Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hanuka  (Okunma sayısı 4823 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 05, 2007, 05:55:00 ös
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Tüm dostlarımın Hanuka bayramlarını buyuk sevınc ve içtenlikle kutlarım..
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Aralık 05, 2007, 05:55:51 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Hanuka nedir?
Noah'ın oğlu Yefet'in yedi oğlu oldu. Bunların dördüncüsünün ismi Yavan'dı [Yunanistan]. Noah'ın, Yefet'e verdiği "Tanrı Yefet'i [zihinsel bağlamda] genişletsin" (Bereşit 9:27) şeklindeki beraha, Yefet'te gerçekleşmiş, Tanrı Eski Yunanlılar'a estetik ve felsefe alanında gelişme bahşetmişti. 1700 yıl boyunca Eski Yunanlılar dünya tarihinde nispeten küçük bir rol oynamışken, Pers İmparatorluğu'nu yenilgiye uğrattıktan sonra, Eski Yunanlılar dünya medeniyetine, kültürüne ve felsefesine en çok katkıda bulunan halk olmuştur.

II.Bet-Amikdaş döneminin başlarında, Erets-Yisrael Pers hakimiyeti altındaydı. Pers İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından Yisrael bu kez Yunan egemenliğine girdi. 3442 (MÖ 318) yılında henüz 19 yaşında olan İskender, babası Filipus'un ardından Yunan tahtına çıktı. Makedonyalı İskender, Yunan Krallığı'nı, Afrika ve Ortadoğu'ya kadar yayılan büyük bir imparatorluk haline getirmeyi başardı. İmparator İskender Yisrael'in bilgelerine - hahamlara - büyük saygı ve değer verdi. Bunların arasında özellikle, o dönemin Koen Gadol'u [Baş-Koen] olan Şimon Atsadik göze çarpmaktaydı. Ancak Büyük İskender 3454 (MÖ 407) yılında zehirlenerek öldürüldükten sonra, imparatorluğu Ptolemy, Selekus, Antigonus ve Filipus arasında dörde bölündü. Bunların kendi krallıkları daha sonraları Mısır, Yunanistan ve Suriye olarak bilindi.

Sanedrin'in 72 Üyesi


Mısır bölgesinin kralı Ptolemy Filodolfus, bilim üzerine verilmiş sayısız eserden büyük bir kütüphane oluşturmaktaydı. Kolleksiyonunu dini kitaplar üzerinde yoğunlaştırmıştı ve Yahudilik'teki mantık sistemi onu özellikle etkilemişti. Ancak Ptolemy'nin kütüphanesinde, çok büyük öneme sahip bir kitap mevcut değildi: Moşe'nin Beş kitabı - yani Tora. O zamana kadar başka hiçbir dile çevrilmemiş ve İbranice olarak süregelmiş olan Tora, İbranice bilmeyen Kral Ptolemy için erişilmezdi. Ptolemy bu sebeple Tora'nın kendi anlayabileceği dile - Yunanca'ya çevrilmesini istedi. Yahudiler'in Moşe Rabenu zamanından beri en merkezi organı olan Sanedrin'in o dönemdeki 72 üyesini, İskenderiye'de deniz kenarında bir yere getirdi. Bu 72 kişiye kendilerinden ne istediğini söylemedi ve her birini, ayrı bir evde kapattı.

Bilgelere sonra yapmaları istenen bildirildi ve hepsi 72 gün süren çalışmalarına başladı. Bilgeler, Tora'yı Yunanca'ya çevirirlerken, içindeki yanlış yorumlanabilecek bölümleri biraz farklı çevirdiler. Buna göre orijinal metine göre çeviride anlamsal olarak tam 13 değişiklik yapmışlardı. Diğer yandan bu çalışma sırasında bilgeler her biri tek başınaydı ve birbirleriyle hiçbir temas söz konusu değildi; ancak buna rağmen, çeviride yapılan bu onüç değişiklik, çevirinin 72 kopyasında da aynıydı. Talmud bu olayın bir mucize olduğunu vurgular.

