84- hz. muhammed’in kölelerinden “maria” ile ilişkisi hakkında birçok kaynakta ve çoğu islam kaynaklarında geçen rivayetler, bunu destekleyen hadisler ve kur’an-ı kerim ayetleri vardır.
ibn-i cerir ve ibni ishak'ın aktardıkları bir hadiste şöyle denir: “peygamber efendimiz hz. hafsa'nın evinde oğlu ibrahim'in annesi mariye ile birlikte olmuştu. hz. hafsa buna alınmış ve bunu kendisini küçük düşürücü bir olay olarak algılamıştı. bunun üzerine peygamberimiz, o'na bir daha mariye ile birlikte olmayacağına söz vererek yemin etmişti. ayrıca bunu kimseye söylememesini istemişti. ancak hz. hafsa gidip olayı hz. aişe'ye açmıştı.”
rivayetler ise şöyledir; “mısır piskoposu hz. muhammed'e 4 cariye armağan eder. bunlardan biri de maria'dır (mariye, hz.mariye). maria kipti hristiyandır. bu cariye hz.muhammed'e bir erkek çocuk doğurmuş (ibrahim), ama bu çocuk 16 aylıkken ölmüştür. bir gün hz.muhammed karılarından hafsa bint-i ömer'in evindeyken maria da içeridedir ve hafsa ortalıkta yoktur. hz. muhammed maria ile ilişkiye girer, tam bu sırada hafsa içeri gelir, ortam gerilir. hafsa "benim günümde, benim yatağımda neden bu köle ile birlikte oluyorsun" diye kızar. hz.muhammed onu sakinleştirmek için kendisinden sonra ebubekir'in, ondan sonra da hafsa'nın babası ömer'in halife olacağını söyler. tabi ki bu "sevindirici" haber hafsa'nın sinirini geçirmez. bunun üzerine muhammed hafsa'yı sakinleştirmek için maria ile bir daha yatmayacağına dair yemin eder. ama bunu kimseye söylememesini ister.
hafsa'nın siniri geçmesine geçmiştir de hz.muhammed maria'dan bir türlü vazgeçememektedir. bunun üzerine kendisine yardımcı olan şu ayetler iniverir; (tahrim suresi ilk 5 ayet):
“1- ey peygamber! sana allah’ın helal kıldığını niçin haram edersin, hanımlarının hoşnutluğunu ararsın? bununla birlikte allah çok bağışlayandır, çok acıyandır. 2- allah size, yeminlerinizi bozabilme imkânı sağlamıştır. allah, sizin koruyup kollayanınızda. her şeyi bilen, her şeyi sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunan odur. 3- hani peygamber, hanımlarından bazısına gizlice bir söz söylemişti. ne zamanki o, onu haber verdi, allah da peygambere onu açtı. açınca peygamber o hanımına birazını anlattı, birazından ise geri durdu. ona bunu, bu şekilde anlatıverince “bunu sana kim haber verdi?” dedi. “bana her şeyi çok iyi bilen ve her şeyden haberdar olan (allah) peygamberlikle bildirdi” dedi. 4- eğer allah’a tövbe ederseniz, ne iyi! çünkü ikinizin de kalpleri eğildi. yok, eğer ona karşı birbirinize yardım ederseniz, haberiniz olsun ki, allah onun koruyup kollayanıdır. hem ayrıca cebrail, müminlerin salih olanları, onlardan sonra, melekler de (onun) destekleyicisidir. 5- eğer o sizi boşarsa, rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler verir. (bu yeni eşler, allah’a) boyun eğen, iman eden, namaz kılan, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan gerek dul, gerek bakire (hanımlardır).”
olayı destekleyen bazı hadisler ise şunlardır; mariya olayı: hadis no : 0838, ravi: enes, tanım: “resulullah (sav)’ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. hz. aişe ve hz. hafsa peşini bırakmadılar. sonunda resulullah bu cariyeyi nefsine haram etti. bunun üzerine: “ey peygamber, sen zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?…” diye başlayan tahrim süresi nazil oldu.” kaynak: nesai, işretu’n-nisa, 4, (7, 71)
taberi olayı şöyle anlatır: “gün, hz.muhammed’in hanımlarından hafsa’nın günüydü. o gün hz.muhammed, hafsa’yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp evine gider. ama hafsa’yı evde bulamaz. tam o sırada, bir zamanlar, mısır mukavkısı’nın kendisine armağan ettiği cariyelerden mariya çıkagelir. hz.muhammed, cariyeyle hafsa’nın yatağına beraber olur. hz.muhammed’in, cariyesiyle yatması doğaldır. kur’an da, hanımlarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak verilmiştir. (bkz. ahzab suresi, ayet: 50, 52.)
