Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kuran'daki Şifreler Çözüldü  (Okunma sayısı 24804 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 08, 2008, 08:59:25 ös
  • Ziyaretçi

Bildiğiniz gibi Ömer Çelakıl adlı kişi birkaç sene önce çıkıp Kuran'daki şifreleri çözdüğünü iddia etmişti ve ben de saçmalık demiştim ve dinlememiştim bile ama geçen gün sitesine rastladım ve okuduğumda ne kadar da yanlış davranmışım dedim.Zaten sembolizm konularını bilen ya da ilgi duyan kişiler buna yabancı değiller.Şimdi size bir bir açıklamak istiyorum kararı siz verin:

CANLILARIN KOPYALANACAĞINI YÜZYILLAR ÖNCESİNDEN KURAN-I KERİM HABER VERİYOR MUYDU?

Kopyalama yüce dinimiz İslam'a aykırıdır ve etik dışı yanlış bir uygulamadır. Fakat genetik biliminin ve embryolojinin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen Kuranı Kerim'de sanki bilim adamlarının kopyalama yapacakları haber verilirmişcesine işaretler bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim'in bu ayetinde Şeytan'ın kötü faaliyetleri vurgulanmaktadır.

Kopyalanmış bir hayvandan çok sayıda kopya hayvan üretme (ikinci nesil kopyalama) deneylerinde Kulak Dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Kuran-ı Kerimin bir ayeti şöyledir:

"...(Şeytan dedi ki) Mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler..." (Nisa Suresi 119.ayet)

Az önce tarihteki ilk 2.nesil kopyalamaların hayvanların kulakları kesilerek alınan hücrelerle gerçekleştirildiğini vurgulamıştık. Ayrıca bu hücrelerin genetik yapısıyla oynayarak yaratılış kanunlarına müdahelede bulunmaya çalışan kimseler de vardır. Dolayısıyla genetik biliminin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen ayetteki ifadelerle mucizevi benzerlikler vardır.

Yapılan bazı kopyalamalarda meme dokusundan da hücreler alınmıştır fakat Tarihteki ilk 2.nesil kopyalamalarda hücreler kulaktan alınmıştır.(Japonya'daki Kagoşima Enstitüsünde ve Brezilya'daki Vitoria ineği)

AY'A ÇIKIŞ TARİHİ KUR'AN'DA YAZIYOR MUYDU?

Kur'an-ı Kerim'de yer alan Kamer(Ay) suresinde gelecekte Ay'a gidileceğine dair işaretler yer almaktadır. Kamer kelimesinin Türkçe'deki karşılığı Ay'dır.

"Ay" isimli bu sureden Kur'an'ın sonuna kadar tam 1389 ayet geçer. Hicri takvimde 1389 yılı, Miladi takvime göre 1969 yılına denk gelmektedir, bu da Ay'a çıkış tarihidir. (Hicri 1389=Miladi 1969)
    Kısacası Ay (Kamer) suresi, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olan bu olaya önceden işaret etmektedir. Bununla birlikte Ay kelimesinin yanında kullanılan "Şakka (yarıldı)" kelimesi aynı zamanda "toprağın yarılması, kazılması..." anlamlarında da kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ay'a giden Apollo 11 uzay aracı da Ay toprağından birçok parça alarak Dünya'ya dönmüştür. Bu açıdan da ayrı bir paralellik bulunuyor. Bunların dışında bu ayetteki bazı kelimelerin Arapça'daki matematiksel değerleri de yine Ay'a çıkış tarihini vermektedir.

19:57 NUMARALI AYET VE 1957 YILI 
Tarihteki ilk uzay aracı 1957 yılında uzay yolculuğuna çıkmıştır (Sputnik). Şaşırtıcı bir biçimde Kuran'daki 19:57 numaralı ayet de gökyüzüne çıkmaktan ve yükselmekten bahsetmektedir: "Onu yüksek bir yere (gökyüzüne) yükselttik" (19.sure 57.ayet). Farkettiyseniz ayetin numarası olan 19:57 ile 1957 yılı aynı sayılardır. Dolayısıyla gelecekte bu olayın gerçekleşeceğine mucizevi bir biçimde işaret edilmektedir.

