Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Konuyu başlatan: Mandıra Filozofu - Nisan 19, 2020, 05:00:20 ös

Başlık: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Mandıra Filozofu - Nisan 19, 2020, 05:00:20 ös
Öncelikle nöbetten selamlar, iyi günler dilerim.

İki meslektaşım biraz önce Tanrı(Allah) kavramı üzerine konuşuyorlardı. Benim de bir anda aklıma evrenin bütünlüğü, bilgi ve hafızası geldi nedense. Sizce etrafımızdaki çoğu şey bir neden sonuç ilişkisiyle ilerlemiyor mu? Karşılıklı etkileşimler etki ve tepki olarak bizlere yansımıyor mu? Burada Karma’ya girmek gerek ama konudan uzaklaşmayayım.

Demem o ki bana göre Tanrı, evrenin tamamıdır, evrenin total düşünce, bilgi ve suptil enerjisidir. Ve bu da bir nevi şunu getirmektedir; Bizler de Tanrı’nın parçasıyız, ve eninde sonunda gideceğimiz yer ise total evrensel bilinç, bilgi ve süptil enerji, yani Tanrı.

Doğrusunu bilmiyorum ama hissettiğim bunlar.

Öylesine aklıma geldi, yazayım dedim. Sizlerin de bu konu hakkında yorumlarınız, analizleriniz varsa bunları okumayı dört gözle bekliyorum.

Sevgiler.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Oğuz - Nisan 19, 2020, 06:48:38 ös
"Tanrı ne olabilir?" sorusu tek başına çok zor cevaplanabilecek bir sorudur. Öncelikle "Tanrı ile evren arasındaki ilişki ne olabilir?" sorusu üzerine düşünmek fikirlerimizi daha yerli yerinde oluşturmamıza yardımcı olabilir.

Genel olarak, teizm'de, Tanrı evrenden aşkın'dır.
Genel olarak, panteizm'de, Tanrı evrene içkin'dir.
Genel olarak, panenteizm'de, Tanrı evrenden hem aşkındır hem de ona içkindir. Bunu daha iyi anlayabilmek için konuyu venn şemalarıyla gösteren bir jpg ekliyorum.




Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Özgürefe - Nisan 19, 2020, 07:17:04 ös
Bana göre Tanrı veya adına kim ne derse, bize bu güne kadar öğretilen sınırlı olduğu için metafizik bir kavramdır. Ama aklımın düşündüğü ise bunu bilmenin şu anki insanlığın "cahil" aklı ile tam olarak bilip anlaması mümkün değildir. Evrene bakınca var olduğunu düşünüyorum lakin öyle basitçe koltuğunda oturup buraya baktığını düşünmüyorum. Bu dünyada halâ kutsal kitaplardaki cehennemin, altına odun atılıp yakılarak oluşturulduğunu düşünenler var. Memleket'in en ünlü komedyeninin dediği gibi: Belki de dijital fırınlar vardır. Olamaz mı? Pek halâ her şey gibi belki bu da olabilir. Ama olmayabilir de...
Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Mars - Nisan 19, 2020, 08:21:12 ös
Protogoras ile Thomas Henry Huxley'in ortak yanı nedir acaba?

İkisinin de agnostik olması olabilir mi?
Sayın ANARCHOSA bir kaç soru sormak isterim size,
Aynı zamanda da ateistler miydi sizce?
Yoksa inanıyorlar ama kanıtlayamıyorlar mıydı?
O zaman da şöyle bir çıkarımda bulunabiliyorum,
Eğer ateist değillerse, kanıtlayamadıkları bir şeye nasıl inanıyorlardı?
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Nisan 19, 2020, 08:31:53 ös
"Gnostisizm" inancına yakın bir üyemiz form içinde mevcut mudur?

Kendince tanımlamak isterse,nasıl tanımlar?
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Özgürefe - Nisan 19, 2020, 09:38:54 ös
Bravo sayın Mars.

Neymiş Agnostik acaba?

Tanrının varlığı, yokluğu ve hatta ne olduğunun bilinemeyeceğini söyleyen akım...

Bir de bu bakış var.

Sanırım benim ilk dediğim de biraz bu yola çıkıyor lakin aklım evrenin işleyişine bakınca rastlantı eseri olamayacağını, oluşturulmuş (yaratılmış) olmasının akla daha yatkın olduğunu söylüyor.
Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Özgürefe - Nisan 19, 2020, 09:43:46 ös
Her görüşe ve inanışa gerçek anlamda saygı duyuyor olmam ile birlikte bir dine aşırı bağlı birine göre inanmayan birisi daha mantıklı ve sempatik geliyor bana. En azından Tanrı var mı yok mu diye sorguluyor ve akılcılığın yolundan gidiyor.
Sevgiler, saygılar.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: ruzber - Nisan 19, 2020, 10:52:07 ös
Gnostizm tanrıya anlık sezgi ve aydinlanmayla ulaşabileceğini düşünen akımdır.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: NOSAM33 - Nisan 20, 2020, 04:13:03 öö
Issız bir adada yetiştirilen ve hiç bir şekilde  Tanrı inancı olmadan büyütülse İnsan , O İnsanda bir gün Tanrı kavramını sorgular mı kısacası akıl yoluyla bir yaratanın  var olduğunu  bulabilir mi ?
 

