Masonlar.org - Harici Forumu
Inanc => Diger Inanclar => Mitoloji => Konuyu başlatan: hypatia - Şubat 18, 2012, 11:11:49 ös
-
Eski Ahit'in aralarına sıkışan kısacık Nefilim ırkı , hep merak etmiş olduklarımın içindedir. Kitabın inanırları bu konuda ne kadar konuşmaktan kaçınsalarda kadim bilgilerde sıkca karşımıza çıkıyor. Uzun bir keçmişle sıralanan bu destansı isim, Ahit'in tekvin bölümünde çok kısa da olsa görmek mümkündür. Mukaddes Kitab'ın tetkikçiliğini yaparken gözlemlediğim bazi çelişkiler, araştırdıkça inanılmaz gelen bazi bilgilerin çelişki gibi görünen yerlere daha bir oturur gibiydi ve bu beni açıkca önceleri şaşkına çevirmişti. Peki! İnsan'ın tarihi bu kadar değiştirilebilirmi? Böyle bir İnsanlık suçunun
vebali kimlere aittir? Neyse...Sümer metinlerinin bu konuda aşağıda söylediklerine bir bakalım:
-
-"İnsanın Yaratılışı
İlk olarak Sümerliler tarafından kaydedilen ve Yayınlanan, "insan"ın Nefilimler tarafından yaratıldığı iddiası,ilk bakışta hem evrim teorisi hem de İncil'e dayanan Yahudi-Hristiyan doktrinleri ile çatışmaktadır. Ama aslında, Sümer metinlerinin içerdiği bilgi-ve sadece bu bilgi- hem evrim teorisinin geçerliliğini hem de Ahit hikay hikayelerinin doğruluğunu onaylayabilir ve aslında ikisi arasında hiç de çatışma olmadığını gösterebilir.
"Tanrıların insanlar..." destanında, diğer belirli metinlerde ve orada burada yapılan göndermelerde, Sümerliler insanı hem tanrıların kasti bir yaratığı ve hem de "Yaratılış destanı"ın da tarif edilen göksel olaylar ile başlayan evrimsel zincirdeki bir halka olarak tarif etmekteydiler. İnsanın yaratılışının öncesinde Dünya'da sadece Nefilimlerin olduğu bir çağa duydukları inanca sıkıca sarılan Sümer metinleri, "İnsanın henüz yaratılmamış olduğu, Nippur'da sadece tanrıların oturduğu" sırada meydana gelen olaylarla (örneğin, Enlil ve Ninlil arasındaki olay) dolu örnekleri kaydetmektedir.
Aynı zamanda, metinler Dünya'nın yaratılışını ve üstündeki bitki ve hayvan yaşamının gelişimini, geçerli olan evrim teorisine uygun tarif etmektedir.
Sümer metinleri Nefilimler Dünya'ya ilk kez geldiğinde Tahıl ekme, meyve ğacı dikme ve davar gütme sanatlarının henüz Dünya'ya yayılmadığını belirtir. İncil'de anlatılanlarda aynı şekilde insanın yaratılışını altıncı "gün"e veya evrim süreci bölümüne yerleştirir. Tekvin Kitabı'nın iddiasına göre daha eski bir evrimsel safhada:
" Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu,
ve bir kır otu henüz bitmemişti...
Ve toprağı işlemek için adam yoktu. "
Tüm Sümer metinleri, tanrıların, işlerini yaptırmak için insanı yarattıklarını iddia ederler. Açıklamayı Marduk tarafından söylenen sözler haline sokan Yaratılış destanı kararı şöyle bildirir:
" Aşağı bir İlkel yaratacağım;
"İnsan" olacak adı,
Bir İlkel işçi yaratacağım ;
Tanrılara hizmet etmekle yükümlü olacak;
onlar rahat edebilsin diye. "
Sümerlilerin ve Akkadların "İnsan"ı adlandırdıkları terimler, onun statüsü ve amacını bizzat anlatmaktaydı: O bir lulu ("İlkel") idi, bir lulu amelu ("İlkel işçi"), bir awilum "(rençber"). İnsanın, tanrıların hizmetkarı olarak yaratılması, kadim halklara hiç de garip bir fikir gibi gelmemişti. Ahit çağlarında, ilah "Rab", "Hükümdar", "Kral", "Yönetici", "Efendi", idi. Genellikle "ibadet" diye çevrilen terim, aslınd avod ("çalışma") idi. Kadim insan, tanrısına ",ibadet" etmiyordu;onun için çalışıyordu.
Ahitteki İlah, Sümer anlatırlarındaki tanrılar gibi, insanı yaratır yaratmaz bir bahçe dikti ve insanı orada çalışmya atadı:
" Ve Rab Yahve "İnsan"ı aldı;
baksın ve onu korusun diye
Aden bahçesine koydu. "
Daha sonra, İncil "günün serinliğinde bahçede gezmekte olan" İlah'ı anlatır; Aden Bahçesine bakmak için orada artık yeni bir varlık vardır. Bu metin, tanrıların dinlenebilmek ve rahatlayabilmek için nasıl feryat figan işçiler istediklerini anlatan Sümer metinlerinden ne kadar uzaktır?
Sümerce versiyonlarda, insanı yaratma kararı tanrılar tarafından bir meclite alınmıştır. Önemli olan nokta şudur. Tek bir İlahın başarılarını yücelttiği söylenen Tekvin Kitabı, "Tanrı'yı belirtmek için Çoğul Elohim (harfiyen "ilahlar") kelimesini kullanır ve şaşırtıcı bir ifadeye yer verir:
Ve Elohim dedi:
"Suretimde, benzeyişimize göre
İnsan yapalım.
-
Zecharia Sitchin'in "12. Gezegen" kitabında konuyla ilgili enteresan bilgiler bulabilirsiniz.
-
İlginç baya tabi.
Ama nedense yüzüklerin efendisinin senaryosu bana daha ilginç geliyor. Mordorun babille olan benzerliğine ve insanların güç yüzükleri ile yozlaştırılmalarına hayranım.
Tüm bunlar bi kenara, sembolizm aracılığıyla bunları tartışmak yerine bunları gerçeğe yaklaştırmak niye tercih meselesi değil sizde?
Örneğin alice harikalar diyarını ele alalım. Jefferson airplane in sözlerindeki gibi doğadaki bazı şeylerin sizi büyütüp bazı şeylerin küçültmesi, annenizin size verdiklerinin de hiç birşey yapmaması gibi şeylerden bahsedelim. Bunlar alice'de kimine göre gerçeğe en uzak şeylerdir, kimine göreyse gerçeğe en yakın.
Neyse konuya dönecek olursak... Dönemiyorum konuya artık. O kadar yanlış anlaşıldığı ortada ki. Gerçekler biliyorum, ama yorumlayan insanların yanlış yorumladıklarına inanmadan edemiyorum. Anlaşılsaydı dünya farklı olurdu. Üçe kadar sayıp kaçıyoruz hastaneden diyip 6dan saymaya başlayan deliler gibi ... :D
-
Zecharia Sitchin'in "12. Gezegen" kitabında konuyla ilgili enteresan bilgiler bulabilirsiniz.
Zaten "12 Gezen" de geçen bilgiler bunlar;ayrıca yukarıda geçenler takip edilirse bir kısmı kutsal kitaplarda ki benzerliği ilginç.
-
sn Sahasrara yorumunu biraz daha anlaşılır üslupla yazabilirmi acaba..biraz fantastik geldi :)
-
Bilgiler bu şekilde devam ediyor:
-"Tek ama çoğul olan İlah kimlere seslenmektedir ve insanın yapılacağı bu çoğul suret ve çoğul benzeyişteki "biz" kimlerdir? Tekvin Kitabı, bir cevap vermemektedir. Sonra, Adem ve Havva Bilgi Ağacının meyvesinden yediklerinde, Elohim yine adı verilmeyen aynı meslektaşlarına bir uyarı yollar:, "İşte, İnsan iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri oldu."
İncil'deki Yaratılış hikayesi, Tekvin kitabındaki diğer başlangıç hikayeleri gibi, Sümer kökeninden cevap açıktır.
Bir çok tanrıyı, tek bir Üstün İlaha sıkıştıran ahit hikayesi, Tanrılar Meclisinin tartışmları hakkındaki Sümer bildirimlerinin elden geçirilmiş bir versiyonundan başka bir şey değildi.
Eski Ahit, insanın tanrı olmadığını ve göklerden gelmediğini netleştirmek için epey uğraş verir. "Gökler, Göklerin Efendisinindir;İnsanoğluna ise Dünya'yı vermiştir." Yeni varlık "Adam" diye adlandırıldı çünkü adam ,Dünya toprağından yaratılmıştı. Başka bir deyişle o "Dünyalı" idi.
