Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Irkçılık  (Okunma sayısı 4322 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 23, 2014, 10:19:12 ös
  • Ziyaretçi

Merak ettiğim bir konu var. Lütfen elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin;

Türkiye de,

1:) Musevi olmak suç mu ?

2:) Musevi olmak bir özür mü ?

Eğer cevaplarınız "hayır" ise şayet. Lütfen cevap verin,

1:) Nasıl bu kadar rahat bir cemaat hedef alınabiliyor ?

2:) Gazeteler nasıl bu kadar rahat bir şekilde bir topluma bir cemaate üye olan insanları, dahil oldukları cemaat/cemiyet sebebiyle suçlayıcı bir ifade kullanabiliyorlar ?

3:) Türkiye de, Bir kişinin suçlu veya suçsuz olması, o kişinin dahil olduğu cemaat/cemiyet e mi bağlı ?

Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık için savaşan bizden değildir. Irkçılık üzere ölen de bizden (Müslümanlardan) değildir. Hz. Muhammed

Peki ırkçılık sadece din/dil/ırk gözetilerek yapılan bir eylem midir ?

Son bir soru; Neden Musevi cemaatine yapılan bu çirkin saldırılara gösterilen tepkiler. Diğer cemaatlere yapılan saldırılar karşısında gösterilenler kadar sert ve net değil ?


Lütfen vaktinizi ayırın ve okuyun: http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/metin135.pdf
                                             
http://www.ihd.org.tr/index.php/san-haklarylgeleri-mainmenu-96/156-insan-haklari-evrensel-beyannames.html


Saygılarımla






Mayıs 23, 2014, 11:02:11 ös
Yanıtla #1
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

İslamiyet güzel dinimiz her ne kadar , hoşgörü ve eşitlik ilkelerini dünyaya yayan bir din gibi gözükse de iç dünyasında pek öyle değil, Fakat burada sadece müslümanları suçlamak yanlış olur. Din savaşları çağlardan bu yana devam etmektedir Sırf birileri cebini doldurabilsin diye.

Sanırım masonlukta kardeşlik kavramı burada devreye giriyor.Dinlerdeki gibi tutucu sadece bir yöne ait değil, ah şu masonluk  ezoterik olmasa da öğretse tüm dünyaya kardeşliğin Adem ve Havva'dan geldiğini herkesin bunu böyle bilmesi gerektiğini.


Saygılarımla
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Mayıs 24, 2014, 01:38:30 öö
Yanıtla #2

Türkiye'de Anti-Semitizm "tarihsel olarak" aslında çok güçlü değil. En azından bu açıdan şanslıyız.
Örneğin Prusya'nın modern Almanya'ya evrildiği dönemde Hitler'den çok daha uzun zaman önce anti-semitizm orada çok güçlüydü. Marx'ın "Yahudi Sorunu" isimli kitabı da örneğin o zamanları az çok resmetmesi açısından önemlidir. Anti-Semitizm Hitler ile özdeşleştirilip işin içinden çıkılıyor, halbuki bu Modern Avrupa'nın suçunu hafifletiyor.
Fakat bizim ülkemizde o kadar uzağa götürebileceğimiz bir anti-semitizm yok.
Tabii ki de Osmanlı zamanında bütün "gayri-müslüm" lerden alınan verdi Musevilerden de alınıyordu.
Fakat bizim topraklarda musevilik yakın tarihe kadar asla bir tür iç düşman olarak görülmedi. Palazlanan oluşan milliyetçi ve dinci örgütler ister istemez bir anti-semitizmi siyasi lügatımıza soktular. Şimdi ise aptal aptal dizilerle, kitaplarla ve siyasetçilerle anti-semitizm doruk notkasına çıktı. Söyleyebileceğimiz tek bir şey var: biz hiç bir zaman anti-semitist olmadık.
Örneğin, bu konuda en hassas olan taraflardan biri sol siyasettir. "Anti-semitizme sapmadan, bir kısım musevileri ve İsrail'i nasıl eleştirebiliriz" sorusuna en tutarlı cevabı sol siyaset vermektedir. Eşitlik, kardeşlik ve özgürlük perspektifi ile anti-semitist olamazsınız, ama aynı zamanda bu yolla devletlerin ve belli dinlere mensupların tavırlarını daha tutarlı bir şekilde eleştirirsiniz. Türkiye'de anti-semitizme karşı duruşun bu kadar zayıf olmasının sebebi ise yine samimi ve gerçek, güçlü bir demokrat ve sol bir muhalefetin yokluğudur.