ne var ki cariyeyle özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik ömer kızının, hafsa’nın yatağında beraber olmaktadır . işte bu olağan değildir. terslik bu ya, o sırada, hafsa da çıkagelmiştir. hz.muhammed’in mariya ile ilişkisini görünce büyük tepki gösterir: “tann elçisi! sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyle birlikte oluyorsun!” sonra hz.muhammed’le hafsa arasında şu konuşma geçer: hz.muhammed: “hafsa! marya’yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun?, hafsa: “evet!”, hz.muhammed: “vallahi billahi mariya ile bir daha yatmayacağım!” hz.muhammed hemen ant içmiştir. hz.muhammed: ”hafsa! aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?”, hafsa: “tamam!” ne var ki, hafsa bu durumu aişe’ye anlatır.(bkz: taberi, camiu’l-beyân, 28/102.)
olayın duyulması ve hanımlarının aralarında dayanışmaya gidip kendisine karşı tavır alması üzerine hz.muhammed eşlerini terk eder ve bir odaya uzvete çekilir. hz.muhammed’in eşlerini boşadığı dedikodusu yayılır. bir rivayete göre ise cezalandırmak için sadece hafsa’yı boşamış ve diğerleriyle de 1 ay beraber olmamaya yemin etmiştir. hafsa ömer’in, ayşe ise ebubekir’in kızıdır. babalarının konumuna güvenerek asiliğe cesaret edebilmişlerdir. 4. ayette geçen “ikiniz” sözü ayşe ile hafsa’yı kasteder. ömer, olayı öğrenince hiddetle hz.muhammed’e gider ve görüşmek ister. 3 kez geri çevrilen isteği sonunda kabul edilerek içeri alınır ve bu görüşmeden sonra tahrim ayetleri gelir. ardından hafsa ile nikah tazelendiği ve 29. gün eşlerine dönüp ayşe’yle beraber olduğu söylenir. ayşe, henüz bir aylık sürenin dolmamış olduğunu düşünerek kendisine sorar: “hani sen, bir ay boyunca hanımlarından uzak duracağına dair yemin etmemiş miydin? bugün daha otuz gün bile olmadı; yirmi dokuzuncu gündeyiz!”. hz.muhammed kendisine şu yanıtı verir: “bu ay yirmi dokuz gün çeker.” olayı destekleyen bir diğer hadis ise şöyledir; hz. aişe: “ma era rabbeke illa yüsariu fi hevake” mealen: “bakıyorum da senin efendi tanrın yalnızca senin şeyinin keyfini yerine getirmek için koşuyor.” (kaynak: buhari, hadis no: 1721)”
bu rivayetler doğru mudur? eğer doğruysa kur’an da açıklanmayan milyonlarca şey varken, tüm evreni, yıldızları, galaksileri yaratan allah neden böyle çok küçük olaylarla yakından ilgilenmekte ve bu ayetleri tüm insanlığa göndermektedir? eğer bu rivayetler yanlışsa tahrim suresi ilk 5 ayeti ne için indirilmiştir? ayrıca kur’an-ı kerim bir günde (kadir gecesi) indirilmemiş midir? neden olaylar olduktan sonra başka başka ayetler inmektedir? bu ayetler de, zamanın başlangıcından beri her şeyin yazılı olduğu allah katında bir kitap olan “levh-i mahfuz” da yazılı mıdır?