Sadece belirli bir"biliş" ve ilahi bir ömür süresi eksiği olan Adam, diğer her açıdan Yaratıcı(larının/sının) suretinde (selem) ve benzeyişinde (dmut) yaratılmıştı. İnsanın Tanrı(ya/lara) hem fiziksel hem de duygusal olarak, yani dışsal ve içsel olarak benzediği yolunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır.
Tnrılar ve insanların tüm kadim resimsel betimlemelerinde, bu fiziksel benzerlik açıktır. İncil'de pagan imgelere tapmaya karşı yapılan uyarılarıni İbrani Tanrısının bir sureti veya benzeyişi olmadığı düşüncesini ortaya çıkarmasına karşın, sadece Tekvin hikayesi değil, İncilde'ki diğer hikayeler de bunun tam tersini iddia etmektedir. Kadim İbranilerin Tnrısı yüz yüze görülebiliyor, kendisiyle görüşülebiliyor, işitilebiliyor ve konuşulabiliyordu;bir başı ve ayakları, elleri ve parmakları ve bir beli vardı. İncil'deki Tanrı ve Elçileri, insana benziyor ve insanlar gibi davranıyorlardı;çünkü insanlar, tanrılara benzesinler ve tanrılar gibi davransınlar diye yaratılmıştı"
devam edicek
-
Eski ve Yeni Ahit Kitab'ı üzerinde araştırma yapılırken sıkca sorduğum ve merak ettiklerimin içinde Tanrıdan ve meleklerden insana olan benzerlikleri idi. Aldığım cevap ,bunların birer mecazi olduğuydu. Yani onları görenler ya rüyet olarak, yada görünenler insan şeklini almış melekler oluyordu. Peki Kutsal kitablar'da geçen "Tanrı İnsan'ı kendi suretiyle yarattı" kısmı ne oluyordu? İnsanların, bilgi ağacını yani yasaklı meyveyi yiyen Havva
'nın günahını miras aldığını ve lanetlendiğini belirten hikayeler ne dereceye kadar doğru ve inanılır olabilir? İnsanlar ilkel olarak kalmalı ve bilgiyi araştırmamalı yani gözü kapalı inanmalımı? İnanmayan ve soruşturan yani kapalı bir bilinç olmak istemeyen kafir ve cehennemlik mi oluyor? Bence en büyük senaryo bu olabilirmi? İnsanlığın bilgiye ulaşmaması için ve Havva'nın günahını miras almaması için düşünmeyecek ve sorgulamayacak.Sorgulayanlar ya cehennemlik yada deli mi gösterilecek? Acaba en acımasız eleştirilere maruz kalan ve dalga geçilen bilgi peşinde koşanlarmıdır?
Çünkü cahilin fazla oluşu ve bilginin daha az oluşu sebeb olabilir mi?
Bu konu üzerine yazılan bilgiler devam edecek isterseniz bu yazılanların üzerine biraz düşünelim ve paylaşalım. Fakat red ettiğimizin yerini fikirle doldurmak şartıyla. Yoksa sadece inkar ve ret kolaydır yani, cahilliğin olduğu gibi
-
Nefilimler
“Tanrıoğulları dünya kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim vardı; bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı.” (Tevrat:Tekvin)
Ünlü araştırmacı Zecharia Sitchin ise Nefilimler için şunları söylüyor:
“Yeryüzünde Nefilimler vardı" (Tevrat:Tekvin) ifadesi, "yeryüzünde devler vardı" diye çevrilmiştir. Hatanın farkına varan yeni çevirmenler İbranîce bir terim olan Nefilim kelimesine hiç dokunmadan bırakma yoluna gitmişlerdir: "Bunlar ebediyen kudretli olanlardı, şem halkıydı."
"Şem halkıydı" dizesi ise, "bir adı olan halk", yani "şöhretli bir halk" anlamında ele alınmıştır. Ama ‘şem’ terimi orijinal anlamı ile ele alınmalıdır yani bir ‘roket' olarak.
Nefilim terimi ne anlama gelmektedir? Samî dilindeki kök NFL'den ("aşağı atılmak") dallanan bu kelime, tam olarak şu anlama geliyor: Dünya'ya, aşağı atılmışlar!
Kutsal metin yorumcusu Malbim, "Kadim zamanlarda, ülkelerin hükümdarları; Dünyaya Göklerden gelen, Dünya'da hüküm süren ve dünya kızları arasından eşler alan ve evlâtları arasında kahramanlar, kudretliler, prensler ve asiller bulunan tanrıların çocuklarıydılar." demiştir.
Malbim şöyle devam ediyor, “En eski zamanlarda Göklerden Dünya'ya düşmüş olan tanrıların oğulları kendilerine 'Nefilimler', yani ‘Aşağı Düşmüş Olanlar' derlerdi."
Kısacası, Göklerden Dünya'ya gelmiş olan tanrıların oğulları Nefilimler idi.
Ve Nefilimler, “Şem Halkıydı".
Yani, “Roket Gemilerin Halkı.”
"Ben Haz. İdris'e dedim ki, etrafımda dolanan bir ruh gördüm. Bana atalarımdan olduğunu belirterek ismini söyledi. Onun ölüm tarihini sordum, bana kırk bin sene önce olduğunu söyledi. Bizim inançlarda Adem'in ne zamanlar yaşadığını sordum. O da, `Hangi Adem'i soruyorsun, Yakın olan Adem mı?' diye sordu. Haz. İdris Buyurdu ki, `Doğrudur ...' "
İbn'ül Arabi, Fütühat-ı Mekkiyye (1)
sn.hypatia
nefilim ile ilgili bende daha önce bir kaç yazı okudum sonra ilgimi kaybettim lakin şimdi konunun gidişatı okuduğum başka bir makaleyi çağrıştırıyor siz daha açık bilgiler verdikten sonra düşündüğüm ve anladığım konu ise yazacağım şu an konuyu çorba etmek istemiyorum anladığım şey ise konu çok ilginç son satırda yazdığım ibnül arabinin sözleri çerçevesindedir düşündüklerimde.
saygılar
-
gece yolcusu:
"Marduk" yada "Nibiru" olarak isimlendirilen ve 12. Gezegen olarak ünlü araştırmacı Zecheria Sitchin tarafından dünyaya duyurulan gezegen NASA tarafından da onaylanmış olup , 10. Gezegen olarak nitelendirilmiştir.
ÖN AÇIKLAMA :Biraz sonra işleyeceğimiz konuda geçen ;ŞEM : Sümer dilinde "Uzay Aracı" anlamına gelen bir sözcüktür.MARDUK ( NİBİRU ) : Sümerlerde "Geçiş Gezegeni" anlamına gelir.NEFİLİMLER : Dünya Dışı Kökenli olup Sümer piktoğrafik metinlerinde "Marduk", yine Sümer Mitolojisin de "Nibiru" olarak geçen gezegenin halkıdır.
Konumuza geçmeden önce ünlü araştırmacı Zecheria Sitchin den biraz bahsetmek istiyorum.Zecheria Sitchin , Yakın Doğu Tarihi ve Arkeoloji uzmanıdır. Eski Ahit ( Tevrat ve Zebur ) , Sami ve Avrupa dilleri , modern ve eski İbrani dili konularında eğitim almış ve Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulunda öğrenim gördükten sonra Londra Üniversitesin den mezun olmuştur. Uzun yıllar gazetecilik ve yazarlıkta yapmıştır. SÜMER dilini anlayan ve okuyan nadir bilginlerden biridir. Yeni çalışmaları Yakın Doğudaki Eski Uygarlıklar tarafından yazılan kil tablet metinlerle ilgilidir. ,Bu alanda aradığı Eski Uygarlıklardır.Sitchin'in "Dünya Kronolojisi" adlı kitap serisi Mitolojinin kökeni olarak kabul edilebilir. BİR HAYAL ÜRÜNÜ DEĞİLDİR , ÇÜNKÜ GEÇERLİ VE SAĞLAM KAYNAKLARA DAYANMAKTADIR. Yazar bunlara "Antik Anılar" demektedir.( Bu konuya daha sonra deyineceğim )Sitchin antik bilginin dünyaya (ANNUNNAKİ Göklerden Dünyaya Gelen )Tarafından getirildiğini öne sürerken , Modern Bilimin Antik bilgiyle uyum sağlamaya başladığını ve devamı olduğunu belirtmektedir. İlk kitabı olan "12. Gezegen" de Güney sistemindeki kayıp Gezegen olasılığından söz eder ve bu gezegenden dünyaya yarım milyon yıl önce gelen halkın kutsal kitaplarda anlatılan olaylara neden olduğunu belirtmektedir. Örneğin Tevrat'ın "Genesis" bölümünün 6. bölümünde adları geçen ve Tufan dan önce insan oğullarının kızlarıyla evlenen "NEFİLİMLER" in 12.ci Gezegenden geldiği yazar. "NEFİLİM" sözcüğünün özgün anlamı "Tanrı'nın Oğulları veya Göklerden Gelen Devlerdir." Bizler geçmişte devlerin yaşadıklarını düşünüyor ve araştırıyoruz.
