Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Fantastik – “Nasıl Mason Oldum...”  (Okunma sayısı 13018 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 12, 2010, 01:43:57 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Şimdi Efes’teki konser sırasında kurduğumuz zihinsel iletişimimizde Yasef Bey’in anlattıklarına onun ağzından aktararak devam ediyorum... Bir yandan müziği dinliyor, diğer yandan iletişimi sürdürüyordum.



«Masonlukta “tekris” dediğimiz kabul merasiminin yapılacağı gün çok heyecanlıydım.

Bana birçok şey anlatmışlardı, ben de birçok şey okumuştum ama buna rağmen neyle karşılaşacağımı tam olarak bilmiyordum.

O gün öğleden sonra dükkânı kapatıp eve gittim. Banyo yaptım; tıraş oldum. Siyah takım elbisemi giyip, neredeyse bir damat gibi hazırlandım.

Sonra Sıtkı Bey ile Beyoğlu’nda Lebon Pastanesi’nde buluştuk.»


Bu aşamada Yafes Bey bir de nostaljiye takılıp, şöyle dedi:

«O pastane şimdi artık yok. Çok oldu kapanalı. Yazık oldu! Hâlbuki eski İstanbul sosyetesinin, sanatçı ve yazarların buluştuğu bir yerdi.»

Sonra da devam etti:

«Mason locasının bulunduğu bina, oraya çok yakındı; birçok kere önünden geçmiştim o binanın, biliyorum. Masonların orada toplandığı aklıma bile gelmezdi.

Beni binanın arka kapısından içeri aldılar. Bodruma indirdiler. Sıtkı Bey “Haydi bakalım, kolay gelsin!” diyerek gitti. Benimle kalacağını zannetmiştim ama öyle deyince sesimi çıkarmadım. Demek usul böyleydi.

Yalnız değildim. Masonluğa girmek üzere benden önce gelmiş iki kişi daha vardı. Başlangıçta birbirimize karşı biraz çekingen davrandık ama baktık ki burada biz bizeyiz, gelen giden de yok, hoş beş etmeye başladık. O sırada tanımadığım birisi çıkageldi. Her birimizin ismini, ne iş yaptığımızı falan sordu; bir kâğıda yazdı. Bizimle bir süre sohbet ettikten sonra gitti.




Eyvah!... İşte bundan sonrasını aktaramam çünkü bu forum kurallarının 17. maddesine aykırı düşer. Daha önce yapmadığım bir işi burada yapmalı, kitabın uzunca bir bölümünü atlamalıyım.


Yasef Bey’den bu bilgileri edinirken gene kuşkuyla düşünüyordum. Ona belli etmemek isterdim ama bu olanaksızdı. Beni algılamaması için aramızdaki iletişimi kesmem gerekirdi. Aldırmadım. Ne olacaktı ki sanki o da benim düşündüklerimi bilirse!

Bugün internette bir tıklamakla erişilemeyecek bilgi yok. Sırlar, gizler, simgelere bu kadar bağlılık neden?... Bu yüzden dışarıdakiler Masonluğu yanlış anlıyor ve bu kurumda karanlık işler çevrildiğini sanıyor. Masonların her şeyi ele geçirdiğini, çıkarları peşinde koştuklarını düşünüyor. Ya şu “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” üçlemesine ne demeli?... İçlerinde bile bunlara öyle pek inanmayan, ütopya olarak görenler var. Hatta yurdumuzdaki ünlü bir masonun felsefe kitabında kardeşlik ilkesinden söz edilirken, “İnsanları kardeş sayma ülküsüyle toplumu düzenleme düşçülüğü” diye yazılıp, eklenmiş: “Bu metafizik düşüncenin gerçeklerden yoksun törebilimsel düşlerindendir. Dar kafalılar bu propagandaya inanırlar!”

Bunu yazan da bir mason…

Gene aynı şekilde, eşitliği bilimsel açıdan sadece sınıf farklarının ortadan kaldırılması olarak görenler var. Hatta kimileri daha da ileri giderek, toplumda eşitlik isteğini “değerliyi kıskanmak” olarak niteliyor. Dünyada çıkarlar daha ağır basıyor. Onlara göre kardeşlik safsatadan başka bir şey değil.

