Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİLİM ve DİN -3  (Okunma sayısı 4414 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 31, 2009, 10:32:43 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Bilimin “Evrim Teorisi” neden dinle çatış(tırıl)ır!

Bilimin Yanlışı

Evrim teorisyenleri teorilerinin ortaya konulması için bir Tanrı’ya gerek duymazlar ve oluşun tamamen kendiliğinden, “başlangıçtaki var olan kuralların” bir doğal sonucu olarak ortaya çıktığını öne sürerler. Evrim teorisinin içine rastlantı konulması ve bu rastlantının herhangi bir “üstün varlık” olmadan kendiliğinden meydana gelmesi bir Yaratıcıyı dışarıda bırakır.

Aslında bilim evrim teorisi hakkında konuşurken, bir yaratıcının varlığı ya da yokluğunu iddia etmeden evrimi anlatır. Ancak, evrim teorisini bazı kişilerce, yaratıcıyı dışlama ideolojisinin bir destekçisi olarak da ele alınmaktadır. Dışlanan bir yaratıcı durumunda, evrim teorisi umurlarında olmayan kişilerce önemsenir hale gelir. Tanrıyı dışlamak isteyenlerce teori, evrim teorisi değil, yaratıcıyı dışlamaya katkı teorisi haline gelir. Bu nedenle de yaratıcı görüş yanlılarınca, teorinin doğru olup olmadığına bakılmaksızın, sadece bir yaratıcıya gerek duyulmadığı için reddedilir. Ancak, bilim insanlarınca Tanrısız evrim teosisini öne sürmek ya da vurgulamak, tamamen ideolojik bir yaklaşımdır. Gerçekte bilim bir Yaratıcı’nın olduğu ya da olmadığı hakkında hiç bir kanıt öne süremez. Çünkü, “Tanrı” bilimin araştırma ve ilgi alanına girmez! Tanrı kavramı tamamen bir inanç ve kabul işidir.

Yerini Kaybeden İnsan

Dini bakış açısı ile, insan türünün ve diğer türlerin evrimleşerek ortaya çıkması, bir değersizleştirme ve aşağılama olarak görüldüğünden evrime otomatik olarak karşı çıkılır. İnsan var olduğundan beri, kendini evrenin ya da diğer canlı varlıkların merkezine koymuştur. Bunu hem din, hem de bir zamanlar bilim yapmıştır. Bütün büyük dinler insanı en üstün varlık olarak görür ve diğer var olan her şeyin kendileri için yaratıldığını kabul ederler. Buna benzer olarak, bilim de, din gibi, insanı uzun zaman evrenin merkezine yerleştirmiş ve orada tutmuştur. 1500 yılına kadar evrenin merkezinde dünya vardı ve Güneş bile insanın yaşadığı dünyanın çevresinde dönüyordu. Ancak, 1540 yılında Nikolas Kopernikus (1473-1543) çok çekingen bir tavırla, Güneş’i merkeze yerleştirdi ve dünyayı da çevresinde dönen sıradan bir gezegen haline getirdi. Ancak bu fikirlerini açıklamak için epey korku yaşadı. Çünkü, o zamana kadar hem geçerli bilim hem de dine göre “üzerindeki insanlarla birlikte dünya evrenin merkeziydi.” Ancak, zamanla artan bilgilerimizle anladık ki, insanın yaşadığı dünya ve galaksi içindeki yeri kısmen özelikle arz etse de, benzer özellikte bölgeler evrende bulmak mümkündü. İnsanın yaşadığı yer seçilmemişti.

Diğer bir değersizleştirme de, Charles Darwin zamanından kalan ama modern evrim anlayışında yeri olmayan insanın maymundan türediği şeklinde evrim anlayışının bazı bilim insanları tarafından ya da evrim teorisinin tepki çekmesi için karşı tarafça öne sürülmesidir. Oysa, modern evrim anlayışı, basitçe aşamalı olarak bir canlı gelişiminden (evrim) ve insanın diğer primatlarla (kuyruksuz maymunlarla) aynı soy ağacından olmasından oluşur. Maymundan dönüşü modern bilimsel evrim anlayışı kabul etmez. Bu da bilimin temizleyemediği bir yanlıştır ve evrim teorisine karşı çıkışın önemli nedenidir.

Bilim insanın seçilmiş bir varlık olduğunu kabul etmese de dinsel yaklaşımla insan halen “Tanrı’nın seçkin” kuludur. Dolayısı ile evrim teorisi insanı küçümseyen ve insanı maymunlardan aynı soy ağacına bağlayan bir yaklaşım olduğundan, dinsel bakış açısı ile bu bilimsel terori kabul edilemezdir.