( Bu devlerle ilgili bu konunun haricinde işleyeceğim başka bir konuda bahsedeceğim.) Sitchin'e göre tarihsel bilgiler KUTSAL kitapların içinde saklıdırlar.
İbranice deki "NAFAL" sözcüğü de "NEFİLİM" yorumunu destekler gibidir ve "DÜŞÜŞ , DÜŞENLER" anlamındadır.Bunları biraz açarak konumuza Egzobiyoloğ Prof. Carl SAGAN'ın bir sözüyle devam edelim."Evrende zeki hayatın izlerini , uzayın derinliklerinden önce ,Dünya'da aramak daha akıllıca bir tutumdur."Mezopotamya yazıtlarına göre :
"O günlerde ve hem de ondan sonra Yeryüzünde Nefilimler vardı.İlahların oğulları insan kızlarına Vardıkları ve bu kızlar onlara Çocuk doğurdukları zamandı..Onlar Olam'dan olan Kudretlilerdi Ve Şem halkıydı."
ŞEM sözcüğünün ne anlama geldiğini yukarda yazmıştım. Kadim Dünya'nın dinsel inançlarının ve hatta astronomisinin belkemiğini oluşturan Marduk'un piktoğrafik işareti bir haç'tı. Sitchinin kitabında 12. Gezegen olarak geçer. Kadim Dünyanın tüm halkları, Marduk'un Dünya'ya periyodik olarak belirli dönemlerde yaklaşmasını ; "alt üst oluşların , büyük değişimlerin ve Yeni Çağların " göksel bir işareti olarak görmekteydi. Mezopotamya metinleri Marduk'un periyodik yaklaşımını beklenen ve gözlenen bir olay olarak anlatır;
"Büyük Gezegen;Ortaya çıktığında koyu kırmızı Göğü yarıdan böler ve Nibiru olarak durur."
Yukarda da belirttiğim gibi Nibiru "geçiş gezegeni" anlamına gelen sözcüktür. Sümer Mitolojisinde Marduk yerine Nibiru kullanılmıştır. Yazıtlarda bu gezegen hakkında bir çok bilgi vardır. Dünyamıza yaklaşırken çok güçlü kütle çekimi etkilerinin yağmurlara ve sellere yol açtığı söylenmektedir.
"Gök Tanrı'nın gezegeni Dahada parlaklaşınca Seller ve yağmurlar olacak Nibiru hadid noktasına vardığında,Tanrılar huzur verecek Belalar ortadan kalkacak,Karışıklıklar çözülecek,Yağmurlar ve seller gelecek."
Hadid "Güneşe yakın nokta anlamındadır. Nippur'da bulunan silindir bir mühürde , göklerde gözle görülebilen , Nefilimler'in anavatanları olan Marduk Gezegenine huşu içinde bakan bir grup saban ile tarla süren insanlar resmedilmiştir. Yine yazıtlarda Marduk Gezegeninin çizdiği yörünge ve Dünyamıza yaklaşma rotasıda yazılıdır.
"Tek başına gökleri geren odur ve en yüksek Orion'a ve Sirius'a ve Güneş'in Burç evlerine varan odur..""Yüzü Boğa ve Koç'a gülümser, Boğa'dan Yaya gider.."
Buradan da anlaşıldığı üzere Marduk Gezegeni Dünyamıza dönemsel bir biçimde Güneş sisteminin dışından yaklaşan bir Gezegendir. Marduk Gezegeni yörüngesi itibariyle Nefilimler'e gözlem evi görevi de yapmıştır. Bu gözlem ve bilgi birikimiyle Nefilimler Dünya Gezegenine indiklerinde beraberlerinde astronomi ve göksel matematik ve daha birçok bilgiyle birlikte gelmişlerdir. Bu bilgileri Dünya insanına da öğrettiler. Bu nedenle en eski ve kaba yontularda bile yıldızların ve gezegenlerin göksel simgelerinin bulunması kadar doğal bir şey yoktur .Nefilimler Dünyamıza Güneş sistemimizin dışından gelen bir gezegen olarak (çizdiği yörünge öyledir.) Dünyamızı 7. Gezegen olarak tanımlamışlardır. Sistemimizdeki gezegenleri dıştan içe yani Güneşe göre sayarsak ;
1: Plüton , 2: Neptün , 3: Uranüs , 4: Satürn , 5: Jüpiter , 6: Mars , (7: DÜNYA ),8: Venüs , 9: Merkür ve Güneş
Nefilimlerin Dünyaya ya yaptıkları ziyaret sadece insanların elindeki belgelerle sınırlı değildir. Dünya insanına Marduk'un uzaydaki yerini ve Dünya ya olan rotasını gösteren doğrudan doğruya Nefilimler tarafından hazırlanmış bir plaka da bulunmaktadır. "Nefilimler tarafından hazırlanmış olan bu kil tablet , NİNOVA'daki Kraliyet Kütüphanesi'nin harabeleri arasından bulunmuştur."Buna benzer belgelerden de anlaşıldığı üzere Nefilimler Dünyamıza bir keşif gezisi düzenlemiş ve 2. bir ev olarak Gezegenimizi seçmişlerdir. Nefilimler Dünyamıza geldiklerinde Dünya buzul çağının ortalarındaydı. Dünyamızın 1/3 buzlarla kaplı idi. Dünya üzerinde koloni kurmak için en uygun bölgeler olarak Nil , İndus ve Dicle-Fırat bölgelerini uygun görmüş olmalılar.
Bu Nehir havzalarının herbiri zaman geçtikçe Uygarlığın merkezi durumuna gelmiştir. Tevrat'da "Tanrı'nın Dünyada ki evini ( yani ADEN'i ) ılıman iklimli , ılık ama esintili bir yer olarak tanımlar. Bazı araştırmacılar Aden'i iki nehir ve daha küçük iki kolun doğduğu Kuzey Mezopotamya'ya yakıştırırlar. Bir başka grup araştırmacılar ise E.A.Speiser'in "The Rivers of Paradise" adlı eserinde dediği gibi , Aden'in Güney Mezopotamya'da olduğunu ileri sürerler.Aden sözcüğü Mezopotamya kökenli olup düzlük anlamına gelen Akadça "edinu" sözcüğünden türemiştir. Birde "Tanrılar'ın Mekanı"nı anlatan ve Sümerce bir isim olan "edin" ise "Dürüst Olanların Evi" anlamında bir sözcüktür.Nefilimler ilk yerleşim yerlerini bataklıkların tam kenarına kurdular ve oraya "Eridu" ( Çok Uzakta Olan Ev ) ismini verdiler. O zamanlarda Buzul çağının ortasında olan Dünyamız da kurdukları bu şehir , "NEFİLİMLER 'in" ilk yerleşim birimleriydi.
Daha sonraları yapılan Akadça çeviriler tarafından da doğrulanan Sümer metinleri , Nefilimleri'in diğer yerleşim şehirlerini kurduklarını sırayla sayarlar ve yerleşim birimlerinin herbirinin başına hangi Tanrı'nın getirildiğini bile belirtirler. Akadça Tufan tabletlerinin orjinalleri olduğuna inanılan Sümer metinleri , ilk yedi şehrin beşiyle ilgili olarak şunları anlatır.Karanlık göklerden aşağı indikten sonra ,Ululanmış taç , krallığın tahtı Göklerden indirildikten sonra ,O işlemleri kusursuzlaştırdı ,İlahi kuralları......Beş şehir kurdu saf yerlerde Onlara ad verdi , onları merkez etti. Bu şehirlerin ilki Eridu idi , Lidere , Nidimmud'a verdi. İkinciyi , Bad Tibira'yı Nugig'e verdi. Üçüncü olan Larak'ı Pabilsag'a verdi.Dördüncüsü Sippar'ı kahraman Utu'ya verdi.Beşincisi Şuruppak'ı Sud'a verdi.
