Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Aydın Kişi ve Mason... 4  (Okunma sayısı 2383 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 22, 2013, 06:02:18 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Geçtiğimiz günlerde biraz ihmal ettiğimiz bu konuya dönelim ve bıraktığımız yerden devam edelim…

Aydın kavramından sonra sıra entelektüel kavramına geliyor.


ENTELEKTÜEL

TDK entelektüel sözcüğünü, “Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş (kimse), aydın, münevver.” şeklinde tanımlamaktadır.

Hâlihazırda dilimizde entelektüel sözcüğü, "Aydın, Münevver" kelimeleriyle karşılanmaktadır. "Aydınlatılmış, ışıklı" anlamına gelen münevver kelimesi ilahî kökenli bir ışık olan "nur" kökünden türetilmiştir.

Aydın karşılığında kullanılan ‘entelektüel’ sözcüğünün Latince aslı olan ‘intellegentia’, ‘bilebilme, kavrayabilme yetisi’ demektir. Başka deyişle, entelektüel olabilmenin temel koşulu, salt bilgi sahibi olabilmekle, bir tür mülkiyet gibi, bilgiyi bulundurmakla gerçekleşmez. Entelektüel İnsan, yaşamında aklını ve zihnini kullanmayı ön plana çıkarabilen, aklını kullanarak bilgiye ulaşabilen ve her şeyi buna göre düzenleyen, bunu yaşam felsefesi haline getiren insandır.

Entelektüel insan, sürekli okuyan, değişik alanlardaki bilimlerle ve sanatlarla uğraşan ya da bu etkinlikleri yakından izleyen ve araştıran, gelişmeler üzerinde kendi düşüncelerini ortaya koymak isteyen insandır.”

Çağının ve içinde yaşadığı toplumun durumu ve sorunları hakkında zengin bir bilgi birikimine sahip ve bu birikim temelinde analiz, sorgulama, değerlendirme yapan, düşünce üreten, daha iyi bir toplum ve giderek daha iyi bir insanlık için gerektiğinde politik eylemde bulunan bir insan tipi olarak “entelektüel” terimi, Aydınlanma Çağı’ndan önce, daha 17. yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Buna karşın, bu sözcüğünün yaygın kullanımı, günümüze oldukça yakındır.

Entelektüel kelimesinin vatanı Fransa’dır. Bu kavram, günümüzdeki anlamını Dreyfus davasıyla kazanmıştır. Dreyfus davası, Fransız siyasal hayatının en unutulmaz aşamalarından birisidir. Bir yanda kilisesi, ordusu ve bütün saygıdeğer kurumlarıyla devlet, diğer yanda adalet ve gerçeğe susamış bir avuç yazarın mücadelesidir bu dava. Clemenceus, Dreyfus yanlısı yazarların saygıdeğer niteliklerini anlatmak için onları kamuoyuna “Les Intellectuels” olarak takdim etmiştir.

Pek çok meslek sahibi insan belli bir probleme ait somut cevapları almaya yönelirken, entelektüeller, realitenin ve kültürün somut ve aşikâr olmayan gizli unsurlarını, mânâlarını ve değerlerini ararlar ve daha genel değerlendirirler. Onlar için geleneklerin, alışkanlıkların, eşyanın bulunduğu gibi olması asla tatminkâr değildir. Entelektüel, başka türlü düşünmekle daima bir üst gerçeği sorgularlar. Entelektüel merak onların kendilerini aşmalarını sağlamaktadır. Kendilerini, hakikat ve adalet gibi soyut düşüncelerin veya ahlâki standartların özel koruyucuları olarak da addederler. Pratik olarak, toplumu sürekli müşahede altında tutar, problemleri ortaya çıkarır, hataları ikaz eder, çözüm yolları önerirler.

Netice itibariyle entelektüellik, insanın sahip olabileceği ortalamanın üstündeki biyolojik potansiyelin ve evrensel özelliklerin yanı sıra, kültürlere göre de değişebilecek şekillerde sosyal olarak formlanması ve kültürel olarak donanması ile bir bilgi yaratma, kullanma ve koruma fonksiyonudur.