Saygılar
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Mars - Nisan 20, 2020, 05:28:19 öö
Issız bir adada yetiştirilen ve hiç bir şekilde  Tanrı inancı olmadan büyütülse İnsan , O İnsanda bir gün Tanrı kavramını sorgular mı kısacası akıl yoluyla bir yaratanın  var olduğunu  bulabilir mi ?
 

Saygılar

Tarihimiz bundan ibaret değil mi sanki? Bunu bir insan olarak düşünmek yanlış olur, her insan bir tuğla koydu.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Fason - Nisan 20, 2020, 11:17:42 öö
Bravo sayın Mars.

Neymiş Agnostik acaba?

Tanrının varlığı, yokluğu ve hatta ne olduğunun bilinemeyeceğini söyleyen akım...

Bir de bu bakış var.

Güzel bir konuya değinmişsiniz Sn. Anarchosa.
Agnostisizm, kısaca bilinmezcilik, malesef ülkemizde pek bilinmediğinden genelde ateizm (bazen de deizm) ile karıştırılıyor. Aslında kendini deist olarak gören kişilerin çoğu konuyu biraz daha öğrense/araştırsa, agnostik oldukları sonucuna varacaklar. Bu arada agnostisizmin de iki büyük kanada/gruba ayrılmış olduğunu eklemek isterim.
1. grup, bu bilinmezliğin ebedi olarak süreceğini savunmaktadır. Kısaca "Tanrı var ya da yok bilinemez, ve hiçbir zaman bilinemeyecek" der.
2. grup ise bilinmezliğin bilinmezliğine dayanarak; bu bilinmezlik sürecinin ebedi olup olmamasının da bilinemeyeceğini savunmaktadır. Kısaca "Tanrı var ya da yok bilinemiyor, ama ileride/gelecekte bilinip bilinemeyeceği ile ilgili bir yorum yapamayız" der.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Nisan 20, 2020, 03:27:46 ös
Issız bir adada yetiştirilen ve hiç bir şekilde  Tanrı inancı olmadan büyütülse İnsan , O İnsanda bir gün Tanrı kavramını sorgular mı kısacası akıl yoluyla bir yaratanın  var olduğunu  bulabilir mi ?
 

Saygılar

Sayın NOSAM33; "Hay Bin Yakzan - İbn Tufeyl" olarak araştırırsanız, çok güzel fikirlere ulaşabilirsiniz.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: NOSAM33 - Nisan 20, 2020, 03:54:28 ös
Hay Bin Yakzan / İbn Sina / İbn Tufeyl Kısa Özet ve Değerlendirme

Esa
15.11.2016

 
NOT: Bu yazın eski siteye eklenmiş, yeni siteye topluca taşındığı için YAZARI ESA  gözükmektedir. Yazının yazarı olan eski üyemizin adını belirtmek istediğimizden sevgili üyemizin bize başvurmasını rica ediyoruz.
 
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 170

 
“Eski ruhbilimciler, insandaki dış duyulardan başka, beş de iç duyu kabul ederlerdi. Bunlar bellek, sezgi, imgelem, anımsama ve düşünme idi. Bu beş duyu, bir ortak duyuda birleşirdi.”
 
Hay Bin Yakzan 12. yüzyılda Endülüslü filozof ve bilim adamı İbn Tufeyl (1106-1186) tarafından yazılan felsefi romandır. Kitabın diğer bir adı ise Esrarü’l Hikmeti’l Meşrikiye’dir. Yapı Kredi yayınlarından çıkan bu eserde Hay Bin Yakzan adıyla yayınlanan iki farklı anlatı yer alır. Daha evvel yayınlanmış olanı hem tıp hem de felsefe alanında dünyaca meşhur bir isim olan hekim ve filozof İbn Sina (980-1037) tarafından yazılmış. Diğeri ise İbn Sina’dan daha sonra İbn Tufeyl tarafından daha uzun ve kapsamlı olarak kaleme alınmış olanı. M. Şerefeddin Yaltkaya ve Babanzade Reşit’in Arapçadan çevirisi ile N. Ahmet Özalp kitabı yayına hazırlamış.
Huneyn Bin İshak (810-873) tarafından Yunancadan Arapçaya çevrilmiş olan “Salaman ve Absal” adlı meselden tarihi kaynaklarda ilk kez söz eden kişi İbn Sina’dır. İbn Sina bu öyküden hareketle doğuda simgesel ve felsefi öykü yazan ilk kişidir. Bu öyküden esinle yazılmış eserlerin sayısı çok olsa da en bilinenleri İbn Sina ve İbn Tufeyl’in yazdıkları Hay Bin Yakzan’dır. İbn Tufeyl kendi eserinin giriş kısmında kitabını İbn Sina’dan feyz alarak yazdığını belirtir. Her iki filozofun aynı ismi verdikleri eserdeki tek ortak nokta karakterlerin adlarıdır. Bunun dışında gerek kurgu gerek varılan sonuçlar açısından tamamıyla farklıdır.