Aşağıda kimliği bilinmeyen bir Sümer ozanının İnanna'ya övgüsü ;
İNANNA'YA ÖVGÜ
Kutsal bir varlık , berrak gökte yapayalnız,Bütün insanlar ona yönelik,Taylı bir merakla , göklerin merkezinden bakıyor,İnsanlar Kutsal İnanna'dan önce gösteriş yapıyordu,Akşamın kutsal kadını , yükseklerdeki İnanna,İnanna ,sana yaraşır övgüler sunuyorum,Akşamın kutsal kadını , ufkun ötelerinde,Gün batarken en parlak yıldız , ışığı göğü dolduruyor,Akşamın kutsal kadını ,cesaretle göklerden geliyor,Kutsal öküz boyunduruğunda onun için böğürüyor,Canavarlar , bozkırlarda yaşayan tüm yaratıklar,Şehvetli meyveli bahçeler,yeşil kamışlar ve ağaçlar,Derinliklerin balıkları ve göklerin kuşları,İnanna hepsine uyku getiriyor,Yaşayan yaratıklar ve insanlar önünde diz çöküyor,Seçilenler onun için zengin yiyecekler ve içecekler hazırlıyor,İnanna kendisini , toprakta yeniliyor,İnsanlar kutluyor,Onun sevgilisi genç adam aşk yapıyor,Tatlı bir merakla , göklerin merkezinden bakıyor,İnsanlar Kutsal İnanna'dan önce gösteriş yapıyordu,Akşamın kutsal kadını , yükseklerdeki İnanna ,İnanna, sana yaraşır övgüler sunuyorum,Akşamın kutsal kadını , ufkun ötelerinde,
TANRIÇA INANNA
Konumuza bir kaynaktan aldığım Sitchin'le yapılan bir röpörtajtan ( bu çok uzun bir röpörtaj ) bölümlerle devam ediyorum."Sitchin" "Mezopotamya Yaradılış Miti, Tevrat'taki Yaradılış bölümünün ilk satırlarıyla aynı anlamdadır ve burada Anunnaki ile ilgili tüm ayrıntıları bulabilirsiniz. Onun ve diğer liderlerin kendi gezegenlerinden dünyaya yaptıkları yolculuk ve iniş açıkça belirtilmiştir. Her şey çok açıktır , Sümerliler astronomik açıdan büyük bir bilgiye sahiptiler. 6.000 yıl öncesinde Uranüs ve Neptün'ü biliyorlar ve Plüton'u tanımlıyorlardı, oysa bizler Plüton'u 1930'larda keşfettik , matematik alanında ki bilgileri bazı yönlerden günümüzün ötesindeydi ve "Bildiğimiz her şey bize Anunnaki tarafından öğretildi" diyorlardı. Nibiru farklı bir olaydır ,yüzyılımızda astronomlar tarafından "Planet X" adıyla tanımlanmıştır ve Nibiru ( Marduk ) 'un varlığı doğaldır. Güneş sisteminde olması gereken bir objedir. Ama Sümerlerin daha büyük iddiaları Nibiru ( Marduk ) kavramının yok olmadığını ve Anunnaki'nin geri geleceğini Güneş sistemimize belirli periyotlarda girip çıktığını bu girip çıkmaların 3.600 yılda olduğuydu. Öyleyse biz yalnız değiliz ve Güneş sistemimizde bizden çok çok ileri bir Uygarlık vardır. Deliller kanıtlar bunu göstermektedir ." diyor.Yine röportajın ilerleyen bölümlerinde ;"Sitchin" "Elimizdeki bilginin Sümerliler'e ait olduğu kanıtlanmıştır ve 6.000 yıllık olduğu kesindir. Hiç merak etmiyormu bu insanlar bu günün buluşlarının orada yer aldığını? Genetik mühendislik Enki mitinde açıkca anlatılır. Enki'nin simgesi olan birbirine dolanmış 2 yılan ,günümüzün tıbbının da simgesidir ve aynı zamanda DNA'yı simgeler yani DNA'nın çift sarmalını. Teleskopları ve Voyeger uzay aracı olmadan , Neptün'ün bir su gezegeni olduğunu nereden biliyorlardı? Demek ki dünya Dışı bir bağ var bunu kimse inkar edemez. Ayrıca kitaplarımın hiçbir yerinde kullandığım metinlerin veya tabletlerin gerçek olmadığını bulamazsınız. Her şeyi gittim ve bizzat yerinde gördüm ve inceledim. Orada duruyorlar ve varlar. Enki diye birisi Nibiru ( Marduk) dan gelmiş ve dünyamıza inmiş , metinlerde aynen böyle yazmaktadır. Size verdiğim tüm bilgiler tüm kaynaklar akademik ve bilimseldir ,kabul edilmiş bilimsel kaynaklardır. Ben kaynaklarımı asla uydurmadım hepsi gerçek ve varlar.Bizzat yerinde gördüğüm araştırdığım kaynakların birinde Enki'nin Dünya'ya nasıl geldiğini okuyorsunuz ,bir diğerinde aynı öykü "Enki ve Dünya Miti" olarak karşınıza çıkıyor. Başka bir metinde Enlil bir Mit olarak karşınız da ve bunların tümünün adı Mitolojidir. Ben diyorum ki , Mit olmayan nedir ? Bunun tarifi var mı ki?Mitler gerçeği anlatıyorlar. Benim akla yakın , makul ve mantıklı bir senaryom var , bu şekilde bir çok bulmaca ve gizem açıklanabilir yani bilinmeyen tarih öğrenilebilir. Hatta Piramitlerin kimin tarafından nasıl yapıldığı da kesin olarak bilmek bu yöntemle olur." diyor.
Şimdi de konumuza başka bir kaynaktan yapmış olduğum UNUTULMUŞ TARİHİN KRONOLOJİSİ ile devam ediyor ve sonun da konuyu bağlıyorum. Yorum her zamanki gibi siz okuyucuların.
UNUTULMUŞ TARİHİN KRONOLOJİSİ
1 : TUFAN ÖNCESİ OLAYLAR :
450.000 YIL ÖNCE : Güneş Sistemimize uzak bir gezegen olan Nibiru ( Marduk ) gezegeninin atmosferinin bozulması nedeniyle yaşam sönmeye başlar , Gezegen de Anunnakiler ( Nefilimler ) yaşamaktadır. Hükümdar Alalu , Annu tarafından tahtından indirilir. Alalu , Uzay gemisinden kaçar ve Dünyada sığınacak bir yer bulur. Dünyanın içine sahip olmuştur ve Nibiru'nun atmosferini korumak için altın gerektiğini keşfeder ama altın Nibiru'da yoktur.
445.000 YIL ÖNCE : Annu'nun oğlu Enki öncülük yapar. Böylece Basra Körfezi sularından altın çıkarmak için Dünya üzerinde bir istasyon kurar.
416.000 YIL ÖNCE : Altın üretimi azaldığında Annu yakın mirasçısı Enlil ile beraber Dünyaya iner. Yaşam için gerekli olan altını Güney Afrika dan çıkarmaya karar verilir. Enlil Dünya görevinin komutanıdır. Enki , Afrika ya gönderilir ve Anu , Alalu'nun erkek torunu tarafından düelloya davet edilir.
400.000 YIL ÖNCE : Güney Mezopotamya'da görevli 7 yerleşim merkezi vardır ; metalurji merkezi ( Shuruppak ) , görev kontrol merkezi ( Nippur )ve bir roket alanı Dlan ( Sippar ) bunların önemlileridir. Toplanan saf maden Igigi tarafından yönetilen yörüngecilere yani yukarıya gönderilir. Orada da Nibiru'dan belirli zamanlarda gelen uzay gemilerine nakledilir.
380.000 YIL ÖNCE : Alalu'nun erkek torunu , Igigi'nin desteğini kazanır ve Dünyayı ele geçirmeye çalışır.
300.000 YIL ÖNCE : İşler altın kazıcılarının ayaklanmaları ile karışır. Maymun kadınlar kullanılarak Enki ve Ninhursag ilk işçileri yaratırlar. Sonra bu işçiler idareyi ele alırlar. Enlil , bir baskın yapar , bazı işçileri kaçırır ve Mezopotamya'daki Edin'e verir. Onlara üreme yeteneği verilir ve insan çoğalmaya başlar.
200.000 YIL ÖNCE : Yeni Buz Çağı döneminde dünyadaki yaşam azalır.
100.000 YIL ÖNCE : Atmosfer tekrar ısınır. Anunnakiler ( Nefilimler ) insan kızları ile evlenirler.
100.000 YIL ÖNCE : Atmosfer tekrar ısınır. Anunnakiler ( Nefilimler ) insan kızları ile evlenirler.
75.000 YIL ÖNCE : Yeni bir Buz Çağı başlar. Gerileyen insan türleri , Dünya ya dağılır. Cro-Magnon ( tarihten önce Fransada yaşayan bir ırk ) insanlar yaşar.
49.000 YIL ÖNCE : Enki ve Ninhursag , Anunnaki soyunun insanları Shuruppak'da yönetmek için geliştirilirler. Enlil onları kızdırır.
13.000 YIL ÖNCE : Nibiru yolculuğu hatırlanır , bir nedenle Enlil insanları yok etmeye karar verir. Büyük Tufanı başlatacak olan Enlil , insanlığı tehtit eden felaketin sırrını koruyacağına dair Anunnaki'de yaşayanlara yemin ettirir.
2 : TUFANDAN SONRAKİ OLAYLAR :
MÖ. 11.000 : Enki yeminine ihanet eder ve su altında kalabilen bir gemi yapması için Ziusudra / Nuh'a yol gösterir. Tufan Dünyayı silip süpürür. Anunnaki insanları , kendi yörüngelerinde dönen uzay gemisinden tüm yıkıma tanık olurlar. Sonra Enlil , dağlık merkezlerde tarımı başlatır. Enki ise hayvanları evcilleştirir.