Aynı yöntemi kullanarak daha önce de farklı örnekler sunmuştuk o nedenle tüm bu örnekler için tesadüf diyemeyiz. (Dna örneği, Nötron-Proton örneği gibi). Bununla birlikte 1957 yılında ilk uzay aracının gönderilmesi ile Ay'a çıkış farklı olaylardır karıştırılmamalıdır. Bu ayetten önceki ayetlerde peygamberlerden bahsedildiği için ayet farklı şekilde de yorumlanabilir. Fakat ayeti tek başına bağımsız olarak düşünürsek bizim yorumladığımız anlama da işaret etmektedir.

KADINLARDAKİ 23.KROMOZOM ve GENETİK

Daha önceki örneklerimizde "Arı" suresinin Kuran'da 16. sure olduğunu ve Arı'nın kromozom sayısının da 16 olduğunu belirtmiştik. Bildiğiniz gibi boy, göz rengi gibi tüm fiziksel özellikler hücre içindeki gözle göremediğimiz kromozomlarda yer alan genler tarafından belirlenir. Hücrelerimizin içindeki 23.kromozom çifti kişinin cinsiyetini belirler. Genetik olarak Erkek ve Kadındaki kromozomlar aynıdır sadece kadınlardaki 23.kromozom çifti erkeklerden farklıdır. Kadınların fiziksel özelliklerinin erkeklerden farklı olması da bu 23.kromozoma bağlıdır.

Kuran-ı Kerim'deki "Nisa" suresi de "Kadınlar" anlamına gelir. İlginçtir ki "Nisa(Kadınlar)" suresinin 23.ayetinde başka hiçbir yerde geçmediği kadar çok sayıda "kız,kadın,anne" gibi dişil kelimeler tekrarlanmaktadır. Yani "kız, kadın, anne" gibi dişil kelimeler KURAN'IN TÜMÜNDE en çok Nisa suresi 23.ayette geçmektedir. Dolayısıyla ayetin numarası olan 23 sayısıyla kadınlardaki 23.kromozom çiftine işaret edildiğini düşünüyoruz.

OZON TABAKASI KURAN'DA YAZIYOR MUYDU? 
Ozon kelimesi Arapça'da, Türkçe'de ve diğer tüm yabancı dillerde hemen hemen aynı şekilde okunup yazılır. Ozon kelimesini oluşturan O-Z-O-N harfleri 72:6 numaralı ayette geçmektedir. Üstelik bu ayetten sonraki ayetlerde "Gökyüzünün koruyucusu (bekçisi)" ifadesi kullanılıyor. Aslında bu ifade ozon tabakası için de çok yerinde ve doğru bir tanımlamadır. Çünkü ozon gökyüzündeki koruyucu tabakadır ve dünyayı tehlikeli güneş ışınlarından korur.

Halbuki Kuran'ın indirildiği 7.yüzyılda kimse ozon tabakasından haberdar değildi. Bu ayetin dışında 18:90 numaralı ayetin de ayrıca ozona işaret ettiğini düşünüyoruz çünkü bu ayette de "Güneşe karşı bir siper (koruyucu)" ifadesi yer almaktadır. Tüm bunlar için rastlantı diyemeyiz çünkü O-Z-O-N (Arapça'da Vav-Ze-Vav-Nun) harfleri çok nadir olarak binlerce ayette bir yan yana gelmektedir ve "Gökyüzünün koruyucusu (bekçisi)" ifadesiyle aynı bölümde geçmektedir.

