Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Özgürlüğün Sınırı Olmalı  (Okunma sayısı 8823 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 02, 2012, 03:51:40 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Sayın enelsır, “özgürlük” başlığı altında olmak üzere bir masonik bilgi kitabından özgürlük konusunu aktarmış, ben de o konuların bazıları üzerinde durmuştum ya… İşte şimdi o aktarımın Davranış Özgürlüğü ile ne denilmek istenmektedir?” sorusunu ve yanıtını alarak böylece ayrı bir başlık açmayı öngördüm.

Davranış özgürlüğü, bir insanın, aklına ve buyrultusuna (iradesine) egemen olması, bedensel bir sakatlığı ya da hastalığı, sinirsel ya da psikolojik bir sorunu yoksa bilinçli olarak istediği zaman her istediğini yapabilmesi olarak tanımlanmış.

Bu tanıma bir diyeceğim yok.

Ancak ardından ”Toplum içinde insan her istediğini yapabilir mi?” diye sorulmuş. Bunun yanıtı olarak da her toplumda toplumsal yaşamın düzenini ve uyumunu sağlayabilmek için konulmuş, herkesin uyması gereken yasa ve töresel kurallar bulunduğu belirtilmiş. Bunların başında da, insanın davranışlarında özenli ve ölçülü olması geldiği söyleniyor. Hatta, bir diğer deyişle tüm bireylerin davranışlarının başkalarının özgürlüğünü zedelemeyecek biçimde olması gerektiği vurgulanmış Böylece, tanımlanmış olan davranış özgürlüğünün sınırsız olmadığı söylenmiş

Kesinlikle katılıyorum. Öyledir ve öyle olmalıdır.

Ardından bir de şu eklenmiş: “Sınırsız özgürlük, iyi niyetli olanlara tanıdığı sınırsızlığı kötü niyetli olanlara da tanıyan kuramsal bir kavramdır. Böyle olsaydı, kötü niyetliler iyi olanlara hep acı çektirirdi. Özgürlüğün sınırı bir başkasının özgürlük sınırını aşmadığı sürece toplum içinde insan, dilediğini yapmakta özgür olmalıdır” denmiş.

Denmiş de… İşte ben bu özgürlüğün hiç de iyi niyetli olarak kullanılmadığı, aksine iyi niyetlilerin hakları olan özgürlüğe hiç ulaşamadığı, buna karşılık kötü niyetlilerin özgürlüklerine sonuna kadar kullanarak iyi niyetlileri baskı altına aldığı hatta ezip geçtiği düşüncesindeyim.

Sonuçta Masonluğun bu özgürlük düşüncesi de bir hayal, bir umut gibi kalıyor bence. Öyle olmalı, öyle olsa çok iyi ve çok güzel olacak ama olamıyor bir türlü.

Siz ne dersiniz? Özgürlüğün sınırının daha iyi belirlenmesi ve o kötü niyetlilerin kendi ellerine geçirdikleri özgürlüğü keyiflerince kullanmalarının daha başından önlenmesi gerekmez mi?


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 02, 2012, 04:31:13 ös
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 89
  • Cinsiyet: Bay

Uzun bir aradan sonra ilk yazımı Sn.Adam'ın özgürlükle ilgili yazmış olduğu başlık altına yazmak beni tedirgin etmiyor değil. Uzunca bir aradan sonra bir bilgeye karşı tez sunmayla katılımlarıma yeniden başlamak pek kolay olmayacak benim için.

Gelelim özgürlük kavramına.
Özgürlük herhangi bir dış etkene bağlı kalmadan kişinin kendi iradesiyle karar verebilmesidir.
Dolayısıyla özgürlüğün sınırı aslında yoktur. Sınırı olan şey kararların getirmiş olduğu davranışlardır. Davranışlar sınırlandırılabilir lakin düşünceler asla.

Kötü düşünceler dahi bir özgürlük ürünüdür. Özgür düşüncelerden ortaya çıkmışlardır. Fakat bu düşünceler eyleme döküldüğünde artık özgürlük kalıbından çıkıp, davranış kalıbına girer.

Çok güzel bir söz vardır;

Aklını özgür bırak.

