Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİLİM ve DİN - l  (Okunma sayısı 7316 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 31, 2009, 10:29:11 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Bugün, ülkemizdeki bazı bilim insaları ve evrim teorisinden haberdar kişiler bir ikilem arasında kalmaktadırlar: “Dine inanıyorsan evrim teorisine inanmayacaksın, evrim teorisine inanıyorsan Tanrı’ya inanmayacaksın.” Dini inancı olan kişilerin kafalarına sürekli olarak, evrim terosinin dine inanan kişinin kabul edebileceği bir şey olmadığı pompalanmakta ve ikilemde kalan bazı kişler, insan üretisi olan bilimi (ve evrim teorsini) tercih etmekten ziyade, Tanrı üretisi olan dini kabul etmek uğruna bilimden vazgeçmekte ve ona güvenlerini kaybetmektedirler. Hatta bilimin yöntemlerini buradan yola çıkarak toptan eleştirmektedirler. Bu gidişin, nihai doğurduğu sonuç ise “Bilim güvenilmezliği, dinle çatışmasıdır. Dolayısı ile din ve din adamları ne diyorsa biz ona inanalım. Çünkü, o Tanrı bilgisidir” noktasına varıştır. Bir süre sonra, bu anlayış, kişisel bir bakış açısı olmaktan çıkmakta, okulda öğretmenlerin, milli eğitim bakanlığının ve ardından hükümetlerin, ve genel olarak da yüksek din kurumlarının politikası haline gelmektdir. Hatta eli kalem tutan ve öğretim üyesi ve bilim insanı olarak bilinen kişiler bile bu tutumun içinde olabilmektedirler. Sonuç, bilimle çatışan eğitmenler, üniversite öğretim üyleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığıdır! Hatta hatta ülkenin bilimsel kurumu TÜBİTAK’tır! Bu durumda kimseyi suçlamamak lazım. Kendinizi o insanların yerine koyun: bir elinize Tanrı’yı diğer elinize bilimi varselerdi, siz hangisini seçerdiniz?

Bu yazıda yanıtı aranan sorular şunlardır: Bu saldırı ya da karşı çıkışın kaynakları kesin midir? Kur’an bu bakış açısında bir yanıt veriyor mu? İnsanları din ya da bilim arasında bir tercih yapmaya zorlamak zorunlu mudur? İslam dinine ve Tanrı’ya inanan biri aynı zamanda “bilimin evrim teorisine” inanabilir mi?

“Dönüşümler yoluyla hayvan dünyası çok genişlemiş, sayıları çoğalmış ve oluşum basamağında insana dek varmıştır. Düşünce ve kavrayış sahibi insana kadar ulaşmıştır. ‘Düşünen insan’ aşamasına yükselme ‘duyu ve kavrama’ güçlerinin birlikte bulunduğu zamandır. ...Bu aşamadaki hayvan, kendisinden sonra daha üst aşamada bulunan düşünen insanın ilkel biçimidir. Görebildiğimiz varlıklar içindeki gelişim ve oluşumların en son ulaştığı aşama budur.”

İbn-i Haldun (1332-1406), Mukaddime, Önsöz kısmı

Charles Darwin, Doğal Ayıklama Yoluyla Türlerin Kökeni’ni 1859’da yazdı.

Bilim ve Din Nedir?

Genel olarka kabul edilen bilimin, dinsel ve politik görüşlerle karıştırılmamasıdır. Politik görüşler bizi çevreleyen dünyanın maddesel geröekliğine yöneltmişken, dinsel görüşler maddesel dünyanın dışında kalan şeyleri konu edinir. Bilim insnları, hiç bir zaman özel bir takım öğretilere güvenmemeli, kendi düşünme yöntemlerini özel bir felsefeyle sınırlandırmamalıdır. Bilimci, bilgilerin dayandığı temellerin yeni yeni tecrübelerle daima değişebileceğini her zaman hesaplamalı ve değişime hazır olmalıdır. Edinilen veya kabul edilen ideoloji’leri bir kenara bırakmalı ve bilimi onların üzerinde görmelidir. Dolayısıyla bir bilim insanı ideoloji’leri bir kenara koyup idea (düşünce)’leri ele almalıdır.

Bilim gerçekte laik ve apolitik bir etkinliktir. Bilim, maddi evreni anlamak için oluşturulmuştur. Ancak, bilimin laik olması, mutlaka Tanrı’nın varlığını reddettiği anlamına gelmez. Bu sadece, bilimsel gerçeklerin geçerliliğinin, her ne şekilde olursa olsun, herhangi bir ruhani otoriteye bağlı olmadığı anlamına gelir. Bilim için gözlem, deney ve mantık neyin doğru, neyin yanlış olduğunu belirleyen tek hakemdir. Buna rağmen bir bilim insanı herhangi bir dine inanabilir ve dini gereklerini sonuna kadar yerine getirebilir. Hem Galileo hem de Newton dindar Hıristiyanlardı. Daha yakın zamanda ise, elektromanyetik ve zayıf kuvveti birleştirmeleri nedeni ile Müslüman fizikçi Abdüsselam’a, dini inancı olmayan Steven Weinberg’e ve Sheldon Glashow’a Nobel ödülü verildi (1979). Oysa, her ikisinin arasında çok derin inançsal uçurum vardı. Biri evereni yaratan bir Tanrı’ya inanırken, diğerinin hiçte böyle bir inancı yoktu. Buna karşın, tamı tamına aynı fizik kuramına, aynı zamanda ulaştılar. Bundan farklı bir örnek te, derin dini inancı olan sinir bilimin babası sayılabilecek John Carew Eccles ve ateist bir felsefeci olan Karl Popper’in tartışmaları çok seviyeli ve yeni ufuklar getirici olmuştur. Buna karşın, her ikisinin de ortak yönü evrime inanmalarıydı. Aslında, bilimin ve dinin gerçek anlamına ulaşmış insanlar için bunda garip olan hiç bir şey yoktur, çünkü bilim tek doğru yoldur. Bilim insanları bir kuramı sevip sevmediklerine göre değil, kuramın deneye uygun olarak ön görülerde bulunup bulunmadığına bakarlar. Bir kuramın, dinsel ve ideolojik olarak hoşa gidip gitmemesi veya kolay anlaşılıp anlaşılmaması, hatta sağduyu bakımından çok makul olmaması sorun oluşturmaz.

Ben"O"yum,"O"ben değil...


Aralık 31, 2009, 02:13:54 ös
Yanıtla #1

Sayın Ceycet,

Yazınızın kaygısını anlıyorum.

Bugünkü din-bilim tartışması genelde şu çerçevede yürüyor;

1. Din X der.
2. Oysa X yanlıştır. Yanlışlığı kanıtlanmıştır.
3. O halde din yanlıştır.

Halbuki ya din "x" demiyorsa?

Buna nedense hem ateistler, hem de teistler şiddetle karşı çıkıyor.

Bugün evrim teorisinin din ve tanrı varlığıyla mutlak çeliştiğine inanıyor hem ateistler hem teistler.

Halbuki bir çelişki yoktur. Fakat bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. Ateistler bu konuda daha anlayışlı olması gerekirken, onlar da anlamamazlıktan geliyor. Çünkü Tanrının evrimle de yaratmış olabileceği konusu, dini çürütmüyor. Aynı şekilde teist de tanrı evrimle yaratırsa bunu onun gücüne bir sınır olarak görüyor. Sanki bu çok küçük bir şeymiş gibi.

Ben bu tür "bilim-din" çatışmalarını, art niyetli, dogmatik çatışmalar olarak görüyorum.

Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Aralık 31, 2009, 04:18:46 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Popperist,

işte bu makalenin tamamı sizin fikirlerinizi destekleyen görüşleri içeryor.5.bölümün sonun da bende bu konuya vurgu yaptım.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 01, 2010, 02:34:08 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Ceycet’in 5 bölümlük yazı dizisinden bu ilk bölüm üzerine düşünülerimi sunuyorum.

Bence konu vahim ama bu denli vahim hale gelmemeli…

Bilimin aslında dinle bir alıp veremediği yok. Dinin, daha doğrusu din adamlarının bilim ile alıp veremediği var. Bu alıp veremeyişleri de kendi ortaya koydukları dogmaların birer ikişer bilim tarafından çökertilmesi, bunun üzerine kendilerini otoritelerinin zedelendiği biçiminde görüp, can derdine düşmeleri… Bunun ardında da aslında dinsel değil, bir yandan ekonomik kaygılar, diğer yandan egemenlik tutkuları yatıyor.

Bu durumda bilim adamları ne yapsın? Din ile çelişkiye düşüyor diye bilimsel araştırmalarına devam etmekten mi caysın? Orta Çağda olduğu gibi zorunlu bir önlem olarak bilimsel gerçekleri saklasınlar mı?