Entelektüel teriminin bu geniş anlamı ve kullanımı benimsendiğinde, Batı’yla temasların göreceli olarak yoğunlaştığı Tanzimat’tan bu yana, bizde önce “münevver” adıyla ortaya çıkmış olan tipin, bazı yönleriyle kendine özgü bir tip olduğu görülür. Batıcı, İslamcı, Osmanlıcı veya Türkçü olsun, bu dönemin “münevver”ini ortaklaşa niteleyen yönlerden bazıları şunlardır: Batılı “entelektüel”, kendisini uzmandan, meslek sahibinden, bürokrattan, yöneticiden özenle ayırmaya çalışır.

Şüphesiz “entelektüel”, aynı zamanda bir uzman, bir meslek sahibi, bir bürokrat, bir yönetici de olabilir. Fakat onu “entelektüel” kılan başlıca yön, “okumuş”, “bilgi sahibi”, “kültürlü”, kısacası “aydınlanmış” (“münevver”) kişi olarak bir mesleği icra etmesi, bir konunun uzmanı veya bilirkişisi olması değil; kendi sorumluluk bilinciyle ve mesleki, bürokratik veya yönetsel ilgi ve çıkarların motivasyonundan en az ölçüde etkilenmesini sağlayan bir bağımsızlık duygusuyla sürekli bir düşünsel arayış ve sorgulama içinde olmasıdır.

Entelektüel, belirli düşünce alanında ne özgün bir düşünürdür ne de bir akademisyen veya uzman. Tipik entelektüelin bunların herhangi biri olmaya ihtiyacı yoktur: O, belirli bir alandaki herhangi bir şeyin özel bilgisine ihtiyaç duymadığı gibi, düşüncelerin yayılmasında bir aracı rolü oynaması için onun özellikle zeki olması da gerekmez. Yaptığı iş konusunda onu yeterli kılan şey, kendisinin zâten üzerinde konuştuğu ve yazdığı konuların genişliği ve kendisini sunduğu kişilerden biraz daha önce yeni bilgilerle donanmasını sağlayan konumu veya alışkanlıklarıdır.

Gerçek akademisyen veya uzmanın ve pratik iş adamının sıklıkla entelektüeli hor görmesi, onların gücünü kabul etme konusunda gönülsüz olması ve bunu keşfettiğindeyse kırgın davranması şaşırtıcı değildir. Onlar, kişisel olarak, entelektüelleri özellikle özel şeylerden neredeyse hiçbir şey anlamayan ve kendilerinin uğraştıkları meseleler hakkındaki yargılarında pek bir bilgelik belirtisi bulunmayan kişiler olarak görürler.

Ancak entelektüellerin gücünü, bu nedenle, küçümsemek affedilmeyecek bir hata olacaktır. Onların bilgisi çoğunlukla yüzeysel ve zekâları kıt olsa da; bu, pek de uzak olmayan bir gelecekte toplumun üzerinde hareket edeceği görüşleri belirleyen şeyin, esasen onların yargıları olduğu gerçeğini değiştirmez.

Entelektüelin en karakteristik özelliği, belki, yeni düşünceleri kendilerine özgü değerlerinden dolayı değil de, o düşüncelerin entelektüelin kendi kavrayışına, kendisinin, dünyanın modern veya ileri olarak gördüğü resmine uygunluğu bakımından yargılamasıdır.

Bu nedenle dilimize yerleşmiş olan entelektüel kelimesinin etimolojik olarak, daha ziyade, zihnin gücünü ön sırada tuttuğunu, Aydın’ın ise akıl ve inancı birlikte işaret ettiğini söyleyebiliriz. .


Bundan sonra çok ilginç bir kavrama geçeceğiz.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3212 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2013, 06:38:23 ös
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
2744 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2013, 03:45:14 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
5531 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2013, 07:08:55 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3452 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2013, 02:20:29 ös
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
3016 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2013, 01:40:54 öö
Gönderen: dogudan
0 Yanıt
3009 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2013, 04:50:55 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3407 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 31, 2013, 01:52:28 öö
Gönderen: peacewings
5 Yanıt
4509 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 04:01:06 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
5708 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2013, 04:21:03 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3400 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2013, 11:20:35 öö
Gönderen: ruzber