85- tevbe suresi 5. ayet şöyledir; “(içinde savaşılması) haram olan aylar çıktı mı, müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, onların bütün geçitlerini tutun. eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekatı verirlerse, yollarını serbest bırakın. çünkü allah çok bağışlayan, çok acıyandır.” burada bahsedilen “haram aylar” islamiyetten önce de arap kabilelerinde bulunan, sürekli savaş olması sebebiyle bazı aylarda savaşmayı yasaklayan kurallardır. haram ayları allah mı belirlemiş ve bu aylarda savaşılmasını haram kılmıştır, yoksa cahiliye dönemindeki arapların uyguladığı kuralları mı kur’an-ı kerim’e eklemiştir? ayrıca bu aylar dışında nerede bir müşrik görülürse öldürülmeli midir? müşriklerin cezasını ahirette allah vermeyecek midir? allah neden tüm müşriklerin öldürülmesini emretmiştir? yukarıdaki ayet bakara suresi 256. ayet ile neden çelişir? bahsedilen ayet; “dinde zorlama yoktur. doğruluk, sapıklıktan iyice ayrılmıştır. artık her kim tâğûtu inkâr eder, allah’a da iman ederse, işte o, en sağlam tutamağa, ki onun için kopmak yoktur, yapışmıştır. allah işitir, bilir.” bu ayetlere göre dinde zorlama var mıdır yoksa yok mudur?
86- bir çok hadis ve rivayete göre hz.muhammed’in 47 yaşındayken 6-7 yaşında olan hz. aişe evlendiği ve 9-10 yaşındayken de gerdeğe girdiği anlatılmaktadır. bu hadislerden bazıları şöyledir; muhammed el-buhari'nin sahih-i buhari'de aktardığına göre aişe şöyle demiştir: “peygamber (47 yaşındayken) benimle 6 (yaşında) bir kızken nişanlandı. medine'ye gittik ve beni-el-haris bin hazrec'in evinde kaldık. sonra hastalandım ve saçlarım döküldü. daha sonra saçlarım büyüdü ve annem, ummü ruman, salıncakta kız arkadaşlarımla oynarken yanıma geldi. beni çağırdı, yanına gittim, bana ne yapacağını bilmiyordum. elimden yakaladı ve beni kapıda bekletti. soluğum kesilmişti, nefesim yerine geldiğinde, biraz su aldı ve yüzümle başımı bu su ile ovdu. daha sonra beni eve aldı. evde ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu.
bunlar bana: "hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin!", dediler. annem beni bu kadınlara teslîm etti. bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve resûlullah'a teslîm ettiler. ensâr kadınları beni resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben 9 yaşında bir kızdım.”
(kaynak:http://hadis.ihya.org/buhari/konu/955.html ve
http://1.bp.blogspot.com/_axYuBKOQ2VM/SgrMrJbEELI/AAAAAAAAAFU/UAKWFrbUyOs/s1600/aise1.jpg)
yine aişe'nin, muhammed el-buhari'nin sahih-i buhari'de aktardığı başka bir hadise göre: “ben henüz mekke’de, sokakta oyun oynayan bir kız iken muhammed'e kamer sûresi ayeti nâzil oldu.”
(kaynak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ai%C5%9Fe_bint_Ebu_Bekir )
bir başka hadis şöyledir; ”resul-i ekrem'in yanında iken oyuncak bebeklerle oynardım. emsallerim(ve arkadaşlarım) oynamak için bana geldiklerinde resul-i ekrem'den çekinirlerdi, fakat resul-i ekrem bana geldikleri için sevinirdi. bir gün resul-i ekrem bana: 'bunlar(oyuncaklar)nedir?' diye sordu. ben: 'bunlar benim kız çocuklarımdır' dedim.” (gazali,ihyau' ulumiddin 1975,c.2,s.693)
diğer bir hadis ise şöyledir; "benim kızlardan birtakım ahbaplarım vardı. onlarla kızlara ait oyun oynardık. biz oyun oynarken (muhammed) eve gelirse oyun arkadaşlarım saklanırlardı. çok defa resul-i ekrem bu kız arkadaşları benimle oynasınlar diye beni gönderirdi." (sahih-i buhari,hadis no:2003,c.12,s.152-153;ayrıca sahih-i buhari,c.3,s.60 ve sahih-i buhari,c.8,s.105)
