Masonlar.org - Harici Forumu
Mason ve Masonluk Nedir? => Mason Sözlüğü => Terimler ve Kavramlar => Konuyu başlatan: ADAM - Ağustos 21, 2011, 05:17:16 ös
-
Hemen her ülkede mason örgütlerinin irili ufaklı binaları var.
Bunlardan kimisi yerel, kimisi evrensel boyutta ünlü.
İşte o evrensel boyutta ünlü olan binalardan biri de İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın Londra’daki merkez binası.
Bu binanın kullanılan giriş kapısı Great Queen Street adlı, nispeten dar bir sokak içerisindedir ama asıl ünlü olan kapısı az ileride, köşedeki şu kullanılmamakta olan, belki de nostaljik nitelikli tutulan kapıdır.
Bu görünüme uzaktan dikkatle baktığınızda, tepedeki kulede, iki yanında birer süsleme sütunu bulunan kapının küçültülerek yinelenmiş olduğunu görürsünüz. Yaklaşıp gözlerinizi kapının üstüne ve yineleme yapılmış kulenin altına odaklarsanız, şunu görüyorsunuz demektir:
Audi Vide Tace dövizinin ortasındaki rölyef, İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın amblemi.
Bu dövizin kullanımı sadece İngiltere Birleşik Büyük Locası’na özgü değil. Bunu daha birçok büyük locanın ana giriş kapısının üzerinde görmek olanaklı.
Nedir bu Audi Vide Tace?... “Dinle – Gör – Sus”.
Masonluğun bir üçlemesi, masonluğa özgü bir deyiş mi bu?
Hayır!... Ne o ne de öteki. Ezoterik sistemde çalışan kuruluşlardan birçoğunca, tarih boyunca benimsenmiş, inisiyelerin uymaya çalışması hatta uyması öngörülen ilkeleri vurgulayan bir öz deyiş bu. Masonlukta da yer yer kullanılıyor.
Dinlemek ve görmek, öğrenmek dolayısıyla bilmek için zorunludur. Bilince de susmak, bildiğini hemen ve her zaman her yerde söylememek, hem de bilgilerin korunmasını sağlar hem bireysel olarak bilgeliğe yönelmenin anahtarıdır.
Ben bu konuya kısa bir giriş yapmış oldum. Eminim ki forum kurallarının 17. maddesini zedelemeden bu bağlamda söylenebilecek çok şey vardır.
-
Sayın Adam,
paylaşımınız için teşekkürler. Fotoğraflarını gördüğüm ama dikkatimi çekmeyen bir detayı sayenizde fark ettim.
Teşekkürler.
-
Bu konuya geçenlerde bakmıştım. O zaman da aklıma takılmıştı. Ama saçma bir soru olur herharde diye sormadım. Bugün konuya ileti atılmasıyla tekrar şöyle bir baktım.
Resimde bariz bir şekilde görülüyor ki "AVDI-VIDE-TACE" yazıyor. Peki bu "Audi" nerden çıktı? Evet, baktım audi "dinle" anlamına geliyor. Avdi'nin ise bir anlamına rastlayamadım. Bende mi sorun var acaba? Bilgilendirirseniz sevinirim.
Saygılarımla...
-
Eskide Latin alfabesinde U harfi yoktu o yuzden audi yazılmaz AVDI yazılır. U harfinin latin alfabesine girmesi ortaçağda gerçekleşmiştir.Aklıma gelmişken G harfinin evrimi de ilginçtir mesela.
-
Sayın SkullG'nin değinmiş olduğu üzere; Antik Çağda Özellikle Anadolu ve Roma uygarlıklarında taş üzerine yontma/kakma yöntemiyle yazılmış olan yazılara bakarsanız Latin harfleri kullanıldığında U ile V harflerinin, I ile J harflerinin özdeş olduğunu görürsünüz. Bu uygulamanın birçok yerde kafa karıştırmaya neden olduğu doğrudur. Ancak pek az sözcüğün kullanıldığı eski çağlarda böyle bir sorun yokmuş anlaşılan.
-
Sayın ADAM,
Mimar olmadığım halde yapının estetiğine hayran kaldım.
Açıklamanız da çok anlamlı ve öğretici. Teşekkür ederim.
Yazinızdaki ifade ettiğiniz bölüm açısından:
"Dinlemek ve görmek, öğrenmek dolayısıyla bilmek için zorunludur. Bilince de susmak, bildiğini hemen ve her zaman her yerde söylememek, hem de bilgilerin korunmasını sağlar hem bireysel olarak bilgeliğe yönelmenin anahtarıdır. "
Bu ifade ezoterik ve masonik açıdan gereklidir.