Suriye-Yunan Krallığı
İskender'in bölünen krallığının Suriye kolu, buranın hakimi olan Selekus'un ismiyle Selevki Krallığı olarak bilindi. İskender'in, Yahudi tebaasına yönelik nispeten uyumlu ilişkisine karşın, tam bir tiran olan Suriye-Yunan kralı Antiyohus, Yahudiler'in farklı yaşam politikalarına tahammül edemiyordu. Küçük ve önemsiz Yeuda krallığını, kendi güçlü imparatorluğunun gözüne batan bir diken gibi görüyordu.

Her ne kadar Yahudiler arasında Helenizm'i [Eski Yunanlılar'ın paganizm, güç ve asimilasyon kültürü] benimseyen önemli miktarda asimile olmuş bir bölüm var idiyse de, Yeuda topraklarında yaşayan halkın çoğunluğu, Helenizm'in yabancı fikirlerini reddettiler. 3610 (MÖ 151) yılında, Kuzey Hakimi Sylvacus Sautier cinayete kurban gitti. Sylvacus'un kardeşi Antiyohus Epifanes onu yerini aldı. Ağabeyinin Yahudiler'e karşı nispeten felesefik tutumuyla tezat teşkil edercesine, kafası sık verdiği partilerden dolayı çoğu zaman dumanlı olan Antiyohus, saf bir Helenist'ti.

Kiralık Koen Gadol
Yahudi bir işadamı bir gün sinagoga gelir ve Rabi'nin ofisine girer. Kendisine yaklaşarak, Koen olmak istediğini ve bunun için ne kadar bağış yapması gerektiğini sorar. Bu teklifi oldukça eğlenceli bulan Rabi, potansiyel bağış sahibine "Tüm içtenliğimle soruyorum: Koen olmak istemenizin sebebi nedir acaba?" der. İşadamı cevap verir: "Bakın Rabi. Benim büyükbabam Koen'di. Babam da aynı şekilde! O yüzden ben de Koen olmak istiyorum!"

Elbette; "Koen" ünvanı Yahudilik'te babadan oğula geçer. Bu parayla satın alınabilecek bir ünvan değildir ve ilk Koen Aaron'un soyundan gelen herkes otomatik olarak Koen'dir; gelmeyen herkes de otomatik olarak Koen değildir. Bunun yanında Bet-Amikdaş'taki hizmetin merkez noktası olan Koen Gadol, tüm Koenler arasında bu denli önemli bir göreve en uygun olabilecek, Sözlü ve Yazılı Tora'ya tamamen hakim olanlar arasından çok özel bir şekilde seçilirdi. Ancak Helenistik dönemde bu durum değişti. Koen Gadol'un kim olacağı, en çok rüşveti kimin vereceğiyle bağlantılı hale geldi.

Helenistik bir Yahudi olan Yeşua [Jason], Antiyohus ile bir antlaşma yaptı. Yeşua Koen Gadol mevkiini 60 parça gümüş karşılığında satın alırken, bağışlardan da 80 parça gümüş elde edeceğine dair söz verdi. Yeşua'nın liderliğinde Yeruşalayim'de bir olimpik stadyum inşa edildi. Olimpiyatlar, Eski Yunanlılar'ın vücut güzelliğini vurguladıkları ve kendi tanrılarına tapınma için araç olarak kullandıkları bir organizasyondu. Yunanlılar tamamen çıplak vücutlarla spor yaparlar, vücutlarına yağlar ve losyonlar sürerlerdi. Yeşua güçlü Yahudi gençlerini stadyumda egzersiz yapmaya teşvik ediyordu. Sonunda birçok Koen, Bet-Amikdaş'taki kutsal görevlerini bırakarak, spor yapmaya gidecek kadar asimile olmuştu. Yahudi yarışmacılar, Yunan toplumunca kabul edilebilmek için sünnetli olduklarını saklıyorlardı. Birçokları sünnetin bir sonucu olan fiziksel farklılığı geri alabilmek için derilerini geri çeken acı verici operasyonlara katlanıyordu. Yunan kültürünün etkisi artık bu derecede hissedilmeye başlanmıştı. Birçok Yahudi, oğullarını sünnet etmeyi reddetmeye başladı. Başkaları Akko'dan Gazze'ye, Yeuda sahillerinde Yunanlılar'la deniz banyosu yapıyordu. Kısacası "bir Yahudi için kendi farklı kimliğini korumaktansa, asimile olmak çok daha kolay" kültürü, Yahudiler arasında hakim olmaya başlamıştı.

