Sayın sahnesarsan çok güzel olur ancak sanırım bunun için çok yüksek yerlerden izin almak ve kapsamlı çalışma yapmak gerekir ki sanırım kitap bile yapılmazken buna izin vermezler.
Ancak süper olur
İşte mantığımın kabul etmediği şey; Yüksek yerler neresi?
Masonluk mu?
Üstadlık mı?
Devlet kurumları mı?
Şeyh mi, şıh mı?
Ulema mı?
Yükseğin tanımı ne?
Ederi, tutarı ne?
Yüksek yerleri kesinlikle kabul etmemek gibi bir huyum var.
Bu sitede epey bilgi edinmiş ama hala kalıplarının dışına çıkamayan insanlar var. Onları sevmiyorum. Zaten sevilecek bir tarafları da yok. Onların bu paspal değerleri ile hiç bir şeyi ne üst nede alt kabul edebilirim.
Kaldı ki, kendisine birazcık saygı duyan insan kimseyi üst görmez, görmemeli. İmkansız.
Kimse kimseden üstün değildir. Bu kimselerin yarattığı kurumlarda asla üstün değildir.
Kurumları yaratan insanlardır. Kurumları tapınılası hale getirenlerde insanlardır. Şu son bir kaç bin yılda kendimizi sınırlandırmak için, korkularımızı tatmin veya unutmak için, bir çok değerler yarattık. Sonra bu değerlerimizin üstüne iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkini oturttuk. Bunları yaparken kendimizi ve ait olduğumuz doğayı unuttuk.
Şimdi hukukun üstünlüğüne inanıyoruz, Şimdi dinlere, peygamberlere, ahlaka, yüce kişilere veya kurumlara inanıyoruz.
Kefenin cebi yok diyen zihniyet işte bu kurumlar ve inançlardır.
Ben kefenin cebi var diyorum ve doldurmak için uğraşıyorum.
Bizi biz yapan sevgilerimiz. Bizi biz yapan nefretlerimiz. Sandığımız doğrularımız, iyi ve kötülerimiz. Metalarımız.
Kim aç kalınca parayı yiyebilir? Kim çoğunu ölmesin diye kanunları ezmeyebilir? Kim açlığını dinle giderebilir? Bize dürtülen hangi güzel ahlak karnımızı doyurabilir? Hangi sakallı, cübbeli seks ihtiyacımızı bire bir karşılayabilir?
Peki kim açlık, susuzluk, seks, barınma, korunma, üşümeme bedenin ihtiyacı değildir, diyebilir?
Peki öyleyse, neden bu kadar önemsiyoruz sandığımız doğruları?
Çünkü bize don biçtiler, bizde o donu giymezsek utanacağımızı düşünüyoruz. Ama nudistleri görünce kendimize bile açıklayamıyoruz. Onlar insanın bedeninin kutsallığına inanmışlar, vücudumuzu oluşturan herhangi bir hücre ile utandığımız yerlerin hücresi farklı değil ki. Doğru veya yanlış demiyorum. Konumuz bu değil. Konumuz inançlarımızın korkularımızdan beslendiği. Allahtan kormuyorsan namaz kılarmısın? Ölüm sonrasından korkmuyorsan, uyduruk şeylere inanır mısın? Hayır ve asla...
Bir arkadaşımız korkusunu güzel anlatmış, benim öyle bir korkum yok. Yüksek yer diye bir şey yok. Siz yoksanız, tanrı size ne yapabilir? Ceza verebilir mi? ödüllendirebilir mi? Siz yoksanız sizi sevebilir mi? Demek ki sizin varlığınız ile tanrı ancak anlam kazanabiliyor. Sizden daha yüksek bir yer yok sayın arkadaşım. Gerçekten bir şeyi arzuluyorsanız, ceza alacağınızı bilseniz bile yapmanız gerekir. Bana göre doğru budur. Bana göre ölmeden önce "keşke" demeyeceğiniz şey budur. Bize geriye dönüp baktığımız da keşke diyeceğimiz şeyler kalmamalı. Hatalarınızla, gülümsemenizle, bir çok yolu gidip geri gelmenizle, dostlarımızla, düşmanlarımızla övünmeliyiz. Hiç birini bize dürtülen değerler için utanılacak şeymiş gibi görmemeliyiz.
İşte bu mantıksızlar üzerinde binlerce yıldır inat ediyoruz. Hem sistemden şikayet ederken hemde en büyük koruyucusu, kollayıcısı oluruz.
Sebep; KORKULAR.
Sırf inat olsun diye, bu sitede ki bütün arşivi alır sınıflandırırım. Sonra kalkar kitap olarak bastırırım. Hadi bir tane avukat çıkıp da yapamazsın desin...
gerçi ne uğraşacağım, onun yerine iki nefes fazla çekerim daha iyi.
Budha'nın sorgulaması mükemmeldir. Her kese tavsiye ederim. Ben o sorgulama sayesinde beden-dışılığı yaşadım. Yani felsefik olarak kısa bir süre öldüm. Ne hikmetse tekrarlamıyorum hala.
Masonlar.org kitabı basılacaksa basılır. Ancak ne fonksiyonel olur, nede ilgi duyan. O kitaba para vereceğine, açar internet'i araştırır. kitabı taşımak kollamak zorundadır. Sırf ppara verdiği için bile bunları yapabilir.
Neyse gene çenem düştü, beynim, saniyede 300bin km hızla oradan oraya gider.
İncelemelerimle...