“Uyanığın Oğlu Diri” anlamına gelen Hay Bin Yakzan’da ıssız bir adada tek başına büyüyen Hay’ın kendi imkânlarıyla gerçeği arama çabası ele alınır. Hay, tabiatla baş başa her türlü dış etkiden uzak bir ortamda varlığın sırlarını keşfeder. İnsanlardan ve dinden habersiz bir şekilde bu adada kâinatı, yaratılışı, hakikati özümseyerek Mutlak Varlık’a ulaşır. Hay’ın hakikati arayışını İbn Tufeyl; Dünyaya Gelişi, Doğanın Kucağında, Varlığın Özüne Doğru, Sıfırdan Sonsuza, Yolun Sonu ve Gerçeğin İki Yüzü başlıklarıyla altı bölümde ele almıştır. İlk beş bölümde uzun yıllar sonunda kâmil insan mertebesine ulaşan Hay’ı son bölümde bir sürpriz beklemektedir. Bir sandalla Hay’ın bulunduğu adaya gelen Absal ile karşılaşır. İçinde bulunduğu toplumun dini yaşayış şeklini doğru ve bilgi seviyelerini yeterli bulmayan Absal, malını mülkünü satıp yoksullara dağıttıktan sonra bu adaya tefekkür içinde yaşama gayesiyle gelen bir insandır. Absal dini peygamber ve kutsal kitap aracılığıyla öğrenen biri olarak bununla yetinmemektedir. O ilahi mesajın gizli, batıni anlamlarını, işaret ve sembollerini çözmek arzusunda biridir. Absal’ın ayrıldığı şehirde bıraktığı arkadaşı Salaman ise dinine bağlı, günlük ibadetlerini yerine getiren, kendisine doğrudan verilenlerle yetinen bir insandır.
Absal ve Hay kısa süre içinde yakınlaşır ve kaynaşırlar. Uzun istişare ve tefekkürlerden sonra Hay o şehre gidip insanlara Hakikatin Bilgisini anlatmayı teklif eder. Absal bunu boş bir hayal diye nitelese de arkadaşını kırmaz ve birlikte o insanların yanına giderler. Salaman’ın yönetici olduğu bu kentte başlangıçta çok iyi karşılanırlar. Ancak bir süre sonra Hay vakıf olduğu gerçekleri anlatmaya başlayınca halk önce şaşırır, sonra yadırgar. Ama Hay anlattıkça iyice ters düşmeye başlarlar. Hatta iş o noktaya varır ki insanlar o ne anlatıyorsa tersini yapmaya başlar.
Özünde kötü niyetli olmayan bu saf insanlar yaratılış itibariyle bu gerçekleri kavramaya müsait yapıda değildirler. Bir süre sonra Hay beyhude bir çabanın peşinde olduğunu anlar ve vazgeçer. Bazı hakikatlerin topluma aktarılmasının imkânsız olduğu ve onlardan dinin doğrudan emirlerinin ifa edilmesinin ötesinde davranışlar beklemenin anlamsız olduğu hükmünü çıkarır. Bu bağlamda peygamberin tebliğde kullandığı dil ve Kuran-ı Kerim’in sade ve hikâye merkezli üslubunun hikmetini kavrar. Şehir halkına söylediklerinin yanlış olduğunu anladığını söyler ve onlardan özür diler. Kuran’ın doğrudan ayetleri ve peygamberin sünneti üzerinden nasihatlerde bulunur ve Absal ile birlikte adadan geri dönerler.
İbn Tufeyl bu romanda üç karakteri üç farklı insan sınıfıyla eşleştirir. Issız adada hakikati arayan Hay filozofu, ilahi mesajın gizli, sembolik manalarını öğrenmeye çalışan Absal sufiyi, dinin kurallarına sımsıkı bağlı Salaman ise âlimi temsil eder. Bu anlamda Hay ile felsefe, Absal ise tasavvuf, Salaman ile de şeriat vücut bulur. Bu üç bilgi türü de değişik yollardan ilerlese de vardığı nokta aynıdır. Tabiat ve insan mefhumları doğru yorumlandığında ulaşılan her zaman Kadir-i Mutlak olacaktır. Soyut felsefi kavramların somut kişi ve olaylarla temsil edildiği bu eser somuttan soyuta yönelerek düşünmeye meyilli insan zihni için anlama imkânı ve diğer yandan bu düşüncelerin kavranması adına sağlam bir zemin sunar.
İbn Tufeyl bu eserde şu üç temel sorunu çözümlemeyi amaçlar:
1.İnsan kendi başına, hiçbir eğitim ve öğretim görmeksizin, doğayı inceleyerek düşünme yoluyla “insan-ı kâmil” aşamasına ulaşabilir.
2.Gözlem, deney ve düşünme yoluyla elde edilen bilgiler, vahiy yoluyla gelen bilgilerle çelişmez, yani felsefe ile din arasında tam bir uygunluk vardır.
3.Mutlak bilgilere ulaşmak, bütün insanların üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Yüce gerçekliklere ulaşmak, bireysel bir olaydır.
“Gerçi yalnızca akılla, yani felsefecilerin yöntemleriyle Tanrı bilgisine ulaşmak da mümkündür, fakat bu bilgi, doğru olmasına karşın “anadan doğma bir körün çevresi hakkında edindiği bilgiye” benzer. Bu bilginin en belirgin özelliği, “açık” olmamasıdır. Daha da önemlisi, bu bilgiden dolayı bir “zevk” duyulamaz, saf müşahedeye erişilemez. İbn Tufeyl’in bu bilgiye karşı önerdiği yöntemle ulaşılan bilgi ise açık ve kendisinden dolayı bir “zevk” duyulan, saf müşahedeye erdiren bilgidir.
 