Mayıs 24, 2014, 03:09:19 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Maalesef Ülkemizi genel olarak değerlendirdiğimizde "dogmatik" bir anlayış olduğu tartışılamaz. Ama bu sadece Din konusu üzerinde değil, hayatımızın genelinde, özel hayatımızda, eğitim hayatımızda bile araştırma ve tartışmaya izin vermeyen bir yapı var.

Ezberci ve kişiye odaklı bir biat kültürüyle büyüyoruz. Bu sebeple de karşı fikir, düşünce de olanları ve olanların düşüncelerini kendi varlığımıza, benliğimize karşı bir saldırı olarak algılıyor ve değerlendiriyoruz. Ve sonuçta da olayları kişiselleştirip, çeşitliliğe, farklılığa anından saldırıyoruz.

Allah/God/Yehowa (inancınıza göre) herkesi herşeyi farklı farklı yaratmış ve farklılığa izin vermiş olmasına rağmen. Bahsettiğim ezberci ve ideolojik değil kişiye odaklı biat kültürü yüzünden yaradılıştan bahşedilmiş temel hak ve hürriyetlere ve aslında dinin temelinde olan anlayış ve hoşgörüye tezat bir tutum sergiliyoruz.

Üç semavi dinin temeli içten dışa yani nefisten bedene bir eğitimi öğretir. Ama maalesef bu dogmatik kültür ve dogmalar, bize bahşedilmiş muhteşem düşünme, yorumlama, algılama kavramlarını kör ediyor veya kullandırmıyor...

Masonların bu konuda elbette avantajları daha doğrusu ezoterinin temelinde yatan "birey" kişi olma esasını benimseyen yapısı. Tüm bu dogmalara karşı yegane panzehir. Ama maalesef ezoteri ve özellikle masonik tarih işte bu "birey" olma odaklı anlayışın gerek din dogmacıları gerekse koltuk ve güç sarhoşluğuna kapılmış kayıp ruhların, Mason ve masonik cemiyetlere karşı yaptığı insafsız yaptırımlarla dolu.

En bilinlenlerden bir tanesi ve en geniş kapsamlı olanını hepimiz biliyoruz. Katolik kilisesinin başlatıığı ve Fransız kralının tam destek verdiği hareket. 13 ekim 1307 yılında yaşanmış ve De Molay ın da idamının getiren olaylar en basit örnek.

Ama nasıl ki Katolik kilisesi bu dogma anlayışına karşı hür düşünce ve hür irade anlayışına karşı toleranssız bir tutum sergilediyse . Aynı tutum Masonluğun Türkiye ye veya geniş ele alırsak Ortadoğu İslam coğrafyasına girişini de engellemeye çalıştı.

Ana sebep hep din ve devlet düşmanı oldukları yönünde oluşturulan algıydı. -Bana göre ellerinde ki gücü kaybetme korkusudur-

Bir insanın illa ki Mason olması gerekmez, gerekmemeli aklını ve vicdanını hür iradesiyle kullanması için. Zaten herkes de Mason olamıyor.

Örneğin; Futbolu pek çoğumuz seviyoruz. Ama pek pek çoğumuz futbolcu veya teknik kadro da yer alacak kadar kalifiye değiliz. Ama bu stada gidip, oynanan oyunu izlememize bir engel de olmuyor.