MÖ. 10.500 : Nuh'un torunları 3 bölgeyi bölüşür. Enlil'in ilk oğlu Ninurta , Mezopotamya'ya yerleşir bir yer yapmak için nehirleri çeker ve dağlarla kapatır; Enki Nil Vadisini ister. Sina Yarımadası , Tufandan sonra hala hayatta kalan roket alanlarında Anunnaki insanları bir kontrol merkezini Moriah Dağı üzerine kurarlar (Gelecekte Kudüs )
MÖ. 9780 : Enki oğulları Ra / Marduk , Osiris ve Seth arasında Mısır'ın yönetimini bölüştürür.
MÖ. 9330 : Seth , Osiris'i yakalar ve parçalar. Nil Vadisinin tek hakimi olur.
MÖ. 8970 : Horus , İlk Pramit savaşının başlamasıyla babası Osiris'den intikam alır. Seth , Asya'ya kaçar ama Sina ve Filistin elindedir.
MÖ. 8670 : Enki'nin torunlarının kontrol ettiği tüm evren araçlarına karşı, Enlilliler 2. Pramit savaşını başlatırlar. Galip Ninurta , Büyük Pramidin içindeki aygıtları boşaltır. Enki ve Enlil'in üvey kız kardeşleri Ninhursag , barış kongresini toplar. Dünya yeni baştan bölüştürülür. Mısır'ın kontrolü Ra / Marduk hanedanından Thoth'a devredilir. Heliopolis'de , bedel olarak bir fener şehri kurulur.
MÖ. 8500 : Karakol mevkileri kurulur.
MÖ. 7400 : Barış Çağının devam etmesiyle Anunnaki insanlarıyeniden ilerlemeye başlarlar. İkinci taş devri başlar. Ve yarı ilah-yarı insan varlıklar Mısır'ı yönetirler.
MÖ. 3800 : Eridu ve Nippur'la başlayan Anunnaki'nin tekrar kurduğu eski şehirlerin bulunduğu yerde yani Sümer'de bir uygarlık başlar. Anu ziyaret için dünyaya gelir. Yeni kent Uruk (Erech ) onun onuruna inşa edilir. Tapınağı sevgili kız torunu İnanna / Ishtar için yapar.
3 : DÜNYA KRALLIKLARI :
MÖ. 3760 : İnsanlık , krallıkları kabul eder. Kish , Ninurta'nın himayesi altındaki ilk başkenttir. Takvim , Nippur'da başlar. Medeniyet Sümer'de ( ilk bölge ) meyvesini verir.
MÖ. 3450 : Yönetim Sümer'den Nannar / Sin'e geçer. Marduk , Babil imparatorluğunu ilan eder.
MÖ. 3100 : 350 yıllık kaosun ardından Mısır'da firavunluk kurulur ve ilk firavun Memfis'te tahta oturur.
MÖ. 2900 : Sümer Krallığı Erech'e göçer ; İnanna Üçüncü Bölgenin özgürlüğünü verir ; burası Hindistan'daki İndüs Vadisi uygarlığıdır.
MÖ. 2650 : Sümerler de büyük karışıklıklar. Enlil, isyanlar karşısında sabrını yitirir.
MÖ. 2371 : İnanna , Sharru-Kin'e ( Sargon ) aşık olur. Sharru-Kin yeni bir baş kent kurar ; Agede'de Akadlar , bir imparatorluk başlatırlar.
MÖ. 2316 : Dört bölgeye hükmetmeyi amaçlayan Sargon , Babil İmparatorluğundan kutsal toprak getirir. Marduk İnanna çatışması tekrar alevlenir. Çatışma , Marduk'un kardeşi Nergal'in Marduk'u Mezopotamya'yı terketmeye ikna etmesiyle sona erer.
MÖ. 2291 : İnanna'nın emriyle Narram-Sin , Sina Yarımadası'na giderek Mısır'a saldırır.
MÖ. 2255 : İnanna Mezopotamya'ya el koyar.Naram Sin-Nippur'a meydan okur. Büyük Anunnaki Agade'yi yok eder. İnanna kaçar. Akad ve Sümer ülkeleri , Enlil ve Ninurta'ya sadık yabancı askerler tarafından işgal edilir.
MÖ. 2220 : Sümer uygarlığı , Lagash'da yükselir. Thoth , Ninurta adına bir zigurat tapınak inşa edilmesi için Kral Gudea'ya yardım eder.
MÖ. 2193 : Bir papaz ve bir kraldan gelen aileden Peygamber İbrahim'in babası Terah , Nippur'da doğar.
MÖ. 2180 : Mısır bölünür. Ra / Marduk yandaşları güneyi ele geçirirler. Firavunlar , Aşağı Mısır'da kalarak Ra / Marduk'a karşı çıkar.
MÖ. 2130 : Enli ve Ninurta yandaşlarının sayısı artınca Mezopotamya'daki merkezi otorite bozulur. İnanna'nın krallığı tekrar ele geçirme çabaları başarısızlıkla son bulur.
KAÇINILMAZ YÜZYIL :
MÖ. 2123 : Peygamber İbrahim Nippur'da doğar.
MÖ. 2113 : Ur , yeni imparatorluğunun başkenti ilan edilir. Ur-Nammu kral ve Nippur'un vekili olur. İbrahim'in babası Nippur'lu papaz Terrah sarayda görev almak için Ur'a gelir.
MÖ. 2096 : Ur-Nammu savaşta ölür. Halk , onun zamansız ölümünü , Anu ile Enlil'nin ihaneti olarak düşünür. Terah , Harran'a gtmek için ailesiyle yola çıkar.
MÖ. 2095 : Shulgi , Ur'da krallığını ilan eder ama İnanna'nın çekiciliğine kapılarak onun aşığı olur. Larsa'yı Elaniteler'e verir.
MÖ. 2080 : Ra / Marduk'a sadık Theban prensleri kuzeyi yani Aşağı Mısır'ı sıkıştırırlar.
MÖ. 2055 : Nannar'ın emriyle Shulgi , Elamite alayını Canaanite kentlerindeki karkaşayı bastırmak için gönderir. Elamiteler , Sina Yarımadasına ve buradaki roket alanına açılan geçite ulaşır.
MÖ. 2048 : Shulgi ölür. Marduk Hititler ülkesine girer. İbrahim seçkin süvarilerinin başında Güney Canaan'ı emir altına alır.
MÖ. 2047 : Amar-Sin ( Kutsal Kitaba ait Amraphel ) Ur'un kralı olur. İbrahim Mısır'a döner. Yedi yıl kalır ve daha çok askerle geri döner.
MÖ. 2041 : İnanna'nın rehberliğiyle Amar-Sin , Doğu Krallığı koalisyonunu oluşturur ve ardından Sina ve Canaan'a askeri sefer başlatır. İbrahim , roket alanına giden geçitteki ilerlemeyi keser.
MÖ. 2024 : Marduk yandaşlarını toplayarak Sümerliler'in üzerine yürür ve Babil'de tahta çıkar ve sonra savaşarak Mezopotamya'ya yayılır. Nippur'un tapınağını yıkar ve Enlil'in cezalandırılmasını ister. Enki karşı çıkar fakat oğlu Nergal , Enlil'i desteklemektedir. Nabu , roket alanını kuşatınca , Büyük Anunnaki nükleer silahların kullanılmasını onaylar. Nergelve Ninurta , roket alanını ve asi Canaanite kentlerini nükleer güçle yok ederler.
MÖ. 2023 : Rüzgarlar , radyoaktif bulutları Sümerlerin üzerlerine taşır , İnsanlar ve hayvanlar korkunç ölümlerle ölürler. Sular zehirlenir ve toprak verimsiz hale gelir ve Büyük Sümer Uygarlığı sona erer.
Alıntıdır
-
Söylediklerim aslında çok basit şeyler, sadece perspektif genişletmek gerek ve farklı açılardan bakmak tartmak gerek.
Demek istediğimi bir de şöyle söyleyeyim.
Örneğin gnostik hristiyanlıkta ya da neoplatonizmde gerçek üstü zannedebileceğiniz şeylerin aslında gerçekle olan bağlantılarını kurmanız yardımcı olacak birçok şey vardır.
Fakat bazı insanlar ruhsal gelişimi amaçlayan kelimelerin gerçek, yan ve mecaz anlamlarını birbirine binlerce yıl boyunca karıştırmışlardır ve bu yüzden mezhepler ortaya çıkmıştır.
