Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Romanlar, Abdallar, Elekçiler, Domlar, Lomlar, Mırtipler! Çingeneler!  (Okunma sayısı 10610 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 25, 2009, 05:26:40 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Alıntıdır ( http://www.cingeneyiz.org/cingenelerkimdir.htm)

Göçebe Zanaatçılar (Çingeneler) Kimdir?

Çingeneler insanlık ailesinin ayrılmaz bir parçasını oluştururlar. En gerçek ve doğru manasıyla Çingeneler göçebe zanaatçı ataların çocuklarıdır. Tarihin en eski zamanlarından beri kimi insan grupları; tarım veya hayvancılıkla geçinmişlerdir. Çingenelerse çeşitli nedenlerden dolayı göçebe zanaatçılıkla yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Biz Çingenelerin ataları; sepet, elek, metal eşya, kalay vs gibi ürün ve hizmetleri meydana getirerek bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara satmışlardır. Bizim atalarımız diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip olmadığından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkanı bulamamışlardır. Aslında Çingenelerle Çingene olmayanları birbirinden ayıran yegane fark budur.

Sanıldığı gibi bizlerle diğer insanları birbirimizden ten rengi, ırksal özellikler ya da dil ayırmaz. Esmer Çingeneler kadar beyaz tenli ya da sarışın Çingeneler de vardır. Farklı ırklara mensup Çingene grupları da vardır. Farklı diller konuşan Çingene grupları da vardır. Ama tüm Çingenelerin ortak özelliği atalarının binlerce yıl boyunca göçebe zanaatçılıkla geçinmiş olmalarıdır. Bugün birey olarak bir Çingene hangi mesleği yapıyor olursa olsun, insanlığın ilk zamanlarında atalarının göçebe zanaatçı olması onun da Çingene toplumuna ait olduğunu gösterir.

Ne gariptir ki Çingeneleri diğer insanlardan ayıran tek özellik göçebe zanaatçılık olmasına rağmen, bu mesele üzerinden insanlar arasında ciddi bir ayrım meydana gelebilmiştir. Peki öyleyse nedir bu kadar korkutan şey diğer insanları? Bize karşı ortaya çıkan yabancılık duygusunu ne yaratıyor? Bu sorunun yanıtı tarihimizde gizlidir.

Bizler kökü binlerce yıl öncesine dayanan evrensel bir kültürün çocuklarıyız. Tarihimiz binlerce yıl önce başlamıştır. Bu eski tarih hakkıyla anlatılmadan Çingeneliğin gerçekte ne demek olduğu anlaşılamaz. Çingenelerin hikayesi aynı zamanda insanlığın da hikayesidir. O yüzden hikayemizi anlatmaya insanlığın henüz kendi içinde farklı mesleklere bölünmediği dönemlerden başlıyoruz.

Binlerce yıl önce insanlık dünyanın her yerinde benzer şartlarda yaşamaktaydı. Tüm insanlığın yegane mesleği toplayıcılık ve avcılıktı. Yabani hayvanları avlayarak ya da çeşitli bitkileri toplayarak yaşamlarını sürdürmekteydller. Bu dönemde kadınlar toplum içerisinde en az erkekler kadar güçlü bir konumdaydılar. Çünkü toplayıcılık faaliyeti kadınların elindeydi. Ekonomik hayatın içerisinde olmaları onları güçlü kılıyordu.

Ne var ki zamanla insanoğlu hayvanları evcilleştirmeyi ve sürüler halinde hayvan beslemeyi öğrenmiştir. Dünyanın değişik bölgelerinde, sürü beslemeyi öğrenen kabileler hızla bu yeni meslekte yoğunlaşmaya başlamışlardır. Sürü besleyerek geçimlerini sağlayan çoban kabilelerde; erkekler ön plana çıkmaya başlamışlar kadınlar ikinci plana atılmışlardır. Bunun sebebi ise kadınların hakim olduğu toplayıcılığın çobanlıkla beraber gözden düşmesidir.
Bu dönemde çobanlıkla geçinen kabileler; sürülerini besletebilecekleri geniş otlak alanlarına ihtiyaç duymuşlardır. Hem otlak alanlarını koruyabilmek hem de sürülerini başka çoban kabilelerin saldırılarından korumak için silahlanmışlar, savaşçı bir hale gelmişlerdir.

