Masonlar.org - Harici Forumu
Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: MMT - Eylül 08, 2010, 12:30:59 öö
-
Hepimizin tanıdığı yazar Dan Brown'ın son eseri olan "The Lost Symbol" (Kayıp Sembol), okuyanların da bildiği üzere masonlukla içli dışlı bir senaryo üzerine kuruludur. Dan Brown bu kitabında masonlukla ilgili bazı bilgiler vermekte, hatta bazı ritüellerden bile bahsetmektedir. Bunların doğruluğu tartışılır. Benim soruma gelince...
Dan Brown, kitabında tefekkür odası adı altında bir odadan bahsetmiş. Bu odaların dünyanın dört bir yanında bulunduğunu ve masonların burayı meditasyon amaçlı kulladığını yazmış. Kitapta bu odadan şöyle bahsedilmiş.
Dar, mum ışığyla aydınlatılan sevimsiz ve küçük bir oda. Odanın arka tarafına yaslanmış bir masa var. Bu masada iki pudriyer var. Sağ tarafındakinde tuz, diğerinde ise kükürt var. Odanın içi keskin kükürt kokusuyla dolmuş. Ayrıca masanın üzerinde bir kafatası, çapraz şekilde iki tane insan bacağı kemikleri, antika bir kum saati, tırpan, kristal şişe, bir mum ve bol bir kağıt sayfası var. Bu odada masonlar, kendi ölümlüğünü düşünür ve yaşamın faniliğini daha iyi kavrarlar.
Dan Brown'ın bu "Tefekkür Odası"nı anlatırken romanında gerçekçiliğini mi konuşturmuş, yoksa hayal gücünü mü konuşturmuş? Biliyoruz ki Dan Brown'ın yazdıklarının yarısı gerçek, yarısı kurgu. Ama hangisinin gerçek hangisinin kurgu olduğunu kestirmek biraz zor.
Şimdiden teşekkürler...
-
Masonluğun, bir adayın kuruma kabul töreni öncesinde alındığı, "Tefekkür Hücresi" ya da daha çağcıl bir deyişle "Düşünme Odası" olarak adlandırılan bir ön ritüelik uygulamanın bulunduğu yadsınamaz.
Bu odanın nasıl bir yer olduğu, içinde neler bulunduğu, orada neler yapıldığı da aslında hiç de gizli saklı bir şey değildir ama forum kurallarının 17. maddesi bunları burada anlatmaya elvermez.
Sayın MMT, yapıtlarının niteliğini de belirtmek suretiyle Dan Brown'un son (?) kitabından bir aktarma yapmış. Ben bu aktarma kapsamıyla bağlantılı bir değerlendirme yapmak isterim.
Ancak ondan önce şunnu da belirtmeliyim: Bu Düşünme Odası denilen yer tüm mason kuruluşlarında birbirine benzer ama tıpatıp aynı değildir. Orada bulundurulan her bir nesnenin bir simgesel anlamı vardır. Dolayısıyla ilgili mason kuruluşu Masonluğu nasıl değerlendiriyorsa, oraya da ona uygun simgeleri yerleştirir. Böylece birinde bulunan bir diğerinde bulunmayabilir. (Manuel Ruiz, Türkçeye çevrilerek yayınlanmış olan "Gizli Örgüt" adlı kitabında burasını Dan Brown'un anlattığından pek farklı bir şekilde anlatmış. Üstelik orada adayın başından geçen pek ilginç bir olay ile birlikte. Aslında onunki de kurgu.)
Dan Brown, burasının küçük bir oda olduğunu söylerken bir de "sevimsiz" sıfatını kullanmış. Böyle deyince, objektif bir tutumla gerçekleri anlatmadığı, işin içine yorum kattığı hemen başından belli oluyor. (Mum ışığıyla aydınlatıldığını söylüyor. Öyle olmayabilir.)
Masanın üzerinde iki "pudriyer"... Şimdi bu bir tapaj hatası mı yanlış bir çeviri mi? Anlaşılan küçük bir tabak ya da çanak gibi bir şeyden söz ediyor.
Odanın içi keskin kükürt kokusuyla dolmuşmuş. Kükürt nasıl kokar? Bunu kim bilir? Bir odayı kükürt kokusu sarması için orada bir kimyasal işlem yapılması gerekir sanırım. Aksi takdirde her yere ham kükürt serpilmesi. Böyle bir şey yapılırsa da o koku sadece o odanın içinde kalmaz, ne kadar yalıtılırsa yalıtılsın odanın bulunduğu tüm binaya yayılır. Sonra onu zor temizlersiniz. Demek ki bu da bir uydurmaca.
Çapraz şekilde insan bacağı kemikleri... Tamam, eski korsanların flamalarında olduğu gibi iki çapraz kemik bulunuşundan söz ediliyor ama bunların "insan bacağı" kemiği olduğunu ancak bir ortopedist anlayabilir. Dolayısıyla bence bu da bir uydurmaca yorum.