Buna karşın, öğrendiğim kadarıyla Masonluktaki konu ve yöntemler beni de etkiliyor ve “harici” dediklerinin düşünceleri arasında kararsız kalıyordum. Belki bunlar masonların geniş düşünce özgürlüğünü gösteriyor, bunları açılıma elverişli simgeler olarak kullanıyorlardı. Kim bilir, belki ben de Yasef Beyden öğrenmiş olduklarımı aklımın bir köşesinde tutarak, ancak bu konuyu objektif olarak daha geniş kapsamlı bir şekilde inceleyince açık bir görüşe varabilecektim.

Yasef Bey, düşündüklerimi onayladıktan sonra anlatmayı sürdürdü:



O sürdürmüş ama ben kesmek zorundayım ne yazık ki… Sadece yazarın bu aradaki bir deyişini verebilirim:



Evet, anlaşılan orada âdeta bir piyes sahneye konuyor. Bu öyle bir piyes ki, izleyiciler de rol alıyor. Herkes kendi üstüne düşen rolü oynuyor, kendi payını anlayabildiği kadarınca alıyor. Tasavvuftaki “kaşığı kadar alma” örneğinde olduğu gibi... Masonluğa olasıya karşı bir kitapta bunların saçma sapan bulunduğunu ve masonları kendi aralarında tiyatro oynattıkları gerekçesiyle alaya alındığını okumuştum.

* * * * * *

Bu noktada Yasef Bey töreni anlatmasına ara vererek, bir başka konuya geçiş yaptı.

«Çok üzüldüğüm bir şey var... Maalesef o gün Masonluğa birlikte girdiğimiz o iki kardeş, benimle beraber bu güzel, mutlu ve faydalı yolda yürümedi. Birkaç toplantı sonra ikisi de sık sık toplantıları ihmal etmeye başladı; daha sonra hiç gelmez oldular.

“Neden?” diye düşündüm hep... Kendilerini görüp soramadım.

Sonradan öğrendim ki, ismi Erim olan kardeşim sıkılmış, Masonluğa girerken burada bambaşka bir ortam bulacağını zannediyormuş ve aradığı her ne idiyse onu bulamadığı için ayrılmış. Öteki yani Maksut ise buradaki felsefeyi kendine göre çok ağır görmüş. Halbuki o değil miydi Evrenin Ulu Mimarı hakkında çok güzel bir yorum yapıp, üstatların takdirini kazanan?...

Her ikisi de benim gibi sabredip, Masonluğu kendilerine bir hayat tarzı edinme, hem kendilerine hem çevrelerine ve cemiyete faydalı olma fırsatını teptiler. Bence yazık oldu. Üstelik oradaki iyi niyetli masonları epeyce uğraştırdılar...

Fakat biz Masonlukta bundan ötürü şikâyet etmeyiz. Tek bir tekris merasiminin bile kişiye çok şey kazandırdığına inanırız. Onlar da mason olmaya layıktı; oldular ve hayatları boyunca öyle kalacaklardır; locadan ayrılmış olsalar bile...

Buna rağmen ismi Erim olan o kardeşin ayrıldıktan sonra, çeşitli çevrelerde bizleri ve Masonluğu eleştirdiğini de duyduk ve çok üzüldük. Masonluk zaten kardeşlerin hür eleştirilerine açıktı. Sonra ahde vefa diye bir şey vardır. Ayrılıp kötüleyenler, kendi gerçek karakterlerini belli ediyorlar. Demek o kardeşimiz hakikaten Masonluktan çok daha başka şeyler beklemişti.»



Yasef Bey, benim dileğim üzerine Masonluğa nasıl girdiğini, böylece bu kuruma giriş töreninin de nasıl bir şey olduğunu anlatıyordu ama bu arada gene Masonluk ile bağlantılı birtakım başka konulara değinmeden edemiyordu.

Onu haklı gördüm ve hiç dokunmadım. Masonluğa öylesine sıkı bağlanmıştı ki…

Düşünceleri arasında verdiği diğer bilgiler, bu kurumu daha iyi anlayabilmek bakımından yararlı da oluyordu.

Hem başka bir şey daha anlaşılıyordu: Belki Masonluk, bir kurum olarak ve ilkeleri bakımından çok güzel olabilirdi. Fakat bu kuruma girip mason olan kişilerden kimileri buna ayak uyduramıyor, her ne kadar “Masonlukta bireysel çıkar yoktur.” denilse de kendi derdine düşenler oluyor, böylece bu kurum da bundan zarar görüyordu. Okumuş olduklarım da bunu teyit ediyordu. Çoğu Masonluğu kötülüyordu ama asıl kötülenmesi gereken kimi masonlardı; Masonluğun bütünü değil.

