MASONLUĞUN HIRİSTİYAN DİNİ’NE AYKIRILIĞI GÖRÜŞÜ - I
Masonluğun ne Hıristiyanlığa ne de bir başka dine aykırı olması söz konusudur. Dinler ve inanç sistemleriyle ancak bilimsel bir yaklaşımla ilgilenilir. Dinlerin ve inanç sistemlerinin tümü incelenir; kaynakları ve gelişimleri gözden geçirilir; gerek bireyler gerekse toplumlar üzerindeki etkileri ve bu etkilerin sonuçlan araştırılır; insanların ve toplumların barış ve esenlik içinde daha mutlu bir geleceğe yönelebilmeleri için ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiği üzerinde durulur.
Masonluk, ne belli bir dinden ya da inançtan yanadır ne de herhangi birine karşı çıkar. Bunu, bireyin kendine bırakır.
Buna karşın Masonluğun yöntemi, ritüellerinde yer alan sosyal ve töresel nitelikli öğütleme ve aşılamalar, yalnızca Hıristiyanların değil, herhangi belli bir diğer dinin inançlılarınca, kendi dinsel benimseyişleriyle uyum içinde olmayabilir. Bu elbette böyle olacaktır; çünkü dünya yüzünde gerek gelmiş geçmiş gerekse varlığını sürdürmekte olan dinlerden her birinin arasında uyuşmazlıklar vardır.
Konuya salt belli bir dinin dogmaları ve inanç ilkeleri açısından bakılacak olursa; bu din ile Masonluk arasında da elbette uyuşmazlıklar hatta yer yer çelişkiler bulunacaktır. Bu durum, Masonluğun o dine karşı olduğunu göstermez. Fakat eğer o dinin inançlıları, hele o dini daha geniş bir çerçevede yaygınlaştırmayı öngörenler, Masonluğun kendi dinsel ilkeleri ve benimseyişleriyle tam bir uyum içinde olmasını isleyecek olursa; o zaman Masonluğun da o dine aykırı olduğu üzerinde göreli bir değer yargısına varmaları beklenmedik bir sonuç değildir.
Konu Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Masonluk olduğunda, buradaki temel sorun şudur: Amerikalı masonlar, öteden beri Masonluğu doğrudan Hıristiyanlık ile bağdaştırmaya çalışmakta ve Masonluğun Hıristiyan dini ile çelişkisinin olmadığını savunmaktadır.
Az önce de değinmiş olduğum üzere; John Ankerberg için Masonluk, salt Amerika Birleşik Devletleri’nde benimsenmiş ve uygulanmakta olan türdeki Masonluktur. Oradaki Masonluğun birçok derecesinde birtakım dinsel ilkeler, doğrudan Hıristiyanlığın Kutsal Kitapları’ndan yani Tevrat ile İncil’den alıntılar vardır. Ancak bu ilkeler ve alınlılar, gene de bu ülkede uygulanmakta olan tür Masonluğun genelde herhangi bir din ile, özelde ise Hıristiyanlık ile tam ve çelişkisiz bir uyum sağlamış değildir; çünkü bunu gerektirmediği gibi, aslında hiç de böyle olmamasını gerektirmektedir.
Ancak tüm bunlar bana göre öyle… Siz benimle bu görüşleri paylaşmamakta olabilirsiniz.
Dolayısıyla, John Ankerberg Masonluğun Hıristiyan dinine aykırı olduğunu ileri sürerken boş konuşmuş olmuyordu. Ancak bu görüşün yaratıcısı da değildi. Tarih boyunca birçok zaman diliminde ve birçok yerde Masonluğun Hıristiyanlığa aykırı olduğu ileri sürülmüştü. Belki de bu denli titiz ve tutarlı bir çalışma yapılmamıştı ama varılan sonuç aynıydı.
Buna karşın, masonları dinsel inanç ve benimseyişlerine göre oranlayacak olursak, dünya yüzündeki tüm masonların büyük çoğunluğunu gene de Hıristiyanların oluşturduğunu görürüz.
Bu durumda, ister istemez ortaya şöyle bir soru çıkar: «Nasıl oluyor da masonlar böyle bir çelişkiye düşebiliyor?»
Bu soruyu evrensel bir boyutla genel olarak değil de, salt Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Masonluk açısından yanıtlamaya girişecek olursak, üç ayrı olasılıktan söz edebiliriz:
a) Masonlar ritüelin içeriğindeki dinsel nitelikli öğelere pek aldırış etmiyor; çünkü ya zaten dinsel inançları yeterince güçlü değil ya da Masonluktan bekledikleri şeyler başka.
b) Masonlar, ritüelik kapsamın dinsel inançlarıyla çelişkili olduğunun pek farkında değil; çünkü dinleri uyarınca inanç gereklerini yeterince iyi bilmediklerinden, ritüellerinde yer alan dinsel öğelerin Hıristiyanlık ile tam bir uyum içinde olduğunu sanıyorlar.
c) Masonlar, dinsel inançlarıyla ritüelin dinsel nitelikli öğelerini ayrı tutabiliyor; çünkü kendilerini dinsel dogmaların hiç olmazsa bir bölümünden -en azından akıl ve mantık ile bağdaşmayan ilkelerden- arındırabiliyorlar.