Sanırım bu cümle özgürlüğün anlamını ve sınırsızlığını anlatmaya yeter
Omnia in numeris sita sunt/her şey sayılarda gizlidir


Mart 16, 2015, 04:12:42 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Özgürlüğün bir sınırı olmalı demek, aynı zamanda özgürlük kısıtlanmalı demek gibidir. Özgürlüğü kısıtlamak ise özgürlüğü ortadan kaldırmakla benzer olduğu için,ben şahsım adına özgürlüğe bir sınır getirilmesine sıcak bakmıyorum. Özgürlük için etkin sınırlarımızdan kurtulamazken, edilgen bir sınıra da maruz kalmak biz insanları daha çok zayıf kılar. Hem zaten 'özgürlük' konusunda kısıtlamalar/sınırlamalar getiriliyor, bir de bunun üzerine  bir sınır çizilirse hareket alanımız daha çok daralır diye düşünüyorum.

İnsan dediğimiz varlığa baktığımızda ; ilk özgürlüğünü,emekleme döneminden yürüme dönemine geçtiğinde kazanıyor. Ve bu dönemde sırf yürümek için yürümek ne ise, özgür olmak için çırpınmak ve duvardan duvara çarpmak da odur.

Özgürlüğün sınırını insan,kendi içinde zaten oluşturdu, dış dünyanın da bu konuda bir adım atması, aslında yürümek için yürümek değil, daha çok ezmek için yürümek olur.

İranlı bir sosyoloğa göre,insanın dört zindanı olduğu söylendiğinde, neden dördüncü zindanın 'insanın kendi zindanı' olduğunu düşünelim. Tabiat,toplum ve tarih zindanları yetmiyor muydu ? Demek bunlar ne kadar insanı zindana tıkıyorsa, benlik de insanı aynı şekilde zindana tıkıyor ve yetmiyordu.

Fikrimce bütün bunlardan önce, insanın ilk önce, kendi zindanından kurtulması gerekiyor. Belki daha sonra, doğadan,tarihten, toplumdan kurtulabilir. Çünkü bu unsurlar var oldukça, insan ; istediği kadar bu zindanlardan çıksın, yine de gelip kendisinde takılıp kalacaktır. Özgürlüğün etrafına çapı en büyük çemberi de kendisi koyacaktır.

« Son Düzenleme: Mart 16, 2015, 04:16:54 ös Gönderen: İNSAN »


Mart 16, 2015, 04:39:02 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın İNSAN'ın dediği çok hoş... Özgürlüğün sınırı olmamalı ki ona özgürlük denilebilsin.

İyi, gözel de hangi özgürlükten söz ediyoruz? Sözünü ettiğimiz o özgürlüğün karşılığı ya da bedeli nedir?

Düşünme özgürlüğü dense peki, düşünce özgürlüğü bile olmaz.

Vicdan özgürlüğü dense peki ama dinsel tapınma özgürlüğü dense o da olmaz.

Örneğin ben özgürlüğümü sonuna kadar kullanıp istediğim kişiye istediğim gibi hakaret edebilir miyim?

Örneğin belli bir dinin inançlısı olmakla birlikte kurallarımı kendim koyarak uygulayabilir miyim?

Dogaünın özgürlüğe engellerini geçtik; toplum içinde istediğim yerde istediğim zaman istediğim gibi davranabilir miyim?

Şimdi belki Sayın İNSAN "Yok, ben öyle demek istemedim." diyecektir ama, işte fırsat, demek istediğini açıkça belirginleştirmeli.

"Kişi, kendi özgürlüğünü kendisi kısıtlayabilecek denli özgür olmalı." denilecek olursa, bakın işte ona katılabilirim.

Konuyu Masonluğa da getiririm.

Masonluğun temel ilkeleri Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik biçiminde sıralanır. Buna baktılırsa, Özgürlük ilk sıradaki temel ilkedir.

Fakat Masonlukta bu temel ilkelerden önce gelen bir diğer ilke vardır. Özgürlük de, eşitlik de, kardeşlik de, bunlara eklenen töresel ilkeler de, hepsi hepsi, o asal ilkeden sonradır.

