Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Konuyu başlatan: ceycet - Haziran 24, 2010, 05:02:53 ös

Başlık: DARVİN'İN İLMİ,ŞEMS'İN İRFANI
Gönderen: ceycet - Haziran 24, 2010, 05:02:53 ös
Darwin'in ilmi, Şems'in irfanı




— "Geçenlerde Shakespeare okumayı denedim; o kadar saçma geldi ki kusacak gibi oldum." (I have tried lately to read Shakespeare, and found it so intolerably dull that it nauseated me.)
Kim söylüyor bu sözü?
İçinde yaşadığımız çağa damgasını vurmuş birkaç bilimadamının belki de en ünlüsü!
Din-Bilim çatışmalarının etkisi hâlâ süren en tartışmalı ismi!
Sevenlerinin nezdinde sadece bir dehâ değil, neredeyse bir aziz! Karşıtlarınca da —uzun söze ne hacet— kelimenin tam anlamıyla bir Deccal!
Peki ya bu fakire göre?
Doğayı, yani taşrayı, yani dışarıyı bilme arzusunun peşinden koşmak adına ruh dünyasına kıymış bir tutku adamı! Her kahraman kadar zavallı! Her âşık kadar acınası!
Charles Darwin'den söz ediyorum; anlama ve bilme tutkusunun şiddetine ancak hürmet duyulacak bir âşıktan...
* * *
Bilmek sadece beyne ızdırab değil; insanın gönlüne hasar da verir.
Bencilliğin en büyük zararı ben'in kendisinedir; yani, tutkunun... yani, ne pahasına olursa olsun hakikati avuçlama hırsının....
Akıl ve zekâyı yoğun bir biçimde faal hâlde tutmanın insanın en değerli, en duyarlı yanını, yani hissiyat tarafını —eğer gerekli tedbirleri almazsa— nasıl da ezip yok edebileceğini gösteren nadir örneklerden biridir Darwin'in entelektüel yaşamı!
Böceklerin, bitkilerin, kuşların peşinde geçen nice yıldan sonra, yayımlanacağını düşünmeksizin, sadece çocuklarının okuması amacıyla, 1876'dan itibaren kaleme almış olduğu notlarının başlığı şöyledir: Recollections of the Development of my Mind and Character (Zihnimin ve Kişiliğimin Gelişimiyle İlgili Anılar).
Oğlu Francis Darwin'in derlediği bu anıların Türkçesi geçen yıl Daktylos Yayınevi tarafından neşredilmişti, oradan aynen aktarıyorum:
— "Otuz yaşıma ve hatta sonrasına kadar şiir okumak bana büyük haz verdi; hatta okullu bir çocuk gibi Shakespeare'den, özellikle de onun tarihsel oyunlarından büyük zevk aldım. Ayrıca eskiden resimden hoşlanır, müzikten ise büyük haz alırdım."
Peki sonra?
Sonrası çok acı!
— "Ama artık uzun yıllardır bir şiir dizesi okumaya tahammül edemiyorum. Geçenlerde Shakespeare okumayı denedim; o kadar saçma geldi ki kusacak gibi oldum. Ayrıca resimler ve müzik konusundaki zevkimi de neredeyse kaybettim. Müzik artık bana haz vermekten ziyade, genelde, üzerimde çalıştığım konu hakkında fazlaca enerjik olmamı sağlıyor. Güzel manzara konusundaki duygularımı koruyorum ama bu da bana eskiden olduğu gibi müthiş bir haz vermiyor."
Şiir, resim ve müzik, Darwin'in kaybettikleri işte bunlar. Kısacası haz!
Sanatla neredeyse alâkası kalmamış bir zihin. Belki bir hesap makinesi keskinliğinde, ve fakat bir o kadar da duygusuz! Çünkü hazdan mahrum.