İç Çekişmeler


Koen Gadol (!) Yeşua, mevkiini elde etmek için krala teklif ettiği borcunu henüz ödemiş değildi. Paragöz Antiyohus'a, Yeşua'nın arkadaşı olan, tam bir Helenist haline gelmiş ve adını bile Yunanca Menelaus'a çevirmiş olan Honiov tarafından bunun çok daha üstünde bir miktar teklif edilince, aileden Koen bile olmayan Menelaus yeni Koen Gadol oldu. Ancak krala söz verdiği fonu Menelaus da bir türlü toparlayamamıştı ve paraya doymayan Antiyohus için asıl önemli olan nokta buydu. Sonunda Yunanlı tiran, Yeşua'nın kardeşi Lizimakeus'u onun yerine Koen Gadol olarak atadı. Ancak Menelaus pes etmiş değildi. Söz verdiği miktarı Bet-Amikdaş'ın özel hazinesinden elde etmeye yeltendi; fakat bu sırada öldürüldü. Mevkii için Antiyohus'a borçlu olan Lizimakeus da Menelaus'un yöntemini denedi ve "telafi için" Bet-Amikdaş'ın özel hazinesine el uzattı. Yeruşalayim sakinleri artık bu entrikalar karşısında sessiz kalamadı. Yeruşalayim'liler Lizimakeus'u suçüstü yakaladılar ve öldürdüler. Bu sırada Antiyohus savaş için Mısır'a yönelmişti. Onun öldüğüne dair dedikodular yayılmaya başlayınca Yeşua askeri bir kuvvet toparladı ve Koen Gadol mevkiini tekrar ele geçirdi. Yahudi Helenistler Antiyohus'a, ölümüyle ilgili dedikodulardan Yahudiler'in memnun olduğunu bildirince 3616 yılında Antiyohus intikam almak için Yeruşalayim'e sürpriz bir saldırıya geçti. Fakat içeri girmek için şehir kapısını koçbaşıyla kırmaya bile ihtiyaç duymadı; çünkü şehirdeki Helenistler kapıyı ardına kadar açmışlardı bile. Yeşua bu arada canını kurtarmak için kaçmıştı.

Helenistler'ce tezahüratlarla karşılanan Antiyohus üç konuda yasaklama getirdi. Buna göre Şabat uygulanmayacak, Yeni Ay'ın ne zaman çıkacağına dair hesaplar yapılmayacak [Roş Hodeş ilan edilmeyecek] ve sünnet olunmayacaktı. Tarihi bir belge olan Megilat Antiyohus'ta kralın provokatif kararı kendi sözleriyle şöyle kaydedilmiştir:

"Yeruşalayim'de aramızda yaşayan Yahudiler'in bizim tanrılarımıza kurbanlar sunmadıklarının farkında mısınız? Ya da bizim inancımızı kabul etmediklerinin? Kendi inançlarını bırakmaya yanaşmadıklarının? Sürekli bizim hakimiyetimizin bitmesini bekliyorlar ve 'Bizim Kralımız [Tanrı] hakimiyetini göstereceği zaman, denize ve toprağa biz hakim olacağız ve tüm dünya bize ait olacak' diyorlar. Ordumuz onlara göre çok üstün olduğuna göre, gelin onlara karşı kalkalım ve Tanrı ile antlaşmalarını bozalım: Şabat'larını, Roş Hodeş'lerini ve Berit Mila'larını".