Bunun acısı Yasef Bey’in de içine oturmuştu. Anlatmaya devam etti:

«Sonra bir “and” metni okundu ve bize yemin ettirildi.

Bu, Masonluğa ve prensiplerine sadık kalacağımıza dair, geleneksel ve her toplulukta yapılabilen bir sadakat yeminiydi. Ne dinimize veya inancımıza bir aykırılığı vardı ne de vatana karşı olan mükellefiyetlerimize… Üstelik, bu yemini etmeye mecbur olmadığımız, istemiyorsak gidebileceğimiz de söylenmişti. Hiç gider miyim? Aksine, ne olursa olsun burada kalmaya, Masonluğun nurundan feyiz almaya kararlıydım.

Sadakat yemini çoğu kimseye belki manasız gelebilirdi. Formalite gibi de görülebilirdi. Çünkü cemiyetimizde onca yeminler edilmesine rağmen hepsinin çiğnendiğini görüyoruz. Nice sözler unutulup gidiyor. Belki de hep formalite icabı ve zaten çiğnenmek için olduğundan.

Bu yemin sırasında bana en çok tesir eden üstad-ı muhteremin konuşması olmuştu.




Yine keseceğim, çaresiz… Çünkü burada ritüelden aktarmalar var.


Doğruydu dedikleri.

O gün orada, isteyerek ve samimiyetle verdiğim sözlerin ne kadarını yerine getirebildim acaba?

Pek muvaffak olamadım. Keşke o günlere dönebilsem. Keşke yeniden başlayabilsem. Geç kaldım.

Konfüçyüs’ün bir sözü var; demiş ki, “Bir insan ölünce ölmez. Çünkü öteki insanlar onun ölümünden sonra da zaman zaman ondan bahseder, adını söyler. Fakat bir gün gelir; o artık unutulur. Hiç kimse onu hatırlamaz, adını söylemez olur. İşte o insan o zaman ölür.”

Bu sözü o anda düşünmemiştim. Zaten zannedersem sonradan öğrendim. Fakat benden sonra mason olanların tekris merasiminde bu safhaya gelinince hep bunu düşünürdüm. «İnsan ölmemeli.» derdim. İşte, nice ölümsüz insan var. Beethoven de onlardan biri değil mi? Onu ve diğer birçoğunu ölümsüzleştiren ise biziz; yaşayanlar. Bırakmış oldukları eserler temin ediyor bunu.»


Haklıydı!... Gerçekten de dünyada iz bırakanlar hiç ölmüyordu.

Ancak yalnızca insanlığa yararı olmuş kişileri hatırlamıyoruz ki!... Sayısız kötülük, zulüm ve katliamlar yapmış insanlar gelip geçmiş bu dünyadan. Onları da hatırlıyoruz. Üstelik isimleri kitaplara da geçmiş; ölümsüzleşmişler.

Konfüçyüs’ün o sözünde bir yanılgı mı var acaba?

Hayır!

Çirkin olmazsa güzeli nasıl betimlersiniz? Kötülük olmasa iyiliği nasıl anlar, nasıl anlatırsınız? Yanlışı, hatayı görmeden, doğru denilenin doğru olduğuna nasıl güvenebilirsiniz?

Bu iletişim sırasında ben de düşüncelerimi canlandırmaktan geri kalamıyordum.

Ancak şimdi benim düşündüklerimi bırakalım da, yine Yasef Beyin Masonluğa girişine ilişkin anlattıklarına dönelim.



Burada yine bir kesme yapacağım. Kusura bakmayın, kuralarımız böyle… Yasef Bey’in anlatısıyla devam edebilirim:

O gece oradan çok mutlu ayrıldım. Kararımda ne kadar isabetli olduğumu bir kere daha anladım. İnsanın kan kardeşini seçme imkânı yoktu. Fakat toplumdan kardeş seçme imkânı vardı. Bu suretle benim de çok geniş bir kardeş çevrem olmuştu.