Diğer inanış ve düşüncelere veya farklılıklara saygı duymak için illa inisiye olmaya gerek yok. Ama eğer ki Masonların yaşamlarını ve hayata bakışlarını iyice izler isek. Farklılıklarla anlaşmayı ve huzur içinde yaşamayı daha kolay bir şekilde algılayıp öğrenebiliriz. -Yani Masonluğu ve Masonları bir pusula bir yön cihazı olarakta değerlendirebiliriz.-

Çevremize bakalım. Yaratıcı eğer herşeyi tek şekil ve tek düşünce sisteminde olmasını isteseydi zaten öyle yaratırdı. Bize göz, kulak, beyin , dil vermezdi.

Allah/God/Yehowa bizelere, Okuyalım/Görelim diye göz vermiş. Duyalım/işitelim diye kulak vermiş. Gördüklerimizi, okuduklarımızı, duyduklarımızı yorumlayalım diye Beyin, fikirlerimizi beyan edelim diye dudak ve dil vermiş. Ama en önemlisi bize vicdan bahşetmiş ki konuştuklarımızı kelimelere dökmeden önce terazimizde tartarak konuşalım diye. Maaselef bu dogmacı anlayış bize bahşedilmiş bu muhteşem duyuları kullanmamıza engel oluyor.

Geçmişte din ve ten rengi üzerinden ağırlıklı olarak yapılıyordu ırkçılık. Bugün mezhep ve gelir üzerinden ağrılıklı olarak yapılıyor. Ama bunun sonu yok. Bu ırkçı ve dogmacı anlayış hüküm sürdükçe. Bu ezbere dayalı eğitim anlayışı devam ettikçe. Farkılılığa ve farklı olana karşı töleranssız ve hoşgörüsüz bakış devam edecektir. Kızıllar, esmerler, sarışınlar,renkli gözlüler, uzunlar, kısalar vs vs vs....

Saygılarımla


Mayıs 24, 2014, 05:25:11 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu başlık altında işlenmekte olan konuya katılmıyordum.

Katılmayacaktım da, sayın sundance'nin aslında çok güzel olan değerlendirmesini okuyuncaya dek...

Şimdi kimileri yine ne bulduğumu, yine neyi eleştireceğimi soracak.

Bir küçük yanlış var düzeltilmesi gereken... Tapınakçılarla bağlantılı.

13 Ekim 1307 tarihli olayı yaratan Katolik Kilisesi değildi ki... Bu doğrudan o tarihte Fransa Kralı olan Güzel Filip'in bir düzenlemesiydu. Papa da ona destek vermişti, ister istemez. Çünkü o tarihte Papa, Güzel Filmip'in sözünden çıkamazdı.

Bu çok uzun bir tarihsel olaydır, bu konu başlığıyla bağlantılı değil. Ancak şövenist tutumların temeline dogma yerleşrtirilecek ise, maddi çıkarların ondan çok daha güçlü olduğunu unutmayalım. Nitekim işin içine maddi çıkar girince, dogma bir kenara atılıverir.

Bir de Sayın sundance'nin değindiği bu olayın Masonluk ile doğrudan bağlantısı olmadığını, ancak bazı masonik sistemlerde Tapınak Şövalyeleri'nin başına gelmiş bu tarihsel olayın, -daha başka birçok olay gibi- bir alegori niteliğinde değerlendirildiğini de bilelim. Kimileri gibi birtakım kurgular yaratıp ya da yaratılmış kurgulara kanıp, Masonluk ile Tapınak Şövalyeleri örgütünün bağdaştırılması yanılgısına düşmeyelim.   
   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 27, 2014, 09:55:41 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi



Mayıs 27, 2014, 10:10:05 ös
Yanıtla #6

Şöyle bir cevap verilmiş ilk elden.

"Q. Does your organisation preserve 'hidden' teachings open only to initiates ?"
A. No - the Order is not a secret society nor an esoteric organisation. It is not part of Freemasonry, nor does it have any party-political ties. Please don't expect to be enlightened with some supposed arcane 'secret' knowledge, because nothing exists."

http://www.knight-templar.org.uk/index.php/pages/membership.html

Bağlantılar arasında bilgilerin doğruluğu konusunda çelişki var.
« Son Düzenleme: Mayıs 27, 2014, 10:13:07 ös Gönderen: ThomasReid »


Mayıs 28, 2014, 12:08:30 öö
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Paylaştığım linklerin bir kısmı Tapınak Şövalyelerinin tarihi ile ilgili bilgi verilmesi amacıyla paylaşılmıştır.