KUR'AN MUCİZESİ VE QUANTUM FİZİĞİ
Yüzyıllar önce Kuran-ı Kerim'in geldiği çağda Quantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuranı Kerim evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret ederek inanılmaz bir mucize daha sergilemiştir. (Nötron ve Proton kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır)

Nötron kelimesini oluşturan harfler tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçiyor. Bunlardan birisi 18:39 nolu ayettir (Nötron Kütlesi=1839 me) Gördüğünüz gibi hem Nötron ismine hemde ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yanyana gelmiyor fakat tam 18:39 ayetinde Nötron kelimesi ortaya çıkıyor o nedenle rastlantı olduğunu söyleyemeyiz.

Aynı durum Proton için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler Kuran'ı Kerimde daha fazla sayıda geçiyor (Nötrona oranla). 18:37 nolu ayette Proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa ters biçimde yanyana geliyor. Proton kütlesi ise 1836-1837 me arasındadır yani 1837 me diyebiliriz. Dolayısıyla ayetin numarası 18:37 protonun ağırlığı olan 1837'ye işaret ediyor. Yani nötronda olduğu gibi protonda da ayet numarasıyla ağırlık aynıdır.(1837 me: 1837 adet elektron ağırlığında demektir)

Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıkların yazılı olduğuna zaten aşağıdaki ayet de işaret etmektedir:
"...Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır."(Yunus 61.ayet)

AY İLE DÜNYA ARASINDAKİ MESAFE
Kamer(AY) suresinde yine bir mucize ile karşılaşıyoruz. Bu surede Ay ile Dünya arasındaki harflerin uzunluk oranı Uzay'daki Ay-Dünya mesafesine işaret etmektedir. Kamer(AY) suresinin içerisinde sadece bir yerde Dünya(Ard) kelimesi geçmektedir.

Surenin başlığı olan "Ay" kelimesi ile "Dünya" kelimesi arasındaki harfler toplam 333 adettir ve araya tam olarak 111 adet Ay kelimesi sığmaktadır. Çünkü Arapça'da Kamer(Ay) kelimesi 3 harften oluşur.

Aynı şekilde gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır yani aradaki mesafe Ay çapının toplam 111 katıdır. Bir uzay haritasını incelediğiniz zaman da bunu görebilirsiniz. Ya da en temel astronomi kitaplarında da bu bilgiye rastlayabilirsiniz. Bu hesaplama da kullanılan uzaklık mesafesi ortalama mesafedir çünkü Ay'ın eliptik bir yörüngesi vardır.

Fakat Kuran'ın indirildiği dönemde ne aradaki yüzbinlerce kilometrelik mesafe ne de Ay'ın çapı bilinmiyordu.İşte bu açıdan bu bilgi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Kuran'da Ay isminde sadece bir sure vardır ve bu surede sadece bir yerde Dünya kelimesi geçmektedir. O nedenle bu önemli bulgu matematiksel açıdan tesadüfi değildir.

KURAN'DA ATOMLAR       
     
   Kuran-ı Kerim'de yer alan element isimli "Hadid (Demir)" suresinde, Radon, Potasyum, Zirkonyum ve Titanyum gibi diğer elementlere de atom numaralarıyla ve ağırlıklarıyla birlikte işaret edilmektedir. Halbuki o yıllarda elementler ve atom numaraları henüz keşfedilmemişti. İşte bu yüzden Kuran çok büyük bir mucize daha sergilemektedir.

Örneğin element isimli bu suredeki Arapça harfleri saydığımızda ilk RN harflerine kadar 86 harf geçmektedir.Aynı şekilde bilimsel olarak "Rn(Radon)" elementinin atom numarasıda 86'dır.
 

DEMİRDEKİ SIR
Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı suresinde şöyle buyrulur:

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

Kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiği görülmektedir. Çünkü modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.
Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir, dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Güneş'in 6000 0C'lık bir yüzey ısısı ve 20 milyon 0C'lik bir çekirdek ısısı vardır. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur.