Öte yandan belki Vatikan en akıllıca işi yapıyor. Büyük bir komite oluşturmuş, Hıristiyan dogmalarının bilim ile nasıl uyuştuğunu ortaya koymaya çalışıyor. Bu bağlamda Darwin Kuramı’nın dine aykırı bir yanı olmadığını bile belirtti. Elbette değildir çünkü Darwin kuramı zaten noksan bir kuramdı ve bilim adamları geçersizliğini ortaya koydu. Ancak henüz insanın din kitaplarında betimlendiği gibi değil, bambaşka bir şekilde yaratıldığını, nasıl yaratıldığını ortaya koyacak yeterli bilimsel bilgiyi elde edemediler. Bir gün gelecek, onu da yapacaklar.

Teist dinlerin en büyük yanılgısı, Tanrı’nın evreni insan için yarattığı gibi olmayacak bir varsayımı ileri sürmeleridir. Oysa şundan vazgeçseler de Tanrı’nın evreni yaratırken canlı ve cansız tüm varlıklar ile birlikte yarattığını, sonra da onları bu evrende (başka boyutlardaki diğer evrenlerde değil, sadece bu evrende) kendi başlarına bıraktığını, bunu da galiba/belki (bilemeyiz) evrimlerini sağlamalarını beklediğini söylemekle yetinseler…

Oysa öyle yapmıyor, Tanrı’ya birtakım yakıştırmalarda bulunuyor, birtakım masallar uyduruyor, bunlar bilim tarafından çökertilince de bilimi karşılarına alıyorlar. Tanrı onların dediği gibi bir tanrıcık olsa hepsini cezalandırması gerek. Oysa onların dediği o tanrıcık sadece kendi yarattıkları tanrı, TANRI değil. Öyle olsaydı, onlar bunu bilemezlerdi; çünkü bilemezler.

Bilimin ise bu tanrısal bilgileri deşmek bulmak gibi bir kaygısı yok. Bilim sadece bu evrenin nesnel, somut ve göreli gerçeklerini araştırıyor.

Dindarlara, inananlara hiçbir diyesim yok. Sadece inanmaları gereken şeyin dogmalar olmaması, bunların doğruluğunda direterek bağnazlığa düşmemelerini, akıllarını kullanmalarını öneriyorum. Asıl inanmaları gereken, dinin töresel ilkeleridir. Bakın işte o bakımdan bilimlerin dinlere hiçbir karşıtlığı yok.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 01, 2010, 02:53:06 ös
Yanıtla #4

Ne Bilim, Din' e ne de Din, Bilim' e engel teşkil etmeli.. Gelişimin önünde hiçbirşey uzun süreli duramaz, duramayacağı için de sadece zamanı geciktirir, o da bizim için bir zaman kaybı unsurunu teşkil eder. Gelişim için bence en uygun olanı gelişime ortak ve beraberce yardımcı olunmalıdır, diye düşünüyorum. Insanlık tarihinde Din, görevini zorlu da olsa yerine getirdi. O dönem için Insanlık Bilimsel olarak gelişime pek yabancı kalması nedeniyle Bilimin belirtilen süre içersinde devreye girmesi sakıncalı bulunduğundan aynı zamanda mantıksız bir durum olacağı için, - çünkü gelişimle paralel sürecin seyretmesi öngörüldüğünden - Bilime aşina olma uğraşı içersinde bulunan şuanki süreç itibariyle de Din' in devreden çıkması bence en uygun olacağı ve böylelikle süreci ilerletici bir faktör görevini de sağlayabilecektir ki Bilim de görevini rahatlıkla yerine getirebilsin. Kendi görüşüm ve fikrimce tabi..  
« Son Düzenleme: Ocak 01, 2010, 03:04:01 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 01, 2010, 03:21:19 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Kutsal kitabımızda bilimin yolundan gidilmesini söyleyen onlarca ayet var,bilimin doğrulamadığı şeye inanmamamız gerektiğini söyleyen de bir o kadar ayet;o halde dinle bilimin çeliştiği hiçbir nokta olmamalı;o halde bu çelişkinin nedeni,bilimin yetersizliğinden kaynaklanıyor,şu an reddedilen şeyler yıllar sonra kabul edilebiliyorsa bilim tarafından,şu an bilimin kabul etmediği şeyi yok diyerek kesin bir dille atmak kesinlikle cahillik olacaktır.Ben sayın Popperist in yaklaşımından faydalanarak kendi düşüncemi netleştirmek istiyorum

Bugünkü din-bilim tartışması genelde şu çerçevede yürüyor;

1. Din X der.
2. Oysa X yanlıştır. Yanlışlığı kanıtlanmıştır.
3. O halde din yanlıştır.

Halbuki ya din "x" demiyorsa....bunu sayın popperist demişti ; ben de diyorum ki ya bilim "x" in yanlışlığını kanıtlamış olma konusunda yanılıyorsa...


Ocak 01, 2010, 03:29:21 ös
Yanıtla #6

Benim düşünceme göre ise, Din yolundan Bilim' e varılır. Bu saatten sonra hala Dinsel öğretileri almaya devam edersek bizde bir sorun var demektir. Hala gelişim yolunda birşey elde edemeyen insan yığınına dönüşürüz. Dinsel doyumu kazanmış, hazmetme yolunda çaba gösterenlerin belirli bir seviyeden sonra - geriye dönüşün olamayacağı gerçeği ışığından hareketle daima ileriye dönük olunması gerektiğinden - tekrar tekrar Din' i yaşatmaya, ayakta tutmaya hacet yoktur, düşüncesindeyim. Şimdi de ileriye doğru atılım yapabilmemiz için tıpkı geçmişte olduğu gibi Din' in bize gösterdiği yoldan ilerleyerek, aynı şekilde Bilim' in göstereceği yoldan ilerlemek daha mantıklıca olur, kanaatindeyim. Aksi halde hala çocuk mamasıyla beslenen yetişkin bebelerden farkımız falmayacaktır. Aradaki uçuruma dikkat ederseniz, yetişkinin de bir olgunluk seviyesinin bulunabileceğini, aynı zamanda bir yetişkinin yetişkin gibi davranıp, en makul ve uygun olanını yapması beklenmektedir, söz misali..  Dönüp dolaşıp aynı çemberin etrafından dönmek zaten akıl dışı mantıksız bir davranış göstergesidir. Şuanda da dini çevrelerin yoğun düşünce zihniyetinden bir türlü kopamadıkları gibi..

Hala Din' in, Bilim 'in eksikliklerinden söz edileceğine iyi bir mantık mukayemesi yapılsaydı şimdiye kadar Bilim ve Din arasındaki sorun da şuanki sürece kaymaz ve çoktan halledilmiş olunurdu. Bilimin ve Dinin eksiklerini ya da yetersizliklerini iddia edenlerin hangi akla sahip olduklarını hem merak ediyorum hem de bunları farkedebilecek kadar üstün bir zekaya sahip olduklarını sanıyorlarsa neden şimdiye kadar Dünyanın ve Insanlığın gelişimine herhangi bir katkısı olamamıştır. Bir de olaya bu açıdan yaklaşalım, isterseniz. Mademki eksiklikler ve yetersizlikler tartışılıyor hala o halde sanırım çözümün en kolay yolunu biliyorlar ve o halde onların da bu yetersizlikleri giderebilecek yöntemleri de mevcuttur, diye düşünüyorum. Böyle sessiz kalarak sadece eksiklerin olduğu söylenilmez. Varsa kanıtlanır, kanıtlanamıyorsa eğer o halde susma hakkını kullanmamız gerekir. Boş yere Bilim' i ya da Din' in eksiklerinin olduğunu söyleyerek tam bir ağız kalabalığından öteye gidemiceğiz maalesef.   
« Son Düzenleme: Ocak 01, 2010, 03:42:12 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 01, 2010, 03:49:44 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Öncelikle sayın Martı'yı yeniden aramızda görmekten mutlu olduğumu ifade etmek isterim.

Sayın ADAM'ın objektif değerlendirmelerine büyük ölçüde katılıyorum;doğrudur,din adamlarının büyük çoğunluğu,din tacirleri,din simsarları,insanların yaşadıkları dinleri layıkıyla algılamasında enbüyük engeli teşkil ediyorlar.

Ancak,dincilerin tutunduğu bu davranış biçimini bazı bilim adamlarının da benimsemiş olduğunu yadsıyamayız.Bazı bilim adamlarıda,mevcut dincilerle taşıdıkları ortak kaygılar doğrultusunda hareket ederek,bilim ve dinin asla uyuşamayacağına yönelik mesajlar vermekte ısrar etmektedirler.

