Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Atatürk'ü unutmak mı?!!!  (Okunma sayısı 4909 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 19, 2012, 06:59:38 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Son zamanlarda özel bir strateji izlendiğini görmemek için enayinin dik âlâsı olmak gerek: Ülkemizde şimdi değil ama yakın gelecekte Atatürk'ün unutulması için ellerinden geleni artlarına koymaktan kaçınmıyorlar.

Onlar artlarına ne kadar koyarlarsa koysun,  o işi beceremeyecek ve artlarına konulan ile kalacaklar. 

O espri bir yana dursun, bakın Güney Amerika'da neler var.

http://www.turknorthamerica.com/2012/05/dunyada-ataturkun-isminin-verildigi-ve-anitinin-yapildigi-ulkeler-galeri/

Efendiler, uyanın efendiyseniz eğer.

Unutturamayacaksınız.

Dünya unutmuyor çünkü...

Beceremeyeceksiniz.

Becerileceğiniz gün gelecek.

« Son Düzenleme: Kasım 19, 2012, 07:02:55 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 19, 2012, 07:33:03 ös
Yanıtla #1

Sayın ADAM,
Yazınızın altına ben de imzamı atarım.
Yazıktır ki halkımız son hızla yozlaşmakta; yozlaştırılmaktadır.
M.Kemal Atatürk  "En hakiki mürşit ilimdir" demiş demesine ancak ilimden, irfandan o kadar uzak bir toplum haline getirildik ki kör olduk, uyuduk, aptallaştırıldık.
Umarım milletçe uyanacağımız günler çok uzak değildir.
Sevgiler ve saygılar



Kasım 19, 2012, 08:27:50 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM ve Trismegistus ; İletilerine yürekten katılıyorum .

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Kasım 19, 2012, 08:31:20 ös
Yanıtla #3

Ünlü bir Çin atasözü vardır:

"Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batmak üzeredir."

Elbette başarılı olamayacaklar. Her yerden silseler adını, yıksalar büstlerini, adını anmayı yasaklasalar; sorarım hangi güç zihinlerimizden silmeye yeter? Hangi güç, gerçeğin-doğrunun-zamanı gelmiş fikirlerin karşısında durabilir? Küçük insanların büyük gölgeleri...
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Kasım 20, 2012, 10:05:30 ös
Yanıtla #4

 Saygıdeğer ADAM,
Ulu Önderi kanımca ne unutmak nede unutturmak mümkündür , çünki bırakın Türk tarihini,  Dünya tarihinde bile eşine az rastlanır ölçekte ve nitelikte yenilikler yapmış adeta bir ulus ortaya çıkarmıştır.

Bit pazarlarına yeni düşen ve kurnaz tacirler tarafından yok parasına alınmaya çalışılan antika misali hasta, hatta ölmüş bir imparatorluktan , diri ve güçlü bir cumhuriyet inşa etmiştir.

Ancak bir öz eleştiri yaparsak bir çok anlamda biz ne yaptık ona karşı? Vefa borcumuzu nasıl ödemeye çalıştık? Gerçekten O nu anlamaya ve anlatabilmeye çalıştık mı ?

Yılmaz Özdil in bu yazısını hala küpür olarak saklarım katılmamak el demi ?

10 Kasım 2007

Yılmaz ÖZDİL
 [email protected]
            

10 Kasım


HER ne kadar, tam da mesai saatinin başlangıcına denk geldiği için "9'u 5 geçe"den kuşkularımız olsa bile, kesin olarak 10 Kasım'da vefat ettiğinden eminiz, Atatürk'ün.

Peki doğum günü ne?

Mesela, Leonid Brejnev'in de öldüğü gün, Atatürk'le aynı, 10 Kasım... Ama Brejnev'in doğduğu günü biliyoruz, 19 Aralık.  Şimdi hiç kimse çıkıp, "Efendim, 19 Mayıs, çünkü kendisi öyle söylemiş" falan demesin.
Ulusun kaderinin değiştiği gün, 19 Mayıs... Sembolik olarak kendisine bu tarihi seçtiğini kavramamak için, öküz olmak lazım.  Sakın ola, hiç kimse çıkıp, "O tarihlerde doğum günleri kaydedilmiyordu" da demesin...

Atatürk'ten 3 yaş küçük İsmet İnönü'nün 24 Eylül'de; 2 yaş küçük Celal Bayar'ın 16 Mayıs'ta doğduğunu nasıl biliyoruz?

Hatta...

Atatürk'ten 156 yaş büyük Birinci Abdülhamid'in 20 Mart'ta; 391 yaş büyük Ebussuud Efendi'nin 3 Ocak'ta; 614 yaş büyük Japon İmparatoru Go-Uda'nın 17 Aralık'ta; 1981 yaş büyük Julius Caesar'ın 12 Temmuz'da doğduğunu bilmiyor muyuz?

Bunlar devlet adamı olduğu için devlet kayıtlarına girmiş ise... Atatürk ne?

Devlet adamı olmayanlara da bakalım... Atatürk'ten 8 yaş büyük Mehmet Akif Ersoy'un doğum günü 20 Aralık; 14 yaş büyük Tevfik Fikret'in 24 Aralık; 5 yaş büyük Mata Hari'nin 7 Ağustos; 21 yaş büyük mısır gevrekçisi Will Keith Kellogg'un 7 Nisan; 195 yaş büyük termometre mucidi Gabriel Fahrenheit'ın 24 Mayıs değil mi?

Josef Stalin ile Frank Zappa'nın, aynı gün, 21 Aralık'ta; Avusturya İmparatoru Ferdinand ile Maria Sharapova'nın 19 Nisan'da; Johann Sebastian Bach ile Ronaldinho'nun 21 Mart'ta; İbn-i Sina ile Angelina Jolie'nin 4 Haziran'da doğduğunu bilmiyor muyuz?

Bilmesek bile, ansiklopediye, tarih kitaplarına veya internete başvurarak, kolayca öğrenebiliyoruz pekálá.

19 Mayıs, sembolik...

Gerçek ne?

Gerçek şu...

Mitolojiden Hollywood'a, milattan önceden günümüze, aklımıza gelen gelmeyen herkesin doğum gününü biliyoruz.

Atatürk hariç!

Çünkü, bu gerçeğin ortaya çıkarılması, izinin sürülmesi, "izindeyiz" diyenlerin göreviydi...

Kimse yapmadı.

Ebussuud Efendi'yi merak edenler, zahmet edip Mustafa Kemal'i araştırmadı.

Ki, o Mustafa Kemal, vasiyetnamesinde, kız kardeşi ve manevi kızlarının yanında, sadece, Türk Tarih Kurumu'na sahip çıkılmasını istemişti. Sadece... Başka bir şey istemedi.

Sanırım, dünyada, cumhuriyetinin kurucusunun doğum gününü bilmeyen tek cumhuriyet biziz.

"Saat 9'u 5 geçe, Atam Dolmabahçe'de" filan... Tiyatro.

Bu ayıp hepimize yeter.


Bazı kelimelerine katılmasam da, yazının içeriğine tamamen katılırım
Bencede bu ayıp hepimize yeter...
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Kasım 20, 2012, 10:56:00 ös
Yanıtla #5

Sayın Adam;

Öncelikle böyle bir konuyu ele aldığınız için çok teşekkür ederim. Yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Biz yaşadığımız sürece Mustafa Kemal'ler asla ve asla tükenmeyecek.


Kasım 21, 2012, 05:52:55 ös
Yanıtla #6

 "Eğitimci Sakin Öner'in Atatürk anlamak üzerine yazı kaleme aldı."

ATATÜRK’Ü DOĞRU ANLAMAK VE ANLATMAK

20. yüzyıl; iki dünya savaşının yaşandığı, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, imparatorlukların yerini milli devletlere bıraktığı bir yüzyıldır.

20. yüzyıl; ilk yarısında dünyayı bloklara ayıran, milletleri ve insanları birbirine düşman eden ideolojilerin, ikinci yarısında iflas edip, ideologları, sivrilen liderleri ve kobaylarıyla sahneden çekildiği bir yüzyıldır.
Lenin, Stalin, Gandi, Nehru, Churchill, Eisenhower, Roosevelt, De Gaulle, Mao, Hitler, Mussolini ve Franco gibi liderler; komünizm, faşizm, nazizm ve Maoculuk gibi ideolojiler, eserleri ve isimleriyle sahneden çekilip, tarih sayfalarındaki yerlerini aldılar.

Ve 21. yüzyıla girdiğimizde, 20. yüzyıldan geriye tek lider ve düşünce ayakta kalmıştır: Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve onun düşünce sistemi.

Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton iki binli yıllara girilirken yaptığı  milenyum konuşmasında bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “ Hiç şüphe yoktur ki, yüzyılın tek devlet adamı, Mustafa Kemal Atatürk’tür.”
Atatürk’ün bu sürekliliğinin ve ayrıcalığının çeşitli sebepleri vardır.

-   Atatürk çok yönlü bir liderdir. Asker, devlet kurucu, politikacı ve devrimcidir. Fikir adamı, edebiyatçı, dilci, yazar ve hatiptir. Düşündüklerini bizzat uygulayan ve ilk örneklerini ortaya koyan, bir eylem adamıdır. Kısacası, bir liderde bulunması gereken özelliklerin çoğuna sahiptir. Çağdaşı olan liderlerde ise, ancak ondaki özelliklerin biri veya birkaçı bulunmaktadır.
-   Atatürk’ün düşünce sistemi, statik ve dogmatik değil, dinamiktir. Bu düşünce sistemi, günün şartlarına göre değişiklik gösterir. Çünkü, Atatürk’ün rehberi, belli kalıplar ve tabular değil, akıl ve bilimdir. Pozitif ilmin gerçeklerine aykırı düşünce ve uygulamaların, onun düşünce dünyasında yeri yoktur. Atatürk düşüncesi çağdaş ve evrensel olmayı hedef gösterdiği için, Yunus Emre’nin “ Her dem yeniden doğarız/ Bizden kim usanası” dediği gibi, her dönemde yenidir, diridir, canlıdır. Bu yüzden, Atatürk düşüncesi, fanatizmi değil, esnekliği benimser. 1932 yılında Türk Dilinin Tedkik Cemiyeti’ni kuran ve dilde sadeleştirme, özleştirme çalışmalarını başlatan Atatürk’ün, bir müddet sonra bu çalışmaların aşırılığa kaçtığını ve dili anlaşılmaz bir hale getirdiğini görünce, bundan vazgeçerek Güneş-Dil Teorisi’ni gündeme getirip Türkçeleşmiş kelimelere sahip çıkması, bunun en güzel göstergesidir.
-   Atatürk, zamanında durmasını bilen, isteklerini aklının ve mantığının önüne geçirmeyen, realist bir liderdir. Hitler gibi, bütün dünyaya hâkim olmaya kalkmamış, Kurtuluş Savaşı sonunda doğduğu şehir Selanik’in milli sınırlarımızın dışında kalmasını içine sindirerek milletini tehlikeli maceralara sürüklememiştir.
-   Atatürk, insana değer veren, bireyi öne çıkaran, kadını toplumun temel taşı kabul eden, halkını yücelten  halkçı bir liderdir.
-   Halkına her alanda önderlik eden, ona uygarca yaşamayı öğütleyen, tahta başına geçip öğretmenlik yapan, başta kadın eğitimi olmak üzere herkesi okumaya ve öğrenmeye yönelten eğitimci bir lider, bir başöğretmendir.
-   Atatürk, sadece kendi toplumu ve ülkesi için değil az gelişmişlikten ve emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmaya çalışan bütün mazlum ülkelere yol gösteren eşsiz karizmaya sahip bir liderdir. Bu nedenle o, ulusal değil, uluslararası bir liderdir. Oluşturduğu model, ülke sınırlarını aşmış evrensel bir nitelik kazanmıştır.
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Kasım 21, 2012, 05:54:43 ös
Yanıtla #7

 "Eğitimci Sakin Öner'in Atatürk anlamak üzerine yazı kaleme aldı."

                   ATATÜRK BİRLEŞTİRİCİ VE BÜTÜNLEŞTİRİCİDİR
Atatürk, birbirine farklı ve zıt görünen tutum ve davranışların, düşünce ve eylem planında sentezini gerçekleştirmiş birleştirici ve bütünleştirici bir liderdir.
 Şöyle ki;
— Atatürk milliyetçi olduğu kadar, insanlık sevgisi yüksek olan bir liderdir.
      — Milli kültür kadar, evrensel kültürü de benimser.
— Uygarlık konusunda ilerici, çağdaşlaşma konusunda devrimci olduğu kadar, ulusal özelikleri koruma anlamında modern bir muhafazakârdır.
— Hedefleri ve ülküleri açısından idealist ve romantik; akla ve bilime önem vermesi yönünden de gerçekçidir.
— Aslında, uygulamaları ile (banka kurması, çiftlik kurması, ziraat yapması, fabrikalar kurması) ekonomide özel teşebbüsçü olduğu halde, milli sermayenin oluşması nedeniyle yaşadığı dönemde devletçiliği benimsemiştir.
— Milli egemenliğin simgesi olan TBMM’ni açarak, Cumhuriyet rejimini getirerek demokrat bir insan olduğu halde, şartlar müsait olmadığından, Türkiye’yi çok partili hayata geçirmemiştir. Bunun için onu diktatör olarak değerlendirmek yanlıştır. 1925’te ve 1930’da iki defa Halk Fırkası’ndan ayrı birer parti kurdurması, fakat halkın henüz bu denemeye hazır olmadığını görünce kapatması, onun çok partili demokrasiye geçmek istediğinin somut göstergesidir. Onun, yeni devletin temellerini atarken ve devrimleri yaparken, diktatör gibi katı ve sert davranmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü, toplumlar eski alışkanlıklarını kolay kolay terk edip, yeniliklere uyum sağlayamazlar, direnirler.
— Atatürk hem laik, hem müslümandır. Atatürk “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını sağlamıştır.” demektedir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Balıkesir’de hutbe okuyan, halkın dinini öğrenmesi için hutbeleri Türkçe okutan, Kur’an’ı tercüme ve tefsir ettiren, ilk kez radyodan dinî yayın yaptıran, Ramazan aylarında ünlü hafızlarla Dolmabahçe’de Kur’an sohbetleri düzenleyen.”İslâm dini, ilmin ve fennin ışığında incelendiği zaman, en büyük dindir.” ve “Yeryüzünün en büyük insanı Hz. Muhammed’dir.” diyen Atatürk, hem müslüman, hem laiktir. Atatürk’ün mücadelesi, dindarlarla değil, dini çıkarlarına alet eden din yobazlarıyladır. O, dini inançlara saygılı laikliği benimsemiştir.
Atatürk’ü ve onun düşüncesini dar kalıpların içine hapsetmek yanlıştır. Atatürk’ü değerlendiren ve tanıtan kişilerin çoğu, körlerin, tuttukları yere göre fili tarif etmeleri gibi, görmek istedikleri gibi göstermekte ve “Atatürk şucudur, bucudur” “şudur, budur” diyerek olduğundan farklı veya eksik tanıtmaktadırlar.
Görüldüğü gibi, Atatürk düşüncesi, geniş vizyonlu ve çok yönlüdür. Atatürk’ü ve onun düşüncesini iyice inceleyip araştırmadan, kendi ön yargılarımıza göre değerlendirirsek, hem yanlış yargılara varmış, hem de, aziz hatırasına büyük haksızlık etmiş oluruz.


                                        ATATÜRK DE İNSANDIR
Tabii ki, Atatürk de insandır. Onun da duygusal anları, hassasiyet noktaları, özel yaşamı, yanlışları ve eksiklikleri vardır.
Ömrünü tamamlamış bir imparatorluktan bağımsız bir milli bir devlet, dört köşesi düşmanlarca işgal edilmiş bir vatandan özgür bir vatan, başta umudu olmak üzere her şeyini kaybeden bir milletten, yeni ve diri bir millet ortaya çıkaran, Cumhuriyeti ilan ederek egemenliği padişahtan alıp millete veren ve yaptığı devrimlerle milletini çağlar üzerinden aşırarak kısa sürede modern dünyanın uygar yaşantısıyla buluşturan bir insanı, olduğundan farklı göstermek, onu ve eserlerini küçültmeye çalışmak bir gaflettir, bir hatadır. Millete yapılacak en büyük kötülüktür.
“Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı Turgut Özakman, kendisiyle yapılan bir röportajda “Biz dâhi yetiştiremedik. Dâhi nedir bilmiyoruz. Yalnızca bir dâhi çıkardık. Onu da, bilgisizliğimiz nedeniyle doğru yorumlayamıyoruz…” diyerek Atatürk’ü doğru anlayıp, anlatamadığımızı belirtmiştir.
Hepimiz biliyoruz ki, bugün Türkiye’nin İslam ülkelerinden, Afrika’dan, Balkan ve Doğu bloku ülkelerinden, Asya ülkelerinin çoğundan daha gelişmiş, daha ileri ve daha modern olmasını Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Onun için, Atatürk’ü doğru tanımak ve yeni yetişen nesillere de doğru tanıtmak zorundayız. Bu millî, insani ve vicdani bir sorumluluğun gereğidir.
O, ne sadece savaş meydanlarının kahramanı “Gazi”dir, ne dayısının çiftliğinde kargaları kovalayan “Mustafa”dır, ne Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran “Kemal”dir, ne de milletine uygar dünyanın yolunu açan “Atatürk”tür. O, bunların hepsidir, o Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
O’nu, hayatının her dönemindeki özelliklerini, başarılarını ve düşüncelerini bir bütün olarak ele alarak ve bütün yönleriyle tanımak ve tanıtmak zorundayız.
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Kasım 21, 2012, 06:07:21 ös
Yanıtla #8

 "Eğitimci Sakin Öner'in Atatürk anlamak üzerine yazı kaleme aldı."

                              ATATÜRK UNUTTURULMAK İSTENİYOR
Bir de, son yıllarda bu konuda oynanan haince bir oyun da, Atatürk’ün unutturulmak istenmesidir. Çünkü “hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” İnsan hafızası unutkandır. Bu yüzden, gündemden düşmesini istediğiniz konunun lehinde ve aleyhinde konuşmayacaksınız. Atatürk’ü sevmeyenlerin ve düşmanlarının son günlerde uyguladığı yöntemlerden biri de, budur. Bunun için, Atatürk’ü samimi olarak seven ve sayanların Atatürk’ü doğru tanımaları, ve tanıtmaları, şekli ve fiziksel özellikleri yerine düşüncelerini gündemde tutmaları, hedeflerini gerçekleştirme yönünde çaba göstermeleri gerekir.
Burada, şunu da belirtmekte yarar bulunmaktadır. Atatürkçü olduğunu öne süren bazı kişilerin, halktan kopuk ve halka tepeden bakan bir yaklaşımla ve halkın değerlerine yabancı bir tutumla Atatürk’ü ele almaları çok yanlış ve hatalı olmuştur. Sadece yakaya rozet takmakla, büstlerine çelenk koymakla, bazı şekle dayalı devrimlerini ön plana çıkarmakla, her konuşmada Atatürk’ü referans göstermekle Atatürkçü olduğunu zannedenlerin, Atatürk imajını yıprattıkları da bir gerçektir. Gerçek Atatürkçülük, onun kimliğini, düşüncelerini ve ilkelerini  doğru anlamak, yaşamak ve yaşatmaktır.
Atatürk, bütün mücadelesinde gücünü, mensubu olmaktan gurur duyduğu Türk milletinden almıştır. Bunun için, Türk milletinin birlik ve beraberliğini ve Türk vatanının bütünlüğünü, her türlü endişenin üzerinde tutmuştur. Bu yüzden, Türk milletinin ortak bir dil, kültür, sanat ve tarih etrafında bütünleşerek “Türk’üm” diyebilmenin mutluluğunu yaşamasını istemiştir. Vatan savunmasında, bu ülkenin doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi birlikte savaşmış, vatan toprağına birlikte kanlarını dökmüştür. Kurtuluş Savaşı’nda bu vatanı birlikte kurtarmışlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte kurmuşlardır. Bu gerçeklerden hareket eden Atatürk, Türk milletini “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka, Türk milleti denir.” diyerek etnik değil, vatandaşlık ekseninde ifade etmiştir. O, milleti ve milliyetçiliği etnik kavramlar değil, kültürel kavramlar olarak benimsemiştir.. Bu da, bugün  binlerce yıl aynı vatanda, aynı kültür coğrafyasında, aynı inanç ikliminde yaşayan vatandaşlarımızın birbirine düşman olmaması gerekir. Bu yüzden, bugün milletçe daha çok birbirimizi sevmemiz, birbirimize sarılmamız ve kenetlenmemiz gerekmektedir.
Şunu kesinlikle unutmamalıyız ki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanlarının, milli birlik ve beraberliğimizi bozma, vatanımızı bölme ve rejimimizi değiştirme çabalarının karşısında en büyük engel Atatürk’tür. O’nun düşünceleri, ilkeleri ve inkılâplarıdır. Atatürk’ün, ilke ve eserlerine, düşüncelerine, Gençliğe Hitabesi’ne ve “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünde ifadesini bulan birleştirici ve bütünleştirici milliyetçilik anlayışına saldırıların giderek yoğunlaşmasının ardındaki gerçek budur.


                 ATATÜRK’ÜN ETRAFINDA BİRLEŞMELİYİZ
Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, bugün, her zamandan fazla Atatürk’e ihtiyacımız vardır. Eserleriyle ve düşünceleriyle etrafında birleşeceğimiz ve bütünleşebileceğimiz tek lider Atatürk’tür. Artık Atatürk; dil gibi, bayrak gibi, İstiklâl Marşı gibi, vatan gibi, bizi etrafında birleştiren ve bütünleştiren milli odak noktalarımızdan biri olmuştur. Milli, manevi ve kültürel değerlerimiz etrafında gerçekleştireceğimiz birlik ve beraberlik ortamı, dış düşmanların ve onların yerli işbirlikçilerinin her türlü oyununu bozacaktır.
Bugün bir defa daha milletçe andığımız Büyük Önder Atatürk’ün yaptıklarını, söylediklerini ve direktiflerini bir defa daha gözden geçirmemiz, değerlendirmemiz ve yorumlamamız gerekmektedir. Göreceğiz ki, bizi 2000’li yıllarda güçlü, modern ve müreffeh bir Türkiye haline getirecek yol, Atatürk’ün açtığı, akıl ve bilimin rehberliğinde çağdaşlığın, aydınlık ve ışıklı yoludur. Bu yol, bizi, “Bilgi Toplumu”nun ve uygar dünyanın saygın bir üyesi haline getirecek tek yoldur. Bu yoldan bizi ayırmak ve koparmak isteyenlere karşı koymak, Cumhuriyete, millî kimliğimize, millî varlığımıza, aziz vatanımızın bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak, her Türk’ün en kutsal görevidir. Çünkü, varlığımızın ve geleceğimizin tek kaynağı, bunlardır.
Kısacası, Yüce Önder Atatürk’ün düşünce sistemi; demokratik, laik, milli, çağdaş ve evrensel değerlerden oluşan dokusuyla, birleştirici ve bütünleştirici yapısıyla ve bilimsel doğruları esas alan anlayışıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ni, ülkesi ve milletiyle sonsuza dek bölünmez bir bütün olarak yaşatacak en büyük güçtür.
Büyük Atatürk’ü, bugün bir defa daha bu duygu ve düşüncelerle, şükran ve minnetle anarken, eserine ve düşüncelerine milletçe sonuna kadar sahip çıkacağımızın sözünü veriyor ve “Ne mutlu Atatürk gibi önderi olan yüce Türk Milletine!” diyor, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
12 Yanıt
11174 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2008, 11:46:40 ös
Gönderen: Veritas
1 Yanıt
9532 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 26, 2010, 08:55:30 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2536 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:05:14 öö
Gönderen: lucifer
1 Yanıt
4758 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2016, 12:49:51 öö
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
3174 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2011, 09:33:38 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
2097 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2014, 01:05:50 ös
Gönderen: BuZ
1 Yanıt
2948 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2015, 03:01:11 ös
Gönderen: ragnarr
0 Yanıt
1737 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 02, 2015, 02:09:55 öö
Gönderen: MEDUSA
0 Yanıt
1772 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 24, 2015, 02:27:45 öö
Gönderen: MEDUSA
1 Yanıt
2684 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2015, 10:07:00 öö
Gönderen: Melina