Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine-9  (Okunma sayısı 991 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 14, 2016, 08:14:31 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Bilgi gücündeki böyle bir fazlalığın sebebiyet verdiği ilk açılım kendisini büyük ölçüde gerçekten aslî ve en temel bilgide, yani sezgi bilgisinde gösterir ve bir resimde yahut surette bunun tekrarını meydana getirir. Böylelikle ressam ve heykeltraş ortaya çıkar.

Şimdi burada ilk kitapta ulaşılmış sonucu, yani her türlü sezişin salt duyulara ait olmayıp zihinsel olduğunu hatırlayalım.

Eğer şimdi buna burada verilmiş olan açıklamayı ekler ve aynı zamanda geçen asır(18.yy) felsefesinin sezgiye dayalı bilgi melekesini "ruhun aşağı güçleri" arasında saydığını hesaba katarsak, dönemin diliyle konuşmak zorunda olan Adeleng'un dehayı "ruhun aşağı güçlerinin kayda değer bir kaviliği" içerisine yerleştirmesini tamamıyla saçma ve anlamsız görmez ya da Jean Paul'un "Estetiğin Alfebesi"ni zikrederken takındığı acı alayı böylesine zikre değer bulmayız. Bu hayranlık uyandırıcı adamın yukarıda anılan eserinin sahip olduğu meziyetler ne kadar büyük olursa olsun şu kadarına işaret etmeden geçmemeliyiz. Her nerede göz önünde tutulan amaç genel olarak teorik tartışma ve eğitim ise, nükte teşhirine düşkün olan ve salt teşbihlerle ilerleyen anlatım yöntemi uygun olamaz.

Fakat her şeyden evvel eşyanın gerçek ve hakiki doğasının, hâlâ sınırlı bir tarzda da olsa, kendisini açıp ifşa ettiği sezgidir.

Bütün kavramlar, düşünülen her şey aslında soyutlamalardan, dolayısıyla sezgiden kısmi tasarımlardan ibarettir ve sadece düşünmemizin bir şeyi ayıklamasıyla oluşmuşlardır. Her derin bilginin, hatta gerçek bilgeliğin bile kökü eşyanın sezgiyle kavranışına dayanır. Bir sezgisel kavrayış her zaman her hakiki sanat eserinin, her ölümsüz fikrin hayat kıvılcımını elde ettiği doğum süreci olmuştur.

Her ilk ve özgün düşünüş tasavvur halinde gerçekleşir. Buna karşılık safi kavramlardan salt yetenek eserleri, safi akli tasavvurlar, taklitler ve genel olarak sadece içinde bulunulan anın ihtiyaçları ve çağdaş olaylar için tasarlanmış her şey meydana gelir.


BİR SONRAKİ BÖLÜMDE SADECE BİR PARAGRAF OLACAK. BU PARAGRAFTA YAZAR, HAYAL GÜCÜNÜ KULLANAMAYAN KİŞİYİ BİR MİDYEYE BENZETMİŞ.

BAKALIM NASIL BENZETMİŞ?