 Gerçek bilgi iki esasa dayanmalıdır: Akıl ve Sezgi. Bilgi, deneyin akıl ile ve aklın da sezgi ile uygunluğudur. İnsan gerçeğe ulaşmada gerek parçalardan bütüne (istikra), gerekse bütünden parçalara (ta’lil) akıl yürütme yolunu da aşarak kendi içinde bulunan sezgi ışığına da yönelmelidir. Çünkü, Allah’ın zatı sırf nurdur. Nur olan Tanrısal zatı algılayabilecek olan insanın içindeki nuru uyandırmak ve parlatmak, sadece duyuların, aklın ve ruhun özel terbiyesi ile mümkündür ve ancak Allah hakkında bu suretle elde edilecek bir bilgi bize bizzat zatı verebilir.” (S. 59)
Kısaca ifade edecek olursak İbn Tufeyl’in felsefesi, rasyonel düşünceden yola çıkarak keşif ve ilhama ulaşan ve bu nedenle son noktada tasavvufla buluşan bir mutluluk yoludur. Hay Bin Yakzan bu yolculuğun somutlaşmış öyküsüdür.
Roman, İbn Tufeyl’in Felsefi Romanı, Hay Bin Yakzan’ın Hayatı, Kendi Kendine Felsefe, Tabiat Adamı, Ruhun Uyanışı ve Doğunun Hikmetinin Sırları gibi değişik adlarla Fransızca, Almanca, Rusça ve İspanyolca gibi birçok Avrupa diline çevrilir. Hilmi Ziya Ülken bu eser için “Batıda tesiri çok büyük oldu. Onun birçok taklitleri yazıldı” tespitinde bulunur. Francis Bacon’ın Yeni Atlantis, Jean-Jacques Rousseau’nun Emile, Thomas More’un Ütopya, Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe adlı eserlerinde Hay Bin Yakzan romanından esinlendiği birçok batılı düşünür tarafından dile getirilir. Özellikle Spinoza’nın kendi felsefesini kurarken bu eserden çok faydalandığı ve Defoe’nun Robinson Crusoe romanında yine bu eserin ana ekseninde yazıldığı ifade edilir.
“Fransız düşünür Garaudy, Hay bin Yakzan’ın anlam ve önemini şöyle dile getirir: Felsefe ve tasavvufun, bütünlüğü içinde düşünce ile hayatın, ilim ile imanın birliğini gösteren İbn Tufeyl’in felsefî romanı insan, tabiat ve Allah arasındaki ilişkilerin bilincine varılması ve yaratılması hususunda felsefeye Heraklit ve Empedokles’den bu yana 16 asırdan beri Batı’da kaybetmiş olduğu bütün boyutları iade ediyor.” (S. 62)
Bizde aydınımız, toplumumuzun ahlaki ve manevi temellerini, dini geleneklerini, kültür ve sanat birikimini küçümsediği hatta zaman zaman aşağıladığı için böyle bir eseri araştırma ve inceleme gereği duymamış. Batı düşünce ve felsefe dünyasında bu denli etkili ve biçimlendirici olan bu kitabın ülkemizde çevirisi ancak 1923 yılında yapılabilmiş. Bunun gibi şu an haberdar olmadığımız kim bilir nice değerli eser fark edilmediği ya da fark edilse bile aşağılık kompleksinden olsa gerek burun kıvrılıp ötelendiği için tarihin tozlu raflarında yitip gitmiştir.
İbn Tufeyl’in Hay Bin Yakzan romanı bir hikmet ve hakikat arayışının öyküsü olmasının yanı sıra insan-tabiat-Tanrı ilişkilerini ele alışıyla kıymetli bir eserdir. Tanrının varlığı ve yaratılış gibi metafizik konuları açıklama yöntem ve üslubuyla oldukça dikkat çekici ve önemlidir. Felsefe, tasavvuf ve insan üzerine düşünmeyi seven, dünyadaki hayatımızın manası üzerine kafa yoran kitapseverlerin muhakkak okuması gereken türüne az rastlanır bir eser.
“Ulaştığı bilgi nedeniyle kalbine yerleşen o Özne’ye ilişkin bir hâl, O’ndan başka herhangi bir şeyi düşünmesine izin vermiyordu. Artık, inceleyegeldiği varlıkları ve onlardan söz etmeyi unuttu. Zamanla öyle bir aşamaya vardı ki, baktığı her nesneyi, bir sanat yapıtı gibi görüyor ve hemen yapıtı bırakıp yaratıcısına yöneliyor, bu nedenle de Yaratıcı’ya olan özlemi artıyordu. Buna bağlı olarak gönlü de, bütün bütün, aşağılık duyulur dünyadan soğuyarak yüce anlaşılır dünyaya bağlanıyordu.” (S. 127)
Kitabın arka kapağı;
“9.yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen 'Salaman ve Absal' öyküsü, başta İbn Sina'nın 'Hay bin Yakzan'ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle alegorik öyküler ya da öykümsü anlatılar olan bu yapıtlardan sadece biri, roman boyutlarına ulaştı ve bütün benzerlerini gölgede bıraktı: 12. yüzyılda Endülüslü İşraki düşünür İbn Tufeyl'in yazdığı 'Hay bin Yakzan' ya da 'Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye'.
Bu ilk 'felsefi roman' ve ilk 'robinsonad', Tanpınar'ın deyişiyle 'Müslüman âleminin tek romanı',14. yüzyıldan başlayarak bellibaşlı Avrupa dillerine çevrildi; Defoe, Bacon, Spinoza ve More gibi pek çok düşünür ve sanatçı üzerinde etkili oldu. Doğu, özellikle Osmanlı ise İbn Tufeyl'e ve yapıtına ilgisiz kaldı: Üzerindeki 'Hay bin Yakzan' etkileri özel çalışmalara konu olan 'Robinson Crusoe' defalarca Türkçe'ye çevrildiği halde, 'Hay bin Yakzan, dilimize kazandırılmak için 1923 yılını, kitaplaşabilmek için de 1985 yılını bekleyecekti.
Bu genişletilmiş baskıda, İbn Tufeyl'in 'Hay bin Yakzan'ına ek olarak -M.Şerefeddin Yaltkaya'nın çevirisi ve İslam dünyasında alegorik öykü geleneğinin tarihçesini ve düşünsel arkaplanını aktardığı giriş yazısıyla İbn Sina'nın 'Hay bin Yakzan'ı da yer alıyor.”
 