Bu seçenekler John Ankerberg Show’dan alınma değil. Zaten John Ankerberg’in konuya yaklaşımı uyarınca, bunlardan ilkinin üzerinde durmaya değmez; çünkü Masonluğun Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sosyal yönü, Amerikalıların Masonluğa girişinin nedenleri ve bu bağlamdaki diğer etkenler, bu antimasonik kampanyanın ilgi alanının dışında kalıyor. Sonuncu seçenek ise, John Ankerberg’in yaklaşımı açısından kesinlikle söz konusu olamaz; çünkü ona göre «Bir Hıristiyan, önce dinini ve inancını, ne olması ve nasıl olması gerektiğince bilmelidir. Eğer bilmiyorsa öğrenmelidir. Ya mason olmalıdır ya da Hıristiyan. İyi bir Hıristiyansa, mason olmamalıdır çünkü bu olamaz. Mason olmak bir Hıristiyanı başka ve uyduruk bir dine yöneltecektir. Masonluğun ilkeleriyle Hıristiyan dininin doğru inançları bağdaştırılamaz ve bir arada yaşatılamaz.»
Masonluğun “başlı başına bir din” olduğu, bu kampanyada ileri sürülen görüşlerden bir diğeriydi. Bunun ayrıntılarına daha sonra gireceğim. Ancak bu aşamada bu konuya şöyle bir değinmek istiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri özgür ve görünüşte laik bir ülke; bizim gibi anayasasında öyle yazmasa bile... Herkes inancında ve dinsel benimseyişinde serbest... İsteyen dinini ya da mezhebini değiştirir; isteyen inançsızlığı hatta ateistliği seçer... İsteyen gidip yeni bir tarikat hatta bir din kurar; becerebilirse bunu kurumlaştırır ve yaygınlaştırır. Buna karşın halkın büyük çoğunluğu gene de Hıristiyan inancına bağlıdır. Çeşitli mezhepler arasında Protestanlık daha yaygındır.
Antimasonik nitelikli girişimlerde, Masonluğun başlı başına bir din olduğu üzerine görüşler, bunu ileri sürenlerce kanıtlanmış sayılsa bile, bazı kimselerce yeterli bulunmayabilir ya da islenilen ölçüde önemli görülmeyebilir. Kimisi, bu kurumun kendine özgü bir inanç sistemi ve ritüelik uygulamalar dizisi üzerine kurulu oluşundan çok, kendi dinsel inançlarına aykırı, öteden beri bağlanmış olduğu dogmalarıyla çelişkili olduğunu gördüğünde daha çok etkilenebilir ve kendinden beklenen olumsuz tepkiyi ancak böyle bir durumda gösterir.
Masonluğun Hıristiyanlık ile uyumsuzlukları hatta Hıristiyanlığa aykırılıkları bulunduğunu ortaya koymak bu kampanyanın en etkileyici noktası olarak belirlenirken, bireylerden bu olası duygusal tepki bekleniyordu.
Bu konuda, önce birçok mason locasında yıllarca çalışmış, yüksek dereceler almış, çeşitli görevler üstlenmiş birkaç mason televizyon ekranına çıkarıldı ve programa canlı katkılarda bulunmaları sağlandı. Özellikle seçilmiş olan bu masonlar, önlük ve kordonlarını kuşanmış olarak bir mason mabedinde ya da dekorasyonu mabet gibi yapılmış bir stüdyoda Masonluğun bazı derecelerinin her birinde ayrı ayrı olmak üzere Amerika’daki localarda uygulanan ritüelik çalışma yöntemlerini anlattı. Dolayısıyla masonların o üstünde çok durdukları “sır” bir bakıma kalmadı sayılabilir. Her bir dereceye özgü işaretleri canlı olarak gösterdiler. Bu işaretlerin ve çeşitli masonik simgelerin ne anlama geldiği ya da ne anlamda kullanıldığı üzerinde açıklamalar yaptılar.
Sırası gelmişken değinmem gereken bir diğer nokta daha var.
