Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TAŞ İLE BAĞLANTILI İNANÇLAR - 3  (Okunma sayısı 5143 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 14, 2010, 08:34:16 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu bölümde konumuz, taş ile bağlantılı inançlara ilişkin olmak üzere Hıristiyan dünyasının tutumu…



Taşlarla haşır neşir olanlar, din ve inançları her ne olursa olsun Hıristiyanlıkta Kilise tarafından “Pagan” olarak nitelendirilmiştir.

Hıristiyan ilâhiyatı, önce Pagan inançları olarak görülen bu folklorik alışkanlık, gelenek, görenek ve uygulamalara karşı savaş açmış, ancak başa çıkamayınca bunların bir kısmını içine sindirmek zorunda kalmıştır.

Bu arada şu Pagan sözcüğünün hiçbir şekilde “inançsız” anlamına gelmediğini de belirtmeliyim. Pagenus kökünden gelen bu sözcük, aslında “ülke ülke gezenler” anlamına gelir. Bu ülke ülke gezenler acaba kimlerdir? Bunun da üzerinde düşünmek gerek. Masonlara sorarsanız, onlar bunu hemen kendi açılarından değerlendirip, bina yapıcıları olduklarını söyleyebilir.

Hıristiyanlıkla ilgili kayıtlarda, Avrupa’da megalitik taşlara olan inancı ortadan kaldırmak için, 12 adet iri taşın doğrudan St. Patrick tarafından yok edildiği belirtilir. 438 yılında “Theodosian Kuralı” diye anılan bir ferman ile, binlerce yıl öncesinden gelen bu taşlar artık Hıristiyan ilâhiyat sisteminin içine alınmıştır. Bir diğer deyişle, Pagan diye adlandırılan ve kötülenen bu ilâhilikle buluşma ve haberleşme aracı, Hıristiyan ilâhiyatının bir parçası olmuştur.

İçine taşlarla bağlantılı eski inançları sindirmiş Hıristiyanlık ile ilgili en güzel örneklerden birini, 16. yüzyılda yapılmış bir tabloda hemen fark edebiliyoruz. Paris’teki St. Merry kilisesinde bulunan bu tabloda, Ste. Genevieve yani kentin koruyucusu olan azize, çevresinde koyunları ile ortada oturmuş; hepsini çevreleyen taş dikitler var. Azize bir yandan da korumaya aldığı, kurtarılmış, belâların asla uğramayacağına inanıldığı kente yukarıdan bakmakta...



Dikkat çeken ilginç bir nokta da Hıristiyanlığın devraldığı ya da içine sindirdiği bu sistemde yer alan megalitlerin üzerlerine Hıristiyan ilâhiyat sisteminin simgeleri kazınarak yeni sistemin içine çekilişidir. Bu devşirme işlemi, elbette bu işin ehli olan, çağdaş masonların tarihçeleri diyerek sahiplendikleri  taş işleme zanaatçıları tarafından yapılmış ve doğal olarak da bu zanaatkârların kuruluşlarına ilişkin her türlü işaret, simge ve ikonografi de bu devşirme işleminin içine katılmıştır. Belki de Hıristiyanlığa ilişkin elementlerin inşaatçı mason localarına girdiği noktalardan biri bu esnada oluşmuştur.

Daha önce değinmiştim: İnsan eliyle yapılmış ve bir yere diklemesine konulmuş çok iri ve ham görünümlü bir yekpare taşa genelde “menhir” deniyor. Anca bu gibi taşlar üzerine işlemeler yapılmış da olabilir.

Fransa’nın batısında, St. Uzec’de bulunan bir menhir üzerindeki işleme çok ilginçtir. Bu taşın tepesindeki haç ve bir yüzüne resmedilmiş olup İsa’ya ait olduğu varsayılan resim, artık Hıristiyanlaşmış Pagan kökenli inançları çok iyi anlatmaktadır.



Bu menhirde İsa’nın hemen üstündeki simgelerin taşın yüzeyine kazılmış olması, eski taş işleme ustalarının yasaklanan bir geleneğin ve tozların arasında bırakılmış bir inanç sisteminin dünya üzerindeki tek temsilcisi olup olmadıkları hususunda soru işaretleri oluşturmaktadır. Bir diğer deyişle, yasaklanan ve yok edilmeye çalışılan bir inanç ile Hıristiyanlık öncesine ilişkin olup bu devşirmede yer alarak görev yapan taş ustaları (masonlar), gizemli bir şekilde bu geleneği kendi içlerinde yaşatmayı sürdürüyordu.

Aslında burada her ne kadar doğrudan Hıristiyanlık ile ilgili motifler ağır bir şekilde kendilerini belli etmişse de, kimilerinin düşüncesine göre bu zamanlarda taş ustaları İsa’yı tanımamış, ruhban takımını reddetmiş ama kendileri birer İsa gibi olma pratiğini sürdürmüşlerdir.

18. yüzyıla doğru İngiltere halkı, daha önce adlandıramadıkları bu taşları adlandırmaya başlamıştır. Genelde, diklemesine duran taşlar “Peulvan” olarak da anılmıştır. Peulvan, Kelt kökenli bir sözcük olup “uzun taş” anlamına gelir. Bunların sayısı çoktur. Ham ve dik duran bu taşların ne amaçla kullanıldığı halen kesin olarak anlaşılamamıştır. Kimileri toplu mezarları işaretlemek amacıyla dik bir şekilde dikildiğini iddia ederken, kimileri de astronomik yerleri işaretlemek, gökyüzünün haritasını çıkartmak için dikildiğini söyler.