Öncelikli olan bir asal ilke vardır. Diğer ilkelerin hepsini sınırlar. Özgürlüğe de bir sınır çizer.

Nedir o?

« Son Düzenleme: Mart 16, 2015, 04:41:09 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 17, 2015, 02:15:57 öö
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 689

dusunceleri özgürlestirmek...
Doğru rehberini bulana ne mutlu...


Mart 17, 2015, 07:54:17 öö
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ruzber ne demek istedi acaba?
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 17, 2015, 10:13:52 ös
Yanıtla #6
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM son yazısında art arda birkaç soru sorduğu için hepsini tek seferde açıklamam zor olur. Ama belki ünite ünite, kavram kavram ilerleyebiliriz. Çünkü tek seferde olursa kontrolü zor ve aynı zamanda uzun soluklu bir yolculuk olmuş olur.  O da beni aşar.

Şüphe yok ki ‘özgürlük’ konusunu kendine en çok dert edinen ve bu konu üzerine en çok çalışma sunan üyemiz Sayın ADAM.
Ve ‘özgürlük’ konusunun özenle işlenmesi gerektiğini de bizden iyi bilir. Bu yüzden bu konuda fikir sunarken dikkatli olmak gerek.

Aslına bakarsak bu tür konular, yüz yüze konuşulunca daha faydalı oluyor, ancak o da imkanlarımız dahilinde olmadığından, ben konunun birkaç köşesinden  tutup,daha da çok uzatmadan bazı şeyleri anlamlı hale getirmeye çalışacağım.

Açıklama yaparken de eminim ne kadar çabalasam da  konunun ‘bam teli’ne basmakta parmaklarım güçsüz ve yetersiz  kalacak.Yani söylemek isteyeceğim şeyler, tam olarak buraya yansıtılan şeyler olmayacak.. Bu yüzden bazı yerlerde çok basit gibi görünen, ama kütlesi aslında bana göre ağır olan bazı ifadelerin üzerinde durmak daha faydalı olur diye düşünüyorum.

Bu kavramlardan biri ise 'bedel'.

Bu kavramdan anlaşıldığına göre ; insan sahip olduğu özgürlükleri karşısında bir karşılık veya bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Yani kişi özgürlüğü karşılığında bir nevi vergi ödüyor. Hani, gelirimiz oranında devlete vergi veriyoruz ya, özgürlükte de işte aynen öyle. Resmen onun için bazen mal ile bazen can ile bazen de gözyaşı ile haraca bağlanıyoruz gibi oluyor. Bu vergilerden kendimize ödediklerimiz bile oluyor.

Bu konu ile ilgili geçtiğimiz günlerde 'İnsan Kelimelerle Düşünür' adında bir kitap yazan arkadaşım ile kitabı üzerine öyle bir konuşma yapıyorduk.Sonra konu özgürlüğe de geldi. Düşünme ile ifadenin birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu ve kelimelerin düşünce ve ifadedeki konumlarının birbirine çok yakın olup olmadığını tartıştık sonra..Zaten bu bilindik bir şeydi. Düşünce ile dil arasındaki köprüden de herkes geçmişti. O hususta ikimiz de düşünce ve kelime arasındaki bağı yadsımadık..Düşünme özgürlüğü yoksa düşünce özgürlüğü de yoktur ; ve düşünce özgürlüğü de yoksa ifade özgürlüğü ve söz özgürlüğü de yoktur dedik. Çünkü bize göre özgürlük bir bütündü ve kategorize edilmesi doğru değildi. Yani vicdan özgür değilse,düşünce özgür olamazdı. Düşünce özgür olmayınca da kalem de,kelam da asla özgür olamazdı.

Bir de arkadaş , özgürlüğü yapamadıklarımızın değil, yapabildiklerimizin oluşturduğunu söylüyordu. Örneğin ;ona göre benim özgürlük sınırım, bir din yaratamamaktan değil, istediğimde bir din yaratabilmekten geçiyordu. Şöyle düşün diyordu ; eğer ben bir şeyi yapabiliyorsam özgürlük o zaman konuşulur ; yapamadıklarım zaten benim değildir diyordu.
Bu kısmı pek anlamadım ama, haklısın der gibi, kafa salladım.