Nikanor'un Gelişi
Megilat Antiyohus'un anlattığına göre, 3618 (MÖ 143) yılında Antiyohus'un, başkomutanı Nikanor'u büyük bir askeri birlikle Yeruşalayim'e gönderdi. Birçok Yahudi katledildi. Yahudi Tapınağı'nda bir pagan sunağı inşa edildi ve Nikanor bunun üzerinde bir domuz kurban ederek kanını Bet-Amikdaş'ın kutsal avlusuna döktü. O sırada Koen Gadol olan Yohanan, kutsiyetin bu derece ihlali karşısında büyük öfkeye kapıldı. Kıyafetinin altına bir kılıç gizleyerek, kumandan Nikanor ile bir randevu istedi. Asi birinin gelişi karşısında işkillenen Nikanor, Yohanan'ın amacını merak etmişti. Yohanan cevaben, yöneticinin emrini dinlemeye geldiğini belirtti.

Nikanor ona "Eğer benim emrimi dinlemek istiyorsan, git ve sunak üzerinde bir domuz kurban et! Bunu yaptığın takdirde sana kraliyet kıyafeti giydirilecetir. Kralın atına binecek ve kralın yakın arkadaşlarından biri haline geleceksin" dedi.

Yohanan cevap verdi: "Efendim; Yahudiler'den korkarım. Ya bunu öğrenip beni taşlayarak öldürürlerse? Yanımızdaki tüm kişileri dışarı çıkarın ki beni başkalarına ispiyonlamasınlar". Daha sonra Nikanor'la başbaşa kalan Yohanan, karşısındaki güçlü askerin eline düşmemek için Tanrı'nın merhametini diledi; sonra ileri doğru üç adım attı ve kılıcını çekerek Nikanor'un kalbine sapladı.

Nikanor öldürüldükten sonra yerine Bagris atandı. Bagris, Şabat, Roş Hodeş ve Berit Mila ile ilgili yasaklamaları kuvvetlendirdi. Sünnet edilmiş olduğu belirlenen her bebek, ebeveyniyle birlikte asılacaktı. Buna karşın birçok Yahudi, atalarından kendilerine miras kalmış olan bu çok değerli uygulamayı yerine getirmek için hayatlarını riske etmekten çekinmediler. Megilat Antiyohus, birçok Yahudi kadının, Bagris'in adamları tarafından öldürülmektense, önce çocuklarını sonra da kendilerini Yeruşalayim'in surlarından aşağı attıklarını kaydeder.

Gizli Şabat Mağarası


Şabat'ı el üstünde tutan birçok Yahudi, bu çok özel günün gereklerini yerine getirebilmek amacıyla çöldeki bir mağarada gizleniyordu. Ne yazık ki ispiyoncular Bagris'e bu gizli yeri bildirdiler. Sonuçta Bagris bu mağaranın girişine bir birlik gönderdi ve içeriye çağrıda bulundu: "Dışarı! Bizim ekmeğimizi yeyin; bizim şarabımızı için; bizim yaşantımızı benimseyin". Ancak mağaranın sakinleri Tanrı'nın Sinay Dağı'nda verdiği emre sadık kalmayı tercih ettiler: "Altı gün boyunca çalış ve tüm yaratıcı işlerini yap; ancak yedinci gün Tanrı için Şabat olacaktır - hiçbir iş yapmayacaksın". Her ne kadar Talmud "bir hayat kurtarmak için Şabat ihlal edilebilir" diyorsa da, mağara sakinleri, kaderlerinin Yunan ordusunun elinde ölmek olduğunu bildikleri için, bu çok dar durumda bile Şabat'ı ihlal etmemeyi tercih ettiler. O gün, yaklaşık 1000 erkek kadın ve çocuk, Tanrı'nın İsmi'ni Kutsal kılarak ölümü seçtiler. Mağaradaki Yahudiler, "aydın" Yunanlılar tarafından diri diri yakılmışlardı.

