Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Küçük Sistem ve Büyük Sistem  (Okunma sayısı 1131 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 24, 2019, 01:55:23 öö
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Merhabalar,
Bir zamanlar yazmış olduğum "deneme"mi sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım keyifle okursunuz.


Hiç baloncuklarla dolu bir akvaryum gördünüz mü?
Akvaryumun içinde olan baloncuklardan bahsediyorum. Belki de yüzlercesi hatta binlercesi... Aşağıdan yukarıya doğru tırmanırlar. Adeta birbirleriyle yarışırlar! Birbirlerini alt etmek için gösterdikleri onca çabayı görebilirsiniz. Velhasıl ulaştıkları yer onları sadece yok eder. Yok olup tekrar baloncuk olmak için suya karışırlar. Hayat gibi...

İnsanların kavgaları, insanların savaşları, insanların egoları, insanların hırsları, insanların kazanma tutkuları... Dünya zaten bu yüzden kirlenmedi mi? Bu yüzden değil midir buzulların erimesi? Bu yüzden değil midir insanların intihar etmeleri? Bu yüzden değil midir bir çok bitki ve hayvan neslinin tükenmesi?
Nesil tükenmesi derken, bir gün arkadaşlarla sohbet esnasında "Sizce en değerli şey nedir? diye sordum. (Böyle gariplikler yapan bir insanım, hani derler ya deli kuyuya bir taş atar diye...) Herkesten başka bir ses. Birisi çıktı altın dedi. Biri çıktı petrol dedi. Birisi çıktı yok ne petrolü sudur su dedi. Neyse fazla uzatmayayım sonuç olarak, insanlara "bana değerli bir şey söyler misin?" diye sorduğumda hep "ona" değer biçilen paraya göre söylediler. Haklı olabilirler de kendilerince. Peki bir şeyin değerine biçilen para, neye göre biçilir? Dünyadaki nadirliğine göre. O zaman kilit soruyu sorabilirim. Peki benden dünyada kaç tane var? Peki senden dünyada kaç tane var? Dünyada şuan 8 milyara yakın insan olabilir. Fakat bakmak lazım acaba aynı mıdır parmak izleri?
İnsanların DNA'larının %99.9'u aynıdır. Geriye kalan %0.1'lik o küçücük oran var ya. İşte o %0.1 de 8 milyar insanı farklı kılan orandır. O zaman var mıdır insandan daha nadiri?
Materyaller yer değiştirebilir, fakat insanı bir bütün olarak düşündüğümüzde (fiziksel, düşünsel, ruhsal) ölen bir insanın aynısının bir daha gelemeyeceğini söyleyebiliriz. Hatta ve hatta Dolly'i bilirsiniz, ilk klonlanan canlıydı hani. Klonlasalar bile sizi, klonlanan siz, gerçek sizle aynı olmayacaktır.

Konuyu çok uzattım, sizi de sıkmadan devam ediyorum.

Evet, nerede kalmıştık...
Ha evet! Küçük Sistem ve Büyük Sistem diyordum.
Biz sadece sistemin parçalarıyız. Peki sistem nedir? Sistem her şey ve hiç bir şey olabilir.

Toplu taşıma kullandığım günlerden birinde, bir çocuk gördüm.
Kucağındaki çiçekle yolculuk yapmaya çalışıyor, tırnaklarının içinde birikmiş toprak lekelerini göstermek istememecesine ellerini yumruk yapmış oturuyordu. Sanki bulunduğu ortama yabancı gibi, orayı hak etmiyormuş gibi insanlar ona bakıyorlardı. Ben de bakıyordum elbet fakat benim bakıp gördüğüm şey farklıydı!
Bilmem hangi ülkeden bilmem kaç dolara aldığı parfümün muhabbetini yapan iki kız, o kokoş sıfatlarıyla sadece çocuğa dalga geçercesine bakıyorlardı. Onların bulunduğu bu ortamda, o çocuğun yeri yokmuş gibi. (Kokoşlardı evet, bunu söylemek zorundayım. Çünkü kokoşlardı!) Bazıları da acırcasına bakıyorlardı. Çocukta gördükleri lastik pabuçlar, yırtık gömlek ve topraklı elleri onların hoşuna gitmemişti. Daha sonra çocuğu işaret edip, kendi aralarında konuşan bir kaç kişi bile gözlemledim. Hiç umursamadan çocuğa doğru parmaklarıyla işaret edip konuşuyorlardı kendi aralarında. Onlar konuştukça ben daha çok utanıyordum.
Gözlem yeteneğime güvenen ben, açık yüreklilikle yanıldığımı söylemeliyim. Yanıldığım şey; insanların, çocuğa değil, çocuğun kucağındaki o ihtişamlı beyaz çiçeğe bakmalarıydı. Meğer çocuk umurlarında bile değilmiş. Sonra düşündüm hangisi daha iyidir diye? Çocuğun varlığını görmezden gelmek mi, yoksa çocuğun varlığının farkına varıp onu istememeleri, küçümsemeleri mi?

Kafamda bunları düşünürken, akabinde başka bir senaryo daha vardı elbet. Sanki birisi o çocuğa "git ve bu çiçeği, hayatın boyunca hiç görmediğin ve bir daha ölene kadar da görmeyeceğin o insana ver." demişti.
O çiçek çocuktan çıkacaktı ve sahibiyle buluşacaktı. Belki de sevgilisini aldatmış ve vicdan yapan bir sevgilinin/eşin özür çiçeğiydi. Belki de yeni iş tebrik çiçeğiydi. Belki de yıllar sonra torunlarını parkta salıncakta sallayan o tontiş dedenin çiçeğiydi. Çocuk görevini yerine getirmeseydi, ya da başına bir kaza gelseydi, acaba 50 sene önce evlenebilir, torunlarını da sallayabilir miydi o tontiş dede?

Ama o çiçeği taşıyan çocuk, ne tontiş dedenin, ne torunlarının ne de kimsenin umurunda olmayacaktı. Çünkü o sistemin küçük parçasıydı... Yani sistemin var olmasına katkı sağlamış bir parçaydı.
Gülmeliyiz! Pozitif enerji yaymalıyız hayata! Çünkü; belki de, insanların alaylı bakışlarına maruz kalarak yılmadan yerine getirdiğimiz “o” görevimiz, 50 sene sonranın mutluluk tablosunu çiziyordur.

Sevgilerimle
Mars
« Son Düzenleme: Ocak 24, 2019, 02:02:59 öö Gönderen: Mars »


Ocak 24, 2019, 09:55:11 öö
Yanıtla #1
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 42
  • Cinsiyet: Bay

Sayın @Mars , (affınıza sığınarak) yazınızı okurken aklıma Mahsun Kırmızıgül filmlerinin geldiğini belirtmek isterim.
Çocuk hakkındaki duygu ve düşüncelerinizin o iki kokoş kız için de filizlenmesini dilerim...
Olmamak, olmak..


Ocak 24, 2019, 11:06:36 öö
Yanıtla #2
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Sayın @Mars , (affınıza sığınarak) yazınızı okurken aklıma Mahsun Kırmızıgül filmlerinin geldiğini belirtmek isterim.
Çocuk hakkındaki duygu ve düşüncelerinizin o iki kokoş kız için de filizlenmesini dilerim...

Teşekkür ederim Sn Fason. Hayat mücadelemiz zaten bu. Bizim gibi dünyaya bakmayanlara da sızabilmek.