Masonlar.org - Harici Forumu
Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: ADAM - Nisan 08, 2013, 04:34:48 ös
-
Geçmiş aylar içinde bir ara “zeytin dalı” konusunu gündeme getirmiş ve bunun Masonluktaki yerini olanaklarımız ölçüsünde ve sınırlarımızı taşmadan incelemeye çalışmıştık. Derken buradan konu Tufan’a uzanmış ve bunun üzerinde de Sayın Asimov başta olmak üzere (sağolsun) kimi üyelerimiz değerli katkılarda bulunmuştu.
Beri yandan Masonlukta zeytin dalının ilgili derecelerde Defne Dalı ile birlikte değerlendirildiğini de biliyoruz. Daha önce bilmeyenler var idiyse, onlar da şimdi öğrenmiş oldu; evet, masonlukta Defne Dalı da bir simge olarak kullanılır; Zeytin Dalı ile birlikte oluşu da popülerdir.
Defne hoş kokulu ve geniş yapraklı bir yeşil ağaçtır; üstelik bildiğimce her dem yeşil olanlardandır. (Buraya bir resim getirmek istemiştim; beceremedim; bağışlayın.)
Masonlukta da her nedense bu her dem yeşil ağaçlara bir merak var… Kışın yapraklarını döken ağaçların pek sözü geçmiyor. Oysa dğumyaşam-ölüm-yeniden doğum ya da doğanın sürekli olarak kendini yenileyişi olgusunun masonik öğreti çerçevesinde çok önemli bir yer tuttuğunu göz önüne alınca, neden sonbaharda yapraklarını döken, kışın uyuyan ve ilk baharda yeniden canlanan ağaçlardan söz edilmediğini iyiden iyiye sorgularız.
Böyle bir sorgulamaya hakkımız var mı?
Yok ama olsun! Biz yine de sorgularız. Hem bu sorgulama belki bizi başka değerlendirmelere de götürür. Unutmayalım: Masonlukta bir öğreti vardır; bu nesneldir; onun öznel değerlendirilmesi ise bireysel olarak masonlara bırakılmıştır. Biz mason olmasak da bu değerlendirmeyi paylaşabiliriz; olabildiğince…
Çok mu iddialı oldu? Belki Masonlukta öyle bir ağaç da vardır. Bana denk düşmemiş olabilir elbette. Varsa sözümüzü geri almasını da biliriz.
Masonik literatürde belirtildiği üzere, Masonlukta defne, insanın olumsuz tutkularını yenmesinin, öz varlığına egemen olmasının, onurunu koruyup saygınlığını geliştirmesinin simgesi olarak benimsenir. (Burada olumsuz tutkulardan söz edildiğine ve bunları yenmek gerektiği belirtildiğine göre, demek ki Masonlukta onaylanan olumlu tutkular da var. Ne dersiniz?)
Tarihte defne dalının, bir taç şeklinde örülerek kullanıldığını, bunun öncelikle “zafer” kavramını simgelediğinin benimsendiğini biliyoruz. Bunun Masonluğa özgü olmayıp, bir genel benimseyiş niteliği taşıdığını da biliyoruz. Nitekim Zeytin dalı da öyle değil miydi?
Şimdi önemli olan, Masonlukta söz konusu edilen bu zaferin ne gibi bir şey olduğu… Antimasonik cephedekilere bakarsanız, işte görüyorsunuz derler, masonlar savaşa hazırlanıyor, nitekim zafer kazandıkları zaman ödüllendirilecekler: Başlarının üzerine defne dalından örülme bir taç yerleştirilecek!
Paha biçilmez olduğu yanlış mı?
-
Geçen sefer zeytin dalı diye girdim, Tufan'dan çıktım. Bu nedenle bu sefer böyle birşey yapmak istemem.
Ama ben şunu merak ederim. Hem zeytin hem de defne aynı iklimin bitkileridir. Akdeniz İkliminin. Bu iklim kabaca her iki yarımkürede 30-40 enlemleri arasında görülür.
O zaman bu bitkiler simgesel anlamda bu coğrafya da ki operatif masonlardan mı geçmiştir modern masonluğa?
Neden zeytin ve defne? Zeytin çok uzun ömürlü ama defne öyle değildir.
Belki zeytin ve defnenin değerli bir bitki oluşundan geliyor olabilir. İnsanlar tarih boyunca bu bitkilerin yağlarından yararlanmışlardır. Her ikisi de özellikle tanınan bitkilerdir.
-
Sayın ADAM defne fotoğrafı aktaramadığını söylemişti. Belki bunlar kendisine yardımcı olur...
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4d/Laurus_nobilis_g1.jpg)
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/f7/20050515-007-laurus-nobilis.jpg/397px-20050515-007-laurus-nobilis.jpg[img])http://www.estanbul.com/images/imported/2008/04/defne-1.jpg (http://www.estanbul.com/images/imported/2008/04/defne-1.jpg)[/img]
(http://3.bp.blogspot.com/_SztfaDt-9jA/TC2MwFzzPpI/AAAAAAAAHVY/JSBkdCTib8s/s1600/Defne+Dal%C4%B1+2.jpg)
-
"Masonik literatürde belirtildiği üzere, Masonlukta defne, insanın olumsuz tutkularını yenmesinin, öz varlığına egemen olmasının, onurunu koruyup saygınlığını geliştirmesinin simgesi olarak benimsenir. (Burada olumsuz tutkulardan söz edildiğine ve bunları yenmek gerektiği belirtildiğine göre, demek ki Masonlukta onaylanan olumlu tutkular da var. Ne dersiniz?)"
Bu bölümü okuyup ardından Sayın ADAM'ın iletisinin sonunda sormuş olduğu soruyu okuyunca aslında cevap kendiliğinden geliyor gibi. Kişinin, yukarıda anlatılan ve defne'nin insan üzerinde simgelediği (Sayın ADAM'ın deyişi uyarınca Masonlukta olduğu üzere) olgulara bakınca... Kişinin yapacağı en büyük savaşın aslında kendisiyle yapacağı savaş olduğunu görüyoruz. Eh, bu savaşı kazanmaya da zafer denmez de ne denir? Ben ( Yine Sayın ADAM'ın dedikleri uyarınca), Masonlara kolaylıklar dilerim. Çünkü içine girdikleri savaş öyle her babayiğidin kazanabileceği bir savaş değil gibime geliyor. Kişinin kendisinden daha büyük, daha dehşetli bir rakibi olabilir mi?
Ben kendi adıma bunu başarabilmiş bir mason olması ihtimalini çok düşük bulurum. Yani o mason henüz aramızda değildir. Bulunduğumuz forum gereği konuyu Masonluk üzerinden değerlendiriyoruz ama siz bu deyişlerimi genel anlamda tüm insanlar için söylediğimi düşünün. Ben yukarıda anlatılan savaşı kazanmış bir insanın yeryüzüne geldiğini düşünmüyorum...
Tabii bunlar benim düşünülerim. Belki size karamsar ve umutsuz gelmiş olabilir... Gelmesin. Zira bu deyişlerim bu savaşın henüz bitmediğini hala ve daha da şiddetlenerek arttığını belirtmek adına söylenmiştir. Yani savaş sürüyorsa hazır olmalı, dik olmalı, gözü açık olmalı, tetikte olmalı kişi... Bu bilinçte olmak da az şey midir?
Anlatmaya çalışırken yoruldum ya hu... Bir de masonları düşünüyorum... Bizzat isteyerek ve bilerek bu savaşın içinde olduklarını söylüyorlar... Ne diyeyim? Kolay gelsin...
-
Madonluğun bir sonu olmadığına göre, kişinin kendi ile savaşınında bir sonu yoktur.
Kamil insan, olgun insan bu anlamda sadece teoride olabilir. Ancak kişi her ne olursa olsun, erdemli, dürüst , dogmalardan arınmış, topluma yararlı bir birey haline gelebilir.
Yararlı bir birey ancak toplumun bir ürünüdür. Belki de masonluk bu anlamda bireyler arasındaki dayanışmadan güç alarak amaçlarını gerçekleştirmek istiyor.
Simgelerin anlamı bu olsa gerek. Bu kadar açıklama aslında tek bir simgeye sığdırılabilir. Masonluğun değeri de burada.
Devirler, insanlar, düşünceler değişse bile, simgeler ve ifade ettikleri değişmiyor.
-
Çok güzel katkılar, çok güzel...
Masonlardan bir ekleyeceği olan yok mu acaba?
-
Çok güzel katkılar olmuş,bende nacizane fikirlerimi ve konuya biraz katkı yapmak istedim.Masonlar,tüm insanlık için ülkü mabedi yapmak amacıyla çalışırlar.Masonluğun bu görevi,ancak tüm insanların birlikte mükemmele ulaşmaları ile son bulacaktır.Hür masonluk için insan ülkü mabedinin sıradan bir taşı değil,binanın bütün özelliklerini ihtiva eden bir taştır.Onun içindir ki bu mabet,hem bizim dışımızda,fakat bir o kadar da kendi içimizde yükselmektedir.
Saygılarımla...
-
Sn.Symbolün anlatımına katılırım lakin bu ülkü mabedi işi masonlukta neden bu kadar önemli onuda şu yaşadığımız dünyaya biraz net bakmaya çalışınca görülüyor/görülüyorda ne oluyor ülkü mabedini insanlık için inşa ettiklerini söylüyorlar işte benimde tamda bu noktaya itirazım var,hangi insanlık?
Hangi insan türümü demeliyim yoksa,insanlığın kendisi için bir ülkü mabedi yapıldığından haberi bile yoktur bende bu forum sayeinde öğrendim.Masonlar insanların kendisi için bir şeylerin yapıldığını bilmedikleri bir yapı inşa ediyorlar,tamamda hadi masonlar bunu becerdi ve tamamladı sonra birde bunu insanlığa uyarlaması işi var(yaşatıp hayata geçireceksin)buda en az onun inşası kadar bir zaman almazmı?
Sanki aralarda hep boşluklar kalıyor toplum yararına yapıldığı söylenen bir sistemin toplumdan kopuk yapılmasını ben düz mantık çözemedim.Dolayısı ile masonluktaki bu ülkü mabedi işinede hep ütopik bakmışımdır.
Kendi aralarında başarıya ulaşır sözüm yok lakin tüm insanlığa ulaşıp başarıya ulaşırmı bakınız oradan emin değilim.
-
Toplumlar, devletler, düşünceler değişmesine rağmen, insanlığı ilgilendiren temel sorunlar değişmiyor.
Ülkü mabedi sembolik anlatımı bu nedenle masonlukta çok önemli. Masonluk bunu söylüyor ama gerçekleştirmek istediği toplumun bundan haberi olmayabilir.
Bunun temeli nedeni özgür düşünceye, özellikle masonlara karşı gösterilen Toleranssızlıktır. Aslında buToleransızlık sadece masonlara karşı değil ama konumuz burada masonluk.
-
O halde Ülkü Mabedi'nin tam olarak neyi tanımladığı anlatılmalı ki bizler de tartışmaya katkıda bulunalım. Mason Sözlüğü'ne göre:
Ülkü Mabedi: Bkz. İnsanlık Mabedi
İnsanlık Mabedi: Masonluğun evrensel amaç ve ülküsünün tasarımsal simgesi. Eş anlama gelmek üzere “Ülkü Mabedi” terimi de kullanılır.
Tamam bunu anladım da, evrensel amaç ve ülkü ne o zaman? Ortada bir amaç ve ülkü var ama insanlık kendisi için yapıldığı söylenen bu amaç ve ülküden bihaber. Peki ya "insanların çoğunluğu bu amaç ve ülküden haberdar olsalardı, belki de hoşnut olmazlardı" gibi bir durum varsa ne olacak?
Hayır diyeceğim ki şimdi evrensel amaç ve ülkü herhalde "insanlığın tek çatı altında birleşmesi, sınırların kalkması, bilime dayalı bir sistem kurulması, kaynakların doğru yerlere aktarımı olabilir"... Fakat o da olamaz, çünkü Sayın ADAM başka bir konu başlığı altında "Masonluğun tek dünya devletinin kurulmasıyla ne alakası var?" diyerek bu önermemi zaten baştan savuşturmuştu. Bu nedenle benim aklıma başka bir şey gelmiyor bu evrensel amaç ve ülkünün ne olması gerektiği ile ilgili.
-
Sadece elitistlerin bildiği ve yararlandığı bir bilgi kaynağının toplumun geri kalan kısmına yayılması ve aynı başarıyı göstermesi düşünülemez.Herkesin aynı şeyi anlamadığı bir doktrini topluma ne dayatabilir nede yayabilirsin,öyle olduğu içinde sadece bu işe gönül verip anlayan insanların birlikteliğinden öte geçemiyor mason ülküsü.Aslında tasarımsal olarak bakıldığında benim anladığım kadarı ile söyliyeceğim,mason ülküsü aslında bir nevi dinsel öğretilerdede sıklıkla geçen erdemlerden yola çıkarak aslında allahın insanlar için istediği yüksek ulvi değerlerin insansı uygulamalarından başka birşey değillerdir.
Öğretinin genel hatları ile allahın insanlardan istediklerini burada cesurca karşılaştırabilecek bir mason yada harici varmıdır bilemem ama ben şahsen çokta farklarının aslında olmadığını düşünüyoırum ve ben bu noktada masonların allahı aslında dincilerden bir adım önde anladıklarını düşünüyorum ne dersiniz yanılıyormuyum.
-
Masonluğun amaçlarının üç aşamalı olduğu bunların bireysel, pratik ve evrensel amaçlar olduğu ayrıntılarına da girilerek bu Forumda anlatılmıştır.
Bir kez daha antlatılması isteniyorsa zahmetine seve seve girilerek anlatılır ama bu başlık onun yeri değil.
Yine yeri olmamasına karşın Sayın symbol değindiği için ona karşı çıkacağım: Masonların loca çalışmalarındaki amacı, bildiim kadarıyla, o Ülkü Mabedinin yapımı değil, o mabedin yapımı için kendilerini hazırlamaktır. Öyle değil mi? Sanırım Sayın symbol dea zaten öyle demek istemiştir de yazısı aceleye gelmiştir.
Konumuz ise Defne Dalı idi, değil mi?
Şu halde bunun sözü edilen amaç gerçekleştiğinde insanların zafere ulaşmalarının alçak gönüllü bir süsü olacağını söyleyebilir miyiz acaba? (Umarım o tarihte dünya yüzünde hâlâ defne bulunur.)
-
Masonluğun amaçlarının üç aşamalı olduğu bunların bireysel, pratik ve evrensel amaçlar olduğu ayrıntılarına da girilerek bu Forumda anlatılmıştır.
Evrensel Masonluk bölümünü hızlıca taradım ama ne yazık ki bulamadım Sn. ADAM ilgili konu başlığını. Eğer mümkünse lütfen link verin. Yoksa yeni bir başlık açarak tekrar anlatabilirsiniz de. Ve anlatımınız sırasında özellikle bir önceki mesajınızda kullanmış olduğunuz "insanların zafere ulaşmaları", geleceğe atfen söylemiş olduğunuz "o tarihte dünya yüzünde......" gibi ibarelerle gerekli ilişkilendirmeleri de yapabilirseniz çok sevinirim.
-
Galiba Masonluğun Amaçları konusunu başlı başına incelememişiz. Ancak bu bölümün içindeki çeşitli başlıklarda Masonluğun amaçları ile bağlantılı konular var. İyice taranacak olursa bulunur. Olmazsa başlı başına yeni bir yazı dizisi hazırlarız elimiz değdiğinde.
-
Öncelikle Selamlar
Sn. Symbol'un özellikle mabet'in kendi içimizde yükselmesi ifadesini en önemli kısım olarak gördüm. Önce kendimizi aydınlatmadan başkalarını nasıl aydınlatabiliriz fikri aklıma geldi ve beni Sn. Karahan'ın (hangi insan türü ve insanlığın kendisi için bir şeylerin yapıldığından haberdar olmadıkları ) ifadesine götürdü. Her iki dostun fikri bana lüzumlu geldi; ama bir o kadar da yarım kalmışlık'la...;tabii kendi şahsımca!
Sn.Symbol'ün iç mabet'ten bahsini anlayabiliyorum. Çünkü bunun ne olduğunu uzun yıllar önce anlamış olduğumdan önemini biliyor hatta yaratılmış olmamızın asıl amacının bu olduğunu hissediyorum; ayrıca hayatımıza ne kadarını geçirebileceğimizin zorluğunu da!..
Kendimizde olmak, özellikle bahsedilen mabet'i tek başına yükseltmek hiç kolay değil. Çünkü Tek'de değil asıl Birlikte varız. Ne demek istediğimi Mason kardeşler anlayacaktır.
İşte burada Sn. Karahan'a hak verir oluyorum; Ama kimse kimseyi zorla farkında' lığa getiremez bunu da anlıyorum; fakat uyanan çok az kişiye de Mason kapıları sıkı sıkıya kapatılmaması diye düşünüyorum.
Buradan Mason kardeşlerin bir sitem çıkarmalarını istemiyorum; çünkü kendi açılarından haklı sebepleri vardır, ama içlerinde ışık çalışmalarına -ki ifadeleri böyle sanıyorum - dışarı yansıtmaları için azda olsa özellikle bayanlara azıcık kapılarını aralamaları gerekir; tabi kendi açılarına en uygun olan şekilde.
Sn Karahan " hangi insan türü" diye geçmiş yazısında. Bu terimi üç yıl önce kullanmış, belki şimdi aynı terimi kullanmıyor olurdu :)
İnsanın türü yoktur sadece hayvan türleri vardır ve biz yani kişiler olarak sadece konuşanlar diye geçiyoruz; kendi bilgim içinde. Aydınlanarak ve açılıp yükselen bilinçlerimiz dahilinde İnsan olma sıfatını kazanırız. Ayrıca kişileri hayvan sıfatına dahil bile edemiyorum çünkü onlar doğayı dengelerken biz yok ediyoruz.
Bizler düşünen ve doğanın tüm davranışlarını almış, en yüksek ego ya sahip şekilde programlanarak gelmişiz; ayrıca tutkularımızdan arınmak gibi bir lüksümüz de olamaz çünkü oda bu program içinde. Ancak tutkularımızın yönlerini değiştirme gibi bir özgürlüğe sahibiz;Evrenin Mimarı bize bu kadar özgürlük vermiştir ve nasıl kullanacağımız bize bırakılmıştır ;)
Tabi ki işimiz zor ve sayımız çok az olacaktır; ama bunu yanı sıra önce kendimizi değiştirip O'lucaz, aydınlanıp aydınlatacağız. İşte bu halde çoğalırsak kişilere ve tüm dünyaya faydalı olabiliriz. Sonuçta şimdiki ikametimiz bu gezegendir. Aldığımız gibi bırakmalıyız.Evrene olan borçtur bu.
Sn. Adam'ın forum sayfası güzel paylaşımlarla zenginleşmiş ve değerli konulara deymiş. Umarım bu naçizane satırlarım bazı fikirlere cevap olabilir;
Hepimiz değerliyiz,sevgiler.
-
Gereksiz bir konu bence.
Bu yorumları altın oran hakkında yapsak daha faydalı olur diye düşünüyorum.
-
Sn.BlueRay
Kimine lüzumlu olan kimine lüzumsuz gelir; bunlar kişilerin kimliğini oluşturur bir hüviyet gibi. Altın oran hakkında bir konu açarsanız onun içinde yorumlarımız olacaktır; sonuçta Makrokozmos ve mikrokozmos ile bir bütünlüğümüz varsa bizde o oranın içindeyiz nasılsa..