Gerçekler aslında benim yazdığım şeyler kadar basittir. Gerçekleri komplike yapan sizin bakış açınızı günlük hayatınızda bulandıran binlerce çeşit manipülasyondur. Lütfen yanlış anlama eleştirmeye çalışmıyorum, severek bişey katmaktan başka bi amacım yok. :)
Bu dünyada nüfusun büyük çoğunluğu zamanının çoğunu TV izleyip bilgisayarda sorunlardan uzaklaştıran, hissizleştiren, döngülere sokan oyunlar oynayıp geçirirler. Döngülerden çıkamayan insanlar döngülerin içinde kalmaya mahkumdurlar bu da onları köle yapar. Fakat odasına posterler koyup belli doktrinleri benimseyen insanlar da vardır. Bunlar da riyakarlık konusunda kendilerini geliştirir ve uzmanlaşırlar.
Ama kimse gerçekleri aramaya cesaret edemez, yasaklanmıştır, dışlanmıştır ve tavsiye edilmez. Gerçekler sadece yüzüklerin efendisi gibi fantastik filmlerde çocuk filmi gibi verilir ki, gizliden gizliye sadece bunları anlayabilen 1% lik bir kesimden bile daha az insanlar olayı bütünüyle kavrayabilsin ve Tolkien'in yarattığı dünyanın aslında gerçek dünyadan yansıtıldığını bilsin.
Yani söylediğim şey gerçekten basit. Nefilim cennet cehennem ve aklımıza gelebilecek bütün soyut ve somut kavramlar bilinç sahibi bütün canlılar tarafından hissedilebilir şeylerdir. Ama bazı insanlar işlem, hesap yapmanın kendilerini geliştirdiklerini düşünüp gerçeklerden uzaklaşır döngülere mahsur kalırlar. Yani sonuç: Burada bahsedilen şeyler de yüzüklerin efendisi gibi gerçeklerden esinlenen ve yansıtılan gerçeklerden ibarettir ve gerçeğe en uzak olabilecek şeyler de semboldür, yani buna rağmen hala gerçektir.
Mesela nibirudan bahsetmek isterdim ama gitmeliyim :)
-
Hayır eleştiri olarak almadım sn Sahasrara, tabiki karşı fikirlerde olacaktır. Sadece açıklamalar daha net olması açısından yazmıştım ve çok güzel yazmışsınız fikirlerinizi hoşuma gitti. Konuya tabii katkıda bulunacaksınız ki okuyanlarda bir çağrışım olabilsin.
Yorumlarınızı bekliyorum,teşekkürler.
Ayrıca sn Karahan da katkıları için teşekkür ederim.
-
Tekvin'de şöyle devam eder bilmiyorum bu ayrıntı daha önce yazıldımı? yazıldıysa kusuruma bakılmasın. Ama bazıları tekrarlanması açısından daha iyidir diye düşünüyorum bilgiler tazelenmiş olur. Nefilimin adam kızlarını almalarıyla ilgili daha ayrıntılı olarak belirteyim isterseniz..
Tekvin 6: sayfa 9- Bap 6
Tanrı oğulları adam kızlarını aldıktan sonra şöyle demiş:
"Ve RaB dedi: Ruhum adam ile ebediyen çekişmeyecektir, çünkü o da ettir; ( o da ettir diyor) bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır. Allah oğulları insan kızlarına vardıkları, ve kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman yeryüzünde nefilimler vardı."
Ve şöyle devam ediyor:
"Ve RaB gördü ki, yeryüzünde adamın kötülüğü çoktu, ve her gün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. Ve RaB yeryüzünde adamı yaptığına nadim oldu, ve yüreğinde acı duydu. Ve RaB dedi: Yarattığım adamı, ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim;çünkü onları yaptığıma nadim oldum. Fakat Nuh, RABBİN gözünde inayet buldu
Nuhun zürriyetleri bunlardır. Nuh sadık adamdı, ve kendi devirlerinde kamildi; Nuh Allah ile yürüdü. Ve Nuh üç oğul babası oldu: Sam, Ham Yafet ." .......ve böyle devam eder. Eski Ahit'te Nefilim adı bukadar geçer. Ama inanırlara sorulduğunda o kadar çelişkili cevaplar alınır ki alakası olmayan hatta kitab da bile geçmeyen yorumlara vardır der. Var ama nasıl var? Sözde mecazi belirtiler varmış; tabi o mecaziler'e bakacak olursak o bile yok.Olmak şurda dursun benzeri dahi yok. Mesela Adem ve Havva. Hele Havvayı almışlar bir yere şeytan olarak koymuşlar. Şeytanla işbirliği yapmış ve Adem'ide sözde o kandırmış ve bizler onların günahını
miras almışız. Bununla ilgili hele ki Havva ile ilgili böyle bir yorum hiç yok fakat dışarıda Havva ya ver yansın ediliyor. Neyse sıra oralarada gelir ve Dinlerin kadın üzerine uyguladıkları baskının asıl sebebine de geçebilir yorumların için de. Bana göre Asıl Bilgiler okadar dağıtılmış ve o kadar karıştırılmış ki! insanlar netliğe ulaşamasın diye...
Neyse konuyu dağıtmayayım.
devamı var
-
Eski Ahit'in aralarına sıkışan kısacık Nefilim ırkı , hep merak etmiş olduklarımın içindedir. Kitabın inanırları bu konuda ne kadar konuşmaktan kaçınsalarda kadim bilgilerde sıkca karşımıza çıkıyor. Uzun bir keçmişle sıralanan bu destansı isim, Ahit'in tekvin bölümünde çok kısa da olsa görmek mümkündür. Mukaddes Kitab'ın tetkikçiliğini yaparken gözlemlediğim bazi çelişkiler, araştırdıkça inanılmaz gelen bazi bilgilerin çelişki gibi görünen yerlere daha bir oturur gibiydi ve bu beni açıkca önceleri şaşkına çevirmişti. Peki! İnsan'ın tarihi bu kadar değiştirilebilirmi? Böyle bir İnsanlık suçunun
vebali kimlere aittir? Neyse...Sümer metinlerinin bu konuda aşağıda söylediklerine bir bakalım:
Mukaddes kitap ve tetkikçilik..Şimdi diğer dinlerde kendi kitabına mukaddes kitap diyorlar. Ve tetkik yapılan bir inanç aklıma geliyor ? Siz hangi inançla hangi mukaddes kitabı tetkik ediyorken bazı çelişkiler gözlemlediniz ?
Gözcü kulesinden sevgilerle.
-
Tetkik edilen inanç değil kitab. İnanç ise farklıdır ve her inanca saygıyla bakılmalıdır. Farklı kaynaklarda yazılan farklı açıklamalar getirildi,bunları karşılaştırabilirsiniz. Bunların çelişkili olup olmadığı kişisel karardır.
Mukaddes kitab'ın yenisi çıkmış yani yeni açıklamaları;hangi Mukaddes kitab dan bahsettiğimi anladınız.
Gözcü kulesine benden de sevgiler sn Bulgarıa.
-
Tetkik edilen inanç değil kitab. İnanç ise farklıdır ve her inanca saygıyla bakılmalıdır. Farklı kaynaklarda yazılan farklı açıklamalar getirildi,bunları karşılaştırabilirsiniz. Bunların çelişkili olup olmadığı kişisel karardır.
Mukaddes kitab'ın yenisi çıkmış yani yeni açıklamaları;hangi Mukaddes kitab dan bahsettiğimi anladınız.
Gözcü kulesine benden de sevgiler sn Bulgarıa.
Doğru tahmin..İnancını kitaba göre yönlendirirsin değil mi ? Okuyarak anlayarak tetkik ederek..E dolayısıyla okuduğun inancın değilmidir ? Tetkik ettiğin kitap inancını sana veren kitaptır zaten..
Sevgilerle.
-
Önce doğduğumda önüme konulan inancım olur, bakın bana öğretilenden söz ediyorum bunun ayrımını iyi yapmalı. Aslında o bile inanç olmaz sadece toplumun dayattığı olur. Sorgulamaya başladığımızda o inançtan çıkar özü bulmaya yöneliş olur. Ben öz'e inanırım kendi özüme, çünkü o yalan söylemez.
Yanlış tahmin,.. çünkü kitaplar bana inancımı belirtemez sonuç da beşer yazısı. Doğru pusula kendimizdir. Tabi iç odalarımızı gezinirsek, dışa olan dikkatimizi biraz olsun tarafsızca içimize yöneltirsek...
Ha şu da var!..Tüm kitabları okumayı ve araştırmayı severim ve başkalarının yöneldiği inançlarıda araştırırım.
Benim için önemli olan tek yaratıcı yani sonsuz zeka olan Evrenin yaratıcısıdır ve biz de onun bütününün bir parçalarıyız. Yoksa onun, şunun taktığı, herkesin bir taraflara koyduğu bir tanrıyı ben tanımıyorum. Mesele, tanımadıkları ve beşeri yazılarla yaratılan bir tanrı objesi....Ama kim kendini neyle mutlu hissediyorsa onunla kalmasına diyecek bir şey yoktur.
