Bu yazacaklarım daha çok covid-19 ‘dan öncesi için geçerli. Covid bittikten sonra tekrar aynı duruma dönülür mü bilinmez...Umarım dönülmez...
9 yıl tıp fakültesinde eğitim almış, 11 yıldır da sahada çalışan aktif bir hekim olarak mesleğimi ve yaşadığım şeyleri anlatayım.
-Öncelikle nasıl doktor oldum?
İlköğretimde ve lisede okuduğum okulların parlak öğrencilerinden biriydim. Lisem İzmir’in en köklü liselerinden İzmir Atatürk Lisesi. Kimleri yetiştirmiş yazmaya kalksam bu satırlar yetmez. İstanbul’un Galatasaray Lisesi ve ya Robert Koleji gibi düşünebilirsiniz. Lisemi Fizik Olimpiyatlarında temsil edecek kadar da iyi bir öğrenciydim. Ve temsil de ettim ama zeki ama maalesef tembel bir öğrenci olduğum için olimpiyatlarda başarılı olamadım. Yine de başarılı sayılabilirim vesselam.
ÖSS sınavı vardı bizim zamanımızda, bu sınavda Türkiye’de iyi bir derece yapıp, Cerrahpaşa İngilizce Tıp Fakültesini kazandım.
-Tıp Eğitimi ve yaşadığım zorluklar
Artık gurbetteydim, tam 18 yıl sürecek bir gurbet.
Fakülte’de vasatın altıydım, tabiri caizse çan eğrisinin dibini oluşturanlardandım. 1 sene yabancı dil eğitimi aldım, 2 sene de okulumu uzattım
. Pırıl, pırıl, çalışkan ve başarılı sınıf arkadaşlarım vardı. Hâlâ sınıf arkadaşlarıma derin saygı duyarım. Bahtları hep açık olsun.
Bu eğitim sırasında, sınıfta kalmak, aşk ve ya vesaire problemlerin o kadar önemli olmadığını, kötü deneyimlerle tecrübe edinmiş oldum. Çünkü eğitim süresi boyunca sınıf arkadaşlarımdan ikisi intihar girişiminde bulundu, ve maalesef bir arkadaşımızı kaybettik. Sınıf arkadaşlarım dışında, fakültemde, benim bildiğim bir, ama belki daha fazla olabilir, hocamız da intihar edip, aramızdan ayrıldı.
Vasat bir öğrenci olmama rağmen, Tıpta Uzmanlık Sınavında(TUS) bir acil tıp uzmanlığını kazanabildim. Tabiki bunda Türkiye’de bu uzmanlığın puanlarının düşük olması kazanmam da etkili oldu
. Asistanlığım sırasında ise 2 asistan arkadaşım intihar girişiminde bulundu, nitekim biz camianın içinde olduğumuz için biliyoruz ama sizler bir çok doktorun intiharından maalesef haberdar olamıyorsunuz.
Şunu söyleyeyim bir araştırmaya göre doktorların %60 ‘ı hayatlarının en az bir döneminde intihar düşüncelerine kapılıyorlar. Peki ben yaşadım mı? Evet, hem de bu düşünceleri 20 yıldır(fakülte yılları da dahil) ara ara yaşıyorum...
Tıp fakültesini kazandığınıza göre, başarılı parlak öğrencilerdensiniz; Fakültede zorlu eğitim süreci(hem maddi, hem manevi), rekabet ettiğiniz sınıf arkadaşlarınızın hepsi başarılı, yani rekabetin boyutunu düşünün. Kolay doktor olunamayacağını hatırlatan hocalar. Yani Tıp fakültesinden size hadi git doktorluk yap denmez, doktor olup olamayacağınız tartılır.. Hem de defalarca, Farklı farklı branşlarla... Fakültede okunan kitap ve notların yoğunluğundan bahsetmeyeceğim, zaten çoğunuz buna şahit olmuşsunuzdur. Tıp fakültesinde uykusuz kalmayı öğrenir tıp öğrencisi.
İş hayatından daha bahsetmedim farkındasınız. Çünkü iş hayatı bambaşka bir konu.
Covid’den önce kendi branşımı şöyle anlatayım; hasta ve hasta yakınları tarafından çalıştığım yerlerde her gün bir fiziksel ve ya sözlü şiddet yaşarız, beyaz kod verilir, sonra davaların peşinden koşulmaya başlanır..Bereket ben daha şiddet davası yaşamadım, gerçi hiç günahım yokken bir kez dayak yedim, ama şikayetçi olmadım. Ve ben hastalarla oldukça ilgilenen bilgilendirmeye çalışan bir hekimim buna rağmen...Tek dava konusu bu şiddet vakaları değil tabi, diğer konulara girmek istemiyorum, çünkü düşündükçe karnıma ağrılar giriyor. Sadece benim değil, tüm doktorların karnına bu ağrılar giriyordur...Çünkü bir ömür boyu çalışıp kazandığınız birikiminizi bir hatayla tamamen kaybedebilirsiniz, iyi niyetli ve ilgili bir doktor olmanız da sizi bundan kurtaramaz vesselam...
Hepimiz de hasta bakarken bunun anksiyetesi vardır, çoğu zaman bu anksiyeteyle hastalara bakıyoruz, bu yüzden yapılan gereksiz tetkikler de cabası. Artık uzmanlık sınavlarında Cerrahi branşlar, acil ve benzeri riskli branşlar boş kalıyor! Yani barajı geçmesi yeterli olmasına rağmen kimse yazmıyor. Neyse bu konu daha da uzar...
Velhasılı kelam bir doktor kolay yetişmiyor. Kıymet bilmek gerek.
Biz sadece covidle mücadele etmiyoruz, binbir türlü durumla, kibarca ‘değişik’ yani sosyopat, psikopat diyebileceğimiz, toplumun dışladığı insanlarla da uğraşıyoruz. Ve aynı zamanda cehalet ve cahillerle de mücadele ediyoruz, hem de çoğu zaman okumuş cahillerle...
Kendi adıma şöyle söyleyeyim, koyduğum tanılarla binlerce insanın daha uzun ve daha konforlu yaşamasına yardımcı olduğumu, morbidite ve mortaliteden kurtardığımı düşünüyorum, tıpkı diğer hekim arkadaşlarımın yapmış olduğu gibi...Ama çoğu zaman insanlar bu yaptıklarımızı şöyle değerlendiriyor; benim vergimle senin maaşın ödeniyor! zaten bunları yapmak zorundasın! görevin! Bana neden güler yüz göstermedin! (Sanki kendisi sürekli etrafa neşe saçıyormuş, herkese gülüyormuş gibi bizlerden de bunu beklemek, ne bileyim, ilginç...) Beğenmiyorsan Yapma! (Bilmiyorlar ki istifa etme oranı en yüksek olan meslek gruplarından biri doktorluktur) Neyse bu konu da uzun, girersem çıkamayacağım.
Doktorları üzmeyin, tıpkı kimseyi üzmemeniz gerektiği gibi. Biz covidden öncede hayatlar kurtarıyorduk, covidden sonra da kurtarmaya devam edeceğiz. Ama lütfen hasta ve hasta yakınlarının genel tavrı covidden önceki duruma dönmesin... Biz hastalarımızı seviyoruz, sizler de bizi sevin.
Sevgiler.