Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: CENNET BAHÇESİNDEN ÇIKARILMA ÖYKÜSÜ -2  (Okunma sayısı 6287 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 03, 2009, 01:14:39 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bir insan kendisine "hiç soru sormaksızın inanma” yani dogmayı olduğu gibi kabullenme yolunu seçmişse ya da bir tek bu yolu seçmek zorunda bırakılmışsa, Kutsal Kitap’taki tüm öyküleri de anlatıldıkları şekliyle benimseyecektir.

Bu türden düşünen, daha doğrusu düşünme zahmetine katlanmaksızın inanan bir insan için Kutsal Kitap’taki öyküler tarihsel gerçeğin kendileridir.

Eğer bu öyküler üzerine birtakım açıklamalar ve yorumlamalar yapılıyorsa, o ancak kendi inanç ve tapınma yöntemlerinin tartışılmaz otoritesi sayılan yetkili kişilerinin yazıp söylediklerine güvenecek, diğerlerininkilerden hiçbirine haklılık tanımayacak ve onların yanlışlıklarından kuşku duymayacak, dünya yıkılsa inançlarından caymayacaktır. Zaten inançlarının yanlışlığının kanıtlanması onun için dünyanın yıkımıdır.

Fakat bir insan kendisine öncelikle akıl yolunun verilerini benimseme yolunu seçmişse, hiçbir şeyi akıl süzgecinin eleğinden geçirmeksizin benimsememeyi kendisine ilke edinmişe, onun için bu öyküler birer tarihsel gerçeği anlatmaktan çok birtakım sosyal ve töresel oluşmaları yansıtır. Bu kişi, eski çağların bilgelerinin simgesel ve alegorik öğütlemelere çok önem ve değer verdiklerini, çevrelerine her şeyi açıkça ve doğrudan değil de örneklemeler ve benzetmeler yöntemiyle anlatmaya çalışmayı yeğlediklerini de bilir. Bu kişi tarihsel bilgilere salt tarihsel bilgiler oldukları için değil, yaşanılan çağa ve geleceğe ışık tuttukları için önem ve değer verir, Dolayısıyla bu kişi için geçmişin olay ve olgularının somut ve nesnel gerçekliğinin önemi az, sosyal ve töresel etkileşim gerçekliğinin önemi çoktur.

Dogmatik insanlar için, Adem ile Havva'nın cennetten çıkarılışları öyküsü, üzerinde herhangi bir yorum yapılmasının olanak dışı olduğu, buna gerek duyulması bile anlamsız, açık ve kesin tarihsel gerçektir.

Hiçbir dogmayı benimsemeksizin fakat tüm inançları ve tapınma yöntemlerini benimsese de benimsemese de saygı ile karşılayan bir kişi için ise bu öykü bir alegoridir ama bunun tek ve kesin bir açıklaması yoktur. Her ne kadar bu gibi kişiler düşünme ve değerlendirme yönteminde bilime dayanır, akıl verilerini kullanırsa da, aynı sorun karşısında aynı çözümlemeyi elde etmemeleri de söz konusu olabilir.

Dolayısıyla şimdi ben burada bir yorum yapacağım ama siz, okurlar, bu yoruma katılmayabilirsiniz. Siz de kendi yorumlarınızı yaparsanız, bu konuyu zenginleştiririz.

Öykümüzde "Adem" ile simgelenmekte olan bir insan kimliği ya da kişiliği vardır. Yorumsal değerlendirmemizi aşırı ölçüde soyut tutmamak için, bu kimliği ya da kişiliği gene "Adem” olarak adlandıralım.

Öykünün Cennet Bahçesi’ndeki ilk bölümü, Adem’in yaşamanın bir döneninin tablosudur. Şöyle ki;

Adem gamsız ve dertsizdir. Yaşam sorunlarından uzak ve rahattır. Çoğu biyolojik hatta hayvansal ya da içgüdüsel tüm gereksinmeleri, bunları elde etmek için herhangi bir çaba göstermesine, bunların karşılığında kendinden bir şeyler vermek bir yana dursun ortaya hiç bir şey koymasına gerek kalmaksızın karşılanmaktadır.

Adem sorumsuz ve sorumluluksuzdur. Yarın için hiçbir kaygısı yoktur. Çünkü onun için geleceğin bir önemi yoktur. Hatta gelecek: yoktur. Onun İçin yaşam bu ve bugündür; bu andır. 

Adem toplum içinde bile olsa, kendince yaşamı toplumdan soyutlanmıştır. Onun yaşamı toplumu oluşturan ve ona hizmet etmek, onun gereksinmelerini karşılasak mekanizmasından başka bir şey olmayan diğer kişilerin varlıklarından ayrı, bambaşka ve tektir. Öylesine tektir ki, bu yaşamın olgu ve olanaklarındaki herhangi bir aksama ya da eksilme, Adem için dayanılmaz, çekilmez bir olaydır.

Adem doğa ile baş başadır, yan yanadır, iç içedir. Fakat onca doğa çevresindeki toplumdan farksız, gene salt kendi yaşamı için var olan bir olanaktır. Adem doğanın bir öğesi değildir; doğa onun yaşamının bir parçasıdır.

Adem tutkusuzdur, amaçsızdır, bilgisiz ve düşünsel bakımdan bilinçsizdir. Onun için çalışmak, doğa ile uğraşmak, isteklerini ve gereksinmelerini karşılamak üzere çaba göstermek, doğanın ve toplumun bilgisini edinmek, ilerlemek, sosyalleşmek, gelişmek, olgunlaşmak, yetkinleşme yolunda yürümek anlamsız kavramlardır.

Adem mutludur. Ya mutluluğun ne olduğunu bilmediğinden ya da bildiğini sandığından mutludur.

Öykünün Cennet Bahçesi’ndeki ikinci bolümü Adem’in yasak meyveyi tatmasıdır.

Bu, Adem’in önceki tablo içindeki yaşamı çerçevesinde, getirdiği sonuçlar bakımından olağanüstü bir olaydır. Bu olayın simgelemekte olduğu değişiklik, Adem’in Cennet Bahçesi'ndeki tablosunun simgelemekte olduğu yaşam dönemi ile de bağlantılıdır.

Cennet Bahçesi tablosu Adem'in çocukluk ve gençlik çağıdır dersek, olay Adem’in doğa, toplum ve yaşam bilgisini kavramaya başlaması, o zamana kadar kendisine kanat germiş olan ailesinin ya da yakınlarının koruganlığının dışına çıkışıdır.

Bu tablo Adem'in birtakım nesnel olanaklar içinde süregötürdüğü bencil ve vurdumduymaz bir çılgın yaşam çağıdır dersek, olay Adem'in bu şımarıklığını aşırıya vardırıp başkalarına zarar verici bir tutum içine girmesi, böylelikle de o ana kadar önem v« değer vermediği toplumun düzen ve töresine karşı gelmesi nedeniyle yargısına boyun eğmek zorunda kalışıdır.

Bu tablo Adem'in şu ya da bu yoldan sağlanmış bir bolluk ve varlık içinde hesapsızcasına ve düşüncesizce yaşadığı dönemdir dersek, olay yavaş yavaş tükenmekte olan olanakların son zerresinin de harcanmasıdır.

Aslında olay öyküde dile getirildiği gibi bir an ya da kısacık bir süre içinde olup bitivermiş değildir.

Olayın uzun süren bir hazırlığı vardır. Bu hazırlık Adem’in Havva’ya yani sahte fakat bir o kadar da çekiciliği olan haz ve zevklere kapılmasıdır; Havva da yılan ile simgelenmekte olan tutku ve hırslara kapılmanın etkisini belirlemektedir. Tutku ve hırslar toplum için, toplum lehine, toplumu bir yerden alıp evrimsel doğrultudaki bir yere götürmek amacıyla kullanılıyorsa olumlu, sırf bireysel amaçlara yöneltiliyorsa olumsuzdur. Nitekim çoğunlukla bireysel kaygılar söz konusu olduğu için kötülenen yılan ve zehri, aslında insan sağlığı için çok önemli ve değerli bir doğal nimettir.

Ne var ki, kendi tek resim kareli film içindeki yaşamına kendini bağlamış olan Adem, filmin eskidiğinin ve inceldiğinin farkında değildir. Bu nedenle de film koptuğunda, sanki olay birdenbire meydana gelmiş görünmektedir.

Bu olayda Adem'i suçlamak, onu hem geçmiş yaşantısından hem de “olay"daki tutum ve davranışından ötürü tek sorumlu ve kusurlu kişi saymak da olanaklı değildir. Çünkü Adem baştan sona aldatılmıştır;  hem "Cennet Bahçesi" yaşantısının kendisine sunuluşuyla hem de bu yaşantıyı noktalayan meyvenin kendisine tattırılışıyla…

Onun «Cennet Bahçesi Yaşantısı” böyle bir yaşamı imgeleyip özlemini çeken, bu tür bir yaşamı kıskanıp buna özenenler için hiç de bir aldatmaca olmayabilir. Buna karşılık, bu tür bir yaşamı onaylamayan ve asalakları toplumun kanser mikrobu sayanlar için, -ki bu mikrobun bir aşı virüsü gibi insanın çocukluk çağına özgü olarak korunması gerekli ve yararlıdır ama sonrası zararlıdır- öykümüzdeki olay yalnızca o yaşama göreli olarak bir kandırmacadır.

Fakat o yaşamın antitezine göre de, akıl ve bilgelik sentezine açılan bir kapıdır.



Öykünün konumuzu oluşturan bolümü Adem’in Cennet Bahçesi’nden kovuluşu ile son bulmaktadır ama yorum çok uzun sürdü; onu da bir sonraki bölüme bırakayım.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 03, 2009, 06:33:47 ös
Yanıtla #1

Merhaba
Bir iki resimle konuya biraz renk getirmek isterim.






Aktardigim ögeler isin sembolik boyutu tabiki yinede ilgi cekici nüveler tasiyor düsünceme göre.
Calismalarinizda basarilar,sizi ilgi ile takip etmekteyim.

Selamlar...
« Son Düzenleme: Kasım 03, 2009, 06:39:09 ös Gönderen: zarathustra »
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Kasım 03, 2009, 06:52:00 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Elbette bu sanatçılarca çok işlenmiş bir konudur. Özellikle şu ikinci resmi sanki bir yerde görmüş gibiyim; o bir klasik değil mi? Sanaçının adını anamsayamadım bir türlü.

Müzelerde, kiliselerde, katedrallerde de örneklerinigördüğümüz bu resimler üç türlüdür.  Bir bölümü doğrudan dogmayı izler ve yansıtır. Bir bölümü dogmayı izler gibi görünürse de aslında ardında bir gizemli mesaj vardır. Bir bölümü de işin içine fantastik öğeler katar. Olaya sanat açısından bakıldığında hepsi güzeldir ve beğeniye değer.

Ben şu öykünün 3. bölümünü de yazayım da görevim sona ersin.

Sevgiler.

 

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 03, 2009, 07:00:01 ös
Yanıtla #3

« Son Düzenleme: Kasım 03, 2009, 07:07:14 ös Gönderen: zarathustra »
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
8 Yanıt
7118 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 16, 2012, 02:25:04 ös
Gönderen: BULGARIA
CENNET

Başlatan GölGe « 1 2 3 » Diger Inanclar

23 Yanıt
10337 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 14, 2007, 10:03:10 ös
Gönderen: GölGe
Cennet

Başlatan ONE Islam

6 Yanıt
4760 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2016, 10:10:15 ös
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2279 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 13, 2008, 08:39:12 ös
Gönderen: Santander
5 Yanıt
5291 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2009, 01:33:17 ös
Gönderen: goksel475
1 Yanıt
3189 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2009, 11:34:26 ös
Gönderen: ceycet
9 Yanıt
7197 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2009, 09:42:42 ös
Gönderen: popperist
1 Yanıt
5528 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2011, 03:47:30 öö
Gönderen: Prometheus
0 Yanıt
1745 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2013, 07:56:30 ös
Gönderen: karahan
4 Yanıt
3691 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 11, 2016, 05:38:37 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak