Fizik beden, yeryüzü enkarnasyonunun sembolüdür. Hermes'in Zümrüt Levhası bizlere şunu öğretir ki, "Tekliğin mucizelerini gerçekleştirmek için, yukarıda olan aşağıdakine, aşağıda olan da yukarıdakine benzemektedir."
Demek oluyor ki, eğer reenkarnasyon ruh için mevcut ise, aynı şekilde beden için de mevcuttur: Diğer bir ifadesiyle, eğer bir ruh başka bir maddî varlığın içine yeniden gelebiliyorsa, demek ki bir dünyasal beden de yeryüzünü hiç terk etmeden başka bir dünyasal beden içinde yeniden ortaya çıkabilir.
Ruhun astralde geçirdiği bir staj döneminin (hazırlık dönemi) ardından maddî bir bedene geri dönüşü olan reenkarnasyon ile, yeni bir maddî bedene gelinmeden evvel hayvan bedenlerinden ve bitki bedenlerinden geçiş olan ruh göçünün (metampsikoz, tenasüh) birbirine karıştırılması işte buradan kaynaklanmıştır. Reenkarnasyon ile ruh göçünü asla birbiriyle karıştırmamak gerekir; çünkü insan gerilemez ve ruhu da asla bir hayvan ruhu hâline gelmez.
Şimdi, fizik bedeni inceleyelim. Fizik beden üçlü bir taşıyıcıdır: Üç ilkeyi taşır ve bu üç ilkenin her birinin kendi özel alanını oluşturan üç merkeze sahiptir. Beden şunları taşımaktadır:
1)- İçgüdülerin ilkesi. Bu tamamen fiziksel bir ilkedir ve alanı da karındır.
2)- Duyguların ve astral güçlerin ilkesi. Bunun alanı göğüs bölgesidir ve merkezi de kalp pleksusudur.
3)- Mantalin ve ruhsal güçlerin ilkesi. Bunun alanı baş bölgesidir.
Bu ilkelerden yola çıkılarak bedenler oluşturulmuştur ve eğer gerekirse bir fizik beden, bir astral beden ve bir mantal beden vardır denebilir; ancak bunlar yalnızca sözcüklerden ve düşüngüsel bölümlerden ibarettir. Biz ise her zamanki fizyoloji ile yetineceğiz.
Fizik beden, toprak (yer, yeryüzü) tarafından bir enkarnasyonda kullanılmak üzere diğer ilkelere sağlanmış olan bir elbisedir; bu, bir hayat için insan biçiminde evrimleşmiş olan topraktır.
Bir odun parçasını örnek alalım. Bunu bir şöminede yaktığınız zaman ışık ve sıcaklık çıkar ve geriye de caputmortuum hâlinde kül kalır. Odun açısından kül, toprağın ona vermiş olduğu ve yeniden toprak olan şeyi temsil eder. Sıcaklık ve ışık ise, güneşin bitkiye vermiş olduğu ve yeniden güneşsel güçler plânına geri döneni temsil eder.
Mineraller kemikleri meydana getirirler, ki bu, Eskilerin Toprak dedikleri unsura karşılık gelir; bitkiler kasları ve vejetatif organları sağlarlar: bu, Eskile/in Hava unsuruna karşılık gelir; hayvanlar nöronları (sinir hücreleri) ve sinirleri sağlarlar: bu, Eskiler"in Ateş unsurudur ve buna sinir gücü de dahildir. Son olarak, organik sıvılar Su unsuruna karşılık gelmektedir.
Görüldüğü gibi, insan bedeninin kökeni hayvan bedenlerinin ve geçmişteki hâllerin evolüsyonuna (değişim; gelişim; ilerleme; evrim) dayanmaktadır.
Okült bir yasa vardır; adı "tekrar yasası" dır ve buna göre, evrim spirali üzerinde klişeler üç defa ortaya çıkarlar, ancak bu, değişik anlarda ve her seferinde spiralin daha yüksek bir plânında gerçekleşir.
Bu yasa, hücrelerin bir insan bedenine iştirak etme onuruna ulaşmadan evvel geçip gelmiş oldukları hayvan bedenlerinin biçimlerini dış biçim itibarıyla yeniden oluşturan fizik bedenin ana rahminde meydana getirilişi sırasında da yeniden kendini gösterir.
Fizik beden bir kere oluştuğunda, yeryüzü atmosferiyle solunum vasıtasıyla ilişkiye geçer ve dünya hayatının gelişimi kendi yolunu izler. Bu gelişim sırasında fizik beden, kemiklerini beslemek için mineralleri, kaslarını ve iç organlarını beslemek için nebatları ve sinir hücrelerini beslemek için de hayvanları sindirir.
Fizyoloji kitaplarında fizik bedenin hayat boyunca geçirdiği çeşitli değişimler yer almaktadır. Biz yalnızca şunu belirtelim ki, fizik beden, oluşumu sırasında dünyanın ona vermiş olduğu unsurları içine çekmeye (soğurmaya, emmeye) ve bunları sabit yasalara uygun olarak dönüştürmeye devam eder.