Buradaki kardeşlik, kan kardeşliği gibi mecburi olmayan, beklenti veya yük getiren hısımlık değil, manevi anlamda, dostluk, birlik ve beraberlik demekti. Gittikçe bozulmaya yüz tutan cemiyetimizde dini topluluklar, gayeye yönelik birlikteliklerde insanlar boşluktan kurtulmak, manevi güç oluşturmak için bir araya gelmiyorlar mıydı? Kültürlü, akıl, bilim ve bilgelik yolunda ilerlemek isteyen insanlar zaviyesinden de bundan iyisi olabilir miydi?

Masonluğa girdiğim için talihliydim. Herkes bu fırsatı bulamıyor, mason olamıyordu. Halime şükrettim. Başta Sıtkı Bey ve Affan Bey olmak üzere, bana bu imkânı verenlere de hep şükran duydum.»
[/i]



Bundan sonra yazar, “Masonluk” başlığı altında olmak üzere bir diğer irdeleme yapıyor. Onu da aktaracağım, sonraki bölümde.

« Son Düzenleme: Aralık 09, 2010, 03:06:12 ös Gönderen: dogudan »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 12, 2010, 02:25:51 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Mason,

Sayın Adam bir kitaptan aktardığı hikayenin içinde bazı bölümleri forum kurallarına aykırılık gösterdiği gerekçesiyle (17. madde) yayınlayamıyor. Bu konuyla ilgili iki sorum olacak:

1- Yayınlanmış, basımı yapılarak satışa çıkmış, herhangi bir kitapçıdan alabileceğimiz bir eserin içinde bulunan bir bölümün özetinin veya direkt kendisinin bu forumda yayınlanması 17. maddedeki yazan kurala göre ihlal mi sayılmalıdır, yoksa zaten daha evvel kamuya yayınlandığı için bunun ihlal sayılmaması ve bir gizlilik durumunun oluşmaması mı gerekir?

2- Mason olmadığımız için, sır olup olmadığını bilemediğimiz bir konunun,  17. maddede sözü edilen 'masonik sır' olarak burada yayınlanıp yayınlanamayacağını nereden bilebiliriz?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Not: Bu başlık altına yazma sebebim, konunun örneği ile üyeler veya okurlar tarafından daha hızlı anlaşılmasını sağlamaktır.
veritas lux mea.


Ocak 12, 2010, 02:36:24 ös
Yanıtla #2
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. alcyone,
Sn. MASON'a sorunuzu yöneltmişsiniz. Kendisi elbetteki bir cevap verecektir. Ama sitenin harici bir yöneticisi ve üyesi olarak izninizle konu hakkında şunları ifade etmek isterim.

FK m. 17 de "Site içerisinde Masonik sır oldugu iddia edilen herhangi bir bilgi"den bahsedilmektedir.

Bu ifade, gerçekten masonik bir sır olabilir veya olmayabilir bunun da bir önemi olmaksızın, eğer herhangi bir üye "masonik sır" olduğu zannıyla ya da bilgisyle daha önce herhangi bir yerde (kitap, dergi, internet sitesi, forum vs.) yayınlanmış olsun ya da olamasın bir paylaşımda bulunması halini kapsamaktadır.

Bu ifadeden kastedilen sadece yazı da değildir, örneğin bir Loca toplantısının fotografı ya da içinde hiçbir masonik öge içermese bile masonik sır gibi bir başlık atılarak forumda yayınlanan bir karikatürü de kapsayacak derecede geniş olarak düşünülmelidir.

bu ilk sorunuza bir cevap oluşturmaktadır. Ama ikinci sorunuz için de bir cevabı barındırmaktadır. Evet biz Harici'ler neyin masonik bir sır olduğunu ve neyin olmadığını bilemeyiz.



Ocak 12, 2010, 02:45:44 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Sn. alcyone,
Sn. MASON'a sorunuzu yöneltmişsiniz. Kendisi elbetteki bir cevap verecektir. Ama sitenin harici bir yöneticisi ve üyesi olarak izninizle konu hakkında şunları ifade etmek isterim.

FK m. 17 de "Site içerisinde Masonik sır oldugu iddia edilen herhangi bir bilgi"den bahsedilmektedir.

Bu ifade, gerçekten masonik bir sır olabilir veya olmayabilir bunun da bir önemi olmaksızın, eğer herhangi bir üye "masonik sır" olduğu zannıyla ya da bilgisyle daha önce herhangi bir yerde (kitap, dergi, internet sitesi, forum vs.) yayınlanmış olsun ya da olamasın bir paylaşımda bulunması halini kapsamaktadır.