TELEVİZYONUN İCADI
Televizyon yayınları ışık hızındaki elektromanyetik dalgaların evlerimize kadar ulaşmasıyla gerçekleştirilmektedir. Televizyon dalgaları öylesine hızlıdır ki kilometrelerce uzaklıktan aynı saniye içerisinde görüntü nakli yapılabilmektedir. Kuran'daki Neml suresinde Süleyman Peygamber'in farklı bir ülkede bulunan kraliçenin tahtını aynı saniye içerisinde mucizevi bir biçimde getirttiği anlatılır. Bu ayet ilk bakışta bize teleportasyon (ışınlama) veya görüntü naklini (televizyonu) anımsatmaktadır.


Bu olayın anlatıldığı Neml suresinde bazı harflerin gizli bir biçimde yan yana gelip TELEVİZYON kelimesini oluşturduğunu görüyoruz. Televizyon kelimesini oluşturan harfler tamda Hz.Süleyman'ın bu surede isminin geçmeye başladığı ayetlerde yan yana dizilmiş durumdadır. (17.ayet)




"Yanında kitaptan bir ilim olan kimse ise: "Gözünü açıp kapamadan ben onu (tahtı) sana getiririm" dedi. (O anda Süleyman) onu (tahtı) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce..." (Neml 40)


Televizyon kelimesi Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır.(Fransızca ve İngilizce'de Television) Televizyon kelimesini oluşturan bu harfler normalden farklı olarak ayette soldan sağa yanyana geliyor.(Diğer şekilde bu harfler tüm Kuran'da sağdan sola hiç yan yana gelmiyor)

MANYETİK ALANLAR VE BEYNİN GİZLİ GÜÇLERİ

İnsan beyni manyetik alanlar ile sürekli etkileşim içerisindedir ve hepimiz yeryüzünün manyetik alanı içerisinde hareket etmekteyiz. Bir pusulanın farklı yerlerde aynı yönü göstermesi de yeryüzünün manyetik alanının varlığını göstermektedir. Yeryüzünün manyetik alanı yer zemininden çıkıp gökyüzüne kadar devam etmektedir ve uzayda dünyamızı çevrelemektedir.

Manyetik alanlarla etkileşime en güzel örneklerden birisi kuşların manyetik alanı hissetmesidir. Örneğin bazı kuşlar göç ederken sadece Güneş ve yıldızların konumuna göre değil aynı zamanda Manyetik alanın yönüne göre de göç ederler. Bilimadamlarının yaptığı bazı deneylerde başının yan tarafına mıknatıs yerleştirilen bazı kuşların yollarını şaşırdıkları gözlemlenmiştir. Çünkü mıknatıs farklı bir manyetik alan oluşturur ve kuşun dünyadaki doğal manyetik alanı algılamasını zorlaştırır. Ayrıca uzay yolculuğu yapan astronotların da uzun süre Dünya manyetik alanından uzak kalmaları sonucunda bazı fiziksel rahatsızlıklar yaşadıkları belirtilmektedir.

Manyetik alanların sadece şiddeti değil yönü de çok önemlidir. Yeryüzünün manyetik alanı az önce belirttiğimiz gibi dikey bileşeniyle atmosfere kadar devam etmektedir. Yapılan ölçümler bazı bölge veya şehirlerin manyetik alanlarının daha güçlü olduğunu göstermektedir. Mesela maden yataklarının olduğu bölgeler veya bazı dağlar bu güçlü bölgelere örnektir. Güçlü manyetik alanları tespit etmek için özel ölçüm cihazları kullanmalısınız veya Jeofizikçilerin daha önce farklı bölgelerde yaptıkları manyetik ölçümleri incelemelisiniz. Ya da pusula türündeki aletlerin manyetik alandaki hareketlerine bakarak tahmini fikir edinebilirsiniz fakat bu son yöntemle doğru ölçümlere ulaşmak çok zordur. Manyetik alanların hangi bölgelerde daha yoğun olduğu hakkında hazırlanmış "Manyetik Alan Haritaları" vardır ve ayrıca "Maden Tetkik ve Arama" Genel Müdürlüğü'nün de hazırladığı haritalar bulunmaktadır
Bazı bölgelerin yani mekanların beynimize ve ruhsal yapımıza daha güçlü tesirleri olduğuna dair dini metinlerde örnekler de vardır. Mesela Hz.Yakup bulunduğu yerden Haran'a doğru yola çıkar ve güneş batıp gece olunca ordaki bir alanda uyur. Başını o yerdeki taşlardan birisine yaslar ve uyur yani başının altına taş koyar. Hz.Yakup uykuya dalınca mucizevi rüyalar görmeye başlar fakat bunlar sıradan rüyalar değildirler. Hz.Yakup bu bölgede uyurken rüyasında yeryüzü üzerine bir merdiven dikildiğini ve başının göklere eriştiğini görmüştür ve onda meleklerin inip çıktığını görmüştür. Hz.Yakup uyandığında bu bölgenin çok özel olduğunu ve buranın göklerin bir kapısı olduğunu söylemiştir.