Tüm bunlar olup biterken kimi kabilelerde toplayıcılık ve avcılık mesleğine devam etmişlerdir. Ne var ki çobanlığa geçen kabileler kendi otlak alanlarını savaşarak korumaya başladıklarından ne avcılık ne de toplayıcılık eskisi kadar kolay yapılamamaktadır. Yakın çevrelerindeki çoban kabilelerin baskısı altındaki bu insanlar çaresiz bir şekilde bir başka mesleği geliştirmeye zorlanmışlardır. Göçebe Zanaatçılık. Toplayıcılık ve avcılık döneminde geliştirilen çeşitli zanaat ürünleri; başka ürünlerin takası karşılığı çobanlıkla geçinen kabilelere verilmiş, böylelikle bu kabileler de hayatta kalmanın yolunu bulmuştur. Sepetçilik, demircilik, elekçilik, kalaycılık gibi temel mesleklerimiz bu günlerin yadigarıdır.



Göçebe zanaatçılıkla geçinen kabilelerde; kadınlar ekonomik hayatın içinde yer almaya devam etmişlerdir. Böylelikle başlangıçta tüm insan toplumlarında var olan güçlü kadın karakteri göçebe zanaatçılarda varlığını devam ettirebilmiştir. Çoban kabileler; kendi içlerinde güçlü kadın kişiliklerinin var olduğu ve kadın-erkek eşitliğine dayanan göçebe zanaatçılardan korkmuşlar, onlarla yakınlaşmak istememişlerdir. Binlerce yıldır yaşanan büyük ayrımların en temel nedeni budur. Bugün karşımıza; gaco-muul-geben ve Çingene ayrımı olarak çıkan insanlar arasındaki farklılığın temelinde; insanlığın binlerce yıl önce çobanlar ve göçebe zanaatçılar olarak bölünmüş olması vardır. Hala bile "eli maşalı" diye tabir edilen kadınlarımızın gücü, toplumumuzun büyük bölümünde varlığını koruyan kadın erkek eşitliği bize atalarımızdan mirastır. Ne yazık ki bizim toplumumuz için bir gurur vesilesi olan kadınlarımızın sahip olduğu toplumsal kuvvet, başkaları için bizi aşağılamanın ve dışlamanın gerekçesi olabilmektedir. Bizimle ilgili uydurulan hurafeler, asılsız iftiralar iyi incelendiğinde özünde hep bu noktayı işaret ettiklerini kolaylıkla anlayabiliriz.

İşte bu Göçebe Zanaatçılar biz Çingenelerin atalarıdır. Dünyanın her yerinde farklı dilleri konuşan ve farklı ırklardan gelen göçebe zanaatçılar vardır. Zamanla atalarımız yer değiştirmişler ve büyük göçler yaşamışlardır. Gittikleri her yerde kendileri gibi göçebe zanaatçılıkla geçinen başka insanlar bulmuşlar ve onlarla kaynaşmışlardır. Çoban kabileler, göçebe zanaatçılarla evlilik yapmaktan kaçınırken; farklı ırklardan gelen göçebe zanaatçılar bu kaygıyı hiç duymamış zamanla birbirinden ayrılamayacak kadar içiçe geçmişlerdir. Günümüzde hiçbir toplum saf ırk özelliği göstermemektedir. Ama bizlerin ataları yaşadıkları büyük göçler dolayısıyla o kadar geniş bir alana yayılmışlardır ki Çingeneler tam anlamıyla ırklarüstü bir kültür haline gelmiştir. Çingene olmak demek, bir Hindu ile bir Kafkasyalı ile bir Afrikalı ile bir Turani ile bir farsi ile akraba olmak, kardeş olmak demektir. İnsanlığın kendi arasında büyük acılar çekmelerine sebep olan ırk ayrımları Çingenelerin arasında ortadan kalkmıştır.

Çingene göçebe zanaatçıların torunlarına bu topraklarda verilen isimdir. Bu diyarda adımız Çingenedir. Her diyarda başka namımız vardır. Biz evrensel ve ırklarüstü bir kültürüz. Yaşadığımız her ülkede o ülkelerin bir parçası ve insanlık aleminin barışçı bir ögesi olarak varlığımızı sürdürmekten mutluyuz. Bugün yaşadığımız sorunların geçmişteki köklerini anlayabildiğimiz ölçüde bu sorunları çözerek daha da mutlu olacağız

« Son Düzenleme: Kasım 25, 2009, 05:30:03 ös Gönderen: dogudan »


Kasım 25, 2009, 06:01:12 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Çingenelerin ilginç birkaç özelliği var.