Bu ifadeden kastedilen sadece yazı da değildir, örneğin bir Loca toplantısının fotografı ya da içinde hiçbir masonik öge içermese bile masonik sır gibi bir başlık atılarak forumda yayınlanan bir karikatürü de kapsayacak derecede geniş olarak düşünülmelidir.

bu ilk sorunuza bir cevap oluşturmaktadır. Ama ikinci sorunuz için de bir cevabı barındırmaktadır. Evet biz Harici'ler neyin masonik bir sır olduğunu ve neyin olmadığını bilemeyiz.

Sayın skullG,

Hızlı ve güzel cevabınız için teşekkür ederim. Ancak sizin verdiğiniz cevap üzerine yeni sorular oluştu, dilerseniz siz veya cevap vermek isteyen herkes (başta Sayın Mason olmak üzere) yanıtlayabilirsiniz.

- Yayınlanmış, kamuya açıklanmış bir bilgi artık sır olabilir mi?

Bunu şu şekilde örneklendirmek istiyorum: Bundan yıllar evvel masonluğun dereceleri ve derecelerin isimleri de masonik bir sır olarak görülürken günümüzde birçok yerde bu sır yayınlanıp sır olmaktan çıktığı için artık bunların yayınlanmasında bir sakınca görülmüyor ve forumumuzda da açıklanmış durumdadır. Lütfen sorumu bu bağlamda değerlendiriniz.

Not: masonik derecelerin eskiden sır olup olmadığını bilmiyorum sadece tahminde bulunarak örnek olması açısından yazdım.
veritas lux mea.


Ocak 13, 2010, 09:07:23 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Mason ve diğer moderatorlerden bir cevap gelmemesi üzerine sorularımın görülmediği dolayısıyla okunmadığını düşünerek tekrar sormak ihtiyacı hissettim:

1- Yayınlanmış, basımı yapılarak satışa çıkmış, herhangi bir kitapçıdan alabileceğimiz bir eserin içinde bulunan bir bölümün özetinin veya direkt kendisinin bu forumda yayınlanması 17. maddedeki yazan kurala göre ihlal mi sayılmalıdır, yoksa zaten daha evvel kamuya yayınlandığı için bunun ihlal sayılmaması ve bir gizlilik durumunun oluşmaması mı gerekir?

2- Mason olmadığımız için, sır olup olmadığını bilemediğimiz bir konunun,  17. maddede sözü edilen 'masonik sır' olarak burada yayınlanıp yayınlanamayacağını nereden bilebiliriz?

Ayrıca bu konuyla ilgili diğer üyelerin de görüşlerini meark etmekteyim. Katkı yapacak olan herkese şimdiden teşekkürler.
veritas lux mea.


Ocak 13, 2010, 10:02:33 öö
Yanıtla #5
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. alcyone,

Moderatörlere de hitap ederek ikinci kez aynı soruları dile getirdiğinizi görüyorum. İlk olarak 1. sorunuza zaten bir cevap vermiştim. Benim kitaplığımda (ve eminim ki burda bulunan pek çok üye de az ya da çok) masonlukla ilgili veya masonik yayın bulunmakta. Bunlar daha evvel basılmış diye burda yayınlayabilir miyim? Pek çoğunu hayır.

2. sorunuz ise biz nereden bilelim neyin sır olup olmadığını diye soruyorsunuz. FK m.17'de bir de artniyetten, kötüniyetten bahsedilmektedir. Üyelerin foruma gönderdikleri mesajlarda Forum Kurallarının herhangi bir maddesibe aykırılık teşkil edecek bir husus var ise zaten Forum Yönetimi tarafından ya mesaj düzeltilmekte ya da düzeltilerek bile uygun hale getirilme imkanı yok ise kaldırılmaktadır. Evet, haricilerin neyin sır olduğunu bilmeleri mümkün değildir. O yüzden de FK17de bilerek veya bilmeyerek ifadesi yerine artniyetli olarak yayınlamak ifadesi geçmektedir.

