturya'ya karşı aldığı yenilgiler nedeniyle Karlofça Barışı kaçınılmaz olarak gelmişti. Osmanlı Macaristan’ı kaybetti. Venedik ve Rusya’ya verilen topraklar bir müddet sonra geri alındıysa da Alman-Avusturya ilhakı geri gelmedi. 1718’de Prens Eugen ikinci bir savaşta Belgrad’ı da geçici olarak aldı. Vahim bir barış olan Pasarofça, Eugen’in eseridir. Eugen Avusturyalılara ithal bir komutandır. Ama kültürüyle, kitap koleksiyonculuğuyla, sanatçıları ve mimariyi himayesiyle, Avusturya’da Barok dönemini de başlatan odur. Kendisine önerilen Polonya tacını reddedecek kadar da Habsburglara bağlıdır. Avusturya monarşisinin son gününe kadar okul çocuklarının söylediği “Prens Eugen, Şanlı Şövalye” şarkısı özel Avusturya yurtseverliği, Türklere karşı kazanılan zafer etrafında oluşan kimlik ve Habsburg Hanedanı devletinin oluşumunu gösteren bir dizedir.Prens Eugen 18’inci yüzyılda Avusturya harpleri sonucunda Osmanlı’ya yenilgiyi tattıran tek Avusturyalıdır. Barok devrinin askeri ilmi ve kültürel anlayışının en seçkin temsilcisidir.
Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Prens Eugen, 21 Nisan 1736'da Viyana'daki kendi yaptırdığı Belvedre sarayında öldü. Öldüğünde çok büyük bir servete sahipti. Sarayındaki kütüphanesindeki kitaplar Avusturya Arşidükü tarafından satın alındı ve bu koleksiyon günümüzde Avusturya Ulusal Kütüphanesinin çekirdeğini oluşturmaktadır.
Kaynak:Vikipedi
Kaynak:İlber Ortaylı