Yahudi Cevabı


Koen Gadol Yohanan'ın oğlu Matatyau, Yeuda tepelerinden birindeki Modiin kasabasında yaşamaktaydı. Kendisi aynı zamanda Haşmonai [=Saygıdeğer] Matatyau olarak da tanınırdı. Matatyau'nun beş oğlu vardı: Yohanan Kodşi, Şimon Tasi, Yeuda Makabi, Elazar Horni ve Yonatan Hufsi. Matatyau, Bet-Amikdaş'ın kutsiyetinin ihlal edilmesi, inanç konusundaki baskı ve Helenistler'in asimilasyon politikası karşısında büyük öfkeye kapılmıştı. Oldukça yaşlanmış olmasına karşın Matatyau 3621 (MÖ 140) yılında oğullarıyla birlikte güçlü Yunan İmparatorluğu'na karşı gerilla savaşına başladı. Yeuda toprakları boyunca mağaralarda gizlenen ve "Haşmonailer" olarak tanınan Matatyau ve oğulları, geceleyin harekete geçiyor Yunan kamplarını ateşe veriyorlardı. Mücadeleleri tamamen askeri olmaktan oldukça farklıydı. Tora'nın öğretilerini ön planda tutuyorlar ve Berit Mila'yı olması gerektiği gibi yerine getiriyorlardı.

Yeuda Makabi ve Yiğitlik


Bir yıllık fiziksel ve manevi savaşın ardından, yaşlı Matatyau, sonunun yaklaştığını fark etmişti. Yahudi direnişinin lideri olarak, oğlu Yeuda'yı kendi yerine atadı ve 3622 (MÖ 139) yılında öldü. Yeuda başa geçtikten sonra Yisrael'in onurunu eski düzeyine getiren kişi oldu. Ünlü tarihçi Josephus Flavius, "Makabi" sözcüğünün, Yunanca'da "yiğitlik" anlamına geldiğini belirtir. Yeuda'nın bayrağında "MaKaBİ" sözcüğü yazılıydı. Bu sözcük bazı açıklamalara göre "Mi Kamoha Baelim AD... - Güçler arasında Kim Senin gibidir Ey Tanrı" (Şemot 15:11) sözcüklerinin baş harflerinden oluşur.

Yeuda Makabi 7000 Yahudi savaşçıdan bir ordu oluşturdu. Tanrısal yardım sayesinde, sayıca oldukça düşük olan bu kuvvet, Yunan ordularını bozguna uğrattı, birçoğunu öldürdü ve kalanların Gazze'ye kaçmasını sağlayarak Yeuda'dan kovaladı. 3622 yılında, Tanrı'nın takdirini gösterircesine, Antiyohus'un atları, dönemin tankları olan kendi fillerinden korkmuş olacaklar, arabasının ters dönmesine ve tonlar ağırlığındaki hayvanların ayakları altında ezilmesine sebep oldular. Antiyohus parçalanmış ve ezilmiş kemikleriyle pek bir şansa sahip değildi. Cesedi günler boyu güneş altında kalarak çürüdü.