Aslında uyku ve rüya konuları ruhsal boyuta geçiş ile çok yakından ilgilidir. Mesela bir Kur'an ayetinde:

"Allah o canları öldükleri zaman alır; ölmeyenleri de uyuduklarında. Sonra haklarında ölüm kararı verdiklerini alıkoyar, diğerlerini belirlenmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için deliller vardır."(Zümer 42.ayet)

Gördüğünüz gibi ayette uykunun aynı zamanda ölüm hadisesi ile direkt bağlantılı olduğu vurgulanmaktadır. Dolayısıyla rüyalar sadece anlamsız görüntülerden ibaret değildir ruh boyutuyla da yakından ilgilidir.

Manyetik alanların uyku esnasında beyinle etkileşimine dair ilginç örnekler de mevcuttur. Mesela yoğun manyetik alanlarının olduğu bölgelerde uyuyan bir kişi hayatında görmediği netlikte ve gerçeklikte düşler-rüyalar görebilir. Hatta günahlardan arınmış insanlar bu rüyaları doğaüstü hallere kadar taşıyabilir.







Ağustos 09, 2008, 12:59:53 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Daha fazlasını Ömer Çelakıl'ın sitesinde bulabilrsiniz merak edenler için...


Aralık 06, 2008, 07:33:52 öö
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

bence omer celakil cok iyi bi matematikci eeee bildiginiz gibi sayilarla oynamsini bilen insanlar istedikleri sayiyi istedigi bicimde cikarabilirler bence bu arkadasimizda boyle yapiyor tamami ile benim fikrim


Aralık 14, 2008, 01:21:52 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

ancak belirtmek isterim ki bu çıkarttığı rakamlar Kur'an'ın her yerinden 19 sayısını çıkartmak gibi birşey değil bu kolaydır onu böl onu çarp onu çıkar sonunda mutlaka bir 19 bulursun ancak verilen bilgilerle ve onunla ilgili bulunan sayılar bugün bilimin doğruladığı şeyler bunun da kutsal kitap olduğuna inanıyorsak ki inanıyorum bunları tesadüfe bağlamayı pek içim kaldırmaz ki zaten asla tesadüf diye birşey yoktur inancım budur,yine de görüşünüze saygı duyarım...


Aralık 15, 2008, 10:19:46 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 788
  • Cinsiyet: Bay

Yine Kamer suresinde der ki :
"". .Andolsun Kur’an ı öğüt için kolaylaştırdık. Fakat hani öğüt alan ?. . ""

içinde şifreler olan bir Tanrı kitabını her kulun anlaması beklenemez ve içinde şifreler olan bir Kuran yukarıdaki ayet ile çelişir. dağdaki çobandan şifrelere ne. .

Ayrıca Kuran hz muhammedin ölümünden sonra toplatılmış ve bugünkü sırasına konmuştur.Bu yüzden ayet numaraları ve sure sıralarında bir hikmet aramayın ;)
Vostede é vostede. . Nunca perder o caducidade. .