İsra 70. Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde bineklere yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.

Ancak, Kur’an-ı Kerim insanın bazı durumlarda çok aşağılara indirilebileceğine dikkati çeker ve seçkinliğin aslında her zaman sahibi olunan bir üstünlük değildir.

Tin 4-5. Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/aşağıların en aşağısına çevirip attık.


Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 03, 2010, 05:55:41 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Biliyorum ki Sayın Ceycet benim ilk iki bölüm üzerinde olduğu gibi, bu 3. bölüm üzerinde de görüşlerimi belirtmemi bekliyor.

Aslında bu bölüm üzerinde belirtilecek görüş pek yok. Özetlenmiş anlatımlara katılıyorum. Bu noktada özellikle bilimin "evrim" konusu üzerinde dedikleri çok önemli. Şayet bu deyiş, dinden yana bir önyargı ile saptırılarak yansıtılmayacak olursa, objektif düşünenlere de hiç ters gelmez.

Yanlış olan bilimin «İnsan maymundan gelmedir.» gibi bir laf ettiğini lieri sürmektedir. Bilim böyle bir laf etmez. Etmemiştir. Darwin Kuramı bile öyle dememiştir. Şimdi burada ne demiş olduğuna uzun uzun girmeyeceğim; neresinin yanılgılı olduğundan da söz etmeyeceğim. Bunlar antropolojinin üzerinde durması gereken konular. Bilelim ki, antropoloji öyle pek eski sayılabilecek bir bilim dalı değil; dolayısıyla o da kendi evrimini yaşıyor.

Bir demagoji de yapabilirim.  Şöyle: «Maymun insandan gelmedir.» diyerek... Din böyle bir deyişi nasıl karşılar acaba?...

Konuyu zooloji dalına çekersek iş daha da karışır. Çeşitli hayvan familyaları, alt familyalar falan var. Şimdi bunlardan şu "felix" familyasını alsak... Kedi mi aslandan gelme, aslan mı kediden? Burada karışıklıklara da rastlarız. Genellikle bu familya hayvanları suyu içer ama sadece içer ve girmekten hatta ıslanmaktan pek hoşlanmaz. Fakat panter gibi özellikle suya girenleri var. Çoğu ağaca tırmanır ama kaplan tırmanamaz.

Sormak isterim: «Din tüm yaratıklar arasında hayvanlar için ne diyor?» Pek bir şey demez çünkü dine göre dünya ve tüm evren zaten insan için yaratılmış; insan da yaratılarak oraya bir denekteşı olarak konmuş.

Kusura bakmayın... Ben bilime inanıyorum. Dinde denilenlere inanabilmem için bana denilenlerin bilimsel yöntemle kanıtının gösterilmesi gerek. Biliyorum, din bir vicdan, bir inanç sorunudur. Her şey sorulmaz. Sadece inanılır. Bilgisi ya vahiy yoluyla elde edenlerden aktarılır ya da kimileri onu sezgi (ve sevgi) yoluyla elde eder ve ona erişir. Bunlara da bir diyeceğim yok. Herkes istediğine inanmakta özgürdür. Ancak yeter ki inancında gerçekten özgür olabilsin. Kimse kalkıp da onun ile Tanrı arasına girmesin. Kimse kalkıp da ona kendi bireysel eğilimlerini "Tanrı'nın istekleri ve buyrukları" adı altında dikte ettirmeye kalkışmasın.

Sevgiler.

 








 
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 03, 2010, 06:18:30 ös
Yanıtla #2


Kimse kalkıp da ona kendi bireysel eğilimlerini "Tanrı'nın istekleri ve buyrukları" adı altında dikte ettirmeye kalkışmasın.
 

Aslında ne kadar önemli bir duruma vurgu yaptınız Sayın Adam; şuanki güncellemelerde şimdiye kadar toplumsal ve bireysel olaylarda genellikle geri ve çağdışı zihniyetin hakim olunduğu yerlerde bu anlayış söz konusu olduğu içindir ki, ne yazıkki birçok istenilmeyen vahşet içerikli olayların da ortaya çıkması böylelikle sağlanılmış oldu. Tıpkı sözümona kafirleri öldürenlerin Allah katında şehit sanıldığı ve böylelikle de Hıristiyanlara karşı gerici ve yobaz müslüman görünümünde olanların hınçlaşmalarına ve hiçbir bahaneye hacet kalmaksızın yaptıkları çirkin saldırıları yukarıda alıntıladığım Sizin de bahsettiğiniz üzere tamamen bu amaçla hareket edilmiş ve böylelikle de - din düşmanlığı - yeryüzünde yayılarak toplum, topluma düşman olmuş ve temelinde inanç dayanağı oluşturularak kardeşlik duygusunun farklı inançlara sahip olunsa bile genel bir dini yaklaşımın ne yazıkki farklı inanışlara karşı düşmanlık duygularının beslenip inanca olan Saygı neredeyse körelmiş durumdadır. Bağnazlığın ne kadar ileriye gittiğini dünya tarihinde yaşanılan bütün olayların içerdiği vahşet görünümlü ibret verici olayların neticesinde Insanlık ayıbı olarak nitelendirmek istediğim utanç verici durumların da meydana gelmesi bir türlü ilerleyen süreçlerde maalesef önlenilememektedir.

