Masonlar.org - Harici Forumu
Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Insan => Konuyu başlatan: nietzsche - Temmuz 06, 2007, 11:26:00 öö
-
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
giriş için iyi olacağını düşündüm bu şiirin. nazım'ın söyledikleri bugün de geçerliliğini koruyor. peki bugün kadına toplumumuzda verilen değer nedir?
3 büyük dinde başkasının kadınına kötü gözle bakma derken bizim gözümüz neler görüyor? bunu engellemek için gözümüzü çıkarmak mı gerekir ya da bu ne kadar samimi olur yapılırsa?
-
Kadın için aşk güç anlamına gelir,erkek için ise kölelik.Aşk kadına erkeği ekonomik açıdan sömürmek için,erkeğe ise duygusal yüklü kaçışı için bir bahane sağlar.Kadon aşkı uğruna sadece kendi avantajına olan şeyleri,buna karşılık erkek sadece kendisine zarar veren şeyleri yapacaktır.Kadın evlendiği zman "aşkı uğruna" işini bırakacaktır.Erkak ise "aşk uğruna" ikisi için birden çalışmak zorunda kalacaktır.Bu her 2 cins içinde bir yaşama savaşidır ama çinslerden biri sadece kaybederek yaşayabilir.Kadınların en pasif oldukları anlarda bile en büyük kazançları elde edebilmesi ve "aşk" kelimesinin erkeği en acımasızca aldattıkları anlarda bile onlara bir özveri havası vermesi bir paradokstur.
Bu pasaj Esther Vilar isimli yazarın (kendisi bir bayandır) Kölenin mutluluğu kitabindan alıntıdır.Kendisi kadın olgusu konusuna çok farklı bir açıdan bakarak gerçekten radikal bir eser meydana getirmiş.Bence her erkeğin baş uçu kitabı olmaya aday bir eserdir.Bence insan konuya her yönden bakarak o konu hakkında düzgün bir fikir oluşturabilir ve karar verebilir.Eger piyasada bulabilirseniz okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
-
Kadının gelişimi, bağımssızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir. İlk olarak kendisini bir seks objesi değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır. Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur.
Emma Goldman
-
hangi çağda yaşıyorsun sn. shemuel o çağlar tarih oldu ya haberin yokmu :D ;)
-
hangi çağda yaşıyorsun sn. shemuel o çağlar tarih oldu ya haberin yokmu :D ;)
Sevgili gölge ben yaşadığım çağı biliyorum ve hatta çağın ilerisindeyim. :)
Yaşadığımız ülkenin insanlarına bakarak konuşalım isterseniz.çağın gerisinde değilmiyiz. ;D
Yazıların hangisi çağın gerisinde avrupaya göre değerlendirirseniz doğrudur ama ben Türkiyedeyim ........... ;D
-
haklısın sn.shemuel demek Türkiyedesin ha şimdi anladım :D
-
25 yaşında bir erkek olarak kadın deyince aklıma ilk gelen aşk oluyor. Kendi hayatımda birçok düzenlemeyi aşık olduğum kızla yaptığım konuşmalardan alıyorum. Belki sahip olduğum hobileri görüşleri etkilemiyor ama yaşamın her anında yanında olmasa da ondan etkileniyorum. Aldığımız kararlar bana ışık tutuyor. Hiç olmasa da mutluluk veriyor. Yukarda bahsedilen "birlikteliklerde erkeğin kaybeden taraf" olduğuna katılmıyorum. Bunun sadece birlikteliği gevşek bırakmak veya abartmakla alakalı olduğu görüşündeyim. Herşey dozunda olunca sıradanlaşıyor veya mükemmelleşiyor. Kadına da gereken ilgi gösterilirse toplum adına daha mutlu ve huzurlu bir yaşam sürüleceği kanaatindeyim.
-
Kadın aldatır, çünkü kadına aldanırsın.