Oysa Stalin'in, ’kelimeler silahtır ve onların serbestçe dolaşmalarına izin veremeyiz,düşmanımızı silahlandırmayız’ gibi buna yakın bir sözünden yola çıkmıştık.  Hatta bir ara birçok da alakasız caddelere sapmıştık. Sonra arkadaşla dedik ki ;  konumuzu fazla sağa sola savurmadan şöyle ortak bir noktada buluşalım : 'Aslında bazı insanlar gücü yettiğince, kelimelerin ve düşüncelerin varlığına değil, asıl onların ifadeye dönüşmesine ve performansa bürünmesine düşman oluyor.'  Çünkü düşünceyi kısmak zor olduğu için, adam sesi kısmak daha kolay diyerek, savunmasını bu şekilde yapıp sesi kısıyor. Ama sözü kısarken aynı zamanda düşünceyi de makasla ikiye bölüyor,önüne set çekiyordu.

Zararlı görülen herhangi bir kelime veya düşünce, insan içinde taşınırsa çok bedel ödetmiyor, ancak onları dışarı taşırmak konusu açıldığında; karşıdaki her kimse savunmasını bir saldırı şeklinde yaparak bizlere ağır vergiler ödetiyordu..Bir diğer deyişle şöyle :
Ortada bir sorun varsa;  o da düşünceyi,sözü veya inancı taşımak değil,onları dışarıya taşırmaktı.

‘’Her kişiye her istediğimizi her şekilde söylemek, istediğimiz gibi hareket etmek, özgürlüğü okşayan değil, inciten şeylermiş demek.’’ diye de devam ettik sonra. Çünkü fikrimizce özgürlük halkası sadece bize ait olan tek bir halka değildi. Milyarlarca halkası vardı ve onların birbirine geçmemesi için mümkün olduğunca hassas olmak gerekirdi.

....

Sayın ADAM, bundan sonra eleyecek,sorular sormaya devam edecektir. Ben yorulduğum için burada bir ara verelim diyorum. Devam edilirse, dilim döndüğü,bilgim yettiği kadar bir şeyler gevelemeye devam edebilirim.




« Son Düzenleme: Mart 17, 2015, 11:04:57 ös Gönderen: İNSAN »


Mart 18, 2015, 12:02:34 öö
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Bence ,Özgürlük kesinlikle sınırsızlık demek değildir,hele de her aklına geleni yapmak hiç degildir,herşeyin bir ölçüsü vardır.Düşünce özgürlüğü vardır ama bunu dilimize dökersek sonuçlarına da katlanabilmeliyiz.
Özgür olan ,özgürlüğü isteyen kişi başkasının hak ve özgürlüklerinin olduğunu bilincinde olan kişidir.


Mart 18, 2015, 07:25:50 öö
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın İNSAN, güzel bir kısa makale yazmış. Dikkatle okunmalı.

Konumuz sadece özgürlük değil, Bu ilkeanin masonluktaki yeri.

O nedenle şimdi önceki son sorumu tekrarlamalıyım: Masonlukta özgürlüğe sınır getiren, öncelikli ve asal ilke nedir? 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 18, 2015, 08:30:11 öö
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

Masonluk bir "düzen" kurumudur. Düzene uymakta özgürlüklerden "özgürce" vazgeçmeyi gerektirir.
enelsır


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3134 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2007, 07:29:59 ös
Gönderen: SublimePrince
23 Yanıt
10698 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 29, 2014, 07:27:25 öö
Gönderen: ADAM
18 Yanıt
26445 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2008, 01:14:54 öö
Gönderen: blossom
29 Yanıt
14781 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2011, 09:46:49 ös
Gönderen: shakespeare
21 Yanıt
12210 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 28, 2014, 11:51:15 ös
Gönderen: animi et spiritus
5 Yanıt
6104 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2010, 08:35:47 ös
Gönderen: Supeluta
4 Yanıt
7556 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2011, 10:01:33 ös
Gönderen: scherif
3 Yanıt
3544 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 10, 2012, 11:25:49 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
1950 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2013, 05:24:13 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
1770 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2014, 07:29:28 ös
Gönderen: MEDUSA