Kitap ve Düşünce



ALINTI
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Oğuz - Nisan 20, 2020, 11:20:21 ös
Gnostizm tanrıya anlık sezgi ve aydinlanmayla ulaşabileceğini düşünen akımdır.

Tanrıya sezgi ve aydınlanmayla ulaşılabileceğini düşünmek, gnostiklerin en genel ortak özelliği olabilir. Ancak gnostikleri, tek bir tip öğretiye sahip, homojen tek bir akım olarak görmek doğru olmaz.

Suriye-Mısır gnostikleri arasında şunlar bulunur:

1) Sethite-Barbeloite
2) Samaritan Baptist sects
3) Valentinianism
4) Thomasine traditions
5) Marcion
6) Serpent Gnostics
7) Cerinthus
8)The Cainites
9)The Carpocratians
10)The school of Justin
11)The Borborites


Pers gnostikleri ise şunlardır:

1) Manichaeism
2) Mandaeanism

Bunun dışında Ortaçağ'da, Modern Dönemde, ve hatta günümüzde de gnostisizmin izi sürülebilir.


Görüldüğü üzere pek çok farklı grup, gnostik olarak sınıflandırılmıştır. Bunlar belirli ortak yanlar taşımakla birlikte birçok açıdan, birbirlerinden farklıdırlar. Tanrı anlayışı konusunda da , gnostikler arasındaki hangi grubun ne düşündüğüne özel olarak bakmak daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Çünkü bu konuda tüm gnostikler aynı düşünmezler. Örneğin Pers Gnostiklerinin Tanrı anlayışları, Suriye-Mısır gnostiklerinin Tanrı anlayışlarından oldukça farklıdır.

 Suriye-Mısır gnostiklerine göre en üstün tanrı, Monad'dır.Bu en üstün tanrısal varlıktan, Aeon'lar , daha alt tanrısal varlıklar taşar. Bu Aeon'lardan biri olan Demiurgos, fiziksel dünyayı yaratır. Tanrısal unsurlar maddi aleme "düşer"ler ve insanların içerisinde kilitlenirler. Bu tanrısal unsurlar, Gnosis'in (yani, insanın içindeki tanrısal unsurlara ait sezgisel ya da ezoterik bilginin) edinilmesiyle tanrısal aleme geri döner.

Bazı Gnostik sistemlerde Demiurgos, maddi dünyayla ilintili olduğu için, kötüdür. Bazılarında ise (örneğin Valentinus'un öğretisinde) Demiurgos kötü değil sadece cahildir ya da yanlış yönlendirilmiştir.

Tüm bunların ötesinde Pers gnostiklerinin Tanrı anlayışı ise bambaşkadır. Örneğin Pers Gnostikleri altında sınıflandırılan Manichaeism dinine göre evrende birbirine denk iki karşıt güç vardır. Işığın spiritüel dünyası ile karanlığın maddi dünyası birbirine karşıdır.

Kısaca özetlemek gerekirse Gnosticism altında sınıflandırılan gruplar arasında homojen tek bir anlayış hakim değildir. Elbette Tanrı anlayışı için de durum böyledir. Bu konuda gnostikler arasındaki hangi grubun ne düşündüğüne ayrı ayrı özel olarak bakmak daha sağlıklı sonuçlar verecektir.
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: NOSAM33 - Nisan 20, 2020, 11:39:30 ös