Bu kampanyada Masonluğun ileri ve yüksek dereceleriyle pek az ilgileniliyordu. Simgesel (sembolik) derecelerde çalışmakta olan büyük locaların, her eyaletteki en yetkili masonik kuruluş olduğuna değiniliyor ve örgütsel düzen bakımından bunun ötesine pek geçilmiyordu. Yalnızca yer yer Masonluğun Hıristiyanlıkla çelişkili olduğunu göstermek bakımından çok daha kapsamlı malzeme kullanılması istendiğinde, bazı yüksek derecelerin ritüellerinden kısa pasajlar aktarılmasıyla yetiniliyordu.
Televizyon programlarında, bu programlara katılan masonların yaptığı açıklamalar üzerine John Ankerberg, kendilerine «Bütün bunları Hıristiyan inançlarıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?» diye ya da benzer anlamda bir soru yöneltiyordu. Masonlar da antimasonik nitelikli bir programda kendilerinden beklenen yanıtı vermekten geri kalmıyordu:
«Bu işaret, simge ve sözcükler, taşımakta oldukları anlamlar ve diğer ritüelik uygulamalarla birlikte değerlendirildiğinde; bunları Hıristiyan ilkeleriyle bağdaştırma olanağı yoktur.»
John Ankerberg mutlu oluyordu; yüzüne savını kanıtlamış olmanın utku duygusuyla karışık, belki de biraz alaycı görünümlü fakat gene de ciddiyetini yitirmeyen bir gülümseme yayılıyordu.
Masonluktaki ilkelerle Hıristiyan dininin ilkelerinin taban tabana zıt olduğunun gösterilebilmesi bakımından, yalnızca eski ve deneyimli birer mason olduğu söylenerek ekrana çıkarılan kimselerin görüşlerinin ortaya konuluşuyla yetinilmiyordu. Çünkü bu kişileri tanımayanlar, onlara hiç de inanmayabilir; bunun bir uydurmaca gösteri olduğunu sanabilirlerdi.
Bu nedenle gene eski masonik otoritelerin yazmış olduklarına dönülerek, çeşitli örnekler veriliyordu. İşte bu örneklerden biri:
«Henıy Wilson Coil, Masonik Ansiklopedi’sinde şöyle yazıyor: “Işık, her yerde uyanıklığın, bilginin, öğrenmenin, doğrunun simgesidir; bilgisizliği ve kötülüğü simgeleyen karanlığa karşıttır. Bu nedenle, törenlerde, adayın karanlıktan aydınlığa yöneltildiği belirtilir.”
Eğer Coil’in dediği doğruysa, hiçbir Hıristiyan doğruya sahip olmadığı, ruhsal bir bilgisizliğin ve kötülüğün egemen olduğu bir ortamda yaşamakta olduğunu itiraf edip locanın andını benimsememelidir. Kutsal Kitapta açıkça, tüm Hıristiyanların karanlık içinde olmadığı ve hepsinin gün ışığının çocukları oldukları belirtilmektedir.
Bu böyleyken, nasıl olur da bir Hıristiyan, İsa’nın öğretilerini yadsıyan mason ritüellerine uyum gösterir ve bambaşka dine hizmet eder?»
Masonlukta, bir insanın “yetkinlik” doğrultusuna girebilmesi için önce iyi ve doğru, onur sahibi ve erdemli bir kişi olmaya çalışması gerektiği önce kendi gerçeklerini, sonra da evrensel gerçekleri bilim ve akıl verilerine güvenerek araştırmaya girişmesi önerilir. Bu Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan Masonlukta da böyle.
John Ankerberg buna çok takılıyor ve şöyle diyordu:
«Masonluk, bu tür öneri ve öğütlemeleriyle, Kutsal Kitapların ruhların kurtuluşuna ilişkin yargılarım yadsımış olmaktadır. Bir insan, bu dünyaya ilişkin doğruluk ve dürüstlük kavramlarıyla Tanrı’nın huzuruna çıkmayı nasıl göze alabilir? Üstelik Masonluğun bu önerisi yalnızca ilk üç dereceye özgü de değildir. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile York Riti’nin toplam kırk derecesinin hepsinde, masonların bu dünyadaki iyi işlerinin Tanrı’nın indinde hoş karşılanacağı söylenmektedir.»
Çeşitli ritüellerden bu konuyla ilgili bazı pasajlar aktardıktan sonra da şunları ekliyordu:
«İşte, açıkça görülüyor ki, Masonluk locadaki kişilere, iyi insan olurlarsa Cennet’e alınacakları sözünü vermektedir. Oysa böylesine yanlış ve yıkımcı bir öğretinin Tanrı tarafından lanetlenmiş olduğunu biliyoruz.
Hiçbir Hıristiyan, dinine ve inancına böylesine karşıt, İncil ile böylesine çelişkili bir öğreti veren bu kuruma gitmemelidir; ne de onu zaman ve çaba harcayarak ya da parasal katkılarıyla desteklemelidir. Hele bu yanlış amentünün İsa’nın ve İncil’in doğru öğretileriyle bağdaştığım hiç sanmamalıdır.»