Mesela; http://srjarchives.tripod.com/1997-09/Duncan.htm York Riti ve Skoç Riti arasında karşılaştırma yapıyor. Bu paylaşımda temel olarak farklı kategoride.


+Benim gibi merak eden olur diye okunması amacıyla paylaştım.
++Sadece benim söylemlerimi destekleyen kaynakları da paylaşmam.
+++http://www.tngrandyorkrite.org/index.php?what_is_kt=Y

Not: Aslında çok güzel ve geniş kaynağı olan fakat çeşitli çarpıtmaları da maalesef açık olan bir konu. Ben Sayın ADAM ın fikrine saygı duyuyorum. Ama Tapınakçıları Masonluk tarihinden ayırmak veya detaymış gibi söylemek kısmına katılmıyorum.

Not 2: Spekülatif tarihte Tapınak Şövalyelerinden sıkça bahsedilir. Guild ler ile anadoluya gidip gelmeleri. Müslüman coğrafyasından etkilenip beraberlerinden avrupa ya taşımış çeşitli bilgiler olduğu biliniyor.


Saygılarımla


Mayıs 28, 2014, 10:05:45 öö
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sayın sundance, birtakım internet sitelerinin adresini vermiş. İyi, güzel ama bunlar hep İngilizce. Üstelik öyle Anadolu Lisesi İngilizcesinin da çok ötesinde. O sitelerde anlatılanları okumak ve anlamak, herkes için öyle pek kolay olmayabilir. İyi İngilizce bilgisi ister. Üstelik hayli zaman ayırmayı gerektirir. Üstelik bunlardan her biri konuya kendi açısından bakmaktadır. Bu da pek doğaldır ama konuyu geniş kapsamlı olarak bilmeyenlerin zihinlerini karıştırır ve sıkı bir irdeleme yapmayı gerektirir. Bu da hayli zor bir iştir. Tümüyle incelenmez, yarım yamalak bırakılırsa yanlış kanılara varmak, işten bile değildir.

Buna karşılık bir Türkçe kaynak var ulaşabildiğimiz; üstelik Türkçe: 600 sayfalık dolu dolu bir araştırma kitabı: "Tapınakçılar Siyonistler ve Masonlar". Üstelik yurdumuzun en ünlü masonik araştırmacılarından biri yazmış. Benim gibi sitemiz üyelerinden birçoğu bu kitabı aldı, okudu, yararlandı. Almamış, okumamış olanlara önerilir. (kitapçılarda bulunmayabilir. yayıncısından istemekte yarar var. On-line sipariş edilebiliyor.)

Tapınak Şövalyeleri'nin günümüzdeki Masonlukta elbette önemli bir tarihsel/alegorik yeri vardır fakat bunu doğru anlamak ve olayları/konuları birbirine karıştırmamak gerek. Bu işin tarihsel yönü bir yana, Masonluk ile nasıl bulaştığını çok iyi anlamak gerek.

Bu arada birtakım yanlışlardan da kaçınmayı bilmek gerek. Örneğin Tapınak Şövalyeleri'nin Ortaçağın ileri dönemlerinde Avrupa’da kurulmuş olan gildler ile ne ilgileri vardır ne de ilişkilerinin olması olanaklıdır. Üstelik bu örgütün temel niteliği bakımından olamaz da... Anadolu'ya gelip gitmeleri diye bir konu da yoktur; Anadolu, Tapınak Şövalyeleri’nin her girişlerinde bir felakete uğramış oldukları bölgedir. Buna Urfa da dahildir. (İkinci Haçlı Seferi’ni iyi okuyun. Bunun için Steven Runciman’ın Haçlı Seferleri Tarihi adlı kitabın Türkçesi var; Türk Tarih kurumu yayını)

Tapınak Şövalyelerinin  düşünsel öğeler taşıdıklarına ilişkin anlatımlar da hiçbir temeli olmayan romantik fasaryalardan ibarettir. Tapınak Şövalyeleri örgütü hiçbir zaman bir ezoterik nitelik taşımamıştır ki düşünsel öğeleri olsun. Bu, 19. yüzyıl başlarında fışkırmış Çağdaş Tapınakçılara özgü bir niteliktir. Tarihsel konulardan söz edilirken, bunların duygu ya da varsayımlara değil, belgelere, kanıtlara dayanması gerekir.