Kimileriyse bunların bir tür “ruhların barınağı” ya da başka boyutlara geçişin birer atlama noktası olduğunu ileri sürmüştür.

İngiltere’de olduğu gibi, Portekiz, Güney İtalya ve Fransa’daki bu taşlardan bazılarının üzerinde canavar ya da fallus biçimindeki cinsel organların kazılı olması da dikkat çekmektedir.

Üzerinde vahşi hayvan resimlerinin kazılı olan taşların, bir şekilde çeşitli ölülerin ruhlarına besin kaynağı olduğu şeklinde bir inanç vardır.

Bu dikili taşların bazısının tanrıça ve yer tanrısı, esas tanrı imajı olarak “Ana Tanrı”nın simgesel anlatımı olduğu da ileri sürülmektedir.

Bir de bunların yürüyüp hareket etmelerine ilişkin bir inanç var ya!... Ondan ötürü bunların, kimi taşlaşmış kahramanlar oldukları da düşünülmüştür. Kimileri bunların kutsal kaynakların işareti olduğunu düşünmüştür. Bu kutsal ve simgesel kaynağın başka dünyalar ya da evrenlere açılan bir kapı olduğu da düşünülmüştür.

Dik duran ya da öyle durmak üzere dikilmiş taşlar, ister Avrupa’daki adlarıyla menhirler ister Hindistan’da onlara verilen adla “lingamlar” olsun, insanların bunlara hep aynı amaç ile yaklaşıp, medet umduğundan kuşku duyulamaz. Bu taşlara verilen simgesel anlamlardaki yaklaşım ve benzerlik, tıpkı kutsal ağaçlara gösterilen yorum ve beklentiler gibidir. (Kutsal ağaçlar da başlı başına bir başka konu) Aslına bakılacak olursa, büyük olasılıkla her ikisi de fallik geleneğin bir parçasıydı.

Ancak taşlar sadece dikilmekle kalmamış, Dikilen üç ya da dört taşın üzerine bir yatay taş yerleştirilerek bir yapıt oluşturulmuştur. Buna ise genellikle “dolmen” denilmektedir. 



Dolmenler, onu yapan ve doğurganlıkla özdeşleştiren atalarının bir anıtı olarak da görülmekteydi. Onlardan alınan parçaların bir biçimde ruhları iyi veya kötü olsun etkileme gücü bulunduğu şeklindeki inanç, hastaların tedavilerinde kullanılma geleneğini de birlikte getirmişti. Bir bakarsınız başı ağrıyanın kafasına bağlanır, bir bakarsınız karnı ağrıyanın göbeği üzerinde tutulurdu.

Bazı değişik bölgelerde büyük ve yatay duran taşların “dolmin” y da “dolmen” (masa) anlamında bir sözcük ile adlandırılmış olması, eski efsanelerdeki devlerin yemek yediği yer amacı ile yapıldığını düşündürmektedir. Aynı taşlar Germanik kültürlerde “Hunenbedden” (tavuk yatağı) ya da “Riesengrabern” (dev kazı) terimi kullanılarak, devlerin mezarı olarak nitelendirilmiştir.



Dolmenlerin çevresindeki arkeolojik kazılarda insan iskeletlerinin bulunması, bunların aynı zamanda bir tür sunak şeklinde kullanımının olduğu düşüncesini akla getirmektedir.

Doğal olarak tüm bunlar sade buz dağının su üstünde kalan bölümü olabilecek kadar çok daha kapsamlı olabilecek bir konunun pek sınırlı bir anlatımıdır. Aslında uygarlıkların başından beri insan, ölülerini, bir tür “öteki taraf” diye adlandırdığı bilinmeyen ile haberleşme aracı olarak görmüştür. Böylece ölen kişinin ruhunun aynı zamanda kendi aralarında kalacağına, kendilerine yol göstereceğine ve görünmeyen tehlikelere karşı koruyacağına inanmıştır. Bunun nedeni, ölü bedeninde bir tür öteki dünya ile temas noktası ya da vesilesi, bunun bir ışık olarak görülmesidir. Bu çok eski ve yaygın bir âdettir. Mısır’daki mumyalardan tutun da eski katedrallerin altında saklanan din adamlarının mumyalanmış cesetleri, hep bu inancın bir parçasıdır.






Bu noktaya geldiğimizde toplu mezarlara değinmek gerekiyor. Fakat konuyu çok uzatmış olduğum için onu bir sonraki bölüme bırakıyorum.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Batıl İnançlar

Başlatan bugfree Inanc Uzerine

3 Yanıt
3581 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2008, 08:25:55 öö
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2920 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 10, 2009, 12:40:21 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2533 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2010, 10:19:12 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2357 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 11, 2010, 07:43:58 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4587 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2010, 07:30:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3261 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 15, 2010, 08:33:15 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2137 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 16, 2010, 01:40:09 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2392 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2010, 06:30:17 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2405 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 19, 2010, 03:26:32 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6180 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2011, 03:21:44 öö
Gönderen: seteney