araştırmaların sonuçları ise şöyle demektedir; “hz. aişe’nin hz. peygamber ile evlilik yaşı konusundaki tartışmaları maddeler halinde verip, her bir madde içinde; bu görüşlerin eleştirilerini yaptıktan sonra, kendi görüş, değerlendirme ve cevaplarımızı da aynı madde içinde belirteceğiz. mevlana şibli “asr-ı saadet” isimli eserinde; hz. aişe’nin doğum tarihi ile ilgili bilgilerin güvenilir olmadığından hareketle evlilik yaşını tespit etmeninde mümkün olamayacağını, dolayısıyla rivayetlerde belirtilen yaşın, kuşkulu olduğunu söylemiştir. aynı görüşe rıza savaş’da katılmaktadır. islam tarihi kaynaklarında, hiçbir sahabînin doğum tarihi konusunda net bir bilgi yoktur. “asrı saadet” isimli esere yaptığı (ilave) açıklamalarda ö. rıza doğrul’un da belirttiği gibi, o dönemde, bugünkü gibi nüfus daireleri yoktu ve kimsenin doğum kaydı yapılmıyordu. nitekim günümüzde bile, özellikle kırsal kesimde, doğan çocukların doğum kaydı yapılamamakta, çocukların ailelerine çocuğun yaşı sorulduğunda, tarih olarak “ekinler biçildiği zamanda, narlar kızardığında, bir kış günü veya şu önemli olay olduğunda doğdu” şeklinde cevaplar alınmaktadır. o dönemde bütün sahabilerin yaşları, genelde ölüm zamanındaki yaşlarına göre hesaplanıyordu. bu ilkeden hareketle, hz. aişe’nin vefat tarihinden, yaşı çıkarıldığında yaklaşık olarak doğum tarihi bulunabilir. islam tarihçileri, hz. aişe’nin vefat tarihi olarak genelde h. 58 yılını, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 66 yaşını vermektedirler. bir kısmı, vefat tarihi olarak h.56-59'u, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 65-67 yi belirtseler de, çoğunluğu birinci görüşte müttefiktirler. böylece hz. aişe’nin vefat esnasındaki yaşından, vefat tarihini çıkardığımızda (66-58=8) hicret sırasında hz. aişe’nin yaşının 8 olduğu ortaya çıkar. hicretten bir yıl sonra evlendiğine göre ise evlilik yaşı 9 olacaktır. ibn kesir bu yaşta evlendiği konusunda hiçbir ihtilafın(anlaşamamazlığın) olmadığını belirtir.”
(yazar: mehmet azimli (yrd. doç. dr. dicle üniversitesi ilahiyat fakültesi) kaynak: islami araştırmalar, cilt 16, sayı 1/2003, detaylı bilgi:
http://www.bilimfelsefedin.org/?p=144)
bir çok islam araştırmacısı hz.aişenin evlendiğinde 7-8 yaşlarında olduğu konusunda hemfikirdir ancak o zamanki çağlarda kız çocuklarının daha çabuk ergenliğe ulaştığını savunmaktadırlar. bu konu araştırıldığında ise karşımıza şu bilgiler çıkmaktadır; bugün suudi arabistan'da kız çocukların ilk adet görme yaşına dair elimizdeki araştırma bu yaşın günümüzde ortalama 13.05 olduğunu söylüyor.
(kaynak:http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15573847)
işin daha ilginci 20 yıl önce suudi arabistan'da kızların ilk adet görme yaşı günümüzden biraz daha yüksekti. yani 13.22 bu anlamda kız çocukları git gide daha erken bir dönemde adet görmeye başlıyorlar. aşağıdaki görsel suudi arabistan'da günümüzdeki ortalama düzenli adet görme yaşını (ilk adet görme yaşı değil) gösteriyor. buna göre 9, 10 veya 11 yaşında düzenli adet gören kız çocukların sayısı sıfıra çok yakın iken 12 yaşındaki kız çocuklarda düzenli adet görülme oranı %10'un bile altındadır. 13 yaşındakilerin sadece %20'sinde adet görülürken 14 yaşında düzenli adet görenlerin oranı %35, 15 yaşında düzenli adet görenlerin oranı ise %50'dir. yani 15 yaşındaki kızların ancak yarısı düzenli adet görmektedir. (bakınız aşağıdaki tablo) unutmamalı ki kız çocukların ilk gördükleri adetler çoğunlukla vücuttaki hormon düzenlenmesi ile ilgili olup bu adetler yumurtasız gerçekleşir, yani üremeye hizmet etmez.
(ilgili tablo:
http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gxb.png )
benzer bulgulara fransa, abd, almanya gibi ülkelerde de rastlanılmıştır. ilk adet görme yaşının günümüzde giderek daha erken bir yaşta olmasının sebebi günümüzde yaşam, sağlık ve beslenme şartlarının git gide iyileşmesidir. şu aşağıdaki tabloda da ülkelerin ve yılların karşılaştırmasını okuyabilirsiniz.