Tapınak Şövalyeleri Örgütü'nün Orta Çağda birtakım bilgilerin geliştirilmesinde ve taşınmasında önemli bir yer tuttuğu elbette yadsınamaz. Fakat bunu niçin yaptıkları, nasıl yaptıkları, hangi kapsamda yaptıkları çok önemlidir. Örneğin, Tapınak Şövalyeleri Örgütü'nün, birçoklarının ileri sürdüğünün aksine, bina inşaatı ile uğraşan mason localarıyla öyle sıkı fıkı ilişkileri falan olmamıştır. Buna ilişkin hiçbir belge gösteremezsiniz. Fakat yol ve köprü inşaatı yapan Pontifex kuruluşlarıyla çok yakın ilişkileri olmuştur;  bunların tarihsel belgeleri de vardır. Birtakım bilimsel nitelikli bilgilerin gelişmesi, teknik aletlerin icadı ve kullanımı bakımından etkili olmuşlardır ama bunlar özellikle hangi bilim alanındaki bilgiler, ne gibi aletlerdir, buna dikkatle bakmak gerekir. Örneğin usturlap denilen aleti Tapınak Şövalyelerin icat etmediği ama icat ettirdikleri bilinmektedir. Bunlara dikkatle bakıldığında, hepsinin Tapınak Şövalyeleri'nin fiilen yapmakta oldukları iş ile bağlantısı kurulur. Niçin, hangi amaçla?

Bütün bunların ötesinde üç ayrı tür Tapınak Şövalyesi Örgütü bulunduğunu da unutmayalım:

1- Orta Çağdaki (Akdenizli) Tapınakçılar (Bunların Hastaneciler ve Töton Şövalyeleri ile de ilişkileri vardır)

2- İskoçyalı Tapınakçılar (Bunların o ülkedeki soylular, dolayısıyla mason localarıyla doğrudan hatta iç içe denilebilecek ölçüde bağlantıları vardır ancak tarih bakımından öncekilerden sonradır.)

3- Çağdaş (Amerikalı) Tapınakçılar (Bunlar 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Kimisi ezoterik, dolayısıyla paramasonik, kimisi egzoterik derneklerdir. Avrupa ve Avustralya’da uzantıları vardır.)

Bunların hepsi birbirinden ayrı… Bir tek özgün Tapınak Şövalyeleri ile  İskoçyalı Tapınakçılar arasında bağlantı kurulabilir. Onun için de aynı yazarın “Tapınakçıların Hazinesi” adlı kitabını okumakta yarar var.
 
« Son Düzenleme: Mayıs 28, 2014, 01:57:39 ös Gönderen: Arais »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 28, 2014, 02:38:01 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Maalesef haklısınız Sayın ADAM. Türkçe kaynak daha doğrusu Türkçe "detaylı" ve onaylanmış kaynaklara dayalı kitap bulmak zor. Ben bulamamıştım veya çok da dikkatli aramamış ta olabilirim. Tavsiyeler için teşekkürler.

Şu kadarını söyleyebilirim. Guild ler ile Anadolu ya geliyorlar. Anadolu ya geldiklerin ahilik örgütüyle tanışıyorlar.

Tapınak Şövalyeleri konusunda ki yorumunuza katılmıyorum ve anlaşılan anlaşamayacağımız bir konu. Verdiğiniz Türkçe kaynaklar için teşekkürler.

Saygılarımla



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2334 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2007, 11:58:18 ös
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2151 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 31, 2007, 12:03:40 öö
Gönderen: shemuel
7 Yanıt
6859 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2007, 01:28:25 öö
Gönderen: shemuel
10 Yanıt
5638 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2009, 11:04:31 öö
Gönderen: ceycet