-
...Kutsal kitaplardan ve Sümer yazılarındaki bilgilerin birbirleriyle karşılaştırmalarına devam edelim. Ne demeştik! Tanrı insanı yarattığına nadim olmuş ve onların kötülüğüne kızmış ve yeryüzünden onları silmeye karar vermiş yani tufanla, ama Nuh ve ailesini koruma altına almak için onlara bir gemi yapmasını söylemiş. Bu yukarıda belirttiğim Tekvin 6 da daha ayrıntılı okuyabilirsiniz.
Şimdi gelelim Sümer yazılarındaki bu olayın karşılığına.
........................
-" Enik'in sadık hizmetkarına yani Nuh'a öğüdü suda yüzecek bir gemi inşa etmesiydi ama beriki şöyle dedi: "Ben hiç gemi yapmadım...yere bir plan çizde anlayabileyim. "Enki ona gemiyle ilgili kesin talimatı , ölçülerini ve nasıl yapılacağını anlatır. İncil hikayeleri ile bilgilendiğimizden, bu "gemi"yi güverteleri ve alt yapısı olan çok büyük bir gemi olarak hayal ediyoruz. Ama İncil'deki teba 'teba' terimi "batık" kökünden çıkmıştır ve Enki'nin Nuh'a su altına girebilen bir gemi, bir denizaltı inşa etmesi talimatını verdiği sonucuna varılmalıdır.
Akkadca metin, gemiyi anlatırken Enki'den alıntılar yapar; "üstü ve altı kapalı", "sert katran" ile su geçirmeyecek biçimde mühürlenmiş. Güverte olmayacktı, açıklık olmayacaktı ki "güneş onun içini görmessin" Bu, "bir Apsu gemisi gibi" olacaktı, yani bir 'sulili'; bu günlerde İbranicede bir denizaltıyı anlatmak için kullanılan 'soleleth' ile aynı terim.
Felakete sadece yedi gün uzakta olmasına karşın insanların onun yaklaştığının farkında olmadığını vurgular. Atra-Hasis, Enki'nin mekanına gidebilmek ve böylece Enlil'in gazabından kurtulabilmek için "Apsu gemisi"ni yaptığı bahanesi kullandı. Bu hemen kabul edildi zira işler gerçekten kötüydü. İnsanların sorunu kuraklıktı;yağmurun yokluğu, suyun azlığı. Aklı başında hangi insan bir su çığı altında yok olmak üzere olduklarını düşünebilirdi?
Ancak insanlar işaretleri okuyamasalar bile, Nefilimler okuyabiliyordu. Onlar için Tufan ani bir olay değildi; kaçınılmaz olsa bile, gelişini saptamışlardı. İnsanoğlunu ortadan kaldırma planları, tanrılar tarafından oynanan aktif değil pasif bir role dayanmaktaydı. Tufana sebeb olmamışlardı; sadece tufanın gelişini Dünyalılardan saklama yoluna gitmişlerdi.
Yaklaşmakta olan felaketin ve onun küresel etkisinin farkın da olan Nefilmler, kendilerini kurtarmak için önlemler almıştı. Dünya suyla kaplanırken, korunmak için tek bir yöne gidebilirlerdi: göğe doğru. Tufanın öncesindeki fırtına esmeye başladığında, Nefilimler mekik araçlarına bindiler ve sular çekilene kadar Dünya yörüngesinde kaldılar.
Tufan günü, tanrıların Dünya'dan kaçtığı gündü.."
devam edicek.
-
Kadim metinler durumun böyle olduğunu gösteriyorlar.
Bunların en dikkate değer olanlarından biri, üç santim bile küçük olan bir kil tabletin her iki yanında minyatür bir çivi yazısı ile yazılmış otuz satır içeren bir metindir.
Aşur'da bulunmuştur ama Akkadca metindeki Sümerce sözlüklerin bolluğu, bunun Sümer kökeni hakkında kuşkuya yer bırakmaz. Dr Erich Ebeling, bunun Ölüler Evi'nde söylenen bir ilahi olduğuna karar verdi ve dolayısıyla metni, kadim Mezopotamya'da 'Tod und leben'e' (Ölüm ve Hyat) dahil etti.
Ancak yakından incelediğimizde, bu kompozisyonun Göksel Efendinin, On İkinci Gezegenin "adlarını çağırdığını" gördük. Metin, çeşitli sıfatların anlamını gezegenin Tiamat'la yaptığı savaşın alanından geç,ş,yle ilişkilendirilir; yani Tufana sebeb olan geçiş!
Metin, tüm kudretine ve boyutuna rağmen, gezegenin ("kahraman") yine de Güneş'in etrafında yörünge izlediğini bildirerek başlar. Tufan, bu gezegenin "silahı" dır.
Silahı, Tufandır;
Silahı, kötülere ölüm getiren Tanrı.
Üstün, üstün, Mesh edilmiş...
Güneş gibi diyarları geçen;
Güneşten, tanrısından korkar.
Metin, gezegenin "ilk adını" çağırarak (ne yazık ki, okunamamaktadır) Tiamat'la yapılan savaşın olduğu yere doğru Jüpiter'in yanından geçişini tarif eder:
İlk Adı: ... .
Dairesel kuşağı biraraya getirip döven;
İşgalcinin ikiye bölüp, içini dışarı döktüğü.
Akiti zamanında olan Efendi,
Tiamat'ın savaş alanı içinde dinlenir...
Tohumları Babil'in oğulları olan;
Jüpiter gezegeni yanında şaşırtılamayan;
Parlaklığıyla yaratacak olan.
Yaklaşan On İkinci Gezegen ŞİLİG.LUDİK ("neşeli gezegenlerin güçlü önderi") diye adlandırılır. Artık Mars'a en yakın durumundadır: "Tanrı(gezegen) Anu'nun parlaklığıyla, tanrı (gezegen) Lahmu(Mars) giyinir." Derken Tufanı Dünya üstüne bırakıverir:
Efendinin adı budur.
İkinciaydan Addar ayına kadar
Sular ileriatılır.
Bu bilgi, ikinci ayın on yedinci gününde "büyük enginin kaynaklarının açıldığını" bildiren İncil'deki anlatımla mükemmel bir uyum içindedir. Gemi yedinci ayda Ağrı Dağı'na oturmuştu;diğer kuru topraklar onuncu ayda görünür olmuşlardı ve Tufan on ikinci ayda sonra ermişti: zira Nuh geminin kapağını açtığında, diğer yılın "ilk ayının ilk günü" idi.
Kahraman,Gözlemci Efendi,
Suları bir araya toplayan,
Fışkıran sularla
Dürüst ve kötü olanları temizleyen;
İkiz zirveli dağda
Tutan...
...balıklar, nehir, nehir; seller durdu
Dağlık yerde, bir ağaca, bir kuş kondu.
...denen günde.
Tahrip olmuş bazı satırların okunulamayışına karşın, İncil Mezopotamya Tufan hikayeleri arasındaki pralellik açıktır: Seller durmuştu, gemi ikiz zirveli dağda "tutulmuştu": Nehirler dağlardan aşağı yeniden akmaya başlamıştı ve suları okyanuslara geri taşıyorlardı; balıklar görülüyordu, gemiden bir kuş salındı. Çile dolmuştu.
On İkinci Gezegen "geçiş"inden geçmişti. Dünya'ya yakınlaşmış ve uydularının eşliğinde uzaklaşmaya başlamıştı:
Alimler "sel baskını!" diye bağırdığında
Bu, tanrı Nibiru dur ("Geçiş Gezegeni");
Kahramandır, dört başlı gezegen.
Silahı Tufan Fırtınası olan tanrı geri dönecek;
Dinlenme yerine kendisini alçaltacak.
(Uzaklaşmakta olan gezegen, metnin iddiasına göre, daha sonra Ululu ayında, yani yılın altıncı ayında, Satürn!ün yörüngesinden tekrar geçti.)
Eski Ahit sık sık, Rab'bin, enginin sularıyla Dünya'nın örtülmesine sebeb olduğu zamanlardan söz eder. Yirmi dokuzuncu Mezmur Rab'bin "engin suları" "çağırmasını" ve suların "dönüşünü" tarif eder:
Ey tanrı oğulları, Rab'be verin,
Rab'be izzet ve kudret verin...,
Rab'bin sesi sular üstündedir;
İzzet yanrısı gürlüyor,
Rab çok sular üstündedir...
Rab'bin sesi kuvvetlidir,
Rab'bin sesi haşmetlidir;
Rab'bin sesi sedir ağaçlarını kırar...
Lübnan (Dağını) ve Sirion (Dağını)
yaban sığını yavrusu gibi sıçratır.
Rab'bin sesi ateş alevleri çıkarır,
Rab'bin sesi çölü sarsar...
Rab, Tufana (dedi): "Dön!"
Ve Rab kral olarak ebediyen oturur.