Antika bir kum saati... Gözünü seveyim, kum saati zaten ilke olarak antikadır da elbette günümüzde dekoratif olarak yenileri yapılmaktadır. Diyelim ki o gerçekten de antika yani eski... Bunu tüm mason mabetlerinin bulunduğu binalara nasıl genelleştirebilirsiniz ki?... Nereden bulunacak? Ha, romanda sözü edilen düşünme odasındaki öyleymiş belki, ona bir şey diyemem.
Bol bir kağıt sayfası... Sanırım işte burada bir tapaj hatası olsa gerek. Herhalde "boş bir kağıt" denmek isteniyor.
Ardından bu odada masonların kendi ölümlülüğünü düşündüğü söyleniyor. Yani şimdi masonlar ara sıra o odaya gidip orada meditasyon mu yapıyor? Benim bildiğim böyle bir şey yok. Orada masonların yaşamın faniliğini daha iyi kavradıkları söylenmiş. Nereden biliniyor ki bu? İnsanların kafasının içine mi giriliyor yoksa öyle mi denmiş? Eh, romanda denir.
Özetle, Sayın MMT'nin dediği doğru. bir yanda Maısonlukta sahiden olan, bulunan öğeler, diğer yanda yazarın sanki gerçekmiş gibi aktardığı uydurmacaları.
Dan Brown'un dürüstçe davranarak yapması gereken bir şey vardı: Kitaplarından her birinin başındaki bir sayfanın üzerine "Bu kitapta anlatılanlar hayal ürünüdür." açıklamasını yerleştirmesi. Bunu hiçbir kitabında yapmadı. Elbette yapmadı; yapsaydı kitapları bu kadar çok tutmazdı.
-
İnsanların ezoterik örgütlere olan merakı,gizli öğretilere olan açlıkları ve bu durumu farkederek zaman zaman istismar edip zengin olabilen bir yazar...
Bekleyelim,sırada neler var.
-
Her zamanki gibi açıklayıcı bir cevap vermişsiniz Sn. ADAM. "Bol bir kağıt sayfası" derken hatayı kitap değil ben yapmışım. Haklısınız, "boş" olacak doğrusu.
Teşekkürler...
-
dan brown kayıp sembolü yazdıktan sonra ki türkiye ziyaretinde güneri civaoğlunun şeffaf oda programına konuk olmuştu. orda büyükbabasının yüksek derecede mason üyesi olduğunu ve kitabı yazarken ki tanımlamalarını onun anlattıklarına göre yazdığını söylemişti. civaoğlunun kitaptaki bazı bölümler masonları rahatsız edecek gibi bir düşünce ortaya atmıştı.
dan brownun anlattıklarını büyük babası kendisine hissetiirmiş olabilir de.
saygılarımla
-
Sayın Lucifer beni hoş görsün... Ben Dan Brown ile bağlantılı bir konuyu Measonluk ile ilgili görmem. Çünkü Dan Brown bir roman yazarıdır, araştırıcı değil. Araştırıcıların çalışmalarını kendi kurgularının kapsamına uyarlamış, üstelik bunlara bir de gerçek süsü vererek geniş bir toplum kitlesini yanıltmıştır. Çok para kazanmıştır; helâl olsun.
Yapıtlarını okuyarak hoşça zaman geçirebiliriz ve işte hepsi o kadar. Ne yazık ki Masonluk başta olmak üzere çeşitli kurumlara ilişkin anlattıklarının kapsamında doğrular da var. Ancak o konuları bilenler, yanlış, uydurmaca ve yakıştırma olanların doğrulardan çok olduğunu, üstelik doğruları da gölgelediğini görüyoır. Çoğunluk bunu göremiyorsa, o da onların kusuru.
Dolayısıyla ben bu irdelemeyi de forumun bu bölümüne yaraştıramam.
-
Masonluğu merak edenlerin Dan Brovn'u okumasını ve onun söylediklerine itibar etmesini hoşgörebilirim.
Bizlerin buna ihtiyacı varmı diye sorarsanız,işte bunu yadırgarım.
Ne yapacaksınız roman haline dönüştürülmüş hurafeleri,dedikoduları,uydurmaları,speküle savları,reyting metalarını...
Elinizin altında bilimsel verilerle ve belgelerle konuşan,sizlere merak ettiklerinizi anlatan bir adam var.
Adı da sayın ADAM.Yazdıklarını okuyun ve bilmeyenlere anlatın...Buarada merak ediyorum,Masonluğu masonlardan daha iyi bilen başka bir harici varmıdır diye...
Saygılarımla
-
zaten bende kesinlikle masonlukla ilgili bilgiler edinilmek istendiğinde bu yazara başvurulacağını savunmadım. elbetteki bu kitabı okurken masonluk ve illuminati gerçeğini unutup sadece bir hayal dünyasını dolaşır gibi okumalıyız.
yoksa bugün vatikanın 4 farklı yönünde böyle bir olay olmuş yada olacak değil.
Fakat yazar ailesindeki anlatıanlarla kendi hayal dünyasını yazıp okuyucularıyla paylaşabilir. ama tekrar edim ki tamamen kurgu türü olduğunu kabul ediyoruz zaten
saygılarımla
-
Masonluğu merak edenlerin Dan Brovn'u okumasını ve onun söylediklerine itibar etmesini hoşgörebilirim.
