Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: CENNET  (Okunma sayısı 10339 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 14, 2007, 07:57:18 ös
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi


      Sayısız sığınak vardır ancak kurtuluş yolu tektir; ama kurtuluş olasılıkları yine de sığınaklar kadar çoktur.
      Bir hedef var, ama yol yok, bizim yol dediğimiz şeybir duraksamadır. 

      Olumsuz davranışlarda bulunmak bizden istenir, olumlu davranışlar ise zaten bizimdir.
     
      Kötü'ye bir kere kapılarını açmaya gör, kendisine inanılmasını beklemez artık.
     
      Kötü'nün ondan birşeyler gizleyebileceğinize inanmanızı sağlamasına izin vermeyin.


Kıyamet Günü'nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdır; aslında o, bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.   


Ağustos 14, 2007, 08:07:26 ös
Yanıtla #11
  • Ziyaretçi


      İnsan, içinde yok edilemez bir şeyin varlığından sürekli emin olmadan yaşayamaz; ancak gerek bu yok edilemez şey gerekse de bu güven kendisinden daima gizli olabilir. Bu sürekli gizliliğin kendini açığa vurma yollarından biri, kişisel bir Tanrı'ya inançta kendisini gösterir.

      ''Yılanın aracılığı gerekliydi: Kötü, insanı ayartabilir ama insan olamaz.'' ;)

      Tinsel dünyadan başka bir dünya yoktur; duyular dünyası dediğimiz tinsel dünyanın kötülüğüdür ve kötülük dediğimiz de bizim sonsuz gelişimimizde bir anın gerekliliğidir ancak.
      Alabildiğine güçlü bir ışıkla dünya eritilebilir. Zayıf gözlere katı görünür dünya, daha da zayıf gözler için bir yumruğa dönüşür, çok daha zayıfların önünde utangaçlaşır :-[ ve kendisine bakmaya yeltenenleri vurup devirir. >:(   


Ağustos 14, 2007, 08:15:23 ös
Yanıtla #12
  • Ziyaretçi


      Herşey bir aldatmacadır: En az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek. Birinci durumda ona ulaşmayı kendisi için kolaylaştırmaya çalışarak insan aldatır İyi'yi ve eline yetersiz silahlar vererek aldatır Kötü'yü. İkinci durumda, dünyevi işlerde bile ele geçirilmeye uğraşılmadığı için aldatır İyi. Üçüncü durumda ise, kendisinden olabildiğince uzaklaşılarak aldatılır İyi ve en aşırıya vardırılarak güçsüz kılınacağı umulduğu için aldatılır Kötü. Bunların içinden yeğlenebilir olarak içinci durum görünüyor, çünkü her durumda İyi aldatılırken, hiç olmazsa bu durumda, en azından görünüşte, Kötü aldatılmamaktadır. :D :D :D :D :D :D :D     


Ağustos 14, 2007, 08:19:43 ös
Yanıtla #13
  • Ziyaretçi


      Dünyadan elini eteğini çeken herkes herkesi sevmelidir, onların dünyasından da elini eteğini çekmektedir çünkü. Böylece gerçek insan doğasının içyüzünü sezmeye başlar; bu varlık sevilmez de ne yapılır; ama bunun tek koşulu vardır: sevilenin dengi olmak. ;)


Ağustos 14, 2007, 08:37:41 ös
Yanıtla #14
  • Ziyaretçi


      Eğer sadece Cennet'te yok edilebilir olduğu düşünülen şeyler yok edilebilir idiyse, o zaman bu kesin değildir; yok eğer yok edilemiyorsa, o zaman biz yanlış bir inançla yaşıyoruz demektir. :)

      Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu ;)

      Neden sürelki İlk Günah'tan ötürü yakınıp dururuz ??? İlk Günah yüzünden değil, Hayat Ağacı'ndan ötürü kovulduk Cennet'ten, onun yemişlerinden yemeyelim diye :D :D :D

      Sadece Bilgi Ağacı'nın yemişlerini yediğimiz için değil, Hayat Ağacı'nın yemişlerinden hala yemediğimiz için günahkarız. İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı günahkarız, İlk Günah'tan değil.

