Sayın hiram ,
Başarılı erkeğin "arkasındaki kadın" söylemi 1980'li yılların sonuna dek geçerli tutulmuş , şu an içinse "arkaik" kalmış bakış açısıdır. Gerçek kadınlar artık "arkada" durmamaktalar . Ama zannediyorum bu gerçeklik,asırlardan bu yana kadına makul bir izahı olmaksızın yüklenmiş olan o ilk primitif işbölümünün (ben avlanayım sen yemek pişir ve doğum yap) geçersizleşmesi , erkeğin sebepsiz ve haksızca kazanılmış "doğal saygınlık" "doğal liderlik" "ideal yöneticilik" gibi bireysel konfor alanlarını "sınırlandırdığından" ve söz sahibi olma , üst düzey yöneticilik gibi avantajlı kariyer olanaklarını kazanmak için erkeklerin dışında bir de güçlü kadın rakiplerle rekabet zorunluluğunun ortaya çıkmış olması , erkek-egemen denilen toplumumuzun bazı katmanlarında hala kabullenilememekte .
İkinci husus ise , bahsettiğiniz IQ konusunda daha doğrusu "zeka" nın ne olduğu konusunda bilim dünyasında açığa çıkartılmış gerçeklikler de , zamanında küresel ölçekte kabul görmüş " katıksız analitik zeka" nam-ı diğer IQ 'nun zekanın "yalnızca bir yönü" olduğu ve yaşamda holistik (bütünsel) başarılı icraat için son derece yetersiz kaldığı gerçeğidir.
Bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışma Boston'da iş dünyasında ve akademik çevrelerde ; özellikle Harvard Business School'da gerçekleşmiştir. Harvard , kendi mezunları arasında en yüksek IQ'lu öğrencilerini ve bir de repütasyon sahibi olmayan okullardan ve vasata yakın derecelerle mezun olmuş toplam 1652 adayı tam 20 yıl süreyle izlemiştir. Bu izleme sürecinin sonunda ulaşılan ilginç bulgu şudur: İş yaşamında , özel yaşamda ve sosyal yaşamda en başarılı hayatları kurmuş olanlar , en yüksek IQ'lu olanlar değil , ortalama IQ'ya sahip ancak kendisinin ve karşısındakinin duygu denetiminde ehil, empati kabiliyeti olan , sosyal yönü güçlü ve "IQ snobizmi olmayan" adaylardır. Bu bulgu , akademik çevreleri başarı ölçütü belirlemede tek boyutlu "analitik zeka" nın değil , ancak Quotient Emotionnel (Duygusal Zeka) kavramının yaşamda daha önemli olduğu savına sevk etmiştir. Bu doğrultuda yapılan çalışmalarda erkeklerin iş ve özel yaşamda daha çok sadece analitik -IQ eksenli bakış açısına , kadınların ise empati ve duygu yönetimi eksenli EQ paradigmasına sahip oldukları belirlenmiştir.
Üçüncü husus ise daha güncel. Küresel ölçekte yaşanmakta olan "kriz"de , CEO'su kadın olan şirketlerin daha yüksek karlılığa ve daha düşük rizikolu işlem marjına sahip oldukları , krizden şirketlerini "daha az hasarla" çıkartmış oldukları , çünkü kadınların erkeklerden farklı olarak IQ'nun yanısıra , risk refleksleri ve duygusal süreçlerin yönetimini baz alan EQ 'yu da iş yaşamına efektif biçimde geçirerek , şirketleri agresif politikalarla uygunsuz rizikolara sokmamış oldukları gerçekliğinin tespit edilmiş olmasıdır. Bu doğrultuda , dünyada yönetim bilimleri alanında ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarında kriz sonrası yapılandırma süreçlerinde kadınların sayıca ve etkin pozisyonlar bazında daha yoğun yer almaları kararı alınmıştır. Konuyla ilgili makaleler için Harvard Business Review ve Forbes'a bakılabilir.
Aşağıda hicvedilen ve hepimizi gülümseten örnekte , bir IQ değil EQ uygulamasına tanıklık ediyoruz.
Saygılarımla