Kavramlarımızı düşünce faaliyetiyle oluştururuz, yani beynimizi çalıştırarak, aklımızı da faal hâlde tutarak... Duygularımızı oluşturan ise, haz ve acı, lezzet ve elem'dir. Tecrübenin ta kendisi. Deneyimin, yani bütünüyle yaşamın...
Hesap makinelerinin kesinliği/ keskinliği, ya duyguların yokluğu, ya da yitimi pahasınadır.
— "Beynim, geniş bir veri koleksiyonu içinden genel yasaları öğüten bir makineye dönmüş gibi görünüyor. Ama bu durum, niçin beynimdeki o daha yüce zevklerin yer aldığı kısmın körelmesine neden oldu anlayamıyorum."
Darwin hakikati taşrada aradı. Aradığını buldu da.
Ama taşranın hakikatini. Zahirin hakikatini.
* * *
Zavallı!
Bu sözcük, bir tahkir ve tezyif ifadesi değil benim nezdimde, sade bir tesbit ifadesi! Hemen düzeltiyorum: sade değil, sadece değil, aksine muhabbet ve hüznün eşlik ettiği bir tesbitin ifadesi!
— "Bütün estetik duygularımı böylesine garip ve acı bir şekilde yitirmeme rağmen..."
Gerçekte, olup bitenin farkındadır Darwin! Kazandığı kadar, kaybettiğinin de...
Kelimelerin seçimi kendisine ait: "loss of the higher æsthetic tastes..."
İmdi, Cemil Meriç'i hatırlamamak mümkün mü? "Yaratan yaşayamaz, yaşayan yaratamaz!" diye haykırmıştı bir defasında.
'İnsan' denen hayvan, ne garip değil mi, duygularıyla yaşıyor; ve fakat aklıyla yaratıyor.
* * *
Marx ve Freud...
Belki birçoklarına garip gelecek ama bu iki ismin ne yaptığını anlamak/anlamlandırmak isteyenlerin evvelemirde Darwin'i mercek altına almaları gerekir. Çünkü Darwin'siz ne çağdaş iktisat ve toplumbilim, ne de insan psikolojisi adam gibi yorumlanabilir.
Çağdaş düşüncenin yönelimleri Darwin'siz, Marx'sız ve Freud'suz izlenemez. Pek tabii ki bir de Nietzsche'siz. "Şen Bilim", gerçekte Darwinci bilme tarzının eseridir. Hem de inadına. [Michel Ruse'un hazırladığı "Philosophy after Darwin / Classic and Contemporary Readings" (USA, 2009) adlı devasa derlemeye kabaca da olsa şöyle bir göz atma imkânı bulanlar, sanırım, ne demek istediğimi anlayacaklardır.]
Burada şaşırtıcı olan şu ki postmodern felsefî eğilimlerin, o "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!" yollu naifliğinin garip bir biçimde ideolojik zeminini yukarıda adı geçen dört ismin teşkil etmesidir, yani sırasıyla Darwin'in, Marx, Nietzsche ve Freud'un...
* * *
Demek oluyor ki Darwin okumayı göze alan, Shakespeare okuyacağı zamanlar kusacak hâle gelmeyi de göze almalı!
Ya Darwin, ya Shakespeare! Ya Kant, ya Goethe! Ya Fahreddin Razî, ya Şems-i Tebrizî!
"Ya-ya da"yı kabul veya reddetmek kolay, öyleyse görelim bakalım, bir adam çıksın da şu âlemde, hakkını vermek suretiyle "hem-hem de" desin! Yani mümkünse hem yaşasın, hem yaratsın!
Ne yazık ki bu pek mümkün değil ey talib! Çünkü halk İsa'yı her daim çarmıhta asılı görmek ister.

Dücane CÜNDİOĞLU
Başlık: Ynt: DARVİN'İN İLMİ,ŞEMS'İN İRFANI
Gönderen: sun - Haziran 27, 2010, 11:50:29 ös
Şemsi ilmi ve öğretisi  Allah'ın  ilimdir. Dolayısıyla tartışılıcak bir konu değil mutasavvıflarca.