Bugün arkadaşımın babasının cenazesine katıldım . Ben böyle ortamlarda farklı bir ruh haline bürünürüm.Hayatı sorgularım nereden geldik nereye gidiyoruz gibilerin den . Cevap basit aslında o teneşirde yatan aslında gerçeğin ne olduğunu öğrendi lakin bir konuşabilseydi eğer tüm gerçekler gün yüzüne çıkacaktı . Sözün özü sıramız gelince bizde o gerçeğe ulaşacağız.

Saygılar
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Profesör - Nisan 21, 2020, 03:51:15 ös
Merhabalar, dünya üzerindeki ismini anımsadığım dinleri sıralayacak olursam; 1. Afrika Geleneksel Dini 2. Ana Yerli İnançlar 3. Bahailik 4. Budizm 5. Cao Dai 6. Çin Geleneksel Dini 7. Farangizm 8. Hristiyanlık 9. İslamiyet 10. Jainizm 11. Juche 12. Mormonluk 13. Musevilik/Yahudilik 14. Neopaganizm 15. Rastafari Akımı 16. Sihizm 17. Şinto 18. Tengricilik 19. Tenrikyo 20. Tinselcilik 21. Üniteryan Üniversalizm 22. Yehova'nın Şahitleri 23. Zerdüştlük.. ve daha ismini bilmediğim niceleri..
Bu dine inanan insanların kimisi Tanrı kavramına "Göktanrı" kimisi "Güneş İlahı" ve kimisi de "Yarı Tanrı" diye isimlendirmekte.  Bazı dinler 0 (sıfır) 'dan önce de vardı bazıları ise başka dinlerin kaynaşmasından meydana geldi. Eski Afrika kabilelerinde de insanlar Tanrıya inanıyordu, dua ediyordu, adak adıyordu.. Günümüz dinlerinde de aynı şeyleri görmek pek mümkündür. Din ve Tanrı kavramları açık uçlu araştırılabilecek şeyler olmadığından dolayı salt kurallara nesillerden aktarılan bilgiler ışığında inanılmakta ve bana göre insanın iradesine yön veren, bilgi darağacını geliştirebilen, doğaya, çevreme baktığımda gördüklerimden hayranlık uyandıran, her günün sabahında hayret verici şekilde savunmasız uykudan sağlıklı uyanabilmem ve bunun gibi sayısız şeylerin değerini anlamam demek. Ruhun beden makinasını nasıl ustalıkla kullandığına şahit olmam demek.
Biraz genel aldım konuyu ama yine de faydalı olabileceğimi düşünüyorum.
Saygılarımla,
Profesör
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: ruzber - Nisan 21, 2020, 07:22:33 ös
Bazen mantık ötesi ve egomuzdan sıyrılarak bakarsak hayata... Gnostizm sanırım anlarız. İçimizde hep bir seyleri anlamlandırma mantık ego hareketleri... Biraz bu duygularımızı atalım ve öyle bakalım hayata ..
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Profesör - Nisan 22, 2020, 09:33:52 öö
Bazen mantık ötesi ve egomuzdan sıyrılarak bakarsak hayata... Gnostizm sanırım anlarız. İçimizde hep bir seyleri anlamlandırma mantık ego hareketleri... Biraz bu duygularımızı atalım ve öyle bakalım hayata ..