Aralık 16, 2008, 03:16:18 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Kur'an'ın içinde şifreler olması onun anlaşılamaz olduğu anlamına gelmez çünkü herkesin bilmesi gerekenler zaten açık bir dille anlatılmıştır,benim şifrelenmiş bilgi olarak bahsettiğim şeyler ise bir mümin tarafından bilinse de bilinmese de ameline etki etmeyecek bilgilerdir.Ayrıca Kur'anda bir saklanmış birşeyin bir sırrın bir şifrenin olmadığını zaten söyleyemezsiniz en basiti Elif-Lam-Mim'dir.Hz.Ebubekir de bunun Ku'an'ın sırrı olduğunu söylemiştir.
"Akıl sahiplerine o kitapta birçok hikmet verdik" ..............

Ayrıca bilginiz maalesef yanlıştır Hz.Muhammed'den sonra toplatıldığı doğru ancak hangi sure ne zaman indiği tek tek bilinmektedir hepsini de yazabilirim isterseniz...


Aralık 25, 2008, 09:52:43 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Martı,
Kopyalamayla ilgili ayetin diyanet yorumlu hali budur
Nisâ(*) Sûresinin 119 . Ayetinde 
“Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”29 Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür. 

bu mealde kopyalamayla alakalı bir şey yok!

Birde martı kardeşim,  kuranda günümüz teknolojisinin kökten çürütttüğü 200 e yakın ayet var istersen hepsini yazabilirim...

saygılarımla
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Aralık 29, 2008, 08:39:31 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

bay agnusdei ikimizin de verdiği ayetler arasında küçük nüans farkları var buraya kaç kuran çevirisi koysak hepsi de mutlaka kelime farkı bulunur emin olun bunun dışında parantez içinde yazılmış bölümler çevirmenin o ayetten anladığı şekliyle kendi yazdığı nottur orjinalde yazılı değildir onu çıkarttığımızda zaten hemen hemen iki çeviri de aynıdır yine de diyosanız ki buradan böyle bir sonuca varılmaz umarım ki Kuran'da "ey hayvan kopyalayanlar " gibi açık ve komik bir hitab şekli bulmaya çalışmıyorsunuzdur o zaman Kuran'dan hiç birşey anlayamayız emin olun...

 Bunun dışında söylediğiniz 200 ayetten 10-15 tanesini buraya yazarsanız sevinirim.Saygılar


Mart 07, 2011, 11:57:40 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Quranix.net'ide kullanabilirsiniz. Sayet bir siradan cobanin asasiyla kizil denizi yarabilecegine inaniyorsaniz.

http://www.quranix.net/?EY=1&YNO=1&ME=1&DIY=1&TT=1&A=1&L=tr&NA=10&S=26&SA=63
« Son Düzenleme: Mart 08, 2011, 12:06:42 öö Gönderen: Escalation »


Mart 08, 2011, 01:25:47 öö
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Escalation
Bana göre şuan nefes alıp vermemizde bir mucize. Hatta şuan bu konuya yazmam ve sizinde bu mesajımı okumanızda bir mucizedir.
İnsan oğlu sahip olduğu değerlere alışınca üzerinde pek durmuyor. Bunu anlamak için günümüz teknolojisine ihtiyaç yok.

Zor zamanlarımızda yapmamız ne kadar güç hatta imkansız gelen olayların üstesinden geliyoruz. Hatta bu olaylar yaşandıktan sonra sonucu nasıl elde ettiğimizi anlamakta güçlük çekeriz. Bu durumda sebebi bilinmeyen bir yorgunluk, çekince ile beraber hayatımızda olağan dışı gelişmeler eşliğinde bizi bu konuyu daha fazla düşünmememiz için rüzgar gibi unutturur gider.

Biz normal insanların bile normal algılama içerisinde başarılması imkansız gelen zorluklar başa gelince karşısında çözümler üretebiliyor iken Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberin yaptığına sonuna kadar inanıyorum. Kaldı ki peygamber olmayıp benzer efsaneler oldukça çoktur. Mesele zaten konuya gönülden aşk ile bakmak ve Yaratıcı'dan en saf ve savunmasız halimizle yürekten yardım dilemektir. Marmaris'e tatile gittiyseniz kız kumunu duymuş veya gitmişsinizdir.

