simdi hep birlikte dusunelim,
kuranda, herseyi ben yarattim diyor dimi?
o zaman evrenide allah yaratti. dogrumu?
evrenin yaraticisi allah ise, bu evren belli bir zamanda yaratildi. yani bir baslangici var. evrenin baslangici varsa, bu baslangica kadar olan bir beklenmis bir zaman var demektir.
allah evreni yaratmadan once bir zaman bekledi demektir. bu zaman sonlu mu sonsuz mu? sonsuz derseniz o zaman hala evren yaratilmamis demektir. yani evrenin baslangicina kadar beklenmis olan zaman sonlu, cunku evren yaratilmis ve hersey baslamis. sonlu zamaninda, bir baslangic ve bir sonu var demektir. eger o zamanin bitisine evrenin yaratilmasi diyorsak,
baslangicina ne diyecez? evrenden once hicbirsey yoksa, ve sadece allah varsa, allah evreni yarattigi zaman bekleme suresinin sonu demektir.
peki bu bekleme suresi, sonlu bir zaman ise, bunun baslangici ne? allah demek zorundasiniz. o zaman evrenin baslangicina kadar beklenen zamanin sonunda evren yaratilmis ve basinda allah baslamistir.
yorumlar?
Aslında felsefenin kadim sorunlarından biridir bu. Sadece Tanrı varlığına uygulanmış o kadar.
Çağdaş bilim felsefecileri bu konuya "sonsuzluk sorunu" adıyla yer verirler. Ben pek incelemedim.
Dine inanan, inanmayana sorar; "sen nesin?" "ben insanım" "nereden geldin?" "ben evrimle var oldum" "öncesi?" "maddeydim" "ondan öncesi?" "bilim madde öncesini şu an araştırmaktadır. bilmiyorum".
Bu noktada dine inanan hemen cevap verir "işte madde öncesinde Yaratan vardır" diye.
Ateist de cevaben şunu sorar "Peki yaratan nereden geldi?" Dindar "O kendisinin nedenidir" der.
Ateist de cevabı yapıştırır; "Siz nedensellik zincirini işinize geldiği yere kadar kullanıyor, sonrasında terk ediyorsunuz. Bir şeyin kendisinin nedeni olduğuna inanabiliyorsanız, maddenin de kendisinin nedeni olduğuna ben inanıyorum". der.
Sorun orada zaten; nedensellik zinciri. Ve bu zinciri sonuna kadar götüremeyeşimiz.
Dikkat ederseniz yukarıda bir örneğini verdiğim temsili tartışma da iki taraf da bir çıkmaz içindedir. Genellikle Pozitivistler, bu tartışmadan dine karşı galip çıktıklarına inanırlar. Fakat onlar da en az dindarlar kadar bir çıkmazın içindedirler. Çünkü orada "bilim madde öncesini şu an için araştırmaktadır" denilen, ve bilime bu konuyu çözeceğine dair beslenen güven, aslında mantıken imkansız bir temennidir. Çünkü bilim, maddesiz alanı inceleyemez. Bigbang'ın zamanını bulur, fakat burada durur. Buradan öncesini tanıyamaz, maddenin olmadığı alanı inceleyemez.
Bugün CERN gibi laboratuarlarda, bu yüzden maddenin esrarı değil de "Bigbang'den sonraki ilk saniyeler"i anlayabilirler. Çünkü deney için kullanması zrounlu bir şey maddenin tekrar kendisi.
Buyüzden bugün "karşı madde" diye bir kavramı icat ettiler. Ayrıntıları bilmiyorum. Fakat teoride, bunun böyle olması gerektiğini zorunlu olarak bilim düşünüyor. Çünkü termodinamiğin yasalarına göre enerji yoktan var olmaz. O halde Bigbang öncesinde de birşeyler var diye düşünülüyor. Bu zorunlu bir düşünce. Tıpkı Evrim teorisinde bilimin dindar olamaycağı gibi. Böyle teoriler kurması meşrudur, fakat bu teorilerde ısrar etmesi meşru değildir.
Yani bugün iki çıkmaza sahibiz.
Hamlet'in bu sorusu, realistik bir soru değildir. Mantıken zihinde kurgulanmış bir sorudur. Çünkü sonsuzluk problemiyle, tanrısız bir evren farzetsek diyelim, bunu da düşünemeyiz. Çünkü bu sefer de "karşı madde" nereden geldi? "bildiğimiz madde ile karşı madde" ikilisi nereden geldi? Diye bir soru çıkar karşımıza. Kanımca karşı madde teorisi de nedensellik zincirini sadece bir adım geriye çekiyor ve orada duruyor. Öte türlü, "karşı madde yok" derseniz de bu metafiziki anlamı olan bir unsur oluyor. Böylesi tanrı varlığına daha çok uyuyor.
Demek istediğim, insan aklıyla iki sorun da çözülemez. Böyle sorarak ne tanrılı, ne tanrısız farketmez, bir sorunu çözemeyiz. Çünkü insan aklı sonsuzluğu kavrayamıyor. Ama bugün bizim kendi varlığımız, "sonsuzluktan bir türlü maddenin başlangıcına gelemeyen" cinsinden bir abukluğu kendiliğinden bertaraf ediyor.