Sayın Ruzber,  sanırım bir sonraki yüzyılda robot insanlar, robot hayvanlar, robot bitkiler derken söylediğiniz gibi olacak her şey. Bırakalım günümüzde biraz duygularımız konuşsun, bu duygular bizi yardım etme arzusuna iten, bu duygular em pati yapmamızda yardımcı olan, duygularımız bizi sevmeye iten..   Ne dersiniz, sizce de öyle değil mi?
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: ruzber - Mayıs 02, 2020, 04:03:50 ös
Dogmalari olmayan duygularda eyvallah... Ama ego ve dogma içeriyorsa o duygu... Gnostizm bitti..
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Mithranın Oğlu - Ekim 19, 2020, 10:47:20 ös
Protogoras ile Thomas Henry Huxley'in ortak yanı nedir acaba?

İkisinin de agnostik olması olabilir mi?
Sayın ANARCHOSA bir kaç soru sormak isterim size,
Aynı zamanda da ateistler miydi sizce?
Yoksa inanıyorlar ama kanıtlayamıyorlar mıydı?
O zaman da şöyle bir çıkarımda bulunabiliyorum,
Eğer ateist değillerse, kanıtlayamadıkları bir şeye nasıl inanıyorlardı?
Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.
            Carl Edward Sagan
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: akineton - Ekim 23, 2020, 06:52:07 ös
hak ismi zamandan ve mekandan münezzeh; aslında burdaki mekan kelimesi (üç boyutlu elle tutulan gözle görülen varlık anlamında) varlık anlamında düşünebilir.  Mekandan Münezzeh demesi de bizim bildiğimiz anlamında varlığı olmaması. Başka bir bakış açısına göre vahdeti vücud a göre tüm kainat Allahın vücududur,varlığıdır . Biraz panteizm gibi.
Başka bir açıdan da tanrı insanların kanında salgılanan bir hormunun adıdır, ancak bu hormon salgılananlar daha mutlu ve huzurlu imiş..
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Ömer Faruk Yılmazlar - Ekim 27, 2020, 02:15:19 ös
Uzun yazdığım için şimdiden özür dilerim ama dayanamadım  :)

Benim bildiğim kadarıyla Tanrı Işıktır. Işık fotondan oluşur ve bir foton için zaman-mekan yoktur. Örneğin bir Foton için Evren'nin doğuşu, genişlemesi ve eğer çökecekse çöküşü aynı AN'da olur.

Işık fotonlardan oluşur ama her Foton aslında bir olan TEK Fotonun içinde bulunduğumuz zaman-mekan düzleminde bizim verdiğimiz tarafıdır. Mesela buradaki foton 100 milyon yıl önceki fotonla aynı fotondur ama biz buradaki foton ve o zaman ki foton deriz. Benim RozaKruacılık'ta öğrendiğim Alşimik bir kanun vardı. Derdi ki "Tüm ruhlar birdir ve bütün ruhla aslında tek bir ruhtur." Bence aynısı Işık olan Ruh için de geçerli. Yani insan Ruh'tur, Ruh Işıktır ve Işık ta Tanrıdır.

Böyle düşünmemin nedeni Işığın HER AN, Evrende'ki HER AN'ı bilebilmesi ve görebilmesi imkanıdır, ister "gelecekte" ister "geçmişte" olsun. Ve bence bu yüzden kişi sadece kendini bildiği oranda Tanrı'yı hisseder ve O'nu bilir. Işık ise HAKİKAT'tir çünkü O'nun için bütün olanlar, geçen milyonlarca yıl vs bir hayalden ibarettir ve her şeyin başını sonunu da bir tek O bilir.

Son olarak şu var ki Foton asla bir madde (yani hayal) tarafından etkilenmez ve hiçbir hayal asla bir FOTON/HAKİKAT etmez. Yani hiçbir madde ne kadar enerjisi olursa olsun Işık olamaz.

