Sn Arais önerinizi ayrıca detaylandırarak ayrı bir başlık altında yazamaya çalışacağım.
Kimseye hakaret etmek amacıyla yazmadım. Ancak şimdilik kısa bir açıklama yapmam gerekiyor.
Bütün peygamberler "imkansız ideoloji ve misyona" sahiptirler.
Bunu gerçekleştirmek için de gerektiği durumda "pragmatik, realist, oportünist, akılcı, vb" ilkelerine göre hareket etmişlerdir.
Hiç bir peygamber tam güçlenmeden kendilerini yok etmek pahasına sisteme ve düzene başkaldırmamıştır.
Hz. Muhammed'in peygamberlik sürecinden bir kaç örnek vereceğim.
Bedir savaşı: Şam'dan gelen kureyşe ait kervanını vurup yağmalamak için Medine den yola çıkanlar ile Şam'dan gelen kervan sahipleri yani kendi mallarını yağmalatmak istemeyenler arasındaki savaştır. Kervanlarını kurtaran bazı kureyşliler savaş alanını terk etmiştir. Kervanlarına yapılan yağmalamalardan bıkan ve Medine'den gelenlere hadlerini bildirmek isteyen kureyşliler arasında geçen savaştır. Bu savaşın hiç bir ilahi yönü yok iken efsaneye dönüştürülerek ilahi bir savaş gibi destanlaştırılmıştır.
Hudeybiye Barışı: Güçlünün karşısında yok olmamak adına yapılan antlaşmadır.
İslamiyeti kabul edenlere yapılacak zulme dahi ses çıkartılmamış, Antlaşma maddelerinden müslümanları en çok üzenlerden birisi, Mekke'den kaçan müslümanların iade edilmesi hakkındaki madde idi.
"Süheyl b. Amr, oglu Ebû Cendel'i çeke çeke Kureyslilerin yanına götürdü. Müslümanlar, onun feryadına dayanamayarak ağlamaya başladılar (Vâkidî, Megâzi, ll, 6I8'den naklen Asim Köksal, İslâm Tarihi, Vl, 2I4). Hz. Muhammed (s.a.s), Ebû Cendel'i su sözleriyle teselli ediyordu: "Ey Ebû Cendel, su toplulukla aramızda yazılan barış yazısı tamamlandı. Sen biraz sabret, katlan, yüce Allah'tan da bunun ecrini dile. şüphesiz Allah, senin ve senin yanında bulunan zayıf mü'minler için bir genişlik ve çıkar yol ihsan edecektir. Biz onlara Allah'ın ahdiyle söz verdik, onlar da bize söz verdiler. Onlara verdiğimiz sözü çiğneyemeyiz. Verdiğimiz sözde durmamak bize yaraşmaz"
"(Asim Köksal, a.g.e, Vl, 2I4). Hz. Ömer, bu geri çevirmenin dış görünüşüne bakarak çok üzülmüş, din için bu kadar hakarete katlanmanın sebebini anlayamadığını söylemişti. Mekke'ye girip, Beytullah'i ziyaret etmeyi uman sahabe bu gerçekleşmediği gibi Hudeybiye Andlaşması gibi aleyhlerine olan bir sözleşmeyi kabul etmek zorunda kalmışlardı."