Evrimleşme işte bu hususta her zaman için gerekli ve şarttır. Ayrıca maymundan Insan olma yolunda yürütülen mantık, aslında bize evrim çizelgesini ve beraberinde varlık olma yolunda olan bütün canlıların en üst form olan Insan formuna çok değişik ve çeşitli aşamalardan geçirilerek gelindiği, bunun beraberinde evrim şeklini, meydana geliş haliyle gözler önüne apaçık serilmektedir. Böyle bir evrimleşme metodunu farkedebilen her canlının, dünya kapsamında yeralan Insan formunun da evriminin tamamlanması durumunda daha üst form şekline dönüşebilindiği de bazı kimselerce ya hissedilmekte ya da farkettirilebilinmektedir. Yani Evrim' in her hali bize çok şeyi anlatmaktadır Sayın Adam; kendi görüşümce..

Şuanda Insan formunda yeralan biz Varlıkların da Dünyamızın evrim boyutuna paralel olarak evrimimizi genişlettiğimiz, haliyle de daha üst form haline dönüşebilmek adına ise Insan formunun gerektirdiği tam teşekküllü evrim olayını da gerçekleştirmemiz gereklidir. Bu sayede daha üst form haline dönüşme olanağını elde etmiş oluruz, hem de daha üstün niteliklere sahip olarak beden ve beyin gücümüzü eş oranlı kullanabilme yetisiyle birlikte teknolojik açısından daha ileri ve üst teknolojiyi kullanabilme şansını da elde edebiliriz. Daha güçlü bir varlık haline gelebilmek için Insani formda değişik evrim aşamalarını tamamlayıp, ancak ondan sonra sınırlı kapasitemizi genişletip, şuanki boyutun gereği olarak kullanamadığımız gücümüzü daha ileri imkanlar dahilinde rahatlıkla yapacağımızı sanıyorum.

Saygılar,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 03, 2010, 06:22:31 ös
Yanıtla #3

Bu arada bişeyi daha eklemek istiyorum ki, o da nasıl ki bitki formunda çeşitli evrim aşamalarının bulunabildiği gibi, hayvan formlarında da söz konusu olduğu aynı zamanda Insan formunda da bahsı geçen çeşitli evrimsel aşamaların bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. Sadece tek bir yaşamla insanoğlunun belki evrimini yapabilmesi imkansız gibi gözükse de en aşağı 7 kez dünyaya gelmelidir ki, Insan formunun gerektirdiği evrimleri gerçekleştirerek daha üst bir forma dönüşebilsin.

Örnek vermem gerekirse, kimisi bin yılda tekamülünü gerçekleştirirken, kimisi şuanki sürecin gerektirdiği ölçütü ve kıyaslamayı gözönünde bulundurmam gerekirse bir gece de yapabilmektedir. Bu tamamen varlığın evrim seviyesinin ve sahip olduğu frekansın yüksekliğine, aynı zamanda varlığın bilinç durumuna göre ayarlı olduğu için kişi bazı yaşamlarda rahatlıkla evrimini yapabilirken, bazı koşullar ve şartlar altında çok zor bişerkilde gerçekleştirebilir de.. Gerçi bunun ksıtasları biraz ayrıntı içeren hususlar olduğu için sanırım genel bir bakış açısıyla öze inmeden bahsetmem yararlı olur, düşüncesindeyim.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, enerjinin yeryüzünde muhtelif çeşitli formlarda yeralabildiği, evrim periyodu dahilinde daha üst formlara dönüşebildiği, bununla birlikte ise bir ağaç formunda yeralan enerjinin bitki formunun gerektirdiği evrimi tamamlaması üzerine bilindiği üzere hayvan formuna geçebildiği aynı bahsi durumun ise yine hayvan formunda yeralan enerjinin de yine aynı aşamalardan geçmesi suretiyle rahatlıkla Insan formuna dönüşebildiği bundan dolayı da bence, bana göre Darwin Teorisinin de yabana atılmaması gerektiği düşüncesindeyim.
« Son Düzenleme: Ocak 03, 2010, 06:28:37 ös Gönderen: Isabella »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 03, 2010, 06:30:11 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Aklımdan geçenlerin sayın ADAM tarafından okunması beni fazlasıyla onurlandırır.Çünkü fikirlerini oldukça önemsiyorum.Herkes önemsemeli...Enazından kendi gelişimini önemseyenler.