Bunlardan biri, hemen her toplumda itilmiş, kakılmış, kötülenmiş olmaları. Sosyolojik olarak bu konu üzerinde uzun uzun durulabilir; ayrıntılı bir irdeleme yapılabilir. Eminim ki yapılmıştır da. Pek kısa olarak belleğimdekini aktaracak olursam, onların böylesine itelenmiş oluşunun gerekçesi başka oluşları. Onlar bir başka. Nitekim dilimizde de "başka" denir çiengenelere mecazi anlamda.

Çingenelerin bir diğer özelliği,  Sayın Doğudan'ın alıntısında her nedense hiç değinilmemiş olan müzik ile ilişkileri. Müziksiz, çalgısız, oynayıp zıplamasız bir çingene topluluğu düşünülecek bir şey değil, çünkü öylesi yok. Belki benim gibi Batı Sanat Müziği ya da toplumumuzda çok sayıda olan Türk Sanat Müziği'nin saygın meraklılarına yaban, hafif hatta banal gelir onların müziği. Fakat coşku doludur, neşe doludur, hiç hüzün yoktur çingene tınılarında. Eğer konuyu müzik açısından değil de salt eğlence, hoşça vakit geçirmek açısından alacak olursanız, bir süre için tüm dertlerinizden, sıkıntılarınızdan, kuruntularınızdan uzaklaştırır sizi.

Nitekim çingeneler için de böyledir bu.

Bir diğer özellikleri de şöyle bir felsefedir bildiğimce: "Dün dünde kaldı, bugün bugündür, yarın ise yoktur." Çingene bugününü yaşar; kaygılanmaz yarını için.

Bunlar öylesine aklıma geliverenler.

Patricia Muradi'nin "Romanika-Çingeneler" adlı bir kitabı var. Mersinli çingenelerin kimilerini anlatır o kitabında doğrudan onlarla iç içe yaşamışlığının anılarını aktarırken. Bu forum alanında ben daha çok ciddi konularla ilgileniyorum ama işte durup dururken o kitabı anımsadım. Bunun bir tanıtımını yerleştireyim "Kitapevi" bölümüne.
Belki ilgilenenler olur. Hem çingenelerle ilgilenmek onları incelemek aslında hiç de hafif bir konu sayılmaz.

Gelecekte bir zaman bu forum alanında İskoçya'daki ünlü Rosslyn Şapeli'nin patron yapımcısı William Sinclair'in yaşam öyküsünü anlatmayı düşünüyorum. (Bu konu masonlar için hayli ilginçtir.) İşte onun yaşamında da yenri vardır Çingnelerin; hem de çok önemli bir yer...     

Sevgiler.


 

   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 25, 2009, 09:41:45 ös
Yanıtla #2

Sayın Doğudan'ın yazısını okurken hep şunu düşündüm; "yahu tamam güzel, göçebelikle övünmek, zanaatkarlık, tarih, gurur iyi de, bugün nasıl bu tür bir yaşam biçimiyle mutlu olabiliyorlar?"

Sayın Adam'ın yazısı da sanki buna verilmiş bir cevaptı; "Hiç hüzün yoktur, hep şendirler. Bugünü yaşarlar. Kaygılanmazlar"

Diyojen çingeneleri görseydi, onlarla gurur duyardı kuşkusuz. İnsana çok büyük yararlar sağladığı gibi felaketler de getiren "kazanmak arzusu"nu, rekabeti ve daha iyisini istemek ihtirasını kırıp atmışlar çingeneler. Ben hala bu arzularla dolu olan biri olduğum için, onların zihin yapsını da kendiminki gibi sandım. Yanılmışım.

Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Kasım 26, 2009, 12:01:56 öö
Yanıtla #3

Bilgilerim beni yanıltmıyorsa, Çingenelerin tarihi kökenleri ya da ilk ortaya çıkış ve dünyaya yayılışlarıyla ilgili yapılmış bir çalışma da Hindistan toprakları gösterilmekteydi.

Sayın Popperist Diyojen'in çingenelerle gurur duyacağı konusunda sizinle aynı fikirde değilim ne yazık ki.

Bir çok filozof, okunurak anlaşılabilirken, Diyojen gibi benim zaman zaman sokak filozofu olarak da adlandırdığım filozofları anlamak onların yaşamlarını paylaşmadan pekde kolay olmayacak bir durumdur.


Saygılarımla...
Ben, ben olanım


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3279 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2008, 03:44:11 ös
Gönderen: shemuel
2 Yanıt
4248 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2011, 04:16:47 öö
Gönderen: MASON