Bet-Amikdaş'ın Tekrar Hizmete Girmesi


Megilat Taanit şöyle yazar: "Yunan Krallığı'nın döneminde, Haşmonailer Bet-Amikdaş'a girdiler, sunağı (Mizbeah) tekrar inşa ettiler, Bet-Amikdaş'ın duvarlarını tamir ettiler, kutsal eşyaları yenileriyle değiştirdiler ve sekiz gün boyunca yenileme işlerini sürdürdüler". Haşmonailer Menora'yı yakmak için yağ aradılar; fakat manevi saflığı bozulmamış ve üzerinde Koen Gadol'un mührünü taşıyan sadece bir küçük kap dolusu zeytinyağı bulabildiler. Tarih 25 Kislev'di - tarihin bir cilvesi (?) olarak, Moşe Rabenu'nun ağabeyi Aaron Akoen de, Mişkan'daki ilk Mizebah'ı yine 25 Kislev tarihinde hizmete açmak üzere emir almıştı. Haşmonailer'in buldukları küçük kap, Menora'yı sadece bir gün boyunca yakabilecek kadar yağ içermekteydi. Bir mucize oldu ve bu az miktardaki zeytinyağı, Menora'nın sekiz gün boyunca yanmasını sağladı. Bu, yeni saf yağ üretmek için gereken süreydi.

Hanuka: Karanlığın Kovulması
Bunun bir yıl sonrasında dönemin Sanedrin'i, bu yağ mucizesinin anısına bu tarihten itibaren sekiz günü nesiller boyu bir bayram olarak ilan ettiler. Sözcük anlamı olarak "Hanuka", "adamak/ihdas etmek" anlamındadır. Bu sözcüğü "Hanu-K-A - [Kislev ayının] 25'inde kamp kurdular/durdular" şeklinde anlamak da mümkündür [Kaf=20; E=5]. Tora Yunanca'ya çevrildiği zaman dünya üzerine üç gün boyunca bir karanlık çöktüğü söylenir. Suriye-Yunanlılar üç temel Yahudi kuralını kanundışı bırakmışlardı: Şabat; Yeni Ay'ın hesaplanması ve sünnet. 25 Kislev tarihinde Bene-Yisrael'in tarihindeki üçüncü sürgün sona erdi; heybetli Yunan İmparatorluğu, Yahudi Ulusu'nun küçük ışığıyla yanıp kül oldu.
Sevivondan alınmıştır...
« Son Düzenleme: Aralık 05, 2007, 05:58:38 ös Gönderen: Itzhak »
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Aralık 05, 2007, 06:33:25 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

חנוכה
Hanukkah sözcüğü İbranice "adama, ithaf etmek" anlamlarına gelir.

Hanuka yiyecekleri
Yidiş dilinde latke olarak bilinen patates gözlemeleri, Hanuka ile geleneksel olarak bağdaştırılmıştır, özellikle Aşkenazi ailelerinde. Yiyeceklerin yağda kızartılması veya fırında pişirilmesi gibi bir gelenek vardır.

Birçok Sefardik aile ile birlikte Polonya Aşkenzileri ve İsrailli ailelerde, tüm çeşitlerdeki meyve ile kapli donut (Yidiş, פאנטשקעס pontshkes), bol yağda kızartılan bimuelos veya sufganiyah, ve tabii ki Koşer yiyecekleri.


8 Hanuka günü 

Makabiler'in zaferi ve bu zafer sırasında küçük bir teneke kandilin sekiz gün boyunca yanması mucizesini anmak amacıyla, her gün bir mum arttırılarak Hanuka mumları yakılır.

Bu günlerde okunan dualar ise şöyledir:

"Baruh ata adonay eloenu meleh aolam aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu leadlik ner şel hanuka"
Anlamı:
"Tanrım sana Hanuka ışıkları için teşekkür ederiz. Bu ışıklar bize hürriyetimizi koruma cesaretini versin."

"Baruh ata adonay eleoenu meleh aolam şeasanisim laavotenu bayamim aem bazeman aze"
Yani:
"Tanrım, halkımızı her zaman kurtaran mucizeleri yarattığın için sana teşekkür ederiz."

İlk Hanuka gecesinde okunan dua ise şöyledir:
"Baruh ata adonay eloenu meleh aolam şeeheyanu vekiyemanu veigianu lazeman aze"
Anlamı:
"Tanrım ailemizi bu mutlu günde toplanmasını sağladığın için sana teşekkür eder


Aralık 05, 2007, 06:37:10 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

Hanuka ve Kadınlar
Hanuka olaylarının merkezi temalarından biri de, Yahudi kadınlarının adanmışlıkları ve kahramanlıklarının bu olaylar sırasında ön plana çıkmasıdır. Helenler’in Bene-Yisrael için belirledikleri ağır kurallar arasında bir tanesi fazlasıyla berbattı. Buna göre her gelinin, düğün günlerinden önce Helen kumandanıyla yatması isteniyordu.

