Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Diger Konular => Konuyu başlatan: mbulut - Ocak 27, 2015, 11:24:09 ös

Başlık: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: mbulut - Ocak 27, 2015, 11:24:09 ös
''....Mustafa Kemal,Müfit ve Lütfi,Şam'da,Hamidiye çarşısının bir yerinde,küçük bir dükkancıkta önemsiz alışverişlerle rızkını çıkarmaya çalışan birisiyle tanışıyorlar.Burası esnaftan Mustafa Efendinin dükkanıdır.Mustafa Efendi,ayağında kundura yerine nalınla dolaşan babacan bir adamdır.Dükkan rahat olmadığı için sandalye getirtip dükkanın önünde oturuyorlar.Fakat Mustafa Efendinin hali Mustafa Kemal'in dikkatini çekiyor.Dükkanın içini görmek istiyor.Boş denecek kadar hafif raflar.Ortada bir masa.Ama masada ve bazı raflarda birçok kitaplar.Tıbba,felsefeye,inkılaba,hatta sosyalizme ait eserler.Anlaşılıyor ki,Mustafa Efendi (Cumhuriyet devrinde mebus Mustafa Cantekin) aslında bir tıbbiyelidir.Fakat hürriyetçi hareketlerinden dolayı yakalanmış,mektepten çıkarılmış,Şam'a sürülmüştür.Mustafa Kemal onunla ilgileniyor.O günkü tanışmadan sonra bir gece Mustafa'nın mütevazı evinde buluşmaya karar veriliyor.O gece Dr.Mustafa'nın söyledikleri kesindir:

-İhtilal yapmalı,inkılap yapmalı...

Mustafa Kemal bu fikirlere çoktan hazırdır.Tıbbiyenin son sınıfından çıkarılıp sürülen Mustafa ilave ediyor:

-İhtilal yapmalıyız.Çok kıymetli arkadaşlarımız vardır.İnkılap yapmalıyız.

Müfit ayağa kalıp bağırıyor:

-Behemehal yapmalıyız!...

Hepsi heyecan içindedir.Fakat Lütfi Bey bu hareketlere fiilen karışmak arzusunda değildir:

-Sizinle beraberim.Ama benden bir şey beklemeyiniz,diyor.

Mustafa Kemal durumu hallediyor:

-O halde siz buradan derhal gidiniz.Bizim bundan sonra konuşacağımız şeyleri,sizin duymanız iyi olmaz!

Lütfi Bey dostça ayrılır.Ondan sonra konuşmalar başlar.İhtilalden,bu uğurda ölmekten bahsedilir.Ama Mustafa Kemal,ondan sonra da daima göstereceği hesaplı ve muvazeneli (dengeli) gayeciliği orada da gösterir:

-Mesele ölmekte değil;ölmeden idealimizi,yaratmak,yapmak ve yerleştirmektedir...

Bu kısa cümlede,onun mizacı ve büyük hikayesinin ona daima hakim olan bütün bir prensipler sistemi vardır:Ölümü ve tehlikeyi göze almak,ama ölmeden muvaffak olmak,yaratmak,yapmak ve yerleştirmek...

Bu mizaç ve karakter,heyecanının değil,mantığın ve sağduyunun ifadesidir.Bu mizaç ve karakter örgüsü,Mustafa Kemal'in harekat icraatına,hayatının sonuna kadar hakim olacaktır.

İşte gizli,ihtilalci ''Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'' orada ve o gece üç kişi arasında kuruldu...'' (Tek Adam-Şevket Süreyya Aydemir)

Yıkmak,bozmak en kolayıdır.

Peki yapmak,yaratmak mı daha zor yoksa devam ettirmek mi ?

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: İNSAN - Ocak 28, 2015, 07:06:32 ös
Sayın mbulut, güzel bir ileti olmuş emeğinize sağlık.
Muhtemelen de iletinin sonunda var olan "yapmak mı
zordur,devam ettirmek mi " sorusunu üyelerimiz zihinlerince cevaplasın diye sordunuz.
Ben de kendi fikrimi bu amaç vesilesi ile paylaşmak istiyorum.
Kanaatime göre buna iki şekilde cevap verilebilir.
Birincisi ve önceliklisi şu:
"Yaptığımız şey nedir ? "
Eğer yaptığımız şey bir mısır piramitleri ise bunu yapmak zor ve devam ettirmek daha kolaydır. Artık taşlar bütün hünerlerle yere gömülmüş ve toprakla tecessüm etmiştir.  Rüzgar onu çok da fazla yoramaz.Onu yerinden söküp atamaz.
Fakat yaptığımız şey , piramidin içinde saklı bir mezarsa onu yapmak kolay ve koruyup devam ettirmek ise aksine daha zordur.
Yani bir kişinin bir meydana çıkıp "Ben Tanrıyım" demesine benziyor ikinci durum.
 Bunu yapmak ve etrafında bir kitle oluşturmak oldukça kolaydır.
Ama zor olan, onları etrafında tutmak ve bunu onlara inandırmaktır.
Saygılar.
Başlık: Ynt: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: mbulut - Ocak 29, 2015, 10:39:22 öö
Katkınız için ben size teşekkür ederim.

Konu ile alakalı sembolik paylaşımınızı biraz açmanız mümkün mü? 

Anlayamadığım için ne yorumlayabiliyor,ne de bir bilgi edinebiliyorum.Anlayışla karşılamanız dileğiyle...
Başlık: Ynt: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: İNSAN - Ocak 29, 2015, 05:51:06 ös
Gökkubbe altında söylenmemiş söz yok. Her şey söylendi ve evrende
bir ipe asılı halde sahiplerini bekliyor. Çünkü önce söz vardi ve o söz tanrıya aitti.
Bizler ise bu kutudan çıkardığımız sözlere yeni biçimler katıyoruz sadece.
Eminim söyleyeceklerim de söylendi sayın mbulut, ama umarım varlıkları devam eder.
...
Bir şair düşünelim önce. Çıkıp kelimelerden bir cümbüş yaratarak ortaya bir şiir çıkardı. Güzel ve oldukça tempolu bir şiir.
 Bu şiir yapım ve yayım aşamasından sonra varlığını sürdürecek, gittiği yere de artık bu kaygı ile gitmeyecek.
...
Ama bir de bir ressam düşünelim.
Zihnindeki renklerden güzel bir tablo meydana getirecek.
 Fırça, usta bir el yardımı ile hareket ederek ortaya muazzam bir görsel çıkaracak. Sonra da onu insanların estetik alanına sunacak.
Ve bu tablo da oluşumunda zorlanmazken ,gittiği her yere sahibine yok olma korkusu ile gidecek.
Yani yaptığımız şey şiir olunca devam etmek kolay; tablo olunca işler tersine dönüyor ve onu korumak oldukça zor.
...
Tabi bu yazılanlar sadece birer anoloji.
Aynı sonuçlar kurumlar,değerler ve bireyler için de geçerli.
Malum, ülkede seksen bini aşkın dernek, sekseni aşkın ise parti var. Bir çay ocağında üç-beş kişi oturup bir dernek, sayı biraz da artınca parti kurabiliyorlar.
Hatta bunların bazılarında kimseden de izin bile almadan, diğer güne hemen koltuğa oturuyorlar.
Biraz zaman geçtikten sonra da,amaçlarına ulaşamayınca dükkanı kilitleyip evlere dağılıyorlar.
...
Yani, bu gibi virajlarda  konu "teşkilat" olunca, çok da uzun soluklu olmadıkları tarih boyunca da açıkça tecrübe edilmiş ;
Birçoğu çok zaman geçmeden bitkisel hayata girmiş.
...
Buraya kadar olan kısım sadece görünen somut olan alanı kapsıyor. Ama bir de bu işin felsefik yanı var. Felsefe de bizim "yapmak mi devam ettirmek mi zor" konusuna değinmiş ve soruya yeni ufuklar getirmeye çalışanlar olmuş.
Bu ufuklardan birini Jean Baudrillard getiriyor mesela.
'Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi' kitabında nelerin nasıl oluştuğunu ve nasıl yok olduğunu ilmek ilmek işliyor.
Ona göre , bir şey var olduğu andan itibaren yok olmaya başlamıştır. Ve ortadan kaybolmayı bilmeyen bir bireyin,kurumun,değerin var olması mümkün değildir.
Ve yazar, 'insan şeyleri kafasında canlandırıp,var ederken aynı zamanda da onları ait oldukları ham gerçekliğin içinden kurnazca çekip aldığını' söylüyor.
Yani ona göre Marx, sosyalizmi ortaya çıkardığı andan itibaren,temsil ettiği şeyi ortadan kaldırmaya başlamış.
...
Ancak Jean Baudrillard'a göre yok olmayan bir şey vardır. O da 'ikilik'.
Zira ikilik ne unutulabilir ne de yok edilebilir.Çünkü ona göre bu oyunun kuralı ikiliktir.Ve karşı çıkılması olanaksız sözleşme kuralıdır.
Buna benzer daha birçok şey diyor Baudrillard.
...
Çok uzatınca yine birçok şey birbiri içine geçeceğini bildiğim için abartmak istemiyorum. Bu sakın konuyu önemsemediğim anlamına gelmesin ama. Son olarak bu konu ile ilintili olacağını düşündüğüm Matta'dan bir söz söyleyerek topu sana bırakmak istiyorum  sayın mbulut. Umarım biraz daha anlaşılabilir kılabilmisimdir yazıyı :

"Hiçbir şeye sahip olmayanın elindeki alınacak"



Başlık: Ynt: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: mbulut - Ocak 29, 2015, 10:09:18 ös
Topu tuttum ve paylaşımınızdan yararlanmaya devam ediyorum.

Ressam örneğinizden yola çıkacak olursak; tablo yapımına başlanmış,tablonun içeriği belirlenmiş ve geriye bir fırça bırakmış ressam.Benden sonra gelenler bu resmi daha güzel yapacak diye.Ama olmamış kimi resmi bozmuş,kimi fırçayı eline almaya korkmuş.İçlerinde en kötüsü bu mükemmel tablodan haberi olmayanlar.Sonuç; resim giderek bozuluyor ve bu durum gösteriyor bizlere devam ettirmenin ne kadar zor olduğunu..

Dile getirdiğiniz gibi ülkede 80 parti bir işe yaramıyorsa,81 işe yarayacaktır.Tabi halk demokrasinin,cumhuriyetin,özgürlüğün,vatan sevgisinin anlamını,önemini kavramış ise.Teşkilattan kastınız herhalde Türkiye Cumhuriyeti olacak.
 
Felsefi yönden konuyu ele almak yerine tarihi yönden durumu ele aldığımız zaman şunu belirtmek isterim;hiçbir Türk devleti başka devletler tarafından  yıkılmamıştır.Evet devletlerin yeri,ismi,ülküsü değişmiştir ama Türk milleti binlerce yıllık tarihe sahip olan bir millettir.O yüzden değişecek olan Türkiye Cumhuriyeti olacaktır.Sizin deyiminizle teşkilat.

Felsefi açıdan belirttiğiniz gibi konuyu ele almak nereye götürür bilemem.

Günümüzde en iyi yönetim şekli cumhuriyettir.Belki 200-300 yıl sonra farklı bir yönetim biçimi ortaya çıkar ve cumhuriyet bu durumda çağdışı bir yönetim şekli olarak kalır.İşte o zaman yok olması gerekir.Ama o zamana kadar en iyi bir şekilde devam etmesi gerekir ve devam ettirmek yapmak kadar zor olmasa da zordur.

Bu arada  forumun felsefe bölümüne çok katkınız olacağından hiç şüphem yok,tabi isterseniz.Bilgelerinizden yararlanmak dileğiyle..
Başlık: Ynt: Vatan ve Hürriyet
Gönderen: İNSAN - Ocak 29, 2015, 10:20:32 ös
Son bölümü yazmak yazmamak arasında ben de gelgit yaşadım doğrusu.
Bölüme uygun değildi.

Teşkilat konusunda da biraz niteliğe vurgu yapmak istemiştim. Konuya az da olsa can katarsa mutlu olurum.

Daha yeni başlıklar altında buluşmak dileğiyle kardeşim.

Saygılar...