Birisi bir soru sorsa -ki sorulmuştur- toplantılarınızda ne yapıyorsunuz diye. Buna belli bir cevap verilir. Ama birisi tutup da bilmem kaçıncı derece toplantısının açılışında bilmem hangi görevli ne sorar ona bilmem hangi görevli ne cevap verir gibi bir soru sorulduğunu faretsek işte ona cevap verilemez ve doğru olsun yanlış olsun, birisi tutup da işte o derece toplantısının açılışında su şöyle diyor bu böyle karşılık veriyor diye bir konu açamaz. Çünkü bunlar ritueliktir. Ya da Masonlar nasıl birbirini tanır dense, buna bir cevap verilebilir -ki verilmiştir de- işte belli özel usullerle denebilir. Ama biri bu usuller nedir dese ona cevap verilmeyecektir. Dahası biri tutup da atıyorum işte Masonlar birbirini tanımak için şöyle böyle yaparlar dese -ki bu %99 yanlış bir bilgi olacaktır, ama öyle bile olsa- bu durumda FK17 devreye girecektir.

Anlaşıldığı ümidiyle

Sevgi ve Saygılarımla.


Ocak 13, 2010, 10:43:40 öö
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın alcyone'ye bir de ben yanıt vereyim.

Bu forumda çok yazı yazmakla birlikte pek de eski bir üye olmadığım için bu sorun ile ben de karşılaştım. Duraksama geçirdiğim anlar oldu. Kimi zaman yazmadan önce yönetime sordum. Forum kurallarının 17. maddesine aykırı düşütüğü için birkaç yazım yönetim tarafından kaldırıldı; bazılarında belli yerlerde çıkarmalar yapıldı. Böylece o 17.  maddeye nelerin aykırı düşeceği konusunda deneyim edindim. Epeydir daha dikkatli oluyorum.

Bu başlık altındaki yazıda birçok şeyin olduğu gibi aktarıldığı görülüyor. Ancak bir aşamada yazar, bir mason locasında tekrisin nasıl yapıldığına ilişkin ritüelik ayrıntılara giriyor ve anlatıyor da anlatıyor. İşte bu bölümlerin bu forum alanında yayınlanması uygun düşmüyor.

Bu ayrıntılar birçok kamuya açık kitapta yayınlanmıştır. Örneğin Sabahattin Arıç'ın "Masonların Dünyası"  adlı kitabında bir tekris töreni öyle anlatılarak da değil, âdeta bire bir kopyalanmış olarak verilir. Bunların oluşu, bu forum kurallarını etkilememektedir. "Fantastik" adlı kitabın Masonlukla bağlantılı bu bölümlerini bir nedenden ötürü aktarmaya başlamıştım. Yöntem "finereader" programıyla kitaptan olduğu gibi çekiştir. Ancak tam aktardığım sırada işte o bölümler gözüme çarptı; çıkarmak zorunda kaldım.

Şayet bu forumda iletişim ve tartışma kurmayı sürdüreceksek, kurallara uymak zorundayız. Nitekim bilerek ve isteyerek, uyarılmalarına karşın kurallara uymayan kimi üyelerin cezalandırıldığını, genellikle kendilerine bir süre için uzaklaştırma verildiğini izliyoruz. Oysa isterdik ki o üyeler de biraz daha titiz davransın ve katkılarını esirgemesin. Ancak burada kurallar böyle ve biz bu foruma üye olurken kuralları kabul ettiğimizi teyit ettik. Bunu okumadan yapmışsak, bence o bölüme girip yeniden okumalıyız. O zaman hiçbir sorun çıkmaz.

Elbette şunu rica edebiliriz yönetimden: "Lütfen o 17. maddeyi iyice bir gözden geçiriniz ve olanaklı ise biraz yumuşatma, biraz esneklik getiriniz."  Yaparlar mı? İşte o onların bileceği bir iştir. Biz sadece katılımcıyız.

Sevgiler.



 
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 13, 2010, 02:58:27 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Sayın skullG ve Sayın Adam,

Verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederim.
veritas lux mea.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
53 Yanıt
33122 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2017, 08:16:44 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5572 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2009, 07:55:10 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3197 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2010, 06:27:57 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3491 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2010, 10:09:17 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
4978 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 10:14:29 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2814 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 10:53:23 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3245 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 11:42:36 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2506 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2010, 02:30:04 ös
Gönderen: ADAM
21 Yanıt
29404 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2017, 11:20:43 öö
Gönderen: gfeenatre
Nasıl Mason oldum?

Başlatan Tubalkain « 1 2 3 » Bana Gore Masonluk

20 Yanıt
13298 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2014, 08:36:10 ös
Gönderen: Spock