Tam da Forumun havasını kaybettiğini, belki bilinçli olarak, belki de sadece idrak zaafiyeti sebebiyle bazı kişilerin her konuyu ısrarla kirlettiğini düşündüğüm, üstelik tatilde olduğum için ilgimi kısmen de olsa kestiğim bir dönemde, bu tartışma "ilaç" gibi geldi. Konuyu tekrar gündeme getiren Sn. Dede'ye teşekkür ediyorum. Eve döner dönmez konuyu baştan itibaren tekrar okudum. Yazışmalar da "tam da olması gerektiği şekilde" devam etmiş. Ben de kendi fikirlerimi yazmak istedim.
Aslında konu birçok başlık altında defalarca gündeme geldiği için bazı sözlerim tekrar olabilir, şimdiden özür diliyorum bunun için.
Ben Mason olmak için başvurduğum zaman bana da soruldu EUM’na inanıp inanmadığım. Evet dedim, sonraki sorulara geçildi. O günden beri sürekli söylenir dururum, bu soruyu madem soruyoruz, bari üzerinde biraz daha fazla durarak soralım diye. İçi boş bir evet’in hayır’dan fazla bir farkı yok benim gözümde. Daha derinlemesine sorgulayalım ki, hem neden “evet” bir anlayalım, hem de olası “mecburen evet”leri ayıklayabilelim.
Şimdi gelelim aslında inanmadığı halde inanıyorum diyenlere:
Böyle birisine Kardeşim demek benim içimi acıtır. Yanlış anlaşılmasın, bu acı inanmadığı için değildir. Daha ilk cümlesinde hayatı boyunca Kardeşim diyeceği insanlara yalan söylediği içindir.
Peki bu yalan neden söylenir veya “söyletilir”? Aslında bu yalanı kimse “söyletmez”. Ne Loca, ne Büyük Loca ne de Masonluk böyle bir yalan istemez çünkü. Yalanı söyleten aslında o kişiyi aramıza önerendir. Bir ihtimal önerdiği adayın inancı hakkında bilgi sahibi değildir. Olabilir, ben hiçbir arkadaşıma inancı hakkında soru sormam, yeri gelir konuşulursa öğrenirim, onun insani değerleri yeterlidir benim için. Ama birisini Locama önereceksem ilk bilmem gereken husus budur. Kişiler karşısındakini daha yeteri kadar tanımadan, “iyi adam alalım bunu” diyip öneri yapıyorsa, bu hata adaya değil önerene ait bir hatadır. Ve çok önemli bir hatadır. Bu da içimi acıtır benim.
Diğer bir husus, ya kişi geldiği zaman EUM’na “bir şekilde” inanıyor olsa da, zaman içerisinde bu inancını kaybederse ne olacak? Kişisel görüşümdür, buna dogma denilebilir, paradigma denilebilir, sadece benim hüsnü kuruntum olabilir… Ama fikrim şudur: Bu mümkün değildir.
Bizim takip ettiğimiz Masonluk yolunu temessül edebilen kişi, inancını sonradan kaybetmez. Kaybediyorsa zaten hiç bizden olamamıştır. (Temessül içselleştirme demek olup, tahkikatı yapan Kardeşlerimizin, kişinin Masonluğu temessül edip edemeyeceği konusunda özellikle fikir beyan etmeleri kuraldır, ve bu kanaat oylamada büyük önem taşır)
Birkaç söz de düzensiz BL’lar hakkında. Ben hiçbir zaman bir ÖMBL üyesine “Mason değildir” demedim. Demem, diyemem… Bu benim haddimi aşan bir laftır. Tek sözüm “Bizim BL’mız onları düzenli olarak kabul etmiyor” olur. Eşimin, kızımın KMBL’na üye olması da beni rahatsız etmez, aksine hoşuma gider. Bana evde hem öğretme hem öğrenme imkanı vereceği için.
Burada izninizle bir parantez açmak istiyorum. KMBL’dan tanıdığım kişiler elbette var. Hatta ben daha önerilmeden önce bir konuşmada bana “sen neden Mason değilsin, girsene artık” diyen bir Kadın Mason var. Kız arkadaşımın Masonluğa ilgisini gördüğüm zaman, ona “istiyorsan seni tanıştırayım, orada çalışabilirsin” demişliğim de var.
Bu 3 BL arasındaki kopma bu başlığın konusu değil. Ama kısaca şunu söylemek mümkün: İngiltere bu ayrılığı yaşadı, 100 senede anca düzeltti. Türkiye yaşadı, 40 sene sürdü. Şimdi ülkemizde 2. kere ayrıldık. 46 sene oldu. İlk sefere göre uzadı evet, ama kim tekrar bir araya gelmek imkansız diyebilir ki?
Bu kadar yazdıktan sonra, bari tek bir cümleyle başlıktaki soruya kendimce cevap vereyim. Kendimce diyorum çünkü soruda ufak bir değişiklik yapıyorum. Soru, benim cevap verebileceğim biçimiyle şu:
Tanrı’ya inanmayan birisi benim Locamda Mason olur mu?
Cevap: Hayır, benim Locamda Tanrıya inanmayan birisi Mason olamaz.
Saygılarımla.