      Cennet'te yaşamak üzere yaratılmıştık ve Cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra yazgımız değiştirildi; Cennet'in yazgısında da bir değişikli oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor   :D :D ;)

      Kötü, belirli geçiş durumlarında insan bilincinin saçtığı bir ışındır. Sadece görünüş olan tamamiyle duyular dünyası değil, fakat ondaki Kötü'dür; ne var ki bu, bizim gözümüzdeki duyular dünyasını oluşturur.   

      Yaşamının daha başlangıcında iki ödev: Giderek çevreni daraltmak ve kendini bu çevre dışında gizleyip gizlemediğini sürekli olarak denetlemek ;) :)   


Ağustos 14, 2007, 08:53:56 ös
Yanıtla #15
  • Ziyaretçi


      İlk Günah'tan beri İyi ve Kötü'yü ayırdetme yeteneğimiz aşağı yukarı birbirine eşittir; ama yine de bu konuda hemcinslerimizden üstünlüğümüzü burada ararız. Ama işte gerçekte bu İyi ve Kötü bilgisinin çok ötesinde gerçek farklılıklar başlar. Bunun aksi bir görünüm olması şuna dayanıyor: Kimse sadece bilmekle hoşnut olamaz, aynı zamanda bilgisine uygun olarak davranmak ister. Ancak, bunu yapabilecek güçle donatılmamıştır, dolaysıyla kendini yok etmeye yazgılıdır, gerekli gücü ele geçirememe riski bile  onu engelleyemez, ama son denemeyi yapmaktan başka birşey de kalmamıştır ona. ( Bilgi Ağacı'nın yemişlerini yeme yasağının çiğnenmesine karşı ölümle tehditte yatan saklı anlam budur; belki eceliyle ölümün, başlangıçtaki anlamı da buydu.) Şimdi bu yapmaya korktuğu bir hamledir; İyi ya da Kötü bilgisinden vazgeçmeyi bile yeğler ( ''İlk Günah'' terimi, kaynağını bu korkudan alır ); ama bir kere olmuş olan iptal edilemez, sadece belirsizleştirilebilir. İşte bu amaçla birtakım mazeretler doludur, hatta gözle görülür bütün dünya bir anlık huzur arayan insanın kendini haklı çıkarmasından başka birşey değildir belki de. Bilginin önceden verildiği gerçeğini bozma, bilgiyi ulaşılacak bir amaca dönüştürme çabası.       


Ağustos 14, 2007, 09:02:10 ös
Yanıtla #16
  • Ziyaretçi


      Putlara tapınmanın ilk nedeni, kuşkusuz nesnelerden korku, ama buna bağlı olarak nesnelerin gerekliliğinden korku ve buna bağlı olarak nesnelere karşı sorumluluktan korkuydu. Bu sorumluluk öylesine dayanılmaz bir şekilde ortaya çıktı ki, insan onu bir tek olağanüstü insanın omuzlarının üstüne yıkmayı göze alamadı, çünkü bir tek aracı da insanın sorumluluğunu azaltamayacaktı, yalnızca bir tek varlıkla ilşkisi gereğinden fazla sorumluluğu insanın bir yük gibi sırtında taşımasına yol açacaktı, işte bundan dolayı her nesnenin sorumluluğu nesnenin kendisine verildi, daha da ileri gidilerek nesneler en çok insanlardan sorumlu tutuldular :'(


Ağustos 14, 2007, 09:18:30 ös
Yanıtla #17
  • Ziyaretçi


      Kötü, bazen insanın elinde bir alet gibidir; bilinsin ya da bilinmesin, eğer insan bunu yapmak istiyorsa, kaldırılıp bir kenara konulmasına sez çıkarmaz ;)

      Bu yaşamın hazları, yaşamın kendi hazları değil, ama bizim daha bir yüce yaşama yükselme korkumuzun hazzıdır; bu yaşamın eziyetleri yaşamın kendi ıstırapları değil, ama bu korkudan dolayı kendimize yaptığımız eziyettir :(

      Sadece burada ıstırap ıstıraptır. Bu demek değildir ki, burada ıstırap çekenler bir başka yerde çektikleri ıstıraptan ötürü ödüllendirilecek; bunun anlamı, bu dünyada ıstırap denen şeyin bir başka dünyada değişmeyip, yalnız kar
şıtından bağımsız kılınacağı ve mutluluğa dönüşeceğidir :)

      Evrenin sonsuz genişlikte ve zenginlikte tasarlanması, zahmetli bir yaratışla özgür bir içe bakışın en aşırıya vardırılmış alaşımının sonucudur.

