Masonlar.org - Harici Forumu
Inanc => 3 Buyuk Din => Islam => Konuyu başlatan: honeste_vivere - Temmuz 31, 2012, 06:19:04 ös
-
Erkeklerin "sünnet olması" neden İslam dininde sünnettir ve fıtrata aykırı sayılmaz?. Yaratıcı insanı yaratırken zararlı veya gereksiz bir fazlalıkla mı yaratmıştır? Sünnet olmak her erkek için faydalı mıdır? Yoksa irade beyan edecek yaşta olmayanların ileride din seçme özgürlüğü, vücut bütünlüğü gibi haklarına saldırı sayılabilir mi? Sünnet yapılmadan önce uzman doktordan bu cerrahi operasyon sağlık için gereklidir, yada psikolojik ve fizyolojik olarak zararı yoktur raporu alınması daha iyi olmaz mı? Acaba sünnet sıcak iklimde ve o zamanın şartlarında sağlık açısından faydalı olan ve fakat evrensel ve her zaman için geçerli olmayan bir uygulama mı olmalıdır?
-
sayın honeste_vivere, sizin bir öneriniz var mı?
-
Bütün bunlardan önce sorulması gereken, gerçekten sünnetin sağlığa faydalı olup/olmadığıdır. Sanılanın aksine sünnet sağlığa zararlıdır. Lakin böylesi tıbbi bir konuyu burada tartışmak, olur mu? Olmaz gibi. Ama neden hep sünnetin sağlıklı olduğu masalı anlatılır? Üstelik sünnet kusursuz yaratılış kuramına da biraz ters düşmüyor mu?
Konuyla ilgili araştırmalarda karşınıza çıkacak ilginç bir resim vardır. Sünnet olan Eski Mısırlılar. Sünnet, İslamla beraber gelmedi. Ama İslamla beraber yaygınlaştı. Kökeninin bir putperest inancı olduğunu iddia edebiliriz.
Sayın honeste_vivere sünnetin sağlıklı olduğunu iddia etmiş. Ben kendisine bir özel mesaj göndereceğim. Belki fikirlerini değiştirir ve sünnetin zararlı olduğu konusunda bana katıldığını burada açıklar.
Saygılarımla.
-
Resulullah buyurmuştur ki; "Beş şey fıtrattandır; ("Bütün peygamberlerin şerîatlerinde yer alan ve uygulanan işlerdendir.")
Bunlar; sünnet olmak, kasıkları traş etmek, bıyıkları kısaltmak, tırnak kesmek ve koltuk altı kıllarını yolmaktır."
("Müslim, Taharet, Hn:49. İbni Mace, Hn: 292")
Gerçek şu ki O (Hz. Muhammed "S.A.V") ne söylemişse doğru ve sağlıklı olanı söylemiştir.
O Allah'ın takdiri ile istisnasız her zaman hep doğruları konuşmuş, hayatının her anında mutlak doğru bir önder olmaya çalışmıştır.
Bu Mutlak Gerçek'tir, kabul etmemek yada beğenmemek benzeri durumlar içine girmek, mutlak gerçek'te herhangi bir değişikliğe sebep olmaz.
Şu da var ki; dileyen kendisine dilediği dini, düşünceyi, yaşam şeklini ve dilediği kişiyi önder alıp, takip edip yaşamakta serbesttir.
Herkesin doğrusu kendinedir.
Kimsenin kimseye birşeyleri diretmesine gerek yoktur.
Saygılarımla...
-
Sayın Yiğit CAN, istediğine inanmaya devam edebilir. Umarım ki kendileri yollarda siyah köpekleri de şeytan diye taşlamıyordur. Malum pek güzel hadislerimiz vardır.
Sayın honeste_vivere, gönderdiğim link ile ilgili görüşlerinizi bekleyeceğim.
Saygılarımla.
-
Sünnet'in yararı var mıdır bilmiyorum ama zararları var.
1) sünnet olan kişi olmayan kişiye oranla %60 his kaybı yaşıyor
2) cinsel organın fiziksel korunumunu zayıflatıyor.
Sünnet Sn.peacewings'in de söylediği gibi İslama sonradan geçiş yapmıştır.
Kaldıki vücuda acı vermenin yasak olduğu bir dinde nasıl olurda eski tarihlerde bu acılı işlem gerçekleştirilmiştir ki?
-
Sayın peacewings İleti için teşekkürler, mutlaka okuyacağım.
Sünnetin sağlığa faydalı veya zararlı olduğu konusunda itiraf etmem gerekir ki bir iddiam yok. Zira bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.Yanlış ifade etmiş olabilirim.
Sayın hacamat önerim olup olmadığını sormuş. Önerim bir kişinin velayet hakkı kapsamında çocuğunu sünnet ettirmesi için uzmanından yapılacak tıbbi müdahalenin çocuğun sağlığı için faydalı olduğu yönünde (zararlı olmadığı değil) rapor alınmasının yasal şart haline getirilmesi, bu rapor olmadan yapılan yaptırılan cerrahi müdahaleler için cezai yaptırımlar uygulanmasıdır.
Körü körüne inanmanın doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.
Saygılar.
-
Sayın, peacewings;
Sanırım dediklerimi yanlış anladınız.
Kişisel zevk, nefis ve dünyevi olayları bu kadar önemsemek; mevcut yaşam zamanımızı çalmaktadır. Ne zaman öleceğimiz konusunda bilgimiz olmadığınıda göz önünde bulundurursak, bunlar boşa harcanan zamanlardır. Bireylerin kendini geliştirebilmesi ve zamanı iyi değerlendirebilmesi açısından dünyevi olaylardan, kişisel zevk ve egolardan uzak olması gereklidir.
Tekrar yazıyorum;
"Gerçek şu ki O (Hz. Muhammed "S.A.V") ne söylemişse doğru ve sağlıklı olanı söylemiştir.
Şu da var ki; dileyen kendisine dilediği dini, düşünceyi, yaşam şeklini ve dilediği kişiyi önder alıp, takip edip yaşamakta serbesttir.
Herkesin doğrusu kendinedir."
Sünnet işleminde kesilecek et parçasının varlığı, insanın “ahsen-i takvim” denilen güzel yaratılışının bir parçası olduğu gibi, sünnet olmak suretiyle o et parçanın alınması da bu güzelliğin bir parçasıdır. Çünkü, insanın güzelliği sadece biyolojik, fizyolojik boyutuyla sınırlı olmayıp, ruhî, kalbî, nesebî, ahlakî değerler gibi psikolojik, sosyal, manevî boyutları da olan bir güzelliktir.
Bir yandan bedenin canlılık kanununa ayak uydurarak uzanan, diğer taraftan fıtratın bir gereği olarak var olan bu uzantıların kesilmesi, insanın; Allah’ın kendisine bir nimeti ve bir emaneti olan kendi bedenin bakımını üstlenmesi açısından da önem arz etmektedir. Bu sebeple, tırnak, saç, bıyık kesmek, etek, koltuk tıraşı olmak da peygamberlerin bir sünneti olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat, hitan / sünnet olmak, zor bir iş olduğundan, İlahî hikmet tarafından tırnak gibi her zaman uzanmasına izin verilmemiştir.
Ayrıca, manevî bir perspektiften bakarak konuyu şöyle izah etmek de mümkündür;
Allah, kadınlarda bekaret perdesini yaratarak, manen kadınlara gayri meşru bir ilişkinin fıtrata aykırı olduğunu, kaçak yollardan bu perdenin yırtılmasının büyük bir suç olduğunu ders verdiği gibi, erkek için söz konusu olan deri de, gayri meşru yollara baş vurulmaması için bir hatırlatma levhası, ontolojik bir uyarı simgesi olarak düşünülebilir. Gerek kadında gerek erkekte olsun, bu fıtrî perdenin sonradan ortadan kaldırılması, bu manayı unutturmaz, bilakis her zaman hatırlatmak sinyali gibi bir görev de yapabilir...
Birde Sayın,hailstorm'unda dediği gibi;
1) Sünnet olan kişi olmayan kişiye oranla %60 his kaybı yaşıyor
2) Cinsel organın fiziksel korunumunu zayıflatıyor.
Yukarıdaki durumlar da göz önünde bulundurulacak olur ise, nefis denilen kavramdan uzak bir hayat sürebilmek açısından ve kişisel gelişime yön vererek; zevk, müptelalık ve uçkur olgusundan uzak, bir hayatta düşünülebilir.
Saygılarımla...
-
Birde Sayın,hailstorm'unda dediği gibi;
1) Sünnet olan kişi olmayan kişiye oranla %60 his kaybı yaşıyor
2) Cinsel organın fiziksel korunumunu zayıflatıyor.
Yukarıdaki durumlar da göz önünde bulundurulacak olur ise, nefis denilen kavramdan uzak bir hayat sürebilmek açısından ve kişisel gelişime yön vererek; zevk, müptelalık ve uçkur olgusundan uzak, bir hayatta düşünülebilir.
Saygılarımla...
Sayın Yiğit Can, cinsellik utanılması gereken yahut lanetlenmiş/kötü bir şey değildir. Cinsellikten alınacak zevki kendi ellerimizle azaltmamız ve bununla iyi bir şey yaptığımızı sanmamız hiç mantıki değil. Eğer ki zevkten ve seksten uzak durmak isteyen varsa, mümkünse kökünden aldırsın. Ölçü insanların orasında değil, akıllarındadır. Üstelik sünnet, sadece cinsel ilişki esnasındaki zevki azaltır. Haliyle doyumsuzluğa ve ilişkinin sık sık tekrarına sebebiyet verir. Görüldüğü üzere öyle kişisel gelişime katkısı olan bir faaliyette değildir. Dogmalarınızdan sıyrılır ve daha objektif düşünmeye başlarsanız belki bu konudaki fikirlerinizi aydınlığa götürürsünüz.
Saygılarımla.
-
Benim anlamadığım erkeklerin sünnet olması Yahudilerde mecburiyet iken bir Yahudi olan Hz.İsa'nın yarattığı Hristiyanlıkta neden yapılmıyor. Domuz yahudilikte haram iken hristiyanlıkta neden serbest.
Bilimsel açıdan bu konuyu irdeleyenler ciddi bir bilimsel araştırma var mıdır? Yani tırnak gibi fazlalık olduğu altında mikrop barındırdığı için sünnetin cinsel organı mikroplardan koruduğunu iddia edenler de var burda olduğu gibi zevk almayı önlediği iddiaları da var. Sünnet ile kesilen et parçasında klitoris gibi hassaslık var mıdır yoksa bu et parçası tırnak gibi hassas olmayan bir koruyucu mudur bir üroloğa sorulması gereken bir konu gibi duruyor. Yanlış bilmiyorsam sünnet edilen bölgede atılan etin altında kalan nokta klitoris gibi hassaslık taşıdığı için cinsiyet değişimi ameliyatlarında yapay vajinada klitoris niyetine kullanılıyor. Bu et parçasının alınması bence erkekte zevki daha fazla arttıracaktır. Çünkü hassas nokta daha fazla açıkta kalıyor. Eğer mantık kullanırsak bu alınan et parçasında sinirsel hassasiyet olsaydı ağrı kesici kullanılmadan kesilmesi sırasında sünnet olan çocuklar bazı kabilelerde yapılan klitoris sünnetinde olduğu acıdan bayılırlardı hatta ölenler olabilirdi. Bu nedenle sünnetin erkekte zevki azaltacağı tezi bende mantıklı durmadı. Bu et parçası çok hassas bir noktayı örttüğü için belki bebeğin anne karnında olumsuz etkilenmemesi için bir korunak olarak yaratılmış olabilir.
Saygılarımla.
-
Birde Sayın,hailstorm'unda dediği gibi;
1) Sünnet olan kişi olmayan kişiye oranla %60 his kaybı yaşıyor
2) Cinsel organın fiziksel korunumunu zayıflatıyor.
Yukarıdaki durumlar da göz önünde bulundurulacak olur ise, nefis denilen kavramdan uzak bir hayat sürebilmek açısından ve kişisel gelişime yön vererek; zevk, müptelalık ve uçkur olgusundan uzak, bir hayatta düşünülebilir.
Saygılarımla...
Sn.Yiğit CAN, nefis denilen kavrama ister his 1% olsun ister %100 olsun, sahip çıkamıyorsa bir kimse, hiçbir şekilde sahip çıkamayacaktır. Nefis zaten zevk alındığı halde karşı koyabiliyorsan koruyabiliyorsundur kendini..
Benim anlamadığım erkeklerin sünnet olması Yahudilerde mecburiyet iken bir Yahudi olan Hz.İsa'nın yarattığı Hristiyanlıkta neden yapılmıyor. Domuz yahudilikte haram iken hristiyanlıkta neden serbest.
Bilimsel açıdan bu konuyu irdeleyenler ciddi bir bilimsel araştırma var mıdır? Yani tırnak gibi fazlalık olduğu altında mikrop barındırdığı için sünnetin cinsel organı mikroplardan koruduğunu iddia edenler de var burda olduğu gibi zevk almayı önlediği iddiaları da var. Sünnet ile kesilen et parçasında klitoris gibi hassaslık var mıdır yoksa bu et parçası tırnak gibi hassas olmayan bir koruyucu mudur bir üroloğa sorulması gereken bir konu gibi duruyor. Yanlış bilmiyorsam sünnet edilen bölgede atılan etin altında kalan nokta klitoris gibi hassaslık taşıdığı için cinsiyet değişimi ameliyatlarında yapay vajinada klitoris niyetine kullanılıyor. Bu et parçasının alınması bence erkekte zevki daha fazla arttıracaktır. Çünkü hassas nokta daha fazla açıkta kalıyor. Eğer mantık kullanırsak bu alınan et parçasında sinirsel hassasiyet olsaydı ağrı kesici kullanılmadan kesilmesi sırasında sünnet olan çocuklar bazı kabilelerde yapılan klitoris sünnetinde olduğu acıdan bayılırlardı hatta ölenler olabilirdi. Bu nedenle sünnetin erkekte zevki azaltacağı tezi bende mantıklı durmadı. Bu et parçası çok hassas bir noktayı örttüğü için belki bebeğin anne karnında olumsuz etkilenmemesi için bir korunak olarak yaratılmış olabilir.
Saygılarımla.
Sn.Masor1976
Bilimsel açıdan birçok araştırma mevcuttur, eğitimim gereği bunları önceden öğrenmiş bulunmaktayım. Sünnet ile kesilen parça yanılmıyorsam 2005 yada 2006 yılında yapılan araştırmaya göre 60% his kaybı yaşatıyor.
Acı ile zevk fizyolojik açıdan tamamen farklıdır.Yarattığı histen salgılanmasını sağladığı hormonlara kadar..
-
Sayın Yigit CAN ' ın ;
"Gerçek şu ki O (Hz. Muhammed "S.A.V") ne söylemişse doğru ve sağlıklı olanı söylemiştir.
Şu da var ki; dileyen kendisine dilediği dini, düşünceyi, yaşam şeklini ve dilediği kişiyi önder alıp, takip edip yaşamakta serbesttir.
Herkesin doğrusu kendinedir."
Bu sözünün altına imzamı atarım . Saygılar .: :-X
-
Sayın Hailstorm, Bana erkeğin sünnetinin cinsel hazzı azalttığı iddiası fazlasıyla saçma geliyor. Çünkü sünnet uyuşturucu kullanılmadan da yapılabilen bir cerrahi müdahaledir. Yani kesilen kabukta sinirsel alan ve hassasiyet olmuş olsa neticesi çocuğun bayılması ile neticelenir hatta delirme ihtimali olur.
Bunu sonradan islama giren hristiyanlara sormak lazım aslında cinsel yaşamlarında sünnet sonrası bir farklılık oluştu mu diye.
Saygılarımla.
-
Sayın Yigit CAN ' ın ;
Şu da var ki; dileyen kendisine dilediği dini, düşünceyi, yaşam şeklini ve dilediği kişiyi önder alıp, takip edip yaşamakta serbesttir.
Herkesin doğrusu kendinedir."[/color][/size]
Bu sözünün altına imzamı atarım . Saygılar .: :-X
"...dileyen kendisine dilediği dini, düşünceyi, yaşam şeklini ve dilediği kişiyi önder alıp, takip edip yaşamakta serbesttir.
Herkesin doğrusu kendinedir."
Yeter ki başka insanların haklarını çiğnemesin!
Ben de bu cümle eklenince imzamı atarım.
Saygılarımla.
-
Dostlar birazda geminin dümenini , MASON' luk ülküsüne döndersek sizce nasıl olur ? .:
Saygılar
-
Dostlar birazda geminin dümenini , MASON' luk ülküsüne döndersek sizce nasıl olur ? .:
Saygılar
-
Sayın Hailstorm, Bana erkeğin sünnetinin cinsel hazzı azalttığı iddiası fazlasıyla saçma geliyor. Çünkü sünnet uyuşturucu kullanılmadan da yapılabilen bir cerrahi müdahaledir. Yani kesilen kabukta sinirsel alan ve hassasiyet olmuş olsa neticesi çocuğun bayılması ile neticelenir hatta delirme ihtimali olur.
Bunu sonradan islama giren hristiyanlara sormak lazım aslında cinsel yaşamlarında sünnet sonrası bir farklılık oluştu mu diye.
Saygılarımla.
Sn.Masor1976 , size saçma gelebilir fakat bu bilimsel bir konudur. Üst deri normalde vagus sinirlerini korumaktadır. Vagus sinirleri çok hassastır ve penis başında yer alırlar. Üst deri sünnet yolu ile alındıktan sonra, bu vagus sinirleri duyarlılıklarında azalma meydana gelir. Yani kesilen üst deride değil sinirler penis başındadır. Ayrıca cerrahi müdahelelerde uyuşturucu kullanılmaktadır.
Sn.NOSAM33, konu itibari ile bu tür detaylara girilmesi bence gayet doğal ve önemli.
Gelgelelim bu işin islamdan önce var olup olmadığına..Milattan önce yunan mitolojisinde bile geçen bu işlemin aslında ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir.
"Yunan mitolojisinde Attis, Kybele'nin sevgilisidir. Ancak Kybele'ye verdiği sözü unutarak Kral Midas'ın kızıyla evlenir. Düğüne Kybele de davet edilir. Düğün sırasında Kibele ile karşılaşan Attis ne yapacağını bilemez. Kybele'ye karşı duyduğu pişmanlıktan ötürü cinsel organını orada keser ve kanlar içinde kıvranmaya başlar. Sevgilisinin böyle acı içinde kıvranmasına dayanamayan Kybele Attis'i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar.
Pessinus Mabedi'nde Tanrıça Kybele adına her sene düzenlenen şenliklerde tapınakta rahip olmak isteyen erkekler Kibele rahibi olmanın ön şartı olarak hadım edilir ve kesilen cinsel organları bir çam ağacının altına gömülür. Bu inanış daha sonra Sami ırkında (Arap ve Yahudiler) cinsel organı değil ama ucunu (erkeklerde prepusium, kadınlarda klitoris) kesme şeklinde günümüze kadar devam etmiştir"(Alıntıdır)
-
Sayın NOSAM33 ve Sayın hakan_34_06, konunun dümeninin Masonluğa çevrilmesi gerektiğinden bahsetmişler. Altforum: İslam Başlık: Erkeklerin Sünnet Olması. Bunları Masonlukla bağdaştırmamız bir şart mı? Bu forumda sanattan, felsefeye, inançtan, Masonluğa değin pek çok altforum bulunmakta. Her türlü sanatın, felsefenin, şiirin, inancın Masonluğa dayandırılması, ne kadar anlamlı olabilir? İlle de dayandıralım diyorsanız, sünnet olmamış biri Mason olabilirmi diye soralım mı? Gelecek cevap bellidir. Tabiki evet.
Bunun dışında bu başlık altında farklı bir konuyu tartışıyoruz. Sünnetin kusursuz yaratılışa gölge düşürüp düşürmediğini, kökenini, yararlarını yahut zararlarını. Günahtır, yasaktır, ayıptır, aykırıdır diye konuyu yaklaşılacak hatta bu forumun yöneticileri konunun hoş olmadığını söyleyeceklerse üzülürüm. Zira bu forumun yeterince HÜR olduğunu düşünüyorum. Başkalarının HÜR'lüğüne dokunmadıkça.
Saygılarımla.
-
Sayın peacewings;
Benimki bir öneri idi zamanı bol olan tartışabilir . Bizans kliselerinde de Melek'lerin cinsiyeti tartışılıyordu Fiiii
tarihinde , bilmem anlatabildimmi ? .: :-X :-X :-X :-X :-X :-X :-X
Saygılar
-
"Almanya'da, Müslüman bir çocuğu sünnet eden doktoru "yaralama" suçundan cezalandıran eyalet mahkemesi, sünnetin yasa dışı olduğu yönünde karar aldı
Almanya'nın Köln Eyalet Mahkemesi, dini nedenlerden ötürü sünnetin "adam yaralamak" suçunu teşkil ettiğini belirterek, bir çocuğu sünnet eden doktoru mahkûm etti. Mahkeme kararında, "Ne ebeveyn hakkı ne de anayasal güvence altında olan din özgürlüğü, böyle bir ameliyata gerekçe olamaz" dedi. Sünnetin yaralama suçu kapsamına girdiği için yasa dışı olduğuna hükmeden mahkeme, sünnetin ancak tıbbi gereklilik söz konusu olduğunda yapılmasının yasa dışı olmayacağına hükmetti. Karar, Köln'de Müslüman bir doktorun, 4 yaşındaki bir çocuğu sünnet etmesi ve ardından çocuğun iki gün sonra kanama nedeniyle hastaneye kaldırılması üzerine gelişen olayla başladı. Savcının doktor hakkındaki soruşturmasından sonra açılan davada mahkeme doktorun eylemini, "vücutta ağır ve giderilmesi mümkün olmayan bir tahribat" olarak değerlendirdi.
TOP ANAYASA MAHKEMESİ'NDE
Bu karardan sonra Almanya'nın değişik şehirlerinde buna benzer kararlar alınması ve ardından da konunun Anayasa Mahkemesi'ne taşınması bekleniyor. Bu durumda son sözü, Anayasa Mahkemesi söylemiş olacak. Müslüman ve Yahudi kuruluşlar ise sünnetin cezalandırılmasına sert şekilde karşı çıkıyor. Örgütler böyle bir yasağı "din özgürlüğüne müdahale" olarak yorumluyor. İlk davada Köln Sulh Mahkemesi de sünnetin İslamiyet inancında yeri olduğu ve sünneti ailenin rızasıyla yaptığı gerekçesiyle doktoru serbest bırakma kararı almış, dava temyize gitmişti. Almanya'da doktorlar hukuki bir zemin olmaksızın ve tıbbi neden bulunmadan çocukları dini vecibeler gereği sünnet ediyordu. Bir sorun yaşanması halinde ise "Dini bir sünnetin suç olduğundan haberim yoktu" diyerek sorumluluktan kurtuluyordu. Bu karar ile birlikte doktorların bu açıklaması geçerliliğini yitirmiş olacak. (SABAH GAZETESİ 15.07.2012)"
Avusturya'nın en batısında, Almanya sınırında bulunan Vorarlberg eyaletinin valisi, devlet hastanelerinde dini gerekçelerle yapılan sünnetin durdurulmasını istedi.
Vali Markus Wallner, Almanya'da bir bölge mahkemesinin, sünnet i "yaralama suçu" kapsamına alan kararına dayanarak, sünnetin dini gerekçelerle yapılmamasını talep etti.
Wallner, sünnetle ilgili yasal statü netleşinceye kadar, sağlık gerekçeleri dışında sünnetin durdurulmasını istedi.
Valinin kararı devlet hastaneleri dışında yapılan sünneti kapsamıyor. Almanya'da Köln Eyalet Mahkemesi, geçen ay, bir çocuğun sünnet olmasının ardından komplikasyonlar yaşaması sebebiyle dini gerekçelerle yapılan sünneti "yaralama suçu" olarak değerlendirmişti." (SABAH 24.07.2012)
Anlaşılıyor ki konu meleklerin cinsiyeti kadar tarihin derinliklerine gömülmüş değildir.
Aslında bu sitede sadece masonlukla ilgili konular tartışılması bence de mantıklı ama konuyu açan kişi olarak sitede her konuda bir tartışma yapıldığı izlenimi edindim. Bu konu bana üzerinde iki çift laf etmeye değer geldi.
Saygılarımla.
-
Cinsel organda hazzın %60 azalması kötü değil iyi bir şey. Böylece daha geç boşalıyoruz. Erkek pornstarlar genelde sünnetlidir. Yani ha penguenleri düşünmek ha sünnet olmak ikisi de aynı şey.
-
Sayın VforVictory kendince bir iddiada bulunmuş. Asılsız ve yanlış bir iddiada. Kendileri acaba bunu kanıtlayabilirler mi? Sanmam. Hoş, sünnetle ilgili pek çok safsatanın bulunduğu bir ortamda, belki onu bile bulur.
BİR ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI
"İngilizler'in yaptığı araştırmayla Türk erkeklerinin seks süresinin 3 dakika 7 saniye olduğunu öğrenince şok geçirmesek de, sarsıldık ve çözüm bulmak için hemen kolları sıvadık. İşte Türkiye'nin en ünlü uzmanlarından erken boşalma sorununu ortadan kaldıracak tüyolar...
Aslında her şey, Utrecht Üniversitesi'nce yapılan bir araştırmayla ve bu araştırmanın The Independent gibi ciddi bir gazetede yayınlanmasıyla başladı. Araştırma sonuçlarına göre; Türk erkeklerinin sevişme süresi sadece ve sadece 3 dakika 7 saniye idi! İngilizler'in bu araştırmayı tüm dünyaya duyurmak için niye acele ettiklerini de anlamakta gecikmedik. Çünkü İngilizler 7 dakika 36 saniye ile araştırmaya katılan ülkeler arasında başı çekiyorlardı. Araştırmanın diğer sonuçlarına göre, Amerikalı erkekler sevişmeye başladıktan 7 dakika, İspanyollar 5 dakika 8 saniye, Hollandalılar ise 5 dakika sonra boşalıyor! En çarpıcı olan ise gazetenin Türkler'in boşalma süresiyle ilgili yaptığı kıyaslamaydı: "Yumurta haşlamaktan daha kısa bir süre!"
İlk olarak soluğu cinsel meseleler duayeni Doktor Haydar Dümen'in yanında aldık. Haydar Bey yapılan araştırmanın tamamen doğru olduğunu ve Türk erkeklerinin pek çoğunun; hatta yüzde 50'sinin, beklenenden daha erken sürede boşaldığını söyleyince gerçek anlamda hayal kırıklığı yaşadık tabii. Peki niye, neden derken Dümen'den çok çarpıcı bir cevap geldi: "Sünnet!" Meğer, sünnet olan erkeklerde penis açıkta olduğundan soğuk bir odadan sıcak bir odaya girmiş gibi oluyormuş. Bu da fazla uyarılmayı arttıran sebep! Oysa sünnetsiz erkeklerde penisin başı sünnet derisinin içinde olduğu için penisin başı kapalı bir kutuda duruyor gibi oluyormuş. Birleşme olduğunda o kutudan çıkıp başka bir kutuya giriyormuş. Tıpkı bir odadan çıkıp başka bir odaya girmek gibi! Dümen, sünnet konusunun ne kadar önemli olduğunu şu sözleriyle anlatmaya devam ediyor: "Sünnet sırasında penis ucundaki çok ince sinirler de kesiliyor. Kesilen sinir uçlarında nodül oluşabiliyor. Bunlar da duyarlılığı artırıyor. Yani penisin kesilmesi doğru bir hareket değil" diyor. Erkeğin ve kadının fizyolojisinin çok farklı olduğunu belirten Uzman Psikolog Meliha Karayay da, bunu "kadın bir fırın gibidir, yavaş yavaş ısınan ve soğuyan; erkek ise çakmak gibidir; birden alevalan ve birden sönen" benzetmesiyle örnekliyor. Bu örnekten de anladığımız üzere çiftlerin aynı anda senkronize şekilde uyarılması ve aynı anda boşalması mümkün değil gerçek anlamda! Karayay, uyumlu çiftlerin bu zamanlamayı çok iyi ayarladığını söylüyor
Karayay: "Erkeğin ilk sevişmesindeki boşalma süresi daha kısadır; ikincisinde daha geç boşalır. Bu durumda, ön sevişmede zamanı uzun tutup kadının uyarı Imasını sağladığınızda erkek boşalsa bile kadın da zaten belli bir yere kadar gelmiş oluyor. ikincisi de daha uzun olacağı için zaten bir noktaya dek gelmiş olan kadın da daha uzun süre zevk alabiliyor. Yani ilk boşalmada kadın, ikinci boşalmada erkek uyarılırsa daha doğru" diyerek işin sırrını veriyor."
Kaynak: e-kolay
Diğer Kaynak: http://sunnet.wetpaint.com/page/S%C3%BCnnet+Ve+Erken+Bo%C5%9Falma (http://sunnet.wetpaint.com/page/S%C3%BCnnet+Ve+Erken+Bo%C5%9Falma)
Eh, gördünüz mü sayın VforVictory? Demek ki neymiş, uydurmayacakmışız. Hele ki her duyduğumuza inanmayacakmışız. Büyükçe bir iddiada bulunuyorum. Bana sünnetin faydalı olduğuyla gelin, her birini çürütecek onlarca bilimsel makaleyi önünüze atacağım.
ABD'DE SÜNNETİN TARİHÇESİ
Sonra, gelin size ABD'de sünnetin tarihçesinden bahsedeyim. 1860 yılında ABD'de sünnetlilerin nüfusa oranı %0.001. Sonra Amerika kolları sıvıyor. Niye mi? Çünkü mastürbasyonun sağır hatta kör yaptığını sanan bir kaç aptal bilim adamı, sünnet ile mastürbasyonu engellemeye karar veriyorlar.
"Mastürbasyon konusunda yapmamız gereken bence şu : ilgili vücut organlarını öyle bir hale getirmeliyiz ki, alışkanlığa devam etmek ağrı verici olsun, bu durum da vazgeçirici olsun. Bu amaçla, eğer penis üst derisi uzun ise, erkeği bugün için ve belki de gelecek için mahrum bırakacak şekilde sünnet etmeliyiz. Operasyon ayrıca, kloroform altında yapılmamalı, öyle ki hissedilen acı çocuğun zihninde, yok etmeye çalıştığımız alışkanlık ile hatırlansın ."
Athol A. W. Johnson, "Çocuklarda karşılaştığımız hastalıklı bir alışkanlık hakkında", The Lancet, vol. 1 (7 April 1860)
Ya, işte böyle. 1887 yılına gelindiğinde ABD nüfusunun %10'u sünnetli oluyor. Ama zihniyet hala aynı.
"Mastürbasyonun yaralayıcı etkileri hakkında şüphe olamaz, gelişmemiş beyinleri olan çocukların da buna yatkın olduğu konusunda şüphe yoktur. Sünnet her zaman yapılmalıdır. Cinsel organları o kadar yaralamalayız ki, onlara dokunmaktan dolayı acı hissedilsin."
Angel Money, "Çocuklarda Hastalıkların Tedavisi". Philadelphia: P. Blakiston. 1887, p. 421.
Yıl 1971. ABD nüfusunun %90'ı sünnetli. Sonra 1999 yılına gelelim. Ne oluyor, dersiniz?
İki yıllık bir araştırmadan sonra , Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) sünnetin "potensiyel tıbbi faydalarının yeterince açık olmadığına" ve rutin bir operasyon olarak tavsiye edilemeyeceğine karar verdi."
İşte sünnetin ABD'de tarihçesi. Sünnetle ilgili en büyük palavra da sünnetin temizlik açısından kazandırdıklarıdır. Kabuğun soyulup, açıkta kalan yaranın temizlik açısından faydalı olduğunu iddia etmek için, akli uzuvlarını kaybetmek gerekiyor. Ne acı! Cahillik!
-
Cinsellik eğitim gerektiren bir konudur. Pornografi, olması gereken cinsel yaşam standartı değildir. Yani demek istediğim cinsellik penisin vajinaya giriş çıkışının süresiyle ifade edilmemeli. Aslolan kadını mutlu edebilmek için bir kez giriş çıkış yeterlidir, bunun için gereken en önemli unsur aşktır ve sensual enerjinin uyarılmasıdır. O nedenle sünnetli veya sünnetsiz olmanın bir avantajı veya dez avantajı yoktur.
Kadınlarda orgazm olamamak veya cinsellikten gerekli hazzı alamamak gibi sorunlar Türkiye gibi cinselliğe kapalı toplumlarla kıyaslanırsa cinselliğin daha rahat yaşandığı toplumlarla aynıdır. Yani dünyada kadınların geneline yakını taklit yapmak zorunda kalıyorlar.
Burada asıl mesele teknik bilmektir. Eski toplumlarda sadece yeni evli çiftlere başkasına öğretmeyeceğine dair yemin ettirilerek verilen cinsel yaşam eğitimlerinin günümüze kadar gelememesi nedeniyle bu tarz sorunlar yaşanıyor. Günümüzde mesleğimle ilintileyerek ifade etmem gerekirse erotik masaj sensual masaj gibi evli çiftlerin bir birine mutlaka öğrenip uygulaması gereken tekniklerin, onbinlerce sene önce uygulanan vücut tekniklerinin eğitiminin devlet eliyle çiftlere ücretsiz seminerler şeklinde öğretilmesiyle bu gibi konularda ilaçsız ve doktora gerek duyulmadan aile içindeki cinsel sorunlar ve aldatmaların önleneceğine inanıyorum.
Neticeye gelirsek cinsel hayatta sünnetli veya sünnetsiz olmanın ne avantajı ne de dez avantajı vardır. Hatta daha da ileri giderek şunu ifade edebiliriz yeterli bir eğitim sonrasında olağan üstü bir orgazm deneyimi için cinsel organların birleşmesine bile gerek yok diyebiliriz.
Saygılarımla.
-
Sayın Masor1976, olayı kökünden kestirip atmış. Sünnetli-sünnetsiz aman ne fark eder, önemli olan eğitim demiş. Sünnet ede ede soyumuzu yok etmezlerse, belki bir gün o da olur Sayın Masor1976 :)
Bu konudaki yanlışları artık herkesin görmesi gerek. Gelenektir diye yapılan bu yanlışı, bilim engellemelidir. Sünnet ile insanların cinsellik ve dini inanç hakları çiğnenmemelidir. Hele ki birileri çıkıp, "asla" yanlışları doğrudur diye savunmamalıdır. Halkımızı kandıran şarlatanlara, bu konuda tahammül göstermek gerçeğe ve bilime yapacağımız bir ihanet olacaktır. Sünnet kusursuz yaratılışa ters, cinselliğe zararlı ve insan haklarına aykırı. İşte bu da böyle biline! İster Tanrının, ister peygamberin, isterse de hükümetin yahut padişahın emri olsun. Tüm bunlar, gerçeğin çıplaklığını değiştirmiyor.
Saygılarımla
-
Sayın Peacewings size katılıyorum. Eğer sünnet riskli ise yasaklanmalıdır toplumun dini ritüeli olduğu için bu imkansız görünüyor hiç olmaz ise çocuk aklı başında değilken bebekken filan uzman doktorlara yaptırmak lazım.. Aklı başında bir çocuğun cinsel organından parça kesilmesi onda psikolojik sarsıntılar bırakacaktır diye düşünüyorum..
Soyumuzu yok edilmesi gibi paranoyaya girersek gıdalara katılan kimyasal ilaçlarla, aşılarla, vb. filan daha büyük paranoyalar üretebiliriz. Sünnet edilegelen bir toplumuz ve fazlasıyla çoğalıyoruz.
Saygılarımla.
-
Sayın NOSAM33 ve Sayın hakan_34_06, konunun dümeninin Masonluğa çevrilmesi gerektiğinden bahsetmişler. Altforum: İslam Başlık: Erkeklerin Sünnet Olması. Bunları Masonlukla bağdaştırmamız bir şart mı? Bu forumda sanattan, felsefeye, inançtan, Masonluğa değin pek çok altforum bulunmakta. Her türlü sanatın, felsefenin, şiirin, inancın Masonluğa dayandırılması, ne kadar anlamlı olabilir? İlle de dayandıralım diyorsanız, sünnet olmamış biri Mason olabilirmi diye soralım mı? Gelecek cevap bellidir. Tabiki evet.
Bunun dışında bu başlık altında farklı bir konuyu tartışıyoruz. Sünnetin kusursuz yaratılışa gölge düşürüp düşürmediğini, kökenini, yararlarını yahut zararlarını. Günahtır, yasaktır, ayıptır, aykırıdır diye konuyu yaklaşılacak hatta bu forumun yöneticileri konunun hoş olmadığını söyleyeceklerse üzülürüm. Zira bu forumun yeterince HÜR olduğunu düşünüyorum. Başkalarının HÜR'lüğüne dokunmadıkça.
Saygılarımla.
Görüşlerinize saygı duyuyorum. Masonik yorumunu merak ettim sadece.
-
Sünnete karşıyım sonrasında fazla kesilince organ eğilir.
-
2-7 yaş arası değil sünnet yaptırılması, lafının bile edilmesi bir erkeğe yapılabilecek en büyük kötülüktür. Maalesef ki bizim ülkemizde yanlış düşünce sonucu çoğu erkek çocuğu bu yaş aralığında sünnet ettirilir. ( Örneğin, Yahudi çocukları doğar doğmaz sünnet ettirilirken bizde bu yaş ilkokul çağına kadar bile yükselebiliyor hatta maddi imkansızlık sözkonusu ise 13-14 yaşına kadar çıkabiliyor ) Sünnetin din ile veya herhangi bir sebeple hiçbir şekilde uzaktan yakından bağlantısı yoktur, bulunamamıştır da. Hepsi rivayetten öte değildir. Zaten bu bir tabudur ve barbar toplumlarda kabileler arasında görülür. Medeni toplumların sözün dahi telafi etmediği karanlık bir safsatadır. buna çanak tutan zihniyetlerde bir o kadar barbar ve zalimdir ( bkz: Kadın Sünneti) Fakat toplumumuzda bu safsata her oğlan çocuğuna kişiye eziyet şeklinde yaşatılmaktadır. Her faninin ölümü tatması gibi her oğlanınsünnet acısını tatmasını sağlamak politik ve rant çıkarlı olmasından başka bir şey olmaması aydın kesim tarafından anlaşılamamış ve anlaşılamayacaktır.
-
Sadece Islam`da degil , Yahudilik`de de sunnet vardir .
Kutsal Kitap , Yaratilis 17 :
Sünnet: Antlaşma Simgesi
1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol.
2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım.”
3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,
4 “Seninle yaptığım antlaşma şudur” dedi, “Birçok ulusun babası olacaksın.
5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak.
7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım.
8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.”
9 Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi,
10 “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.
11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.
14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”
-
Kuran'da sünnet olunmasına dair hiçbir hüküm yoktur.
Tevrat kaynaklı bu uygulama,İslam coğrafyasında yaygınlaşarak gelenek haline gelmiş,daha sonra da;dinin gereği,Kuran'ın hükmü diye yutturulmuştur.
Uyduruk hadislerde geçen sünnet olmayı vechibe gibi algılama hatasına düşersek,kadınlarında sünnet olması gerekir.
İslam dinini layıkıyla yaşamak isteyenler,Kuran'da bahsedilmeyen hiçbir hükmü dikkate almamalıdırlar.
Saygılarımla
-
Bu konu benim ilgi alanmı değil ama bir nokta dikkatimi çekti.
"Artık adın Avram değil, İbrahim olacak."
Gerçi Tevrat'ın resmi Türkçe çevirisinde de öyle yazıyor (Abram - Kimi yerde b kiminde v kullanılır. Bu, İbranice ile bağlantılı bir durum.) ama bu şekilde bir Türkçe anlatım çok yanıltıcı da olabilir.
Bunun aslı şöyle olmalıydı: "Artık adın Abram değil, Abraham olacak."
Batı dillerindeki Tevratlara bakacak olursanız öyle yazıldığını görürsünüz. Doğrusu budur çünkü İbranice'de "Abram" ile "Abraham" birbirinden farklı anlamlara gelir. İkinciyi İbrahim yaptığınızda, adın sözlük anlamını yok etmiş olursunuz ve Tevrat'taki o deyiş de gerekçesini, anlamını yitirir.