Aslında dinlerde,evrenden söz ederken canlı,cansız tüm varlıklardan söz ediyorlar;ancak kendilerini anlayabilecek tek varlık olarak insanı kabul ettikleri için muhatapları insan olarak algılanıyor.Diğer canlıları yadsıyarak kabul gören bir evren anlayışını benimseyen insanın kendi gelişimini kavrayabilmesi mümkün değil.

İnsanın, kendini tanıyabilme sürecinde kainatta var olan tüm canlıları,tüm cansız nesneleri,tabiat olaylarını,hatta tüm evreni okuyabilmesi gerektiğine inanıyorum.Bu konuda insanın özgün ve bağımsız bir yaklaşım geliştirebilmesi,sunni sınırları yok sayabilmesi çok önemli...


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 03, 2010, 07:37:10 ös
Yanıtla #5

İnsanın, kendini tanıyabilme sürecinde kainatta var olan tüm canlıları,tüm cansız nesneleri,tabiat olaylarını,hatta tüm evreni okuyabilmesi gerektiğine inanıyorum.

Böyle birşey mümkün mü diye düşündüm bir an ama evet neden olmasın ki.. Şu Evrim denilen olay söz konusuyken böyle bir seviyeye gelmek Insanoğlu için zor olmasa gerek..

Bırakın Evrendeki canlı-cansız varlıkları bizler hala kendi gezegenimiz bünyesindeki varlıkları ne şekilde algılayabildiğimiz önemli.. Hala kendimizden aşağı gördüğümüz varlıkları ne şekilde kullandığımız ve onlara verdiğimiz zarar, ziyan ortada.. Yani bizli konuşurken genelleme yapmıyorum elbette ama yaşadığımız dünya içersinde o kadar çok kök salmış karmaşık bir zihniyete sahibiz ki bizi çevreleyen sarmallar içersinde bile düşünme yeteneğimizi neredeyse yok sayacak kadar geri bir durumda olduğumuzu yadsıyamıyorum bir türlü.. Hayır çevremde gördüklerim o kadar çok monoton bir yaşam içersinde bulunanların dar kapasiteleri ve gelişememiş bilinçlerinin yetersizliğinden doğan o kadar çok zararlı etkenler var ki o yüzden bütün bunlara kendi içimden veryansın etmemek için elimden geleni yapıyorum. Kendimi de tabiki bu noktada çok yeterli görmüyorum elbette ama en azından kendimizi hep evrenin diğer varlıklarıyla kıyasladığımda insanoğlu olarak neden hala bir gelişme içersinde değiliz onu anlayabilmiş değilim. En azından gelinmesi gereken evrim seviyesinde bulunabilseydik birçok şey de kendiliğinden hallolurdu, diye düşünüyorum. Ama gerek Ülke gerekse Dünya genelinde olanlara baktığımda maalesef hep bir derin üzüntü içersinde yeraldığımı da belirtmeliyim.

İşe bence öncelikle düşünce hızımızı biraz daha arttırmak yoluyla dünyamıza diğer galaksilerden daha çok bilgi akmasını sağlamakla başlasak bence hiç de fena olmayacak gibi..  
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 14, 2010, 07:23:47 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

merhabalar,

bir önceki konu için düşüncelerim http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8444.0 bu konu için de geçerlidir.

saygılarımla..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3456 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2007, 11:55:17 ös
Gönderen: Supeluta
0 Yanıt
2544 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2007, 01:47:42 öö
Gönderen: shemuel
14 Yanıt
7285 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2010, 06:28:35 ös
Gönderen: ceycet
4 Yanıt
3460 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2010, 03:49:44 ös
Gönderen: Prenses Isabella
12 Yanıt
7092 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 02, 2010, 10:50:33 ös
Gönderen: Asi
5 Yanıt
4441 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 07:13:59 ös
Gönderen: murat tanhu
0 Yanıt
4458 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2012, 02:04:32 ös
Gönderen: karahan
8 Yanıt
6672 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2012, 07:25:19 ös
Gönderen: asimov
40 Yanıt
18264 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2014, 12:45:33 ös
Gönderen: yihaak