Muteşem yetmiş yedinci Mazmurda ("sesim, Tanrıyadır"), mezmuru yazan, Rab'bin daha eski zamanlarda ortaya çıkışını ve gözden kayboluşunu anar:
Eski günleri,
Olamı n yıllarını düşündüm...
Rab'bin işlerini anıyorum;
çünkü eski vakitten olan harikalarını anarım...
Ey Rab, senin yolun belirlenmiştir,
Rab gibi büyük ilah kimdir?...
Sular seni gördü, Ey Rab ve titredi;
Ok gibi kıvılcımların uçuştu.
Gürleyişinin sesi kasırga idi;
şimşekler Dünya'yı aydınlattı,
Yer titredi ve sarsıldı.
(Sonra)senin yolun denizde,
ve yolların büyük sularda idi;
ve izlerin gitti, bilinmez.
Göksel Rab'bin işlerini yücelten yüzdördüncü Mezmur, okyanusların kıtaları örttüğü örttüğü ve geri döndükleri zamanı anar:
Yeri temelleri üzerine kurdu,
Ebediyen sarsılmayacaktır.
Elbise gibi ona engini giydirdin,
Sular dağların üzerinde durdu.
Senin azarlamandan sular kaçtılar;
Gürlemenin sesinden, onlar için kurduğun yere kaçtılar.
Dağlar yükseldiler, vadiler indiler.
Onlar geçmesinler diye sen onlara sınır koydun,
Yari kaplamak için geri gelmezler.
Amos peygamberin sözleri ise pek açıklayıcıdır:
Rab'bin Gününü isteyenlerin vay başına!
Rab'bin Gününü niçin istiyorsunuz?
O ışık değil, karanlıktır...
öğleyin güneşi batıracağım,
ve güpegündüz diyarı karartacağım.
denizin sularını çağıran,
ve onları yer yüzüne döken odur.
Demek ki bunlar, "eski günlerde" meydana gelen olaylardı. "Rab'bin Günü", Tufan günüydü.
--------------------------
Çok uzun oldu belki okuyanların başı ağırmış olabilir ama niyetim sadece insanoğlunun nelere inanç beslediğini dünden bu güne hala neleri nasıl gördüğümüz ve nasıl gösterildiğine deyinmekti..
Zaten bir gönderim sonra konuyu bitiriyorum.
-
Dünya'ya i ilk ayak basan Nefilimlerin, ilk şehirlerdeki ilk hükümdarlıkları zodyak çağları ile ilişkilendirdiklerini daha önce göstermiştik; yani zodyaktaki burçlara çeşitli tanrıların sıfatlarını vermekteydiler. Ebeling tarafından bulunan metnin de sadece insanlar için değil Nefilimler için de takvimsel bilgiler sağladığını görmekteyiz. Tufan, diye bildiriyorlar bize, "Aslan takımyıldızı çağında" meydana gelmişti:
Üstün, Üstün, Mesh edilmiş;
parlayan tacı, dehşetle yüklü efendi.
Üstün gezegen: bir taht kurdu
kırmızı gezegenin (Mars) yörüngesine bakan.
Her gün, Aslan içinde alevler içindedir;
Işığı, diyarlar üstünde parlak krallıkları ilan eder.
Artık, Yeni Yıl törenlerindeki "Aslan takımyıldızı derin sularını ölçtü" diyen muammalı dizeyi de anlayabiliriz. Bu cümleler Tufanın zamanını tam bir çerçeveye oturdur; bu günlerde gökbilimciler Sümerlilerin bir zodyak evinin başlangıcını nerede nerede saptadıkları konusunda tam olarak kesin olmasalar da,çağlar için verilen aşağıdaki zaman tablosunun doğru olduğu düşünülmektedir.
M.Ö 60'tan M.Ö. 2.100 e Balık Çağı
M.ö. 2.220'den M.Ö. 60'a Koç Çağı
M.Ö. 4.380'den M.Ö. 2.220'e Boğa Çağı
M.Ö 6.540'tan M.Ö 4.380'e İkizler Çağı
MÖ. 8.700'ten MÖ. 6.540'a Yengeç Çağı
M.Ö 10.860'dan M.Ö 8.700'e Aslan Çağı
Eğer Tufan Aslan Çağında ya da M.Ö 10.860 ile M.Ö. 8700 arasında meydana geldiise, Tufanın tarihi zaman tablomuza uyuyor demektir: Modern bilime göre, son buzul çağı güney yarıkürede on iki ila on üç bir yıl kadar önce ve kuzey yarıkürede ise bundan bir veya iki bin yıl sonra aniden kesilmişti.
Zodyaktaki presesyon (gerileme) fenomeni, vardığımız sonuçları çok daha kapsamlı biçimde desteklemektedir. Daha önce, Nefilimlerin Dünya'ya, Tıfandan 432.000 (12 şar) yıl önce, Balık Çağında indikleri sonucuna varmıştık. Presesyon devri açısından, 432.000 yıl on altı tam devir veya Büyük Yılın yarısını oluşturmktadır.
Artık bulgularımızı kapsayan tam bir zaman tablosunu oluşturabiliriz.
OLAY
Yıl Önce
445.000 Enki önderliğindeki Nefilimler, on İkinci Gezegenden Dünya'ya geldiler. Güney Mezopotamya'da Eridu, yani Dünya İstasyonu I kuruldu.
430.000 Büyük buz tabakaları çekilmeye başladı. Yakın Doğu'da yaşanabilir iklim.
415.000 Enki karanın iç kısımlarına hareket eder, Larsa'yı kurar.
400.000 Buzul çağları arasında görülen dönem tüm küreye yayılır. Enlil Dünya'ya ayak basar, Uçuş Kontrol merkezi olarak Nippur'u kurar.
Enki güney Afrik'ya giden deniz rotalarını saptar, altın madenciliği operasyonlarını örgütler.
360.000 Nefilimler, eritme ve arıtma için metalürji merkezleri olarak Bad-Tibira'yı kurarlar. Uzay limanı Sippar ve Tanrıların diğer şehirleri de kurulur.
300.000 Anunnaki İsyanı. İnsan, yani "İlkel İşçi" Enki ve Ninhursag tarafından yaratılır.
250.000 "İlk Homo saoıens" ler çoğalır ve kıtalara yayılırlar.
200.000 Dünya üstündeki yaşam yeni buzul çağı yüzünden geriler.
100.000 İklim yine ılımandır.
Tanrı oğulları, insan kızlarını eş diye alırlar.
77.000 İlahi ebeveyn sahibi bir insan olan Ubartulu/Lamek, Ninhursag'ın koruması altında Şuruppak'ta hüküm sürmeye başlar.
75.000 "Dünyanın lanetlenmiş", yani yeni buzul çağı başlar. Bozunmuş insan tipleri yeryüzünde gezinmektedir.
49.000 Enki'nin "sadık hizmetkarı" olan Ziusudra'nın ("Nuh") hükümarlığı başlar.
38.000 "Yedi geçişin" sert iklimsel dönemi, insanoğlunu kırmaya başlar. Avrupa'nın Neanderthal Adamı ortadan kaybolur, sadece (Yakın Doğu'da bulunan) Cro-Magnon adamı kayatta kalır.
İnsanlıktan hhoşnut olmayan Enlil onu ortadan kaldırmayı hedefler.
13.000 Yaklaşmakta olan On İkinci Gezegenin başlatacağı muazzam gelgit dalgasının farkında olan Nefilimler, insanlığın yok olması için and içerler.
Tufan, Dünya'nın üstünden silip süpürerek geçer; buzul çağını aniden sona erdirir."
Kitabın sonunda ise Nefilimlerin Tufandan sonra suların çekilmesiyle tekrar toprak üzerine inerler. Tufandan sonra alçak düzlükler hemen kurumamıştı;insanların yüksek vadilerden aşağı yerleşecekleri zaman bin yılı almıştı. Tekvin Kitabı'nın söylediği şeydir: Tufandan bir kaç nesil sonra,"Doğu'dan" yani Mezopotamya'nın doğusundaki dağlık bölgelerden gelen insanlar "Şinar (Sümer) diyarında bir ova buldular ve oraya yerleştiler".
Bundan sonrada İnsanlar ve Nefilimler hakkın da bilgiler gelir.
Son.
-
Tanrıların yada Tanrının insan oğluna kızmalarının aslen sebebi ve Kutsal kitablara geçen Havva ya olan düşmanlığın asıl ardındaki sebeb nedir? Kadim bilgiler bunada ayrıntıyla devam eder fakat sadece birzamanlar göz gezdirdiğim bu bilgelere ulaşabilmem için aradığım kitab ı izmirde bulamamıştım istanbul dan getirtmeye çalışıcam.
Ayrıca şunu ilave etmek istiyorum maksadım insanların ve yaradılış tarihini acizane fikrimle araştırmak. Buna dini görüş olarak bakılmasın,sadece Yeni ve Eski Ahit'in içindeki bazi yazılar, önemli bir tarihin izlerine götürdüğü açıktır.