Bizlerin buna ihtiyacı varmı diye sorarsanız,işte bunu yadırgarım.
Ne yapacaksınız roman haline dönüştürülmüş hurafeleri,dedikoduları,uydurmaları,speküle savları,reyting metalarını...
Elinizin altında bilimsel verilerle ve belgelerle konuşan,sizlere merak ettiklerinizi anlatan bir adam var.
Adı da sayın ADAM.Yazdıklarını okuyun ve bilmeyenlere anlatın...Buarada merak ediyorum,Masonluğu masonlardan daha iyi bilen başka bir harici varmıdır diye...
Saygılarımla
SN.Ceycet sorunuza cevap evet var bence o SN.ADAM
-
Bilmek kitaplardan kopyala yapıştır yapmak mı demek, hem de sayfa düzenine uymadan biraz üsten biraz aşağıdan. Diğer bir husus ise bu olsa olsa öğrenmeye çalışana zarardır, bunları yapacağına kopyalanılan kitapların bilgilerini vermesi daha doğrudur. Ama inatla kaynak vermemesi bir de kendisinin yazılarıymış gibi lanse edilmesini hiç bir şekilde düzeltmemesi daha da vahim. Ama bana düşmez, kitap okuyanlar ilgili kişinin yazılarını okuduklarında zaten kopyala-yapıştır olduğunu anlamaktadırlar, çünkü yazılanları bir yerde okuduğumu hissettim ve hangi kitap olduğunu hatırlamıştım. Aynı daha ilk kopyala yapıştır yaptığı yazılarda kendisine belirttiğim gibi.
-
Sn.Mozart
Ben sn.adama latife yaptım bencede hakkı olan bir latife.Lakin sizin sn.adam hakkındaki yorumlarınız hiç hoş olmadı.Zaten bahsettiğiniz konuda kendisinin yorumu ve fikri belli hatta benide bu konuda uyarmıştı iyi hatırlıyorum.Ayrıca alıntı yapmanın neresi yanlış yaptığınıda üstelik söylemiş iken.Bence olayı şahsileştiriyor gibisiniz ve benim esprili yorumumun üzerine yazmanız benide üzdü.
Sn.Adam'ın bu tepkiyi hakedecek bir yanı olduğunuda düşünüyorum.Aslında kendinizle çelişiyorsunuz biraz dikkat etseniz okuduğu şeyleri kopyala yapıştır yapıyor diyorsunuz.Demekki okuyor ve okuduğunu paylaşıyor aradada bazen kendi yorumlarınıda katıyor oraları zaten sn.adamın olduğu belli oluyor bunda ne problem var anlamış değilim.
-
Sn.Adam'ın bu tepkiyi hakedecek bir yanı olduğunuda düşünüyorum.
Özür dilerim yazımın burasında klavyeazizliğine uğramıım. doğrusu düşünmüyorum olacaktı
-
Söylenecek çokşey var ama,malesef heryerde, herşey, herkese söylenmiyor.Hoş...Her söylediğiniz de,söyleneni anlamıyor.
Olacak okadar!...Hepimiz zamanında bize hersöyleneni anlayabilmiş olsaydık belki birçok hatayı yapmazdık.Demekki,bazı şeyler/kimseler yaşanarak öğrenilme konusunda oldukça ısrarcı.
O daha güzel ama daha kötüsü öğrenememek.İşte ozaman canımızı çok yakar yaşam...Bazılarımızın yaradılışında mevcuttur bu hatalar.Ne yapsan öğrenmez,ne söylediğini bilmez...Birde saplantıları vardır böylelerinin:mahallenin şımarık çocuğu olmak gibi,o durumda dikkatleri çekeceklerine,itibar edileceklerine inanırlar...Yazık...neyaparsınız,doğuştan bir kusur işte...
Neyse,yaşıma verin ben bukonuya burada niye girdim,onuda unuttum.Unutabilmekde güzel tabii...Nasıl herşeye katlanılır unutmak olmasa...
Yukarıdaki yazılardan birinde bir terim gördüm:Kopyala yapıştır...Kopyalamadan yapıştırmanın bir başka seçeneğide mi var,yapıştırmak için önce kopyalamak gerekmiyor mu?Bu işi ençok kopyalayanlar bilirler herhalde...Bazılarının da sadece işi budur;sadece kopyalarlar ve yapıştırırlar.Ama kaynak verdikleri için yaşadıkları bu zahmeti meşru görürler kendilerince...
Hele bazıları ısrarla gazete manşetlerini kopyalayıp,yapıştırıyorlar.Bırakın da gazeteyi okuyalım,o zevkimizde bize kalsın.Bazılarımız da,günlerce kime oy vermemiz gerektiği konusunda diğerlerine telkinde bulunurlar,halbuki bu akıl küpleri, babası yaşındaki adamlara böyle tavsiyelerde bulunmalarının nekadar ironik olduğunu bir bilseler...
Her neyse,saygınlığı hakedebilmek için saygılı olmayı öğrenmek zorundayız.Bunun başka yolu yok,varsa da ben bilmiyorum.
Saygılar