Öncelikle bu başlık altında vurgulanmaya çalışılan din olgusunun evrenselliğininin önemsenmesini arzularım.Bugün kabul görmüş olan vahiy dinlerinin asıl kaynağının mısır ve helen antik gizemleri olduğunu anlamalıyız.Onların kaynağı şaibeli olduğu için bu başlık altında daha ileriye gitmek istemem.

Mevcut kutsal kitaplar ve peygamberlerin yanısıra;Sokrates'in,Platon'un,Pisagor'un,Hermes'in,Eleusis ve Baküs vb.birçok gizemlerinin neler söylemeye çalıştığını anlamalıyız ki,gündemdeki dinleri de din adamlarının dayatmalarına maruz kalmadan anlayalım,anlayabilelim.



Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 01, 2010, 03:52:02 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Gelin, şunu şöyle diyelim:

Dinde bir yanlışlık yok. Yanlışlık din adamlarının yaptığında.

Din adamları konuları kesilişteriyor. "Bu böyledir. bukadardır. Başka türlü değildir." diyorlar. Oysa öyle değil, o kadar da değil, başka türlü de olabilir.

Bilimde de bir yanlışlık yok. Yanlışlık dini tümüyle yadsıyan ve bilimi de kesinleştiren bilim adamlarında.

Oysa bilim hizçbir zaman kesin ve son değildir. Eksiktir, esnektir, değişebilir, yenilenebilir, gelişebilir. Bundan ötürü bilim yetersiz görülemez. Bilimin bulguları yetersizdir. Tarihte yetersizdi, gelişti, ilerledi, geleceğe oranla yitersiz kalmayı sürdürecektir. Bilimin özelliğdir bu.

Bu böyledir diye din adamlarının ortaya koyduğu dogkmalara sarılmak, insanın düşebileceği en büyük yanıldgıdır.

Ben burada Sayın Ceycet'in bu bölümü ile bağlantılı diyeceklerimi bitiriyorum. Ancak Sayın Ceycet'in ortaya koyduğu anlatım bu kadarla kalmıyor. Daha 4 bölüm var. Bakalım onlarda ne demiş!... İsteyen elbette o bölümleri benden önce tartışmaya alabilir.

Sevgiler.


 

 

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 01, 2010, 03:52:40 ös
Yanıtla #9


Sayın ADAM'ın objektif değerlendirmelerine büyük ölçüde katılıyorum;doğrudur,din adamlarının büyük çoğunluğu,din tacirleri,din simsarları,insanların yaşadıkları dinleri layıkıyla algılamasında enbüyük engeli teşkil ediyorlar.

Ancak,dincilerin tutunduğu bu davranış biçimini bazı bilim adamlarının da benimsemiş olduğunu yadsıyamayız.Bazı bilim adamlarıda,mevcut dincilerle taşıdıkları ortak kaygılar doğrultusunda hareket ederek,bilim ve dinin asla uyuşamayacağına yönelik mesajlar vermekte ısrar etmektedirler.

Öncelikle bu başlık altında vurgulanmaya çalışılan din olgusunun evrenselliğininin önemsenmesini arzularım.Bugün kabul görmüş olan vahiy dinlerinin asıl kaynağının mısır ve helen antik gizemleri olduğunu anlamalıyız.Onların kaynağı şaibeli olduğu için bu başlık altında daha ileriye gitmek istemem.

Mevcut kutsal kitaplar ve peygamberlerin yanısıra;Sokrates'in,Platon'un,Pisagor'un,Hermes'in,Eleusis ve Baküs vb.birçok gizemlerinin neler söylemeye çalıştığını anlamalıyız ki,gündemdeki dinleri de din adamlarının dayatmalarına maruz kalmadan anlayalım,anlayabilelim.


Sizinle aynı fikirdeyim Sayın Ceycet.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3483 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2007, 11:55:17 ös
Gönderen: Supeluta
0 Yanıt
2552 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2007, 01:47:42 öö
Gönderen: shemuel
4 Yanıt
3470 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2010, 03:49:44 ös
Gönderen: Prenses Isabella
6 Yanıt
4425 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 07:23:47 ös
Gönderen: murat tanhu
12 Yanıt
7115 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 02, 2010, 10:50:33 ös
Gönderen: Asi
5 Yanıt
4455 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 07:13:59 ös
Gönderen: murat tanhu
0 Yanıt
4471 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2012, 02:04:32 ös
Gönderen: karahan
8 Yanıt
6705 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2012, 07:25:19 ös
Gönderen: asimov
40 Yanıt
18318 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2014, 12:45:33 ös
Gönderen: yihaak