Bence bu nedenlerden dolayı Kabala'da Kether, yani tepe noktası bize Ain Soph Aur'u (Sonsuz Işığı) verir. Ve bence bu yüzden Mevlana hep Tanrı'ya Aşk veya Işk demiştir ve tarif ederken her alegorilerinde Işığı kullanmıştır. Muhtemlen sevgi enerjisi de Yüksek UV ışınlarıdır çünkü direkt olarak Hakikatten gelir ve enerjisi/titreşimi çok yüksektir ve dolayısıyla anında insanı çarpar (gerçek anlamda çarpar çünkü elektriğe benzer, gama ışınları gibi hatta fazlası yakar). Ve bu durum Evren'nin her yerinde aynıdır.

Bu arada Işık hızı derler ama Işık hızının Işıkla alakası da yoktur, o sadece hesaplama içindir (bknz (https://www.youtube.com/watch?v=msVuCEs8Ydo&list=PLsPUh22kYmNAmjsHke4pd8S9z6m_hVRur&index=10&app=desktop)). Zaten mantıken Foton zaman-mekan olmadığı için hızı da olamaz.

Umarım demek istediklerimi anlatabilmişimdir.

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.

Sevgiler ve Saygılar
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Ömer Faruk Yılmazlar - Ekim 27, 2020, 05:20:04 ös
Öncelikle zaman ayırıp uzunca yazdığınız için teşekkür ederim, fakat ben (muhtemelen yaşımdan ve cehaletimden dolayı) biraz ısrar edeceğim.

RozaKrua Alşimisinde 7 tane kanun vardı, bir tanesi tüm ruhların bir büyük ruh olduğu hakkındaydı. Ondan demiştim.

Simgecilikte ise Mevlana'nın özellikle IŞK dediğini elbette ben böyle anladım, çünkü foton ışığın yapı taşı ve foton Higgs bozonuna takılmadığı için en enerjik parçacık, yani benim bildiğim kadarıyla. O yüzden Mevlana'nın özellikle bu sözü kullandığını düşünüyorum. Aynısı Ain Soph Aur için de geçerli. En azından bana hala mantıklı geliyor.

Bilimsel açıdan bildiğim kadarıyla Evren'in her yeri aydınlık değildir çünkü madde Higgs Bozonuna eşit oranda takılmaz ve bu yüzden her maddenin kütlesi farklıdır (bknz (https://evrimagaci.org/higgs-bozonu-maddeye-kutle-kazandiran-parcacik-7895l)), çünkü titreşimi farklıdır. Foton ise Higgs Bozonuna hiç takılmadığı için zaman-mekandan hiç etkilenmez. (Sözcük olarak) "Aydınlık" ise (bildiğim kadarıyla) maddenin Higgs Bozonuyla etkileşiminden kaynaklı, fotonla değil. Ve bildiğim kadarıyla Higgs Bozonuna takılan parçacık takıldığı oranda enerji kaybettiğinden dolayı teknik olarak ışık sonsuz enerjiye sahip olmuş oluyor (zaten bu yüzden Ain Soph Aur aklıma geldi).

Kara delik için ise bişey demem doğru olmaz ama karadeliklerin farklı evrenlere açılan kapılar olduğu *iddiası* şunu düşündürebilir; Işık giriyor ve farklı bir evrende varlığını sürdürüyor. Eğer başka bir evrenden bu evrendeki karadeliğe foton girerse karadelikler madde püskürtüyor ve buna Hawking Işınımı deniyor (bknz (https://www.scientificamerican.com/article/if-light-cannot-escape-th/#:~:text=Indeed%2C%20light%20cannot%20escape%20from,falls%20into%20a%20black%20hole.)).

Tüm bunların dışında olaylara biraz felsefi bir bakış açım da var ama pek bilimsel değil, isterseniz ondan da biraz bahsedebilirim. Belki demek istediğimi daha iyi anlatabilirim.

Elbette ısrardan ziyade tezimi birazcık daha savunuyorum, yanlış anlaşılmasın bu arada  :)

Yeniden saygılar ve sevgiler
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: Zennn - Ekim 28, 2020, 04:12:05 ös
Hawking Radyasyonu birer tekillik durumu olan kara deliklerin sınırsız biçimde var olamayacaklarını, içlerine hapsettiklerini geri püskürterek çok uzun sürede yok olacaklarını ifade ediyor.

Işığın sonsuz enerjiye sahip olması ise ...evren sonsuz bile olsa....

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Tanrı ne olabilir?
Gönderen: NOSAM33 - Kasım 05, 2020, 05:17:10 ös
Alıntı
Sayın NOSAM33; "Hay Bin Yakzan - İbn Tufeyl" olarak araştırırsanız, çok güzel fikirlere ulaşabilirsiniz.

Sayın Tik-Tak-Tak hemen almaya gidiyorum, teşekkürler ...

Saygılar