Sn. karahan,
ben hukuku konuşuyorum. Hukuku konuşurken de Allah'ı devreye sokmayı sevmeyen bir adamım. Çünkü işin içine Allah, öte dünya, basübadelmevt vs. girdiği zaman iş hukukun dışına çıkar, o artık bir inanç sorunudur. En basit tabiri ile söylüyorum "insanın insan olarak doğması sebebiyle sahip olduğu haklara" biz insan hakları diyoruz. Bu haklar ne tanrı tarafından bahşedilmiştir, ne başka bir üstün güçten. İnsan haklarını devletin anayasal güvenceye alıp almaması da onun bir hak olmasını etkilemez. Anayasal güvenceye alınmış haklara da zaten kamu özgürlükleri de deniyor, bu ayrımı belirtmek için. İNsan hakları, bu yönüyle hem hukuk dışı hem de zaman ötesidir. Bugün biz 4. kuşak hakları tartışıyoruz. Klonlanma hakkı gibi. Şimdi için çok ucuk gelecek bir düşünce... Bir insanın kendini klonlama hakkı olmalı mıdır? İleride göreceğiz bunu...
Demokrasi de Allahtandır diyorsunuz. Hak da Allahtandır. Bu durumda ben birey değil kulumdur. Kul isem kulu olduğumu yargılamam ve yadırgamam mümkün olmaz. İşin içine Allah girerse demin de dedim bu bir iman meselesi olur. O yüzden son zamanlarda işte veda hutbesinde insan hakları, islamda insan hakları gibi yaklaşımları gülünç buluyorum. Çünkü ordaki mevzu kulun hakkıdır. Bu haklar Tanrı tarafından verilmiştir. Siz onların biçemleriyle bile oynayamazsınız. Demokrasi sihirli bir değnek değildir. Dokunduğunuz yeri düzeltsin, pru pak etsin, msiku amber gibi kokutsun. Demokrasi farklı yaşam biçimlerinin bir arada yaşabildiği, farklı görüşler ifade edilebildiği ve sorunlar tartışılabildiği için iyidir. Demokrasinin de bir alay çeşidi var Yukarıda sn. Isis bir kaçına değinmiş. Ama temel olarak demokrasinin iyiliği tartışabilme ve saygı gösterme ile ilintilidir. Bu farklı yaşam biçimlerini "hastalıklı", "bozuk" görmemek demektir de. Aynı biçimde bir başkası için mesela kadının başını örtmesi hastalıklı bir durum olarak algılanabilir. Ya da ne bileyim bir erkeğin saçını uzatıyor olması. Ama önemli olan da uzun saçlı erkek ile başı kapalı kadının aynı toplumda birbirlerine değmeden yaşayabilmelerindedir. Yoksa herkesin kendince bir "öteki"si olabilir, olur. Öteki ile bir arada yaşayabilmek iste o biraz demokrasiyle mümkün olur.
Ama siz demokrasinin, insan haklarının içine Allah'ı sokarsanız artık benim ne tartışabilecek bir alanım olur ne karşı durabilecek bir arka planım. Allah öyle buyurmuş derim ve noktayı koyarım.
Bozukluktan bahsediyorsunuz. Bozuk olan nedir? Heteroseksüle, erkek egemen genel eğilimin dışında olmak bir bozukluk mudur? Deliler ülkesinde akıllı olmak gibi yani...
Ceza hukuku uygulamalarından dert yanıyorsunuz. Haklılığınızı teslim edeyim. Evet Türkiye'deki ceza hukuku uygulamalarında ciddi eksiklikler oluyor, ciddi yanlışlar da yapılabiliyor. Ama bu hukukun kötülüğünün göstergesi değildir. Ceza hakiminin eksikliğinin göstergesidir. En iyi yasa en kötü uygulayıcının elinde dünyanın en beter yasası olur. Hemen bir örnek vereyim. Madem namustan gidiyoruz. Namusla devam edelim. A ile B 17 yaşında lise öğrencisidir. A ile B arasındaki arkadaşlık ilişkisi ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Birgün B, annesi ve babasının şehir dışına çıktığını küçük kardeşinin akşam erken yattığını söyler ve A'yı evine davet eder. A, kız arkadaşı B'nin evine gider. Evde para çantasını unuttuğunu anlayan B'nin annesi ile babası bu sırada yoldan geri dönmüşlerdir ve eve girdiklerinde B'nin odasındaki sesten işkillenen baba A ile B'yi yatakta yakalar. Baba ne yapacağını bilemez. Bu sırada A evden kaçar. Olay aile büyükleri tarafından duyulur ve B'nin öldürülmesine karar verilir. A ise ailesi tarafından çoktan şehir dışına gönderilmiştir. B'nin 10 yaşındaki kardeşi C'ye silah verilir ve ablasının namuslarını beş paralık ettiği, kötü bir kadın olduğu, kötü kadın öldürerek aile namuslarını temizlemesi gerektiği söylenir. C ablası B'yi öldürür. Siz bir hukukcu olsaydınız buyurunuz kime ne ceza verirdiniz söyleyiniz. Kendi ceza yasanızı yazmakta serbestsiniz. Tamamam hayali bir olayve bizim ülkemizin yasalarını da uygulamayalım.
Gelelim sizin örneğinizde ne olura; Cinsel saldırı olduğuna göre ve vücüda bir organ sokulduğuna göre (bu el de olabilir) 7 - 12 yıl arası bir ceza almalıdır. Ama siz bir de ölümden bahsediyorsunuz Eğer suç sonucu mağdur ölmüşse bu takdirde 102/6 gereği; eğer kişi cinsel saldırıdan sonra bu suçu gizlemek gayesiyle öldürmüşse TCK'nun 82/1-h maddesine göre kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir. Eğer hakim 62.maddeyi uygularsa bu durumda takdiri indirim sebeplerinin sonucu; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine müebbet hapis cezası verebilir.
Sn. oasis,
Cinselliğin yalnızca neslin devamı, üreme, genini geleceğe aktarma ile bağlantılı olmadığını düşünüyorum. İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliklerden birisi de kanımca düşünmesinin yanı sıra hazzedebilmesidir de. Dolayısıyla insan, cinsellikte de hazzetmeyi hedef alabilir. Yalnızca üreme düşüncesinin ürünü değildir cinsellik. Bu hazzedebilme istemi sizin tabirinizle temelden kayma falan değildir. Bu tamamen subjektif bir yaklaşım olacak o yüzden ben diye başlamalıyım. Ben cinsellikten yalnızca birleşmeyi ve üremeyi algılamıyorum, hazzetmek ve zevk almak da bu işin doğasında vardır var olmalıdır. Herkes istediği gibi inanma hakkına da sahip. Siz öldükten sonra cinsellik olmaz dersiniz. Başka birisi çıkar işte hadiste şöyle şöyle diyor nasıl olmayacakmış cinsellik der vs
sn. ozkann,
heteroseksüledirler. o örnekteki kişilere sorduğunuzda bu cevabı alırsınız. çünkü bu toplumda aktif olan taraf değil pasif olan tarafa i... diyorlar. ama haklısınız bence onlar biseksüeldirler.
Saygılarımla.