Ancak harici yaşamda düşündürücüdür. Sakıncası olmayan bilgileri, toplum içinde, onu anlayabileceklerin seviyelerine göre paylaşma gayreti ve amacı aydın insanların görevi olmalıdır diye düşünürken hep ikilemler yaşadığım olur!..
Konuyu bu açıdan da değerlendirebilirseniz memnun olurum.
Sevgi ve Saygılarımla,
HERKÜL
-
Birçok düşünürün konuşmaktan önce dinlemek ve izlemek gerektiği üzerine öğütleri vardır.
Bunlar o kadar çoktur ki hangisini alsan ötekini de alman gerekir.
Aslında o eski düşünürlerin öğütleri olmasa da, konuşmadan önce dinlemek ve izlemek aklın ürünüdür. Sadece aklını gerektiğince kullanamayan insanlar dinlemeden ve izlemeden konuşur.
Dinledikten ve izledikten sonra konuşmanın da bir altın kuralı vardır: Yerinde, zamanında, uygun ölçüde konuşmak.
Yazmak ve çizmek de aynı şeydir.
Madem öyledir, ben de susmalıyım.
-
Insan irkina genel olarak baktigimizda, iki kulagimiz ancak tek agzimiz var. Aslina bakarsaniz, konusmayi saglayan organlardan dilin temel islevi de tatmaktir, konusmak degildir. Buna ragmen, insanin evrimsel surecte konusmaya baslayarak zihnindeki imge ve dusunceleri diger insanlarla paylasir hale gelmesi ve bundan cok daha sonra envai cesit dilin olusmasi gibi buyuk degisimlerin onemi yadsinamaz. Dolayisiyla, insan icin konusmak, kesinlikle kritik ancak gereginden fazla da kullanilmamasi gereken bir kabiliyet.
Kisi bazinda konusma ve susma hakkindaysa denildigi gibi sayisiz ozdeyis ve calisma var. Ornegin, Benjamin Franklin Kardesin 13 kuralindan 2.si Sessizliktir ve soyle der: Sadece bir diger kimseye veya kendine faydasi olacaksa konus.
Soylemesi kolay :)
Eureka
-
Insan irkina genel olarak baktigimizda, iki kulagimiz ancak tek agzimiz var. Aslina bakarsaniz, konusmayi saglayan organlardan dilin temel islevi de tatmaktir, konusmak degildir. Buna ragmen, insanin evrimsel surecte konusmaya baslayarak zihnindeki imge ve dusunceleri diger insanlarla paylasir hale gelmesi ve bundan cok daha sonra envai cesit dilin olusmasi gibi buyuk degisimlerin onemi yadsinamaz. Dolayisiyla, insan icin konusmak, kesinlikle kritik ancak gereginden fazla da kullanilmamasi gereken bir kabiliyet.
Kisi bazinda konusma ve susma hakkindaysa denildigi gibi sayisiz ozdeyis ve calisma var. Ornegin, Benjamin Franklin Kardesin 13 kuralindan 2.si Sessizliktir ve soyle der: Sadece bir diger kimseye veya kendine faydasi olacaksa konus.
Soylemesi kolay :)
Eureka
Sn. Eureka, söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum.
dinle-gör-sus...
bunu uyguladıktan sonra, "hissetmeye" başlıyoruz.
saygılarımla
-
Bu üç kelimenin sonuncusu, "tace" bana "caute"yi hatırlattı. Caute, Latince'de "temkinli/dikkatli ol" anlamına gelir.
Spinoza bu kelimeyi, gizlilik bağlamında kullanır. Rivayete göre Spinoza'nın yüzüğünde, bir gül figürünün altında yazıyordu bu kelime. O zamanlar Yahudi cemaati, "ateist mi katolik mi belli olmayan" Franciscus van den Enden'in Spinoza'nın hocası olmasından rahatsızlık duyuyordu. Tabii ki tek rahatsızlık duydukları şey bu olmadı, Spinoza'nın fikirleri ve yazdıkları, dindar bir cemaat için hep problem teşkil ederdi. Bu yüzden Spinoza, hem öğrendiklerinin, hem de öğreteceklerinin gizli kalması gerektiğini düşünüyordu. Yani bir bakıma "Audi - Vide - Tace" gibi "Audi - Vide - Caute" idi bu üçlü Spinoza için.
Belki "Audi - Vide - Tace" kadar ezoterik değil ama onun kadar doğru.