Forumda eksik olduğunu gördüğüm için, Masonluğun Türkiye'deki tarihçesiyle bağlantılı bir anlatım yapıyorum. Sağolsun Sayın SkullG de buna katkıda bulunuyor. Şu anda Uyku Dönemi anlatımı sürüyor ama elde hazır yazı olmadığı ve ben de bir tek o konu üzerinde yoğunlaşmadığım için bölümler arasında kimi zaman günler geçiyor. Elbette ilerlediğimizde o "bölünme" denilen olaylara da geleceğiz. Benim bakış açım objektif olduğumdan, hem ÖMBL hem HKEMBL üyeleri karşı çıkabilir. Şu aşamada ona değinmek istemiyorum.
Daha önce bir nokta üzerinde durmuştum; yinelemekte yarar görüyorum. Bildiğimiz, çevremizde uygulandığını gördüğümüz herhangi bir dinin izleyicilerini (dindarlar) ile hiçbiriyle tam bağdaşmayan tertemiz bir Tanrı inancını birbirinden ayrı tutmak gerekir. Türkiye'de çoğunluğun Müslüman olduğu benimseniyor ve diğer dinlerden olanlar "azınlık" olarak niteleniyor. Doğru, çoğunluk Müslümandır. Ancak bence ülkemizde çok daha büyük bir kitle var "azınlık" olarak anılması gereken: İslâm sözcüğü sadece kimlik belgesinin üzerinde yazılı olanlar.
Bu bağlamda Ateizm de bir inançtır. Tanrı ya da Yüce Yaradan konusunda kendi vicdanına tam bir inanç yerleştirmemiş olan bir kişi Ateist değildir. Ona belki "kararsız" denilebilir. Belki "kuşkucu" (septik) denilebilir. Belki "inançsız" bile denilebilir ama Ateist değil.
Şunu da unutmayalım ki Doğu dinlerindeki inanç dizgesi teist dinlerdeki "Tek Ulu Yaradan" ile bağdaşmaz.
Ben insanların "inananlar" ve "inanmayanlar" diye ayrılmasını, birinin bir kefeye ötekinin diğer kefeye konmasını Masonluğun asal ilkelerine ve ruhuna aykırı bulurum ama ortadaki olguyu yadsımanın da anlamı yok. Belki gelecekte düzelir diye bir umut beslenebilir.
ÖMBL çerçevesinde bir araştırma yapılsa ve inananlar ile inanmayanların oranının saptanmasına girişilse, ne gibi bir sonuç alınacağını pek bilemem. Ancak diyelim ki istatistiksel bir değerlendirme ile %25 oranında inanmayan bulunduğu saptandı. Bu oran aynen HKEMBL için de geçerlidir.
İnsanımız aynı insan. Mason adaylarının seçildiği çevre aynı çevre. Biri bir büyük locada, diğri ötekinde olan akrabalar hatta biyolojik kardeşler bile var. Bunlar Masonluğa girerken, kendilerine fırsat verilmişse iki büyük locadan birini yeğlerken öngördükleri kriterlerin çerçevesinde bir yüce yaradana inanmak ya da inanmamak yok. En azından bu öncelikli bir kriter sayılmaz. ÖMBL açısından bu dert değil ama çok çok önemliyse, diğer herşeye oranla öncelikliyse HKEMBL bu sorunu ciddi ciddi düşünmeli.
Böyle bir araştırma değil ama bir başka türlüsünü yapmak belki daha kolay olur. Sadece Müslümanlar (kimlik belgesinde öyle yazılı olanlar) ele alınsın. Hıristiyanlar ve Yahudiler aslında dinlerine daha bağlı ve dinsel yükümlülüklerini çok daha sıkı bir şekilde yerine getiriyor; inançcsız olanları tek tük. Her iki büyük locada da Hıristian ve Yahudiler olduğunu unutmayalım. (Acaba her iki büyük locadaki oranları toplam üye sayısına göre ne kadar. Bunun saptanması daha kolay.) Müslümanlardan düzenli olarak Cuma'ya giden ve Ramazan'ı aksatmadan tutan, kurbanını kesen, zekatını verenler belirlensin. Toplam üye sayısına oranla HKEMBL ve ÖMBL acaba nasıl sonuç verir? Bence hemen hemen aynı oran bulunur. Az önce belirtmiş olduğum nedenle.
Dolayısıyla sırf bu açıdan konuya bakılarak HKEMBL ile ÖMBL arasında büyük fark olduğunu ileri sürmek yanlış bir değerlendirme olur.