Belki sizin başınızdan bu tür bir hadise geçmemiş olabilir. Fakat bunu hayatın içerisinde görmek isteyip göremeyecek yoktur. Aksi zihinsel körlüktür. Kalbi kararmış ve zihni artık hayvani(evcilleri moda oldu) duygular eşliğinde iç güdüsel hareket ediyordur. Ben bu tür insanların yaşamasına karşıyım. İnsan olduğunun farkına varıp, bu kainata şeref verdiğini düşünenler ancak yaşamalıdır.


Sn. agnusdei, (zamanın ötesinden)
Bilimden konuşulacak ise gerçek bilimin ne olduğunu kavramak gerekir öyle değil mi? Bana göre gerçek bilim soyut kavramların bir değeri olduğuna inanmak ve bunu somut olarak insanların anlayabileceği değerler oluşturmaktır. Siz soyut kavramlara inanmadığınız için zaten baştan konuya vâkıf değilsiniz.
Ortaya koymaya çalıştığınız bir şeyi ortaya koyamadığınız bir şey ile kanıtlamaya çalışıyorsunuz... Akıl'dan söz ediyorum. Kainatdaki her zerreyi bir arada tutan güç Allah'tır. Bence soyut varlıklar sınırlı olarak simgesel öğeler ile ancak ortaya konabilir. Biliminde simgelerle ne işi olur. Şayet olursada konu farklılaşır.

Günümüz teknolojisi sizce nedir acaba?
Sizin günümüz dediğiniz teknolojiyi bir kısım insanlar 40 yıl evvelde kullanıyordu. Ve sizin 50 yıl sonra görebileceğiniz teknolojiyi şuanda yaşayanlar var.
Ve en güzel tarafı ne biliyor musunuz?
Sizden 50 değil 150 yıl sonrasının teknolojisini yaşasalar bile, teknoloji ile uzaktan dahi alakası olmayan fakat insan olduğunun farkında olan bir insanın erdemli duygularını tadamazlar. Siz telefonu teknolojik bir cihaz olarak sayarsınız fakat Yüce Yaratan insanlara ortam, uzaklık tanımaksızın dilden öte aşk, korku, özlem duygularını kişiler arasında aksettirecek kadar gelişmiş bir sistem vermiştir. Bilim buna cevap veremez. Kaldı ki insan oğlunda/kızında bunun gibi sonsuz özellik vardır. Bilim mi :) Bilmesem de olur...

Bilim herşey değildir fakat layıkıyla savunulup yararlı işler gözetilerek sığ olmayan düşünceler sonucunda herşey olabilir.

Birgün kutsal kitaplara inanç kalmaz ise ki büyük zatlar tarafından o günün geleceği söyleniyor, o zaman kıyamet çok yakın demektir.
İnsanların algılamaları gittikçe değişiyor. Yüz yıllar sonra belki bu yazdıklarımızı okuyup bize ucube diyecek terbiyesizler :)
« Son Düzenleme: Mart 08, 2011, 01:36:34 öö Gönderen: Barbaros »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
8936 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2011, 02:48:17 ös
Gönderen: mevlüt
2 Yanıt
4418 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2010, 01:31:52 öö
Gönderen: moonlight
20 Yanıt
18844 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2011, 04:14:55 ös
Gönderen: Potentate
1 Yanıt
4941 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2013, 06:30:11 ös
Gönderen: evvah
3 Yanıt
7054 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 04, 2008, 08:28:43 öö
Gönderen: Prenses Isabella
3 Yanıt
5003 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2010, 01:50:06 öö
Gönderen: seteney
1 Yanıt
4213 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2010, 01:39:22 öö
Gönderen: moonlight
1 Yanıt
9587 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2011, 01:16:53 ös
Gönderen: 418
0 Yanıt
3965 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 02, 2013, 01:34:43 öö
Gönderen: sad
21 Yanıt
14168 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 05, 2013, 10:45:04 öö
Gönderen: Samuray