Bu herhangi bir mitos ya da uydurma bir hikayeden çok farklıdır. Bunlar, en azından günümüz Yahudi kadınları kadar canlı, akıllı ve yetenekli kadınlardı. Müstakbel eşleriyle evlenecekleri zamanı sabırsızlıkla bekliyorlardı ve bu emre göre kendilerini öncelikle bir yabancının isteklerine teslim etmeleri isteniyordu. Bu kurala karşı gelenlerin cezası da kesindi… ölüm.

Tanrı korusun; böylesi, Yahudiliğin en temel taşlarından birini, temiz aileyi hedefleyen bir emirle karşı karşıya olsaydınız ne yapardınız? Kızınıza ya da nişanlınıza, ne yapmasını söylerdiniz?

Bu emir özel bir amaç taşımaktaydı. Zira Helenler, Yahudi hayatının dayandığı temelin, sağlıklı ve dengeli aile yapısına bağlı olduğunun bilincindeydiler. Bu dengenin kökünde de, kadın ve kocası arasındaki kutsal ilişki bulunmaktadır. Geleneksel Yahudilik’te, karşı cinsle arkadaşça bir kucaklaşma ve öpücük bile uygun karşılanmazken, Helenler’in bu emri, kabul edilirlik sınırının çok ötesindedir.

Kabala ustaları, bir kadın ve kocası arasındaki bağın, insanlıkla Tanrı arasındaki bağla yakın ilişkide olduğunu vurgularlar. Bu, evlilik hayatının kutsiyeti söz konusu olduğunda, bunun korunmasının ne denli önemli olduğu konusunda daha iyi bir fikir sahibi olmamızı sağlayacaktır. Ve Helenler’in yok etmek istediği asıl temel de işte bu kutsal bağdır.

Yeudit
Yeudit adlı bir Yahudi kadınının, Hanuka geleneğinde ayrılmaz bir yeri mevcuttur. İşte Yeudit’in hikayesi…
Bir Helen kumandanı, Yeruşalayim’de yayılmakta olan ayaklanmayı engellemek için ordusunu ilerletiyordu. Helen kuvvetleri, şehir surlarının dışına kamp kurarak kuşatma başlattı. Yeruşalayim oldukça iyi korunağa sahip bir şehir olmasına karşın, daha üstün olan Helen ordusunun amansız kuşatması, şehir halkına büyük kayıplar verdirmeye başladı. Bu noktada, Yeudit adlı dul bir Yahudi kadın şehir dışına çıkarak kumandanla konuşmak için ricada bulundu. Amacı, onu baştan çıkarmak ve ardından öldürmekti.

Planı başarıya ulaştı. Kumandan Yeudit için mükellef bir ziyafet verdi ve bu sırada içkiyi biraz fazla kaçırdı. Gece, kumandan ve Yeudit birlikte çadıra girdiler fakat çok geçmeden içkinin etkisine dayanamayan kumandan sızdı. Fırsatı değerlendiren Yeudit adamın kılıcını aldı ve işi bitirdi.

Yeudit’in, olayın ardından kumandanın kafasını Yeruşalayim’e getirdiği ve kafanın herkesin görebileceği bir yere asıldığı anlatılır. Olayın ardından Yeudit’in kahramanlığından ilham alan Yahudiler karşı saldırıya geçerek Helenler’i bozguna uğrattılar. Bu, Yahudi-Helen savaşında önemli bir dönüm noktasıydı.
 


Aralık 05, 2007, 06:39:32 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

İçinizdeki Alev
Hanuka’nın birinci gecesinde, bir mum yakarız. Küçük ve sessiz... Odaya girdiğimizde onun varlığını ancak hissederiz. Ruhlarımız gibi, alev oradadır ancak gizli ve zor farkedilmektedir.

Günlerimizi gürültü ve karışıklık içinde geçirdikçe , ruhlarımızın izini kaybetmek çok kolaydır. Aile yükümlülüklerimiz , çocuklar, okul, iş, ardaşlıklarımız, tatiller, akşam haberleri, tuttuğumuz takımların durumları, akşam yemeği hazırlamak,e-mailleri okumak, arabayı tamir ettirmek, telefonla arayanları geri aramak, faturaları ödemek ve Web’de surf yapmak...

Ve her nasılsa... bütün bunların arasında , herbirimiz bir ruha sahip olduğumuzu hatırlamak durumundayız. İçimizin derinliklerindeki o gizli özümüz, ruhumuz bu günlük işlerden çok daha fazlasını yapmak ister. Sonsuza, aydınlık, kutsal ve üstün boyuta ulaşmayı arzulamak gibi...

Menora’nın yakılması yaşamlarımızda yeni bir yer açar. Bu yerde, kendimizi bir süre için, bizi meşgul eden, kuvvetle çeken her şeyden ayırabilir ve yaşamın derinliğine odaklanabiliriz. İçimizin derinliklerinde biz gerçekte kimiz ? Değerli kabul ettiğimiz ruhumuzla ilgili ve yaşam adını verdiğimiz bu kısa zaman ile ne yapmak istiyoruz, neyi temsil etmek ve içimizin derinliklerinde, kim olmak istiyoruz ?

Hanuka’nın her gecesi yaşamın derinliği ile ilgili konuları düşünün.

Kendinize bir soru sorun ve sonra, Menora’nızın sessiz parlaklığı önünde, kendi içinizdeki alevin yumuşak sesini dinleyerek, sessizce oturun. Bu ,birkaç dakika sürebilir- hatta belki de daha fazla- ancak sabırlı olun , yanıt gelecektir.

Yanıt geldiğinde, yanıtınızı yazın. Birinci geceden sonra bir yanıtınız, ikinci gece iki... olacak. Ve Hanuka’nın sonuncu gecesine gelindiğinde, hem evinizdeki menora- hem de ruhunuzun derinliklerindeki alev daha parlak bir şekilde parlıyor olacak.



DÜŞÜNMEK İÇİN SORULAR


1.Ruhumun derinliklerinde gerçekten istediğim nedir ?
2.Kendimi ruhuma ne zaman en yakın hissediyorum ?

3. Yarın ne yapabilirim ki, varlığımın en derin bölümünü bir şekilde ifade etsin ?

4. Eğer kendime, en derin arzularımla temasımı devam ettirebilmek için, bir parça öğüt verebilseydim , ne derdim ?

5. Eğer eşime, çocuğuma ya da en yakın arkadaşıma, hayattaki en önemli şeyleri unutmamak için bir tavsiyede bulunabilseydim, ne derdim ?


Rabbi Shimon Apisdorf’un “Hanuka-Işığın Sekiz Gecesi – Ruhunuz için Sekiz Hediye” kitabından uyarlanmış Aish Hatora yazısından tercüme edilmiştir.



Aralık 05, 2007, 07:07:23 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Ne diyeyim iyi bayramlar
bana yazacak bir şey kalmamış :)


Aralık 05, 2007, 07:18:31 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

aa shemuel sana da bıraktık,,çocuk köşesi ;D Beni'nin İlk Hanukasına ne dersin ;D ..


Aralık 05, 2007, 07:27:51 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

shemuelcim sana bi hediyem var bu gece için;

http://www.lionetwork.net/images/Hanuka-LH.swf

şarkı söyleyen hanuka ;D kırmızıya en son tıkla benden söylemesi..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5707 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 09:54:06 ös
Gönderen: shemuel