John Ankerberg, gene bu konuyla ilgili olmak üzere bu kez İncil’den ilgili pasajları verdikten sonra şöyle diyordu:
«İncil’deki bütün bu dizeler, Kurtuluş’un Tanrı’nın bir armağanı olduğunu gösterir. Kurtuluş, yalnızca Tanrı’nın bir lütfudur. Bireysel doğruluk ya da iyi şeyler yapıp etmeyle Tanrı’nın lütfunu kazanmamıza olanak yoktur. Bu nedenle de, bir locanın üyesi olmakla bir Hıristiyan mason, insanlara yalancılıkla nasıl kurtulabileceklerine ilişkin bir uyduruk yol gösteren yanlış bir amentü peşinde koşmaktadır.»
Bir diğer örneklemede gene Mackey’in ve Coil’in ansiklopedilerinden pasajlar aktarılıyordu. Her iki masonik yazar, yapıtlarında yer yer, bir mason mabedinde mutlaka bulundurulması gerekliği öngörülen “Kutsal Kitap” ile İncil’i özdeşleştiriyor, sonra da İncil’in “Tanrı’m dileğini yansıtan bir simge” olduğunu belirtiyorlar.
Bunun üzerine John Ankerberg Show’da, Mackey ve Coil’in görüşlerinin kimilerince yeterli sayılmayabileceği düşünüsüyle olsa gerek, diğer kimi masonik yazarların da bu konuya ilişkin benzer görüş ve açıklamaları veriliyordu. Bundan sonra da şöyle deniyordu:
«Masonik otoriteler şu üç konuda birleşmektedir: 1) İncil yalnızca bir simgedir; 2) Bir mason İncil’e inanmak zorunda değildir ve 3) Bunun yerine bir başka kitap da konulabilir.
Demek oluyor ki Masonlukta İncil “inanç ve tapınınım kuralı ve rehberi” değildir; yalnızca bir simgedir. Hepimiz simgenin ne olduğunu biliriz. Amerikan bayrağı özgürlüğün simgesidir. Bayrak kendi basma özgürlük değildir; yalnızca özgürlüğü simgeleyen bir kumaş parçasıdır. Aynı şekilde, Masonlukta öğretildiğine göre İncil de Tanrı’nın sözü değildir; yalnızca Tanrı’nın sözünü simgeleyen bir kağıt parçasıdır. Bu da İncil’in neden “locanın eşyasının bir parçası” olduğunu açıklar.
Masonluğa göre İncil işte budur: Bir eşya. Bayrak kumaştır; İncil de eşya. Bunlar sadece bir başka şeyi simgelemekte oldukları için önemli tutulmaktadır. Bu simge de masonları aslında bir başka doktrine yöneltmektedir. Bu böyleyken, İncil’in açıkça ve somut olarak “Tanrı’nın Sözü” olduğuna inanmakta olan bir Hıristiyan mason, nasıl olur da İncil’in Tanrı’nın Sözü olduğunu ve İsa’nın bunun üzerine kurulu öğretilerini yadsıyan bir organizasyona katkıda bulunabilir?»
Ancak bunun ardından Hıristiyan masonlara şöyle bir yol gösteriliyordu:
«İncil der ki; eğer bir insan ne anlama geldiği kendinden saklanmış olan bir ant verir ve sonra bunun anlamını kavradığında Tanrı’nın töresel yasasına karşı gelerek suç işlediğinin farkına varırsa, günahını açıklayıp bundan sıyrılabilir.»
Başa dönmüş oluyoruz. Hıristiyanlığa gönülden bağlı masonlara verilen öğüt açıkça şöyle:
«Masonluk sizi Tanrı’nın ve İsa’nın yolundan uzaklaştırır. Masonlukta kalarak dininize ve kutsal inancınıza ihanet etmeyi sürdürmeyin. Bugüne kadar bir yanılgıya kapılmış olabilirsiniz ama kurtuluş yolunuz vardır. Bu olanağı kullanın ve ruhunuzu şeytandan kurtarın. Masonluktan istifa edin ve günah çıkarın.»
Günah çıkaracak olanların bunu nasıl yapacağı da anlatılıyor, bu amaçla önce bir dua örneği veriliyordu. Ardından, bunun yeterli olmayabileceği, eğer kendilerine başvururlarsa gerekli yardımda bulunabileceği söyleniyordu. Kuşkusuz bu “yardım”, isteyenlere bazı kitap, kaset ve benzeri malzemenin gönderilmesinden oluşuyordu; “hediyesi karşılığında”. (!)
Çok uzattım. Bu noktada bir kısa ara vereyim; sonra devam ederim.