Sonrasına gelirsek...
Tevrat'taki bu yargı, İsrailoğulları'nın sonraki bir döneminde Yahuda (Judah) kavmi ile Bünyamin (Benjamin) kavmi arasındaki uyuşmazlıkların temellerinden birini oluşturur.
Ancak ardından Sayın ceycet'e yüklenme gereğini duyarım:
Diyor ki "İslam dinini layıkıyla yaşamak isteyenler,Kuran'da bahsedilmeyen hiçbir hükmü dikkate almamalıdırlar."
Demek ki Kuran'da Müslüman bir insanın yaşamında gereksinme duyacağı her şey yazılı, tüm bilgi var, öyle mi? Kuran'da olmayan hiçbir hüküm, bir Müslümanın yaşamında yer alamaz, öyle mi?
-
Elbet te sayın ADAM'ın anladığı gibi değil.
Benim kasdım;inanç doğrultusunda dayatılanların doğruluğunun Kuran tarafından onaylanıp,onaylanmadığının araştırılmasıdır.
İnananlar isterlerse,sünnette olabilirler;nitekim,Kuran da "Sünnet olmayın"diye bir telkin de yoktur.
Sünnet olmanın İslam dininde bir zorunluluk olarak benimsenmesinin doğru olmadığını ifade etmeye çalışıyorum.
Bunu daha da öteye götürebilirim.
Kuran'da sünnet edilmenin gereği konusunda bir telkin olmuş olsaydı da,önce aklıma sorar ondan sonra benimserim.
Aklın kabul etmediğini,Kuran'da,Allah'da kabul etmez.
Saygılar
-
Sayın ceycet ;
İslam dinini layıkıyla yaşamak isteyenler,Kuran'da bahsedilmeyen hiçbir hükmü dikkate almamalıdırlar , demissiniz . Bu yazdiginiz sadece islam icin degil diger tum dinler icinde yanlis bir ifade oluyor sanirim. Cunku indirilen kutsal kitaplarin hepsi size ozde yapmaniz ve uymaniz gereken kurallari anlatir. Fakat ayrintilar icin mutlaka daha fazla detaya ihtiyaciniz vardir . Mesela :
Sünnetin sözlük anlamı, “yol, gidiş, tabiat, prensip, kanun” demektir. Terim anlamı ise, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) söz ve fiillerinin ve takrirlerinin tümü mânâsına gelir. Takrir, bir konuda sükût etmekle, o işi reddetmemek demektir. Hadis-i Şerifler, âyetleri açıklarlar. Âyetlerde kısa ve öz olarak beyan edilen İlâhî maksatları izah ederler. Kuranda yer almayan bir konuda ise hüküm ortaya koyarlar.
“Namaz kılın!” emri öz hâlindedir; ayrıntısı ise hadislere bırakılmıştır. Namazların rekat sayıları, kılınma biçimleri âyette ayrıntıları ile verilmiş değildir. O halde, sünnet olmasaydı, “Namaz kılın!” emri nasıl yerine getirilecekti?
Son mesajinizda ise ; Kuran'da sünnet edilmenin gereği konusunda bir telkin olmuş olsaydı da,önce aklıma sorar ondan sonra benimserim , demissiniz.
Iste bu sozunuz bana gore daha da vahim bir durumu ortaya koyar. Cunku dediginize gore (eger yanlis anladiysam lutfen beni duzeltin) eger akliniza yatmayan bir telkin olursa siz bunu Kuran-i Kerim`de bile yazsa once akliniza sorup sonra benimseyeceksiniz. Ya o telkin sizin akliniza yatmazsa ; o zaman Kuran-i Kerim`in bir kismina inanip diger bir kismindan suphe eder duruma geleceksiniz.
Inanirken yarisini kabul ettim , digeri beni baglamaz diye bir tarzi ben acikcasi uygun bulmuyorum .
Not : Sayin ADAM ;
Haklisiniz Abram ve Abraham konusunda , fakat alinti yaparken Turkce bir kaynaktan yararlandim ve uzerinde degisiklik yapmak istemedim acikcasi. Eger yapabilirsem bundan sonra hem orjinal hemde Turkce kaynaklari ayni anda vermeye calisacagim.
Saygilarimla
-
Sayın alfoxil forumuzun yeni üyelerinden olduğu için olsa gerek ki,söylemek istediğimi kavrayamamış.
Kuran'da yazan telkin aklıma yatmıyorsa,onun ezoterik bir anlamı vardır.Aklın kabul etmeyeceği bir Allah kelamı olabilir mi ?
Diğer konularla ilgili,"Hurafe tezgahında zırva dokumak" başlığı adı altında şu ana kadar 8 ayrı konuyu işledim;arşivden araştırıp,konularla ilgili düşüncelerimi öğrenebilirsiniz.Burada yazmaya çalışssam hem çok uzun sürer,hemde tekrar okuyanlara sıkıntı verebilir.
Saygılarımla
-
Dinlerin ortaya cıktığı zamanlarda sağlık alanında insanlık çok gerideydi. Dolayısı ile dinler bu konuda rehberlik ediyordu. Gerek hadis, gerekse ayetler çeşitli konularda insanların ne yapmaları gerektiği konusunda yol gösterdiler. Ancak günümüzde tıp bilimi, sünnet denilen müdahelenin yararlarını ve zararlarını biliyor. Bence insanlar bu sonuçlara göre sünnet olup olmamaya karar vermeli artık.
Saygılarımla
-
Sayın ceycet'e katılmamak mümkün mü?. Her vesile ile bunları dile getirmeye çalışıyorum ama bazıları nedense ya anlamıyor, yada anlamak işlerine gelmiyor. Yanlız sünnet değil, daha o kadar çok var ki, mesela; recm de Kur'an da yok, Tevrat'ta var ama nedense müslümanlar uyguluyor. Anlayan anlasın, anlamayanlar için yapabileceğim bir şey maalesef yok.
Saygılar-sevgiler.