(ilgili tablo:
http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gzr.jpg )
örneğin fransa'da son 200 yıl içinde ortalama ilk adet görme yaşı 1840 yılında 15,3 iken bu rakam düzenli bir şekilde inişe geçmiş ve günümüzde fransa'da kız çocukların ilk adet görme yaşı 12.4'e inmiştir.
(ilgili tablo:http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gwh.gif)
bu anlamda antik çağlarda kız çocukların günümüzden daha erken bir dönemde ilk adetlerini gördüğü bir safsata ve kandırmacadır.
(kaynak 1:
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15573847 kaynak 2:
http://www.mum.org/menarage.htm kaynak 3:
http://thesocietypages.org/socimages/2008/09/19/changing-biology-age-at-first-menstruation/ kaynak 4:http://ipac.kacst.edu.sa/edoc/ebook/1652.pdf)
ve bilindiği gibi hz. aişe’nin çok istemesine rağmen hiç çocuğu olmamıştır, bir kaynak bu konu hakkında şöyle der; “çok istemesine rağmen asla çocuk sahibi olamamıştır. hamile bile kalamamış. buna da eğer ciddi bir kaza veya hastalık geçirmediyse ancak iki şey sebep olabilir. 1- doğuştan gelen genetik bozukluk. 2- çocuk yaşta cinsel ilişkiye zorlanma sonucu cinsel organ ve rahimde oluşan kalıcı hasarlar. birincisi birkaç bin vakada bir görülebilecek bir hadise iken ikincisi gerçekleştiği takdirde sonuçları neredeyse garanti edilecek ve akla en mantıklı gelen cevaptır.”
hz.muhammed 47 yaşındayken neden 7 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmiştir?
87- islamiyetten önceki arap mitolojisi araştırıldığında mekke’de bulunan 360 adet puttan en bilinenleri ay tanrısı olan al-ilah ve 3 kızı al-lat, al-uzza ve al-manat’tır. bu al-ilah’ın kızları kur’anda da geçer. (bkz: necm:19 ve soru 43)
hatta hz. muhammed’in babasının adı da “abdullah”tır yani “abd al-ilah” bu da al-ilah’ın kulu anlamına gelmektedir. buradan hz.muhammed’in ailesinin de ay tanrısı olan al-ilah’a taptıklarını anlayabiliriz. “british müzesinde babil bölümünde bölüm b de 3-4 heykel ve onların önünde 1 heykel şeklinde heykeller vardır. arkadaki 3-4 heykel ellerini müslümanların dua ederken açtıkları gibi açmış önlerindeki "ay tanrısı" na dua ediyorlar bunun ismi al-ilah. al-ilah ın kızları al-lat, al-uzzat, al-manat ta bu 3 yıldız olarak simgeleniyordu.” (kaynak: the archeology of world religions, jack finegan, 1952, p482-485, 492) (görsel:http://www.bible.ca/islam/islam-hazor1.gif)
müslümanların dua ediş şeklinde ellerini hafif kapatarak açmış ay tanrısı al-ilah'a dua ediyor. aşağıdaki görselde ise al-ilah'ı simgeleyen bir adam ve islamiyetin sembolü hilal görünmektedir. (görsel:http://www.bible.ca/islam/islam-babylonian-moon.gif)
bulunan diğer heykellerin de al-ilah’a dua ederken aynı müslümanlar gibi ellerini havaya açtıkları görülmektedir. (
http://www.nccg.org/islam/hazor4.gif)
islamiyetin sembolünün hilal olması ve her caminin minaresinde hilal sembolünün bulunması ise al-ilah’ın ay tanrısı olmasıyla bir bağlantısı olabileceği konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. işte eski mısırlıların "sin" adını verdiği (bkz: ya sin suresi) ve eski putperest arapların ise "al-ilah" adını verdikleri ay tanrısı al-ilah ve onun 3 kızı al-lat, al-uzza, al-manat (bkz: necm:19-20) (görsel:
http://www.bible.ca/islam/islam-babylonian-2100bc-nannar.jpg) “
araplar islamiyet öncesi dönemde kabe deki 360 tane put arasından en yükseği, en güçlüsü olarak ay tanrısını görüyor ve buna al-ilah (en güçlü ilah) şeklinde ellerini iki yana açarak dua ediyorlardı. yani arapça da "ilah" olan tanrı kelimesi islamiyetle beraber "allah" a dönüştürüldü.” (kaynak: southern arabia, carleton s. coon, washington, d.c. smithsonian, 1944, p.399) “
çeşitli arap kabileleri aslında bu ay tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları "sin", "hubal" ve kureyş te al-ilah. dil bilimciler "allah" kelimesinin "al-ilah" tan türediğini söylerler.” (kaynak: islam muhammed and his religion, arthur jeffery, 1958, p 85, muhammad at mecca, w. montgomery watt, 1953, p 23-29) “
"allah" kelimesi islamiyetten önceki arap yazıtlarında bulunmuştur.“ (kaynak: encyclopedia britannica, i:643)
“islamiyet öncesi bazı putperestlerin ilginç gelenekleri vardı bunlar ramazan dedikleri ayda 1 ay oruç tutarlar, mekke ye hacca gidip kabe’nin etrafında 7 kez dönerler, "kara taş" ı kutsal sayar onu öper ve günde 4 veya 5 vakit namaz(salat) kılarlar şeytan taşlarlardı. tabi bunlar kur’an da da bulunur.” (kaynak: is allah the same god as the god of bible?, m. j. afshari, p 6, 8-9, islam, beliefs and observances, caesar e. farah)
“ay tanrısını ifade eden "al-ilah" kelimesi islamiyet öncesi dönemde arap şiirlerinde yaygın olarak kullanılıyordu.” (kaynak: encyclopedia of islam, eds. lewis, menage, pellat, schacht; leiden: e.j.brill, 1971, iii:1093)
müslümanlar neden putperestlerin al-ilah’a dua ettikleri gibi allah’a dua ederler? ay tanrısı olan al-ilah’ı simgeleyen ay neden islamın da simgesidir ve tüm minarelerin üstünde ay simgesi bulunur? allah’ın adı neden al-ilah a bu kadar çok benzemektedir? allah kendisine isim seçerken ay tanrısı olan al-ilah tan mı esinlenmiştir?
88- azhab suresi 56. ayeti şöyledir; “şüphesiz allah, (rahmeti ve nimetleriyle) ve melekleri (de onun bağışlanması için dua ederek), peygambere salât ve selamda bulunurlar. ey iman edenler! siz de ona salâvat getirin, ona tam bir bağlılıkla selam verin. (kendisine bağlılığınızı bildirin)” allah kendi yarattığı hz. muhammede salât mı eder?
89- nur suresi 2. ayet şöyledir; “zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, allah’ın koyduğu cezayı uygulama konusunda bunlara acıyacağınız tutmasın. müminlerden bir gurup bunlara uygulanan cezaya tanıklık etsin.” kur’anı kerim de binlerce tür suçun cezaları belirtilmemişken, allah neden bazı şeylerin cezalarının insanlar tarafından bu dünyada verilmesini emretmiştir. milyarlarca galakside bulunan milyarlarca gezegeni yaratan allah, neden böyle basit şeylerle uğraşmaktadır? bu dünyada işlenen suçların cezasını ahirette allah vermeyecek midir?
90- islam dininde neden kadınlar ikinci plandadır? miras bölüşülürken neden erkeğe 2 kadın hakkı verilir? (bkz: nisa:11) neden iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denktir? (bkz: bakara:282) neden erkekler birden fazla kadınla evlenebilirken kadınlar birden fazla erkekle evlenemezler? allah kadın ve erkekleri birbirlerine eş olsunlar diye yaratmamış mıdır? kur’anda neden hep erkeklere hitap edilir? neden kadınlar muhatap alınmayarak “kadınlarınıza söyleyin” ile başlayan ayetler vardır? cennette erkeklere “göğüsleri yeni tomurcuklanmış eşler” (bkz: nebe:33) vadedilirken, kadınlara neden birşey vadedilmemiştir?
91- saffat suresi 125. ayet şöyledir; “yaratanların en güzelini bırakıp ba’l (adlı puta) mı tapıyorsunuz?” allah neden burada kendisini “yaratanların en güzeli” diye tanımlamaktadır? allah’tan başka yaratıcı mı vardır?
ve bu bölümle beraber tüm sorularım bitmiştir.
Saygılar