      Şeytani olana ilişkin bir bilgi olabilir, ama içinde inanç bulunamaz çünkü ortada görünenden daha fazla şeytani olan yoktur :D :D :D

      Günah herzaman açıktan açığa gelir ve anında duyularla kavranabilir. Kökleri üzerinde yürür ve tanınmak için sökülüp çıkarılması gerekmez.

      Bu dünyanın baştan çıkarma aracı ile bu dünyanın sadece bir geçiş olduğuna ilişkin güvence, bir ve aynı şeydir. Böyle olması da gerekir, çünkü dünya ancak bir yoldan yaratabilir bizi ve bu da gerçeğe uygun düşer. Ama işin berbat yanı, ayartı başarıya ulaşınca biz güvenceyi unuturuz ve böylece İyi, bizi kandırıp Kötü'nün kucağına atar, kadının bakışıyla bizi yatağına çağırması gibi ;)     
           


Ağustos 14, 2007, 09:29:50 ös
Yanıtla #18
  • Ziyaretçi


      Ebedi yaşamın bir vakit sürdürüldüğüne ilişkin olup, zamana bağımlılığımızı haklı gösteren en güçsüz inanış bile, günahkarlık içinde yaşadığımıza ilişkin şimdiki en merhametsiz inançtan ne kadar daha çok iç bunaltıcıdır. Ancak, saflığı içinde ikincisini bütünüyle kapsayan birinci inanışa katlanma gücüdür ki, inancın ölçüsünü oluşuturuyor.
      Birçokları, ilk büyük aldatışın yanında, her durumda kendi bireysel durumları için küçük çapta özel bir aldatışın düzenlendiği, üstelik de unun onların yararı düşünülerek yapıldığına inanır, örneğin sahnede bir aşk oyunu canlandırılıyorsa kadın oyuncusunun, oyundaki sevgilisine yapmacık gülümsemesinin dışında, üst galeride belirli bir seyirciye sinsi sinsi gülümsediği kanısındadır. Bu böyle sürer gider.....     


Ağustos 14, 2007, 09:36:33 ös
Yanıtla #19
  • Ziyaretçi


      Çevremizdeki acıların tamamını bizim de çekmemiz gerekiyor. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyüme yolumuz vardır ve bu ise, şu ya da bu biçimde, acılar içinden götürür bizi. Nasıl ki çocuk belli bir gelişim sonucu yaşamın tüm evrelerinden geçer ( her evre de istek ve korku bakımından bir önceki için erişilmez görünür aslında ), yaşlanır ve sonunda ölürse, biz de bunun gibi ( insanlıkla aramızdaki bağ, kendimizle aramızdaki bağdan güçsüz değildir ), yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz. Bu konuda adalete yer yoktur, acılardan ürkmeye ya da acıları üstünlük olarak nitelendirmeye de yer yoktur :)       


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
8 Yanıt
7119 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 16, 2012, 02:25:04 ös
Gönderen: BULGARIA
Cennet

Başlatan ONE Islam

6 Yanıt
4760 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2016, 10:10:15 ös
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2280 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 13, 2008, 08:39:12 ös
Gönderen: Santander
5 Yanıt
5291 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2009, 01:33:17 ös
Gönderen: goksel475
1 Yanıt
3191 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2009, 11:34:26 ös
Gönderen: ceycet
3 Yanıt
6288 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2009, 07:00:01 ös
Gönderen: zarathustra
9 Yanıt
7201 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2009, 09:42:42 ös
Gönderen: popperist
1 Yanıt
5530 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2011, 03:47:30 öö
Gönderen: Prometheus
4 Yanıt
3691 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 11, 2016, 05:38:37 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak