Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: OPUS DEI  (Okunma sayısı 8793 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 13, 2009, 08:35:06 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Isabell’in dileği üzerine, bu kurum ile ilgili bir anlatımı aktarmakta yarar görüyorum.


Manuel Ruiz adlı bir Fransız yazarın “La Sociéte Secrète” adlı bir kitabı var. Türkçe’ye de çevrilip, “Gizli Örgüt” adı altında yayımlanmış.

Bu kitap aslında bir macera romanı. Ancak birkaç yerinde Opus Dei adlı kuruma değiniyor. Hem öyle bir değiniyor ki, roman bile olsa bu kurumun niteliğini kolayca kavrıyorsunuz.

Şimdi bu kitaptan seçip tarayarak çıkarmış olduğum iki bölümü sunuyorum. Sanırım bunlar okununca Opus Dei adlı kurumun ne mene bir şey olduğu hakkında iyi kötü bir fikir sahibi olunabilir.



BİRİNCİ ALINTI


Bu çalışma odasının nerede olduğunu pek az kimse bilirdi. Papazu da pek az kimse tanırdı. Çünkü o bir kilise görevlisi değildi. Sivildi üstelik. Hiç kimsenin dikkat çekmeden bu kentte rahatça dolaşabilirdi. Opus Dei’nin en üst düzeydeki yetkili yöneticisiydi. Kurumun tüzüğü uyarınca, bu görev ona yaşam boyu yürütmek üzere verilmişti.

Opus Dei, 2 Ekim 1928 tarihinde, Madrid’de, Josemaria Escriva de Balaguer adlı radikal dinci bir rahip tarafından kurulmuştu. 1992 yılında Vatikan tarafından kutsanmış olan bu rahip, ilahî bir vahiyle bu fikri edindiğini ileri sürmüştü.

Örgüt hızla gelişmişti. Şimdi dünya yüzünde 84 bin üyesi, bir de hatırı sayılır bütçesi vardı. Bu da örgütün birçok ülkedeki halkı Katolikliğe dönüştürmesinde hiç de küçümsenemez bir rol oynamasına olanak sağlıyordu.
Kurumun etkisi, Roma salonlarında uzun zamandan beri dilden düşmeyen bir fıkrayla ortaya konmuştu:

“Soru: Çaykovski ile Papa 2. Jean Paul arasındaki fark nedir?

Yanıt: Çaykovski, Opus IV’ü yarattı; Papa 2. Jean Paul de Opus Dei’yi.”

Şaka bir yana, bu örgütün asıl gücü, Katolik Kilisesi’nin başındakilerden geliyordu. Bu da bilinmeyen bir şey değildi.
Dahası, bu örgütün başındaki kişi her kimse, onun papadan sonra ilk sırada gelen kişi olduğu bile söylenirdi; yüksek meclis üyesi kardinaller arasında adı geçmese de.

Papaz, Bask asıllı bir İspanyoldu. İtalya’daki uzun yıllarına karşın, İtalyanca’yı sert bir İspanyol aksanıyla konuşurdu.
Kısa saçlı genç bir rahip olan özel sekreteri, kapıyı vurup açarak bir haber verdi.

«Kardinal Kreisner geldi efendimiz.»

«Hemen içeri alın lütfen.»

Birkaç saniye sonra Kardinal Edward Kreisner içeri girdi. Papaz onu yerinden kalkmadan karşıladı. Bir şey demeden, el sıkışmadan, sadece gözleriyle selamlaştılar. Yıllardan beri tanışırlardı; neredeyse suç ortaklığı etmekte gibi değer verirlerdi birbirlerine. Paylaştıkları birçok önemli sır vardı. Bu yüzden de aralarındaki bağ çok güçlüydü.


İKİNCİ ALINTI


Amerikalı Kardinal Edward Kreisner, Alman asıllı orta halli bir Katolik ailenin oğlu olarak Illinois eyaletinin küçük bir kasabasında dünyaya gelmişti. Küçük Edward, çok erken yaşta yüreğinde Katolik inancına karşı derin bir bağlılık hissetmişti. Büyüdüğü Protestan ağırlıklı Amerikan topluluğunda Katolik olanlara pek iyi gözle bakılmıyordu. Küçük Edward’ın içinde yaşadığı zor geçim koşulları, onun tek sığınağıydı. Gönlünde, açıklanamayan bir iman vardı.

Kreisnerler hayli mütevazı bir aileydi. Edward’ın geleceğini güvenceye alacak olanakları yoktu. Bir çare bulunmalıydı.

Chicago’da kurulu Midtown Sports and Cultural Center (Midtown Spor ve Kültür Merkezi) adlı sosyal kurum onun tek şansıydı ve kullanıldı.

Bu kurum, yoksul çevrelerden gelen gençler için bir eğitim yuvası niteliğindeydi. Gençlere, akademik ve sportif programlar da sunuyordu. Olağanüstü sonuçlar elde ediliyordu.

Bu kuruma katılan öğrencilerin %95’i orta öğretimi başarı ile bitiriyor, %60’ı da üniversiteye girebiliyordu.

Kurum, herkesin hayranlığını kazanmıştı. Chicago belediye başkanı ile Illinois valisi de destek ve yardımı esirgemiyordu.

Ancak, hiç kimsenin bilmediği bir husus vardı. Bu kurum, tümüyle Opus Dei adını taşıyan bir örgütün kontrolü altındaydı.

Opus Dei, radikal Katolik tezleri savunmak için 1920’lerde İspanya’da kurulmuş bir gizli örgüttü. Zamanla çok güçlenmiş ve dünya çapında yoksul semtlerin çocuklarını kurtarma kisvesi altında yardıma geldiği birçok okulu ele geçirmişti. Aslında bu okullar, Opus Dei’nin gelecek kadroları için en iyi öğrencileri seçtiği av bölgeleriydi.

Genç Kreisner hemen dikkat çekmişti. Çok becerikliydi. Her dersten çok iyi notlar alıyor, benzersiz bir öğrenme merakı sergiliyordu. Değerli bir elemandı. Orta öğretimi bitirdi ve çok geçmeden gökten inme bir burs alarak Massachusetts’teki bir üniversiteye girdi.

Ailesinin orada ona bir daire kiralayabilecek olanağı yoktu. Boston’daki kimi öğrenciler için kurulmuş olan özel bir yurtta, “Trimount House” adlı yerde yatıp kalkıyordu.

Elbette bu öğrenci yurdu da Opus Dei’ye aitti.

Edward Kreisner, birtakım sertifikalar edinmiş bir adam olup çıktığında, Roma’ya gitti. Zaten dinsel nitelikli bir kariyer seçmişti kendine. Henüz cüppe giymiyor olsa bile, ceketinin içinde parlak bir haç taşıyordu.

Yüksek ilahiyat eğitimi görmek için İtalyan başkentindeki Kutsal Haç Papazlık Üniversitesi’ne girdi.

Vatikan kulislerini iyi tanıyanlar, bu üniversiteye girmenin ne anlama geldiğini bilirdi: Yüksek mevkilere giden bir yol.

Nitekim Kreisner, çok kısa zaman içinde Katolik çevreleri pek etkileyen bir yol tuttu. Hiyerarşi bakımından kimilerine kuşkulu gelen bir hızla yükseldi.

Kendine özgü bir tür uzmanlık edinmişti: Gizli görüşme stratejisi ve yöntemi...

Herhangi bir yerde din ile bağlantılı bir sorun çıkınca, hemen Kreisner’e bir uçak bileti yollanıp çağrılırdı. O da gider, göz açıp kapayıncaya kadar oradaki her sorunu hemen çözüp yoluna koyardı.

Başarılarına karşı aldığı tepkiler çelişkiliydi. Hayranları ona “dahi görüşmeci” diyordu. Ondan hoşlanmayanlar ise, gülerek «Ne dahi görüşmecisi!... Olsa olsa entrika şampiyonu.» diyerek, yıpranmasına çalışıyordu.

Haksız sayılmazlardı. Çünkü Kreisner bir yere gitmek üzere yola çıktığında, yanında pek az vicdan götürürdü. Gerçek bir adaleti değil, sadece artık asıl yuvası olmuş Kilise’nin yüksek çıkarlarını gözetirdi.

Bir Amerikan futbolcusu gibi olan iri bedeniyle, Vatikan koridorlarında, dünyanın en büyük katedrallerinde, Afrika ve Asya’nın en ücra köşelerinde dolaşıyordu.

Uzun yıllar sonunda, iyi ve sadık hizmetlerinin karşılığını aldı: Kardinallik... Elbette bu unvanı, onu en hoşlandığı iş olan gizli görüşmelerden alıkoymamıştı.





Bir romandan alıntı olmasına karşın bütün bunlar acaba zihninizde bir çağrışım yaratıyor mu? Buna benzer birtakım girişimlerde bulunan bir örgüt tanımıyor musunuz?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 13, 2009, 01:17:45 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay


Bir romandan alıntı olmasına karşın bütün bunlar acaba zihninizde bir çağrışım yaratıyor mu? Buna benzer birtakım girişimlerde bulunan bir örgüt tanımıyor musunuz?



Sayın ADAM ;

Bana Fethullah Gülen cemaatinin yapılanmasını hatırlattı.

Saygılar,sevgiler.
Her şey bir adımla başlar...


Kasım 13, 2009, 01:47:21 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.MERİCCAN

Benzetmenize katılamıyorum şu sebeple.Opus dei baz olarak kiliseyi ve onun ruhani önderini alıyor.O ruhani önder yani papayı ise kilisenin üzerinde tutup görüyor.Yani tanrıya en yakın kişi addediyor.İşe dini boyuttan baktığınızda en bariz şu görülür hem yahudilikte hemde hristiyanlıkta bu tür benzetmeler ve düşünce tarzları en üst sınırındadır.Bizdeki durum ise şu karşılaştırılmasını bırakın bence benzetilemez bile.Vatikanın islamda karşıtlığı halifelik idi.Böyle bir müessese olmadığı için fetullah hoca olsa olsa sadece bir cemaat önderidir.Yapılanmasında ise opus dei ile paralellik hangi açıdan kurduğunuzu bilemeyeceğim.
Ama şunu biliyorumki fetullah düşünce tarzı bu tip konularda hemen gündeme gelir.İçeriğine bakılmaz bile çoğu zaman yorum yapanlar dinlememişlerdir bile adamı ne düşünür fikri nedir bilinmez.Toplumun ortak bir reaksiyonu olarak gelişen söylemler diy bakıyorum olaya ben sadece.

Aslında Sn.Adam'ın açmış olduğu bu tip konuların ortak bir hedefi ve amacı olduğu aşikar oluşumları tanıtarak insanların bir şeyleri korumak ve muhafaza etmek adına tarih boyunca bu tip faaliyetlere ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.İlginç olan ise şu opus dei'nin ispanyada ortaya çıkmış olması ve katolikliği her değerin üzerinde görmesi.Bununda sanırım 1492 yılına kadarki arap ve yahudi dinsel esaretinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 13, 2009, 01:54:03 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Sayın karahan; hatırlattı dedim , tıpa tıp aynı demedim bana bunu hatırlatamaz mı ?.Ayrıca Fethullah ve cemaatini , okullarını, yurtlarını ,şu andaki finans gücünü de biliyorum.Siz nasıl katılmamakta özgür iseniz ben de hatırlamakta özgürüm diye düşünüyorum. Detaya girmeyeceğim çünkü konumuz Fethullah değil ama isterseniz yeni bir başlık açıp veya mevcût ilintili başlıklar altında konuşabiliriz.

Saygılar.

Her şey bir adımla başlar...


Kasım 13, 2009, 02:02:14 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mericcan

Ben hatırlattı yorumunuzu cevaplamaya çalıştım.Tıpa tıp aynı demediğinizi biliyorum.Fetullah cemaati
okulları ve yurtları ile ilgili ayrıca tartışılınabilir.Mesela neyi amaçlıyor belli bir kesimin dediği klişe olmuş söylemlermi yada iyi yetişmiş bir insan neslimidir özde.Tabi bu tip kurumlarda gördüğümüz ile özde olanlar hep farklıdır maalesef ama mesela şu boyuttanda bakmakta fayda var irdelerken insanlığa bir zarar veriyormu.Bunun için kriterler varmı.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 13, 2009, 02:09:09 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Sn. karahan şöyle yapalım isterseniz aşağıda verceğim linki bir gözden geçirelim ve orada yazalım ne dersiniz ?
http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=4193.15

İnsanlığa bir zarar verip vermediğine bakışımız değişik olacaktır.Ben diyeceğim ki 10 yaşında bir çocuğu alıp cemaate sokup gece gündüz derslerin hâricinde din eğitimi (!)verirseniz ve cemaatle bağlantılı olmayan tv,gazete ,dergi vs. okutulmasını bile yasaklarsanız , tek referans kaynağı olarak risaleleri gösterirseniz insanlığa en büyük zararı verirsiniz.
Her şey bir adımla başlar...


Kasım 13, 2009, 02:45:56 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mericcan

Öncelikle şunun bilinmesinin faydalı olduğunu düşünüyorum kendimşe ilgili.Ben insan olarak bırakın fetullah gülen hocayı ve tarikatını adının önünde bu kelime bulunan tüm oluşumlara mevlevilik,rıfailik,melamilik,bektaşilik de dahil olmak üzere adı aklıma gelmeyen bir sürü oluşumu peşinen anlama güçlüğü çektiğimden dolayı kabul etmiyorum eksenlerinde dahi değilim.Burada bu tip konuşalarda yapmış olduğum yorumlar klişe sözlere dayalı olmasından dolayıdır.Bir insan bir konu hakkında fikir beyanı ederken bilgi sahibi olmadan yaptığında ortaya çok tezatları çıkıyor.Bu tip cemaatler neden ve hangi gerekçeli sebeplerle ortaya çıkarlar neyi amaçlarlar ve insana ne verirler.
Önyargısız ve klişe sözlere kaçmadan yorumlamaya ve anlamaya çalışırım.Ülkemde robert kolej varsa fetullahçı kolejde olsun.Robert kolejin burda neden olduğunu sorgulamadan fetullah oluşumunu basit klişelerle alaycı usluplarla aşağılanmaya çalışılması açıkçası houma gitmiyor.Sizde katılacaksınız toplumlarda bu tür kuruluşlar belli amaçlarla oluşur ama işin içine insan öğesi girdimi işin rengi değişir.O okulun yada derneğin bir tüzel biçimi olsada insanın kendi durumu onu istenmeyen boyutlara götürebilir.Tv.Dergi,gazete ve benzeri yayınları okutmuyorlar diyorlar bu sorunun cevabı çok basit değilmi.Bugün hangi gazete yada tv insan yararına eğitici bir yayın yapıyor buna bir cevap varmı.İnsanı eğitmeyen insanı rehavete sürükleyen düşünmeyen,irdelemeyen bilgiyi almak için uğraşmak yerine tv. ve gazete haberlerine dayalı bir toplum olmadıkmı.Buralarda verilen haberleri doğru kabul etmedikmi.Şimdi buradan bakıldığında bu insanlar genç beyinleri bilgi çöplüğüne çevirecek yayınları yasaklamasının neresi yanlış.Ordaki uygulamalar bize yanlış gelebilir ama onlar için bir eğitim metodu.Sırf bu böyle diye onlar örümcek kafalı,bağnaz,yobaz yada gerici olarak addetmek klişe olmazmı.Onların yolunu yanlış olarak düşünürsek ülkemdeki yabancı okulların ne türde ve neyi amaçlayarak eğitim verdiği konusunuda tartışmak lazımki adil olsun.O zaman fetullah cemaatinin okullarını daha iyi kötüleme şansımız olur.Kapımızdaki tek çöple uğraşmak bizi sonuca götürmez bence.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 13, 2009, 02:58:39 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Sn. karahan ;

Ben de diyorum ki forum kuralları gereği bu konuyu ilgili başlıkta tartışalım.Benim yazdıklarımdan çıkardıklarınızı da ben anlamakta güçlük çekiyorum.Forumda istediğiniz kadar değişik , kurallara uygun, yoruma açık , aydınlatıcı konu başlığı açabilirsiniz.
Robert Kolejini de konuşuruz, günlük gazate ve dergileri de yararlı mı yarasız mı olduğunu da.
Siz bu yayınların eğitici yayın yapmadığını nasıl öğrendiniz , okumadan ?
Bu yönteminiz ile ilgili beni aydınlatın zîra ben her türlü aydınlanmaya açığım.

Her şey bir adımla başlar...


Kasım 13, 2009, 03:14:38 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mericcan

Haklısınız belki konuyu kendi konu başlığından tartışmakta fayda var.

Tabiki bir sürü dergi ve yayın sayılabilir bu konuda.Ama özde birbirimizi anlayabilirsek muhabbet daha hoş seyir eder.Siz bu konuda fazla yazmadınız yazan benim.Ben bana verdiğiniz linkteki yazılarıda katarak yorum yaptım dolayısı ile sözlerimin size karşı muhalif yönü yoktu.Bu konudaki bakış açınızı yazarsanız sizde net olarak anlayabilirim sanırım.

ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 13, 2009, 03:24:32 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Karahan ;

Benim acîzâne görüşüm şudur; ben ilim ve aklın yolu ile insanların hakîkâti araması gerektiğini düşünen,alın yazımı sonuna kadar izleyecek gücü kendinde arayan biriyim.
İnsanların hangi din adına olursa olsun cemaatlere bölünerek ''ben bilmem böyükler bilir''  zihniyetiyle yetiştirilmesine karşı olan biriyim.İnsanlığa yardımın bölünerek değil birleşerek ve birbirine saygı duyarak yapılacağını düşünüyorum.

Çocuk yaşlarda aile sevgisinden yoksun bırakılarak âbi(!)lere teslim edilen beyinlerden özgür fikirler çıkmayacağını düşünüyorum.

Her şey bir adımla başlar...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
10218 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 02:42:55 öö
Gönderen: Ittihatci
37 Yanıt
17344 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2014, 12:42:35 öö
Gönderen: blackfriairs
0 Yanıt
1940 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2011, 10:59:08 ös
Gönderen: 418
9 Yanıt
9874 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